Aim Lab 2022 sezonunda gözlerini VCT’ye dikti

0

Aim Lab 2022 ve sonrası için VALORANT Champions Tour’un (VCT) resmi eğitim partneri oldu. Üç yıllık olarak imzalanan partnerlik, FPS performansı ve eğitim platformunun VCT Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’nın (EMEA) resmi eğitim aracı oluşunu ifade ediyor. Bu sayede mücadelenin içindeki takımlar bölgenin ve belki de dünyanın en iyisi olabilmek adına performanslarını daha da yükseltebilecek.

Yeni eğitim senaryoları yolda

Aim Lab ayrıca sezon boyunca VCT içerikleri üretilmesine de yardımcı olacak, antrenmanlar ve ısınma sekanslarıyla turnuvalar boyunca oyuncuların gelişimine odaklanacak.

Aim Lab en başından beri VCT’nin sadık bir destekçisi oldu ve yalnızca geçtiğimiz yıl EMEA sürecine partner olmakla kalmyıp 2021 boyunca Kuzey Amerika ve Latin Amerika’yı (LATAM) da destekledi. Ayrıca Aim Lab platformuyla, 2021 VCT’nin en iyi oyunlarını baz alan yeni eğitim senaryoları da yaratılması planlanıyor.

Riot Games İş Geliştirme ve Ortaklık Üst Yöneticisi Eva Suarez “Oyuncular sahip oldukları araçlar kadar güçlüdürler, bu nedenle Aim Lab’in ve son derece gelişmiş FPS eğitim platformunun önümüzdeki üç yıl boyunca yanımızda olmasından inanılmaz derecede gurur duyuyoruz. Filizlenmeyi sürdüren ekosistemimize yaptıkları böylesine uzun bir yatırım, ligimize ve muazzam VALORANT topluluğumuza kendilerini ne kadar adadıklarının bir göstergesi.”

Aim Lab CEO’su Dr. Wayne Mackey ise, “Riot Games ile partnerliğimizi 2022 VALORANT Champions Tour’un EMEA ayağı ile geliştirdiğimiz için büyük heyecan içindeyiz. Çok çeşitli coğrafyaları kapsayan, sayısız profesyonel ve profesyonel adayı yeteneğe ev sahipliği yapan bu bölgenin resmi eğitim partneri olduğumuz için gururluyuz. Misyonumuz oyuncuların sevdikleri oyunlarda daha iyi hale gelmesine yardımcı olmak ve bunu bölgedeki özel ve takip etmesi keyifli uygulamalarımızla devam ettirmeyi umuyoruz.” dedi.

Kurumsal ağların yüzde 93’ü hacker tehdidine açık

0
BugBounter tarafından yapılan denetimler sonucunda ortaya çıkan bilgilere göre farklı ağlar üzerinde yapılan testlere göre ağların büyük çoğunluğunda şirketlerin hacklenmesine neden olabilecek açıklar bulunuyor. Şirketlerin büyük çoğunluğu varlığını bilmediği zafiyetlerinden ötürü saldırıya maruz kalıyor. Güvenlik uzmanlarının yaptığı testlere göre ağların yüzde 93’ünde siber saldırganların şirket ağına sızabilmesine olanak sağlayan açıklar bulunuyor.

Zayıf şifreler tehlikenin en önemli unsuru

Bu açıkları kullanarak bir şirketin dijital varlıklarını önemli ölçüde etkileyen siber saldırganların bu varlıkların yüzde 81’ini sömürmek için siber saldırganın alanında başlangıç seviyesinde deneyime sahip olmasının yeterli olduğu belirtiliyor. Yapılan saldırıda kimlik bilgileri ele geçirecek kurumsal ağlara hissettirilmeden gerçekleştirilebiliyor. Uzmanlara göre bu yöntem yüzde 71 oranında başarı sağlıyor. Uzmanlar ayrıca bu yöntemin kullanıcıların zayıf şifre kullanmasından kaynaklandığını belirtiyor. Buna ek olarak bilinen ve kapatılmamış yazılım açıkları da saldırıların yüzden 60 oranında başarılı olmasına sebep oluyor. Cihazların, bulut ortamının ve yazılımların yanlış yapılandırılması da yüzde 54’lük sızma başarısı sağlıyor. Platformunda 1500’den fazla bağımsız siber güvenlik uzmanı bulunan BugBounter ise her gün aktif bir şekilde kullanılan kurumsal ağların 7/24 denetletilmesi gerektiğini belirtiyor. Konuyla alakalı açıklamalarda bulunan BugBounter.com Kurucu Ortağı Murat Lostar, konuyla ilgili şunları söyledi: “Kurumsal ağlar her şirketin çalışabilmesi için olmazsa olmaz. Bu yüzden kurumsal ağların eksiksiz bir şekilde korunması gerekiyor. Aksi durumda siber saldırganlar sızmayı başardığında o ağa bağlı dizüstü bilgisayarlardan veri merkezlerine kadar tüm cihazlara erişebiliyor. BugBounter.com olarak 1500’den fazla araştırmacıdan oluşan yetenekli uzman ordusuyla ülkemizde öncülük ettiğimiz yenilikçi 7/24 siber güvenlik denetimi sayesinde şirketler ağlarını sürekli denetletebiliyor.”

Volvo Cars’tan elektrikli otomobiller icin Torslanda fabrikasına yatırım!

Volvo Cars, yeni nesil tam elektrikli otomobilleriyle müşterilerine daha uzun menzil, daha hızlı şarj ve daha düşük maliyetler sunarak, otomotiv güvenliği ve sürdürülebilirliğinde yeni kilometre taşlarına ulaşmayı hedefliyor. Volvo Cars, bu hedefleri gerçekleştirmek için önümüzdeki yıllarda İsveç’teki Torslanda üretim tesisine 10 milyar SEK tutarında yatırım yapacak ve gelecek nesil tam elektrikli otomobillerinin üretimine hazırlanacak. Şirket, planlanan yatırımlarının bir parçası olarak bir dizi yeni ve daha sürdürülebilir teknoloji ve üretim sürecini tanıtacak. Tanıtılacak bu yenilikler arasında alüminyum gövde parçalarının mega dökümü, yeni bir batarya montaj fabrikası ve tamamen yenilenmiş boya ve final montaj atölyeleri yer alıyor.

