Artık savaşlar bildiğimiz şekilde yaşanmayacak. En azından ekran karşısındaki halleri. Çünkü yakın bir zamana kadar üstlerinde devasa antenlerle boy gösteren ve adeta “ben özelim” diye haykıran büyük canlı yayın kamyonları yerini cebimizdeki akıllı telefonlara bırakmış durumda.
Türkiye’de de yaygınlığını net bir şekilde gözlemleyebildiğimiz Periscope ve nispeten geride kalmış gibi görünen Meerkat uygulamaları alıştığımız “yayıncılığı” değiştirmiş durumda. Bu araçlar aynı zamanda “eyvah, her yaptığımız gözetlenecek” anlayışının, “ne yaptığımı herkes görmeli” mantığının yerleştiğini de gösteriyor.
Rakamlarla ifade edelim. Twitter’ın “bunda iş var” diyerek daha resmi lansmanı yapılmadan 100 milyon dolar ve Twitter hissesi karşığı satın aldığı Periscope ve 40 milyon dolarlık yatırım almayı başaran Meerkat var karşımızda. Meerkat’in 21 Şubat, Periscope’un ise 26 Mart’ta hayatımıza girdiğini hatırlatalım. Bu ikiliden Periscope, dün iOS versiyonunun yanına Android versiyonunu da ekleyerek buradaki beklentiye yanıt vermiş oldu. Ek olarak Mayıs başında çıkan dedikodular arasında Facebook’un da Meerkat’i bünyesine katacağı haberlerinin olduğunu eklemek gerek.
Kullanıcılar artık sadece uyumlu bir akıllı telefon (Periscope Android’de 4.4, Meerkat 4.3 ve üstü sürümlere yüklenebiliyor) ve güçlü bir internet erişimiyle kendi haber kanallarını oluşturur hale geldi. İçerikte sınır yok, ister kedinizin yaptığı doğumu canlı yayında paylaşın isterseniz de ortasında kaldığınız bir toplumsal olayı tüm gerçekleriyle, teknolojik olanakları çok daha güçlü televizyon kanallarından çok daha önce ve anında paylaşın. Ulaşılan kitle noktasında elbette farklar olacaktır ama kısa süre içinde bu kanalların fenomenleriyle karşılaşmak sürpriz olmayacak.
Şirketler ciddi şekilde telaşlanmalı
Periscope, Meerkat ve ileride bunlara katılabilecek yeni benzer servisler kullanıcıları ne kadar mutlu kılsa da şirketlerin ciddi ölçüde telaşlanması gerek. Özellikle de kitlelere hitap eden pazarlama departmanlarının. Çünkü tüketici davranışlarını, onlardan topladıkları verilerle analiz etmeye yeni yeni alışan şirketler, artık sadece önceden olanı değil, anı da tahmin etmek zorunda…
Bir örnekle ilerleyelim; bugüne kadar sosyal medyada haklarında çıkan haber ve yorumları takip etmek ve buna uygun hizmetler geliştirmekle uğraşan -özellikle perakende sektöründeki- şirketler, artık canlı yayınları da takip etmek zorunda. Tüketicilerin, “Twitter’dan, Facebook’tan yazdım ama benimle ilgilenmediler” serzenişinde buluduğu şirketlerin karşısında artık “canlı yayında anlattım” ya da “Periscope’ta yayınladım ama dinlemediler” şikayetleri oluşmaya başlayacak. Zaten çalıştıkları ajanslardan aldıkları raporları değerlendirmekte bile ağırkanlı davranan şirketler, bu alana ilgi göstermezlerse “tüketici tercihi” olmaktan hızla uzaklaşacak. Kurulan, artık klişeleşmiş bir cümle vardır; “rekabette öne çıkmak için…” işte teknolojik zorunluluklara uyum sağlamayanlar bu cümleyi sarfetmekte artık çok daha zorlanacak.
Milyon dolarlık girişim önerisi
Bu yeni “canlı yayın” teknolojisinin beraberinde yeni iş modellerini getirmesi kimseyi şaşırtmamalı. Tıpkı her popüler sosyal medya kanalında olduğu gibi Periscope ve Meerkat için de yapılacak çok şey var. Bunların başında ise “yeni nesil sosyal medya uzmanlığı” değil, “veri analistliği” gelecek. Niye mi?
Yukarıda özetlemeye çalıştığım tablodan en fazla fayda sağlayanlar, oluşan veri karmaşasından sağ çıkanlar olacak. Bunun yolu ise doğru analizlerden geçiyor. Pek çok şirket, bu yeni normale uyum sağlamak için mevcut ya da potansiyel müşterilerinin canlı yayın sırasında neler söylediğini iyi değerlendirmek zorunda kalacak. İşte milyon dolarlık girişim önerim de burada devreye giriyor…
Eğer, gerçek zamanlı ses ve görüntü analizi yapan bir çözüm sunabilirseniz bu, hem veri analizinde çözümler sunan SAP, EMC, NetApp, SAS, Microsoft ve benzer veri uzmanı şirketlerin ilgisini çekecektir hem de doğrudan Twitter ve Facebook’un. Yapmanız gereken ilk iş, Periscope, Meerkat ya da benzer bir servisi kullananların, yaptıkları yayında “en çok hangi kelimeleri” telaffuz ettiğini konuşmalarından ayıklamak. İkinci aşamada ise, bu kelimeleri kullanırken takındıkları tavrı ve mimiklerini inceleyerek, konuya olumlu mu yoksa olumsuz mu yaklaştıklarını tespit etmek. Eğer bu verileri yaş grubu, yaşanılan şehir, ülke, kullanılan cihaz türü vb. kırılımlarla ayıklayabilirseniz yolunuz gerçekten açık. Benim tahminim, iki yıl içinde değeri çift haneli milyon dolarlara ulaşan bir şirketiniz olacağı. Günümüzde büyükler tarafından satın alınan şirketlerin satış tutarlarına baktığımızda hiç de tutmayacak bir senaryo değil, ne dersiniz?