Unutulma hakkı konusunda bilgi sahibi olmayanlara hemen kısa bir özet geçelim. Hakkınızda internete yansımış olan haberleri, yorumları, fotoğrafları, videoları, Google’ın arama listesinden çıkarma talebinde bulabiliyorsunuz. Böylece ileride adınızı aratan birisi, örneğin yeni gireceğiniz iş yerindeki personel müdürü, hakkınızdaki o linki Google arama sonuçlarında göremiyor.
Bu aksiyon aslında, bir kütüphanede, sevmediğiniz bir kitabı kimse bulmasın diye götürüp kütüphanedeki erişimi en zor raflara koymak gibi bir önlem.
Yani içeriği yok etmiyorsunuz, sadece o içeriğe erişimi zorlaştırıyorsunuz. Bu da aslında bizim de Türkiye’de karşılaştığımız “bu içeriğe erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir,” önlemine benziyor. Yani Avrupa da, kendince beğenmediği içeriklere, yine kendince bir erişim engeli uyguluyor. Avrupa’nın da özgür ifade konusunda çok da masum olduğu söylenemez.
Neyse, biz gelelim asıl meseleye.
Avrupa Birliği’nin Google’a dayattığı “unutulma hakkı” meselesi, aslında internet karşısındaki çaresizliğin de bir ispatı kabul edilebilir. Çünkü Avrupa Birliği kullanıcılara şunu söylüyor: “İnternette senin için yazılmış, yayınlanmış içerikler nedeniyle mağdur olduğunu ispat edip bu içeriğin silinmesini istiyorsun, ama biz, koskoca Avrupa ve Batı medeniyeti, elimiz kolumuz bağlı, saldırıya uğramış, hakarete, iftiraya uğramış bir insanı koruyamıyoruz, ona yöneltilen iftiraları, saldırıları internetten silemiyoruz. Bunun yerine, o saldırıların, iftiraların üstünü kapatıp, başkaları tarafından kolay kolay okunamamasına sağlamaya çalışıyoruz.”
Ancak ne var ki Avrupa’lılar bu konuda da çok başarılı değiller. Google, unutulma hakkı çerçevesinde ona yapılan başvurulara olumlu cevap verip ilgili içeriği arama sonuçlarından çıkarsa bile diğer arama motorları hala bu içeriği listeliyor olacak.
Ayrıca, içeriğin yer aldığı web sitesini dolaşırken kullanıcılar hala o içeriğe ulaşıyor olacak. Hatta, başka bir web sitesi, bu içeriği alıp kendi sayfalarına kopyalayabilir ve yine Google arama sonuçlarında içeriğe erişmek mümkün olabilir. Burada kurbanlar sadece kişiler de değil. Asıl büyük kurbanlar, şirketler oluyor. Geçtiğimiz günlerde bir genç, KFC restoranlarındaki kızarmış tavuğu “fare” biçiminde kesip, doğru açıdan fotoğrafını çekerek sosyal medyada “KFC’de yemek yerken tabağımdan kızarmış fare çıktı” diye yaygara kopardı. Bu fotoğraf o kadar hızlı yayıldı ki, şakayı yapan çocuk bile insafa gelip, “şaka yapmıştım, bu kadar büyüyeceğini tahmin etmedim,” açıklaması yaptı ama söz konusu fotoğraf hala internette yayılmaya devam ediyor. Çocuğun şaka itirafını ise duyan gören yok. Şimdi KFC restoranları, kızartma teknesinden fare çıkan bir restoran olarak nefretleri üzerine çekiyor ve kendini aklamak için ne kadar çırpınsa da fotoğrafı internetten sildiremiyor.
Bu firma unutulma hakkı için Google’a başvurduğunda ise, ortaya çıkan görüntü şu olacak: “Ben iftira mağduruyorum ve vergi ödediğim devletlerin adalet kurumları bana iftira atılmasını engelleyemiyor. Bunun yerine, iftiracılar gülüp eğlenirken, ben internette sayfa sayfa link peşinde koşup iftiraları saklamaya çalışacağım.”
Adalet bu mudur?
Bu ızdırap, bu çile, Avrupa’da dijital kurbanlara reva görülen medeni çözüm oluyor.
Dijital dünyada artık zalimler galip çıkmış, mağdurlar kaybetmiş görünüyor. Unutulma Hakkı da bu mağlubiyetin resmen ilanıdır.