Volvo bu yatırım ile hangi teknolojilere odaklanıyor?

Yatırımlar, Volvo Cars ve önde gelen pil hücresi üretim şirketi Northvolt’un, yeni nesil tam elektrikli Volvo modelleri için yüksek kaliteli, özel yapım bataryaların geliştirilmesi ve üretimine 30 milyar SEK yatırım yapacaklarını duyurumunun ardından gelecek. Her iki yatırım planı da Volvo Cars’ın 2030 yılı itibarı ile tam elektrikli bir otomobil şirketi olma hedefine doğru attığı yeni adımları temsil ediyor. Yatırımlar ayrıca, şirketin ana şehri Göteborg’da uzun vadeli bir gelecek planladığını gösteriyor. Volvo Cars CEO’su Håkan Samuelsson, “Bu yatırımlarla tamamen elektrikli geleceğimize doğru önemli bir adım atıyor ve daha gelişmiş ve daha iyi elektrikli Volvo’lara hazırlanıyoruz. Torslanda en büyük fabrikamız ve 2030 yılında sadece tam elektrikli otomobiller üreten bir firma olma hedefine doğru ilerlerken süregelen dönüşümümüzde çok önemli bir rol oynayacak” dedi. Yeni nesil elektrikli Volvo modelleri için alüminyum gövde parçalarının mega dökümünün piyasaya sürülmesi, yatırım paketinin bir parçası olarak uygulanan en önemli ve heyecan verici değişikliği oluşturuyor. Mega döküm, otomobillerin ömrü boyunca sürdürülebilirlik, maliyet ve otomobil performansı açısından bir dizi fayda sağlıyor. Volvo Cars, bu sürece yatırım yapan ilk otomobil üreticilerinden biri. Otomobilin zemin yapısının ana parçalarını tek bir alüminyum parça olarak dökmek ağırlığı azaltıyor, bu da enerji verimliliğini ve dolayısıyla otomobilin elektrik menzilini iyileştiriyor. Bu aynı zamanda Volvo tasarımcılarının kabin ve bagaj alanındaki mevcut alanı en iyi şekilde kullanmalarını sağlayarak otomobilin çok yönlülüğünü de artırıyor. Mega dökümün diğer faydaları arasında üretim sürecindeki karmaşıklığın azalması yer alıyor. Bu durum malzeme kullanımı ve lojistik açısından maliyet tasarrufu sağlayarak üretim ve tedarik zinciri ağlarında karbon ayak izinin azalmasını sağlıyor. Boyahanenin modernizasyonu, enerji tüketiminin ve emisyonların azaltılmasını sağlayan  yeni makinelerin kurulumunu ve yeni süreçlerin uygulanmasını kapsıyor. Yeni bir pil montaj tesisi, pil hücrelerini ve modülleri otomobilin zemin yapısına entegre edecek, montaj atölyesi ise yeni nesil tam elektrikli otomobillerin barınması için yenilenecek. Örneğin bu sayede üst gövdenin ve otomobilin zemini ilk kez buluşuyor. Lojistik alanlar da yenilenecek, malzeme akışı iyileştirilecek ve malların ve parçaların tesise taşınması optimize edilecek. Şirket ayrıca, tüm çalışanlar için çalışma ortamını daha da iyileştiren mola alanları, soyunma odaları ve ofisler gibi tesis çevresindeki alanlara da yatırım yapacak. Torslanda fabrikası, yıllık 300.000 otomobil üretim kapasitesine sahip ve Volvo Cars’ın en uzun süre çalışan üretim tesislerinden biri. Nisan 1964’te İsveç Kralı Gustaf VI Adolf tarafından açıldı ve uzun süre ülkedeki en büyük istihdam noktası oldu. Torslanda fabrikasında şu anda üç vardiya halinde çalışılıyor ve yaklaşık 6.500 kişi istihdam ediliyor.

Coşkunöz Eğitim Vakfı, katmanlı üretime destek için KÜME’yi kurdu

Coşkunöz Eğitim Vakfı (CEV), sanayide nitelikli insan kaynağı oluşturmaya yönelik bir projeyi hayata geçirerek Katmanlı Üretim Eğitim ve Deneyim Merkezi’ni (KÜME) faaliyete geçirdi. Sanayinin lokomotifi Bursa’da kurulan KÜME, katmanlı üretimle ilgilenen tüm öğrenci, çalışan, uzman ve akademisyenlere eğitim ve deneyim imkanı sunuyor. Üretimin dinamiklerini teknolojiyle birleştiren eğitimler sayesinde, Türkiye’deki katmanlı üretim uzmanlarına global ölçekte geçerliliği olan diploma programları ile sanayiye yetkin insan gücü kazandırılması amaçlanıyor. Araştırmacılara kaynak ve farklı teknolojiler ile çalışan 3B Yazıcı altyapısı sağlayarak Ar-Ge’ye ve bilimsel bilgi üretimine de katkı vermesi planlanan KÜME’de, ulusal ve uluslararası birçok kurum ile proje iş birlikleri yapılacak. Sanayi Bakanlığı ve TÜBİTAK’ın geleceğin ilk 10 teknolojisi arasında gösterdiği katmanlı üretim teknolojilerine yönelik eğitim ve deneyimler, üretim yöntemlerinde sağlanacak çeşitlendirme ve yeniliklerle bölge sanayisinin gelişmesi, istihdam, eğitim ve gelir artışına yönelik katkı sağlayacak.

