Teknoloji dünyası, yapay zeka (YA) teknolojilerini gelişmiş, inovatif ve çığır açıcı olarak sunarken, çevresel etkileri genellikle göz ardı edilmektedir. Gartner Hype Cycle’a göre, üretken yapay zeka, özellikle ChatGPT, Midjourney, Bard gibi sistemler, şu anda beklentilerin zirvesinde bulunuyor. Ancak, bu yüksek beklentilerin ötesinde, çevresel sorunlar gibi önemli konular göz ardı edilmemelidir.
Yapay zeka ve çevre etkisi:
Yapay zeka teknolojileri, yüksek hesaplama gücü gerektirerek büyük miktarda elektrik tüketir. Soğutma ihtiyacı ve işlemcilerin sıcak çalışması, bu teknolojilerin çevresel etkilerini artırır. 2019’daki GPT-2 gibi erken dönem büyük dil modellerinin eğitimi, yaklaşık 300.000 kg CO2 emisyonu üretti. Bu, ABD ile Çin arasındaki 125 uçuşa eşdeğerdi.
Gelişen teknolojiyle birlikte, GPT-4 gibi güncel modellerin parametre sayısının trilyonlarla ifade edilmesi, elektrik tüketimini artırmaktadır. Bu durum, yapay zeka teknolojilerinin yaşam döngüsündeki sadece bir aşama olan eğitimi ele alsa da, asıl endişe, bu teknolojilerin hizmete girdikten sonra milyonlarca veya milyarlarca kullanıcının etkileşimiyle ortaya çıkıyor.
Çıkarım aşaması ve çevresel etkiler:
YA’nın çıkarım aşaması, kullanıcı etkileşimlerini içerir ve bu aşama, büyük bilgi işlem gücü gerektirir. Araştırmaya göre, üretken görevlerin (metin oluşturma, özetleme, görüntü oluşturma) enerji ve karbon yoğunluğu, ayırt edici görevlere kıyasla daha yüksektir.
Özellikle, yapay zeka modellerini eğitmek, çıkarım aşaması için kullanmaktan daha fazla karbon yoğun olmaya devam etmektedir. Bu, büyük modellerin çevresel etkisinin eğitim aşamasından daha uzun vadeli ve sürdürülemez olduğunu göstermektedir.
YA teknolojilerinin çevresel etkileri, sadece teknolojinin avantajlarını değil, aynı zamanda olumsuzluklarını da göz önüne almalıdır. Dünya genelinde yaygın olarak kullanılan yapay zeka teknolojilerinin çevresel maliyetleri dikkate alındığında, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konuları daha fazla vurgu kazanmalıdır.