Katmanlı üretim rekabet avantajı sağlıyor

CEV Müdürü Bige Tınmazsoy Susuzlu  “Yeni ürün ve proses geliştirmede de katmanlı üretim teknolojisi önemli rekabet avantajı sağlıyor. Hedefimiz KÜME’yi üretim faaliyetlerinde çözüm ortağı olarak çalışan bir merkez haline getirmek. Bunu da gerçekleştireceğimize inancımız tam. Çünkü KÜME’nin, eğitim konusundaki yetkinlikleri ve tecrübesi çok yüksek. KÜME’nin, köklü bir sanayi kuruluşunun içerisinde yer alan CEV bünyesinde hizmet verecek olması da önemli bir avantaj” şeklinde konuşuyor. Üniversite öğrencilerine yönelik 40 saatlik ücretsiz Katmanlı Üretim Farkındalık Eğitimleri veren CEV; sanayinin çok yakında ihtiyaç duyacağı, 3B yazıcı kullanabilen, katmanlı üretim mantığı ile düşünebilen nitelikli iş gücüne katkı sağlamayı hedefliyor. KÜME’de katmanlı üretime yönelik eğitimlerin yanı sıra Avrupa Katmanlı Üretim Kalifikasyon Ağı–Üniversite-Sanayi iş birliği modeliyle uluslararası geçerliliği olacak 120 saatlik bir diploma programı düzenlenecek. Eğitimde görev alacak eğitimciler katmanlı üretim teknolojileri hakkında ulusal ve uluslararası projelerde yer almış ve bu konulara liderlik etmiş akademisyenlerden oluşuyor. atmanlı üretim teknolojisi, üretimde özelleştirme ve müşteri ihtiyaçlarına odaklı ürün geliştirmeye imkan sağlarken üretimde hızın artması, hata oranının ve maliyetlerin düşmesi avantajlarını da beraberinde getiriyor. Üretime katma değer, kalite ve verimlilik kazandırıan katmanlı üretim teknolojisi; otomotivden medikale, makine takımdan savunma ve havacılığa kadar pek çok sektörde kullanılıyor.

Türk bilişim uzmanından büyük başarı

0
Siber güvenlik alanında dünyanın en önemli platformları arasında gösterilen EC-Council, tüm dünyadan bilişim uzmanlarının performanslarının değerlendirildiği “EC-Council Global Etik Hacker Liderlik” listesini yayımladı. ABD Savunma Bakanlığı, NATO gibi kurumların yanı sıra dünyanın en büyük özel şirketlerinin siber güvenlik alanındaki iş ortağı konumunda bulunan EC-Council tarafından yayınlanan listeye Ocak 2022’de Türkiye’den girmeyi hak kazanan tek isim Eren Gözaydın oldu. 

METAGUARD şirketinin kurucuları arasında!

Katılımcıların teorik bilgisi ve bu bilgileri siber güvenlik dünyasında zamana karşı hayata geçirme becerilerinin değerlendirildiği bir puanlama sistemi sonucunda hazırlanan listede 5’inci sırada yer alan Eren Gözaydın, dünyada siber güvenlik ve blockchain ağ güvenliği gibi alanlarda hizmeti sunan Metaguard isimli Türk şirketin de kurucu ortakları arasında yer alıyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Eren Gözaydın, EC-Council’ın dünyada siber güvenlik alanında lider platformlardan olduğunu ifade ederken, “EC-Council Global Etik Hacker Liderlik listesinde yer almak benim için gerçekten çok büyük mutluluk. Umuyorum yakın zamanda çok daha fazla Türk meslektaşımız buralarda yer alarak Türk teknoloji sektörünü yurt dışında başarıyla temsil etmeyi sürdürecek” dedi. Dünyadaki teknoloji odaklı dönüşümle birlikte artık siber güvenliğin de tüm kurumlar için en önemli iş alanlarından birine dönüştüğünü ifade eden Gözaydın, “Bugün artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan dijital dünya, kurumlar için çok büyük tehditleri de bünyesinde barındırıyor. Biz de dijital dönüşüm yolculuklarında, kurumların yanlarında yer alarak onları görebildikleri ya da göremedikleri risklere karşı koruyoruz. Son dönemde blockchain teknolojisinin de gelişmesiyle bildiğimiz dijital dünyanın ötesinde, çok daha farklı bir evren bizleri bekliyor olacak. Metaguard olarak bu alanda da dünyada önemli iş ortaklıkları yapıyoruz. Hedefimiz, Türkiye’de geliştirdiğimiz blockchain ağ güvenlik uygulamalarını yurt dışına ihraç ederek ülkemizin teknoloji seferberliğine de katkıda bulunmak” ifadelerini kullandı.

fonbulucu, kendisine de 15 milyon lira yatırım buldu

Yeni nesil girişimcilik finansmanı ve yeni nesil yatırımcılık kültürünü aşılamayı hedefleyen ve gelişmesi yönünde büyük katkıları bulunan kitle fonlama platformu fonbulucu’nun çatı şirketi Global Kitle Fonlama Platformu A.Ş.,  Almanya merkezli Kloepfel Consulting Şirketi’nin Kurucusu Efe Duran Sarıkaya’dan yüzde 10 hissesine karşılık 15 milyon lira yatırım aldı. Ayrıca kurulan bu ortaklık ile geliştirdiği sistemi Almanya’ya da taşıyacak olan fonbulucu’nun globalleşme yolculuğu 6 ay içerisinde başlayacakken, onay işlemleri için Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) başvurusunun hazırlık sürecine girildi.

Türkiye’deki girişimlere 10 milyon euro yatırım

Ülkemizde fonlanan girişimlerden uygun görülenler, global yatırım turlarını Almanya’da kurulacak platformda gerçekleştirecek. Ayrıca yatırımcı Efe Duran Sarıkaya, fonbulucu sistemi üzerinden Türkiye’deki girişimlere 10 milyon euro tutarında yatırım yapacak. 2021 yılı itibariyle 1400’den fazla girişimin başvurduğu, yatırım turuna çıkmaya hak kazanan 23 girişimden 19’unun hedeflediği finansmana ulaşmasını sağlayarak 6 ay gibi kısa bir sürede toplamda 37 milyon liraya yakın fon toplayan fonbulucu, bu gelişmeyle birlikte globalleşme yolunda da ilk adımını atmış olacak.

Saat&Saat’in, Sevgililer Günü’nde e-ticaretten büyük beklentileri var

Dünyaca ünlü saat markaların Türkiye’deki tek yetkili distribütörü Saat&Saat, Sevgililer Günü’nde pandemi sırasında yükselen e-ticaretin meyvelerini toplamayı umuyor. Saat&Saat Pazarlama Direktörü Ayşem Suner, pandemi nedeniyle tüketicilerin e-ticarete yönelen ilgisinin 14 Şubat’ta da satışlara olumlu yansıyacağını ifade ediyor. Saat&Saat’in dijital dönüşüm çağına uyum sağlamak için gerekli teknoloji yatırımlarını yaptığını belirten Suner, “Geçen yıl online mağazamızda başarılı bir grafik yakaladık. 2022’de hedefimiz online’da geçen yıla oranla iki kat büyüme. Bu büyümenin büyük bir kısmı da Sevgililer Günü gibi özel günlerden gelecek” diyor. Son olarak Jacques Philippe ve U.S. Polo Assn. markalarını bünyesine katan Saat&Saat’in pazarlama direktörü Suner, “Günümüzde kendimizi özel hissetmemizi, herkesten farklı olmamızı sağlayan kişiye özel, kişiselleştirilmiş ürünler yükselişte… Biz de Fossil markamızla tüketicilere bu imkanı sunuyoruz. Online mağazamızdan seçili Fossil marka saatlerden satın alanlar, saatin arkasına dilediği mesajı ücretsiz olarak yazdırabiliyor. Ayrıca 14 Şubat için özel kampanyalar düzenledik ve seçili ürünlerde tüm indirimlere ek yüzde 30’a varan indirim yaptık şeklinde konuşuyor. Saat&Saat’in marka portföyünün genişliğine bağlı olarak müşteri davranışlarını ölçecek geniş bir veri havuzuna sahip olmaması düşünülemez. Bu beklentiler muhtemelen sağlam bir veri analitiğinin üzerinde yükseliyordur. Ancak yeni girilen online mecra ve e-ticaret konusunda Twentify’ın analizinin ortaya koyduğu sonuçlara bakmakta yarar var. Araştırmaya göre, Sevgililer Günü, hediyeye bütçe ayırma konusunda bir numarada yer almıyor. Genelde yüzde 72 ve kadınlar özelinde yüzde 79 ile doğum günleri online hediye satın almada birinci sırada yer alırken Sevgililer Günü, yüzde 49 ile üçüncü sırada yer alıyor. Daha çok dijital pazaryerleri üzerinden gerçekleştirildiği anlaşılan araştırma, eş/sevgili kategorisine hediye almak için bütçe ayıranların oranını yüzde 68 olarak veriyor. Yetişkinlerde anne babayı bir puanla geride bırakan bu oran sık hediye alanlarda yüzde 73’e kadar yükseliyor. 1.008 kişi üzerinden toplanan veri ile gerçekleştirilen araştırma, fiyat bazında bin liranın üzerinde bütçe ile hediye alan kesimi yüzde 3 olarak tespit ediyor. Bu durumda, Saat&Saat’in fiyat segmentinde oluşacak verilerin karşılaştırma açısından önem taşıyacağı anlaşılıyor.

QR kod kullanılan reklamlar iş modelini nasıl değiştirecek?

Bu habere koyduğumuz resim, QR kod olmadan reklamın nasıl olacağını göstermek açısından önem taşıyor. Üzerinde bu kadar farklı yazı olan bir görsel afiş olarak anlam taşısa da, televizyon ekranında yer aldığında hiçbir yere çıkmayan bir yolun trafik tabelasından farksız. Televizyon reklamındaki QR kodlu versiyonu ile karşılaştırdığınızda farkı anlayacaksınız. QR kod reklamın görüntüsünü değiştirirken Holimax Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Becer, QR kodu televizyonun geniş kitlesi üzerinden akıllı telefona ulaşarak herkesi birer turizm acentesi haline getirebilecek kampanyalarında televizyon-akıllı telefon köprüsü olarak görüyor. Son olarak toplu taşıma araçlarında ve turnikelerde “QR kodu okutarak ödeme yapabilirsiniz” mesajı ile dikkatimi çeken QR ya da kare kod, böylece reklam yıldızı da oluyor. Reklamın başrolünü üstlenen ünlü oyuncu Hakan Bilgin, QR kodun gerisinde kalıyor. Holimax’ın reklam filminde insan unsurunun önüne geçen QR kod, Holimax için Türkiye’nin en genç turizm markası olmasına ve dijital dünyanın hızına ayak uydurmak için teknolojik araçları iyi kullanmaya yapılan bir vurgu olarak da önem taşıyor. İşin turizm cephesindeki rekabetle ilgili boyutu ise, turistik paketteki “Arkadaşını getir, tüm indirimlere ek yüzde 50’ye varan indirim kazan” vurgusu. Holimax, bu inovatif yaklaşımla, hazırlıklarını tamamladığı 2022 yaz sezonuna “yeni sezon için fırsatları anlattığı reklam filminde QR Kod teknolojisini merkezine koyarak reklam çeken ilk marka olarak” girmek istiyor. Interaktif bir reklam filmi çekmek istediklerini belirten Yönetmen Ramiz Bayraktar, “İzlenip geçilen ve unutulan bir film yapmak istemedik. İnteraktif olarak hazırladığımız bu kampanyada hem geri dönüşler kolayca takip edilebilecek, hem de tüketiciler hızla hedefledikleri sayfaya gidip alışverişlerini tamamlayabilecekler” diyor.

Genelden özele kullanıcı çekmek için uygun

Reklamı televizyonda ilk gördüğümde, benim de eşimin de elinde cep telefonu vardı ve Güldür Güldür’ün arasına giren reklamlara katlanmak zorundaydık. Çanak antenimiz bilmediğimiz bir nedenle işi bıraktığından ve kiremitler sürekli yağan yağmur ya da kar nedeniyle ıslak olduğundan çatıya çıkamadığımız için yerli bir IPTV uygulamasına geçtik ve zaplamak işkence haline geldi. Bu nedenle sesi kısıp reklamları izliyoruz. Eşime reklamı gösterdiğimde “Hemen QR kod okuyucu açıp bunu okutmamı nasıl beklerler?” diye sordu. “Sen aç, reklam birazdan tekrarlanır” dedim ve öyle de oldu. Zaten Hakan Bilgin de bu mesajı seslendiriyormuş. Ama sonra reklamla ilgilenmedik çünkü o sırada tatil planı yapmaktan başka işlerimiz vardı. Yine de QR kodu ekranın ortasına yerleştirerek televizyon konsolunun üzerinde uyuyan kedimiz Külhan’a rağmen görünür kılmalarını çok akılcı buldum; tabii akışı da. Bu arada teknolojinin nasıl değiştiğini anlatmak için de vesile oluştu. Muhteşem Süleyman dizisinin oynadığı dönemde, dizi müziğinin telefona gelmesi için kısa mesaj kullanılıyordu; Hürrem yüzüğü içinde bir web linki verilmişti sanırım. QR kod kullanımı hatırlamıyorum. O zamanki yöntem, bu tür kampanyaları dizi oynarken ekranın altına şerit olarak girmekti. Bu, izleyiciyi diziden koparmak ile reklama gereken ilgiyi çekememek arasında gerili ipte yürümek gibiydi. Oysa şu anda böyle bir değer takasına girmeye gerek bulunmuyor. Holimax Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Becer’in, bir aya yakın sürecek reklam kampanyası için kullandığı “Dünyanın en güzel tesislerine sahip ülkemiz, pandemiden kalan yorgunluğunu bu sezonda atmaya hazırlanıyor. Biz de Holimax olarak, alışveriş kolaylığı sunan kampanyamızı planladık” sözleri, pandemiden çıkışta hızlı yükseliş için gelenekselin dışında yöntemler denemek gerektiğini gösteriyor. Becer, “Her tatilci bir acente oluyor” diyor. İndirimin yüksekliği ise, yeni müşteri edinmenin maliyetinin yüksekliği karşısında yenilikçi arayışlara bütçe ayırmanın kolaylaştığını gösteriyor.

QR kod, James Bond köprüsünü kurabilecek mi?

Holimax’ın attığı bu adımın reklamın bir ay gösterilmesinin ardından yaratacağı sonuçları merak ediyorum. Benim için, gelmiş geçmiş en iyi turizm reklamı James Bond filmlerinin kendisidir. Üç dört kere izledikten sonra, bu filmlerin casuslukla çok ilgisi olmadığını ve İkinci Dünya Savaşı’nın ardından turizmde ortaya çıkan trendlere hizmet ettiğini fark ettim. Bunun bir boyutu, insanların göç ederek uzaklaşmak zorunda kaldıkları, savaşta yakınlarını kaybettikleri ya da toprakları ya da yıllarca süren bu büyük olayla değişen toprakları ziyaret etme isteğiydi. Diğer boyut ise, medya ve sivil havacılığın gelişmesiyle bunu yapabilme olanaklarının ortaya çıkmasıydı. James Bond filmlerini dikkatle izlerseniz, üst gelir grubu için bu dinamiklerin üzerine inşa edilmiş bir turizm rehberi tadında olduğunu ve etki yarattığını görürsünüz. Bunda kanal ve senaryonun uyumu esas. Televizyon üzerinden genel izleyiciye ulaşıp bir etki yaratmanın mümkün olduğunu, akıllı televizyonlar üzerinden hane halkı verisine göre farklı reklam TV spotu yayını yapan ve bunların izlenme oranlarını ölçen sistem Adressable TV’nin doğru kişiye doğru reklamı göstererek azami etkiyi yaratmaya dayanan başarılı iş modeli üzerinden biliyorum. Holimax’ın şu andaki geniş kitleye gösterim yapıp müşteri adaylarını çekme projesi için çok gerekli olmasa da, şirketin gelecekteki başarısı açısından sonuçları ölçmek, pazarlamayı yönetme noktasında önem taşıyor olacak. Son ve en kritik nokta, televizyon ile akıllı telefon arasındaki dengeyi kurabilmek. Üzerinde kamera olan televizyonlar piyasaya çıktığında bazı bankalar, bunun online bankacılığı kişiselleştirmek için muazzam bir fırsat oluşturduğunu düşünüyordu. Bunun adımlarını atmaya çalıştılar ve hayal kırıklığına uğradılar çünkü insanlar televizyonu kişisel bir cihaz olarak görmüyor ve kişisel bankacılık işlemleri için uygun bir kanal olarak değerlendirmiyordu. Holimax, QR kod ile televizyonun hitap ettiği genel kitleden kişisel olan akıllı telefona köprü kurarak –farkında olarak ya da olmadan- kritik bir adım atıyor. Böylece, iki ayrı dünyayı farklı biçimde yönetebilme adımını atıyor. Yine farkında olarak ya da olmadan, metaverse’ün omniverse boyutundaki kritik bir soruya yanıt taslağı sunuyor. Farklı alemlerde farklı biçimlerde bulunmak nasıl olacak? Bu sorun daha ayrıntılı yanıtlarına daha önce de belirttiğim gibi Rick and Morty çizgi dizisinde ulaşabilirsiniz.

Ödeal, Takside POS ile taksilerin arka koltuğuna uzanıyor

Ödeal, 2022 yılına yeni bir birleşme ile başladı. Ödeal, küçük bir oranda iştirakinin bulunduğu, taksilerde kredi kartı ile ödeme yapmayı sağlayan, böylelikle hem yolculara kolaylık hem de araç sahiplerine gelirini katlama imkanı sunan TaksidePOS’un hisselerinin tamamını çatısı altına aldı.

TaksidePOS iş hacmini büyütmek istiyor

Ödeal’ın TaksidePOS hisselerini almasıyla, Ödeal’ın start-up’lara sunduğu desteği kurumsal hale getirmek amacıyla 2021 yılı sonunda kurduğu “Ödeal Capital” de kuruluşundan kısa bir zaman sonra ilk yatırımını yapmış oldu. 2017 yılında kurulan TaksidePOS hali hazırda, Türkiye’nin 5 ilinde, 15.000 taksi tarafından kullanılıyor. Yeni dönem için hedeflerini de yükselten TaksidePOS 2022 yılında 23.000 taksiye erişmeyi hedeflerken iş hacmini yüzde yüzde 100 artırmayı planlıyor. Bu noktada şirket cirosunu ise 1.4 Milyar TL’ye çıkartmayı hedefliyor. Birleşme ile ilgili bilgilendirmede bulunan Ödeal Kurucu Genel Müdürü Fevzi Güngör şöyle dedi: “Bugünü bir mihenk taşı olarak kabul ediyorum. 5 yıldır küçük bir oranda hissemizin bulunduğu, Ödeal olarak birlikte büyüdüğümüz TaksidePOS’un hisselerinin tamamını bünyemize katarak çok keyif aldığımız ortaklığımızı Ödeal çatısı altında sürdürmeye ve Ödeal gücüyle ivmelendirerek büyütmeye karar verdik. TaksidePOS markasını ve mevcut kadrosunu değiştirmeden devam edeceğiz. TaksidePOS’ta görev yapan arkadaşlar eminim heyecan ve donanımlarıyla Ödeal ekibine de sinerji katacak. SPG⃰ yatırımı ile başlayan, TaksidePOS birleşmesi ile devam eden süreci hep birlikte en güzel şekilde yeni adımlarla sürdüreceğimize, çoğalarak büyüyeceğimize olan inancım tam.”

Midas, 11 milyon dolar yatırım aldı

Bireysel yatırım alanında işleri kolaylaştırmayı amaçlayan ve Amerikan Borsalarına yatırımın hızlı bir şekilde ilerlemesini sağlamak üzerine faaliyetlerini sürdüren Midas, ikinci yatırım turunu tamamladı. Bu kapsamda şirket, Spark Capital, Earlybird Digital East, Revo Capital ve Capital One’ın kurucusu Nigel Morris’ten 11 milyon dolar yatırım aldı.

Yatırım, yeni iş modelleri geliştirmek için kullanılacak

SPK lisansıyla 2020 yılından bu yana Türk ve ABD hisse senetlerine kolay yatırım imkanı sunan Midas büyüme adımları atmaya devam ediyor. Twitter ve Snapchatin yatırımcıları arasında yer alan Spark Capital ve UiPath ve Peak de dahil olmak üzere Doğu Avrupa ve Türkiye’nin en büyük unicornlarına yatırım yapan Earlybird Digital East Fund ile Getir’in ilk yatırımcıları arasında olan Revo Capital’in de aralarında bulunduğu girişim sermaye fonlarından 11 milyon dolar yatırım alan Midas, bu yatırımı yeni iş modelleri geliştirmek ve yatırım alanındaki yeni teknolojilere yönlendirmeyi hedefliyor.

Alınan yatırım hakkında konuşan Midas’ın Kurucu ve CEO’su Egem Eraslan, “Türkiye’nin en kapsamlı yatırım uygulaması olmak için çalışıyoruz, bir yıldan kısa bir süre içerisinde yerli ve yabancı önemli fonlardan 11 milyon doların üzerinde bir yatırım aldık. Son 3 ay içerisinde yüzde 150 büyüdük ve 70 kişilik bir mühendislik takımı kurduk. Bugün on binlerce kullanıcımızın yatırım yolculuğuna eşlik ediyoruz. Twitter ve Snapchat’in yatırımcıları arasında yer alan, fintech alanında Coinbase, Plaid, Wealthfront, Alpaca, Marqeta gibi şirketlere yatırımları bulunan Spark Capital’ın Türkiye’deki ilk yatırımıyız” dedi.  Egem Eraslan, “Bu yatırımı TL bazlı enstrümanlar ve kriptopara ürünlerini geliştirmek, aynı zamanda diğer finans uygulamalarına yatırım altyapısı sağlamak için kullanmayı planlıyoruz” dedi.

FED dijital dolar için yeşil ışığı yakıyor mu?

Milli para birimi için blockchain projesi geliştiren ve ulusal dijital para birimini çoktan devreye alan Çin veya bu alanda benzer çalışmaları olan bazı diğer ülkelerin aksine ABD blockchain temelli bir dijital dolar geliştirme fikrine uzun zamandır direniyordu.

FED için blockchain dolar zamanı geldi

Pandeminin ardından, 2021 Mayıs ayında bu konuda “ön çalışmaya” başlayan FED için en önemli sorun, tüm dünyadaki dev dolar alışverişi talebini sorun çıkarmadan karşılayabilecek bir dijital ağ kurabilmekti. FED şimdi yaptığı duyuru ile geliştirdiği teknik altyapının, saniyede 1.7 milyon işlemi sorunsuzca gerçekleştirdiğini açıkladı. Böylece dünyanın neresinde olursa olsun, dijital dolar ile yapılacak alışverişlerde paranın 2 saniyeden kısa sürede alıcı ile satıcı arasında el değiştirmesi mümkün olacak. Project Hamilton ismini alan proje ile FED, central bank digital currency (CBDC) adını verdiği bir test amaçlı bir blockchain projesini hayata geçirmişti. Bu test, FED’in blockchain temelli dijital dolar sistemine geçip geçmeme konusunda karar vermesi için kilit rol oynayacak. Ve öyle görünüyor ki, şimdilik test sonuçları FED’in istediği yönde ilerliyor.    

Worms’un yapımcısı NFT projesinden vazgeçti

0
Video oyun dünyasının eski ve sevilen yapımlarından The Worms’un yapımcısı Team 17 bir süre önce Worms temalı küçük NFT’leri satışa çıkaracağını ve Worms markasını artık NFT pazarında kullanacağını açıklamıştı. Bunun için de MetaWorms projesini hayata geçirmişti. Ancak Team 17 gelen ağır tepkilerden sonra bu kararından vazgeçmek zorunda kaldı. Peki tam olarak ne oldu? Video oyun yapımcıları için NFT pazarı yeni bir gelir kapısı anlamına geliyor. Bazı oyun yapımcıları, büyük oyuncu kitlesi bulunan oyunları için oyun içi öğelerden, ekran görüntülerine veya avatar görsellerine kadar farklı ürünleri NFT haline getirip satışa sunuyor.

Oyun yapımcıları NFT’yi sevdi ama…

Kısa süre önce duyurulan bilimkurgu oyunu Star Atlas gibi oyunlarsa, oyun içindeki ürünlerin (uzay gemilerinin veya silahların) kendi geliştirdikleri kripto para olan Atlas ile alınmasını mümkün kılıyor. Aynı zamanda birer NFT olan bu uzay gemileri sınırlı sayıda üretilirken, onları satın alan oyuncuların, otomobil galerisi işletir gibi uzay gemilerini satışa çıkarıp kar etmesi de mümkün olabiliyor. Diğer bir deyişle, video oyunları ve NFT teknolojisi birbirini çok sevdi ve oyun yapımcıları da bu birliktelikten gelir elde edecek projelere yoğunlaşmak istiyorlar. Ancak Team 17 için oyun geliştiren indie stüdyosu Aggro Crab yayınladığı bir tweet’le Team 17’nin NFT projelerine odaklanma stratejisini desteklemediklerini ve Team 17 ile artık çalışmayacaklarını duyurdu. NFT’lerin “çevreye duyarlı” ürünler olmadığı gibi, oyunculara veya sahiplerine de herhangi bir faydasının olduğuna inanmadıklarının altını çizen Aggro Crab’ın tweet’i 100 binden fazla like alırken, bazı Worms fanatiklerinin de Team 17’yi topa tuttuğu gözden kaçmadı.   Team 17 ise beklemediği ağır tepkilerin ardından, NFT projesinden vazgeçtiğini duyurdu. Worms oyunu 1995’ten beri video oyun dünyasında kendine önemli yer edinmiş bir marka ve oyuncularının önemli bir kısmını da video oyun dünyasını 20 seneden uzun zamandır takip eden 35+ yaş seviyesindeki, yüksek satın alam gücüne sahip yetişkinler oluşturuyor. 100 binden fazla Worms oyuncusunun NFT kararına tepki göstermesinin, Team 17 için bu değerli oyuncu kitlesini kaybetme riski oluşturması nedeniyle şirketin geri çekilme kararı aldığı da anlaşılıyor. Worms NFT’lerine gösterilen tepki, video oyun dünyasında yaygınlaşıp başka oyunlara da sıçrar mı, göreceğiz.  

Tüpraş, otonom robot Spot’u rafineri sahalarında deniyor

Üretim sahalarını dijitalleştirirken robotik teknolojileri kullanan Tüpraş, rafineri sahalarındaki riskli çalışma ortamlarında emniyeti artırmak için yapay zekâ destekli otonom robot uygulamalarının testine başladı. Tüpraş, 2020’de kurduğu Tüpraş, Robotik Ekibi ile ileri teknolojilere yönelik proje geliştirme çalışmalarını tüm rafinerilerden ilgili teknik ekiplerin de katkısı ile sürdürüyor. Şirket son olarak Boston Dynamics’in robotu Spot’u sahada denedi. Tüpraş daha önce petrol depolama tanklarının periyodik kontrol çalışmalarında, metrelerce yükseklikteki ölçümlemelerde ve rafineri sahalarındaki riskli iş alanlarında robotik teknolojilerle pilot denemelerini gerçekleştirmişti. Tüpraş, üretim sahalarında robot kullanımıyla bir yandan emniyeti artırırken diğer yandan riskli süreçlerde tekrarlayan işleri kolaylaştırarak, teknik ekiplerin yetkinliklerini farklı alanlarda kullanmalarına olanak tanıyor. Norveçli unicorn Cognite’ın rafineriye özel sensörlerle donattığı robotun, düzenli kontrol işlemlerini gerçekleştirme denemeleri ilk olarak İzmit Rafinerisi’nde, ardından Kırıkkale Rafinerisi’nde tamamlandı. Saha deneme çalışmalarından elde edilen veriler ve bilgiler ışığında detaylı teknik değerlendirmeyi takiben; çeşitli sahalarda kullanım ihtiyaçları da göz önüne alınarak fizibilite çalışma çalışmaları gerçekleştirilecek. Dönüşüm yolculuğunda dijitalleşme alanında yapay zeka ve robotik teknolojilere odaklanan Tüpraş, yapay zekâ uygulamalarıyla emniyetli iş süreçlerine katkı sağlayan, enerji kullanımını ve maliyetleri asgariye çekerken karbon emisyonunu azaltmada da yapay zeka algoritmalarından faydalanacak. Tüpraş’ın işe almaya hazırlandığı Spot’un temel özellikleri şu şekilde sıralanıyor: Otonom çalışma: Spot’un üç boyutlu modellerle desteklenen gelişmiş yönetim platformu sayesinde aksiyonlar kolayca tanımlanabiliyor. Gerekli talimatları alan robot herhangi bir ilave yönlendirmeye ihtiyaç duymadan kendi başına çalışarak görevini tamamlayabiliyor. Kablosuz bağlantı ile desteklenen robot 360 derece kamerayla canlı görüntü aktarımı gibi operatöre destek olabilecek her türlü veriyi anlık olarak sunabiliyor. Rutin olmayan veya acil durum gibi operasyonları yönetebilmek adına uzaktan manuel kontrol imkânı da sağlanabiliyor. Analog veri elde etme: Spot, sahada bulunan farklı tipte analog sayaç, seviye göstergesi, valf açıklığı göstergesi gibi çeşitli emniyet araçlarınn kontrollerini otonom olarak yapabiliyor. Ekipmanların fotoğraflarından elde edilen görüntüler işlenerek sayısal veriler elde ediliyor ve zaman serisi oluşturacak şekilde kaydedilip takip edilebiliyor. Sızıntı tespiti: Yapay zekâ ile desteklenen kameralar sayesinde zeminde oluşabilecek herhangi bir sıvı kolaylıkla saptanırken, robotun üzerindeki sensörlerle de ortamdaki gazlar tespit edilebiliyor. Termal görüntüleme: Robot, üzerinde bulunan termal kamera sayesinde görüntülenen yerlerin sıcaklık değerlerini bildiriyor. Alınan sıcaklık verileri işlenerek entegre veri yönetim sistemi sayesinde geriye dönük karşılaştırmalarla daha akıllı uyarılar elde edilebiliyor. Üç boyutlu modelleme: Robot, ortam tarama kameralarıyla bulunduğu ortamın üç boyutlu modellerini oluşturabiliyor. Görüntü işleme yöntemleriyle nesneler tanımlanabiliyor ve daha önceden elde edilen verilerle de karşılaştırılarak ortamda bulunmaması gereken yabancı maddeler için uyarı oluşturabiliyor. Bu yöntemle, acil durumlarda kullanılacak tahliye güzergâhlarının daima açık tutulması da sağlanıyor. Ayrıca, robot belirlenen rotalar üzerinde bulunan engelleri çevre algılama sensörleriyle tespit ederek engeli aşması için gereken aksiyonu hiçbir müdahaleye ihtiyaç duymadan, gelişmiş karar destek mekanizmalarıyla belirleyebiliyor.  

GeForce NOW sponsoru Bitexen, oyun-blockchain bağı kuracak

Bitexen Teknoloji, bulut tabanlı oyun hizmeti sağlayıcı GeForce NOW powered py GAME+’ın altın sponsoru oldu. Sponsorluk kapsamında; Bitexen platformu kullanıcılarına çeşitli kampanyalar ve etkinlikler ile NVIDIA GeForce NOW üyeliği hediye edecek. Bitexen Teknoloji, bu sponsorlukla oyun ve blokzincir dünyasını bir araya getirirken anlaşma kapsamında oyunculara özel gerçekleştireceği çeşitli çevrimiçi etkinliklerle, oyun dünyasının önde gelen isimlerini kripto para piyasasıyla bir araya getirecek ve yıl boyunca binden fazla NVIDIA GeForce NOW üyeliği hediye edecek. Oyun oynama teknolojisinde yeni bir çağ başlatan NVIDIA GeForce NOW powered by GAME+,  Windows, MacOS, Android ve iOS işletim sistemlerine sahip cihazlarda 1080p görüntü ve 60 fps kalitesi ile oyun oynamaya olanak sağlayan bulut tabanlı bir hizmet sağlayıcı. GeForce NOW ile internete erişimi olan her yerde, başta Cyberpunk 2077, Dying Light 2: Stay Human, Battlefield 5, Apex Legends, Mount & Blade II: Bannerlord ve The Witcher 3 gibi binden fazla oyunu indirmeden ve güncelleme ihtiyacı olmadan oynama deneyimi kullanıcılara sunuluyor.

2022’de IoT güvenliğinde yapay zekâ ve bulut etkisi artacak

IoT çözüm sağlayıcısı Dahua’dan 2022 güvenlik kehanetleri Dijitalleşmenin hızlanması, buna eşlik eden güvenlik çözümlerinin de dikeylere özellikler kazanmasını ve derinlik kazanmasını getiriyor. Video merkezli eşyanın interneti (IoT) çözümleri sağlayıcısı Dahua Technology’nin güvenlik ile ilgili gelişmeler konusundaki öngörüleri, kendi ürün stratejisi ve yatırımları ile paralellik gösterdiğinden ilgiyi hak ediyor. Dahua Technology 2022’de güvenlik sektöründe yapay zekâ (AI), yapay öğrenme, bulut bilişim ve 5G gibi bir dizi teknolojinin etkisini daha da artıracağını kaydediyor. AI destekli video analizi daha fazla benimsenecek Dahua, yapay zekâdan faydalanan ürünlerin ve bulut çözümlerin sayısının artmasıyla birlikte pek çok farklı alanda ve sektörde yapay zekâ tabanlı cihazların kullanımının 2022 ve sonrasında artmasını bekliyor. Buna göre, AI-tabanlı adlî arama, kurumsal istihbarat ve nesne tanıma gibi yapay zekâ analizine dayalı teknolojilerin güvenlik kameralarındaki kullanımı artacak. Firma, insan ve araçları tanımakta kullanılan WizSense AI destekli ürün ve çözümlerinin, yıl içinde yapay zekâ teknolojileri alanında büyük güncellemeler alacağını açıkladı. Benzer şekilde markanın üst seviye AI çözümlerini barındıran WizMind ürün ailesi de geniş açılı kameralar, otopark yönetimi, termal kameralar gibi pek çok eklentiyle daha geniş bir portfolyoya kavuşacak. Araştırma şirketi Omdia’nın 2021 Video Surveillance & Analytics Database adlı raporuna göre, derin öğrenme becerisine sahip giriş seviyesi kayıt cihazlarına olan talep artacak. Dahua, yapay zekâ destekli ilk akıllı analog kamera ve kayıt cihazı olan Cooper-I XVR modellerinin yanı sıra koruma alanı ihlali ve erken yangın uyarısı veren yapay zekâ destekli giriş seviyesi termal kamera ailesi Eureka serisi ile bu alana odaklanıyor. Bulut tabanlı güvenlik sistemleri büyümeye ve gelişmeye devam edecek Pandemi sürecinde yaygınlaşan dijital dönüşüm ve uzaktan çalışma akımları sebebiyle kurumsal alandaki bulut bilişim talebi 2022’de devam ederken VSaaS (Video Surveillance as a Service) gibi bulut tabanlı güvenlik çözümlerine talep artacak. Dahua, kullanıcılarına sahadaki cihazları uzaktan yönetme imkânı yanında zamandan ve mekândan bağımsız olarak tüm güvenlik hizmetlerine ulaşma özelliğine sahip COS bulut platformu ile VsaaS alanına hitap ediyor. Sistem kurulumcuları da 7/24 uzaktan problem tespiti ve onarımı, alarm yönetimi, bulut depolama hizmetleri gibi pek çok özellikten faydalanabiliyor açıklamasını yapan Dahua’ya göre, “Bulut çözümler, maliyet etkinlik, uzaktan verilere erişim, güvenli veri depolama ve yüksek güvenilirlik gibi sayısız avantajı sebebiyle, kendi kaynaklarıyla bir güvenlik sistemi kurma ve barındırma imkânı olmayan KOBİ’ler arasında git gide daha fazla rağbet görüyor.” 5G, uzaktan çalışma ve video konferansı kalıcı hale getirecek 5G’nin sağladığı hızlı ve düşük gecikmeli bağlantı sayesinde görüntünün eşzamanlı olarak paylaşılabilmesi ile, ses ve videoların gecikmesiz biçimde senkronize edilebilmesi, uzaktan iletişimin ve çalışmanın önünü açıyor. Araştırma şirketi IDC’ye göre dünya çapında pek çok şirket, uzaktan çalışmayla ofiste çalışmayı birleştiren karma bir modele geçmeye niyetli. Bu kapsamda video konferans çözümleri ve Dahua DeepHub Akıllı İnteraktif Tahta gibi ürünlerin de bu yıl içinde popülerliğini artırması bekleniyor. DeepHub, modern toplantı odaları ve uzaktan çalışma modelini uygulayan şirketlerin etkin biçimde işbirliği sağlaması için tasarlanmış bir ürün. DeepHub’ın kullanıcı dostu arayüzü, kablosuz 4K ekranı, kolay kurulum özelliği, dokunmatik ekranı, yüksek performanslı video konferans becerisi gibi özellikleri büyük avantajlar sunuyor. Dahua, 5G’nin sağladığı yüksek hızlı ve güvenilir bağlantı yapay zekâ ve IoT gibi teknolojilerin daha etkin biçimde kullanılmasına ve video konferans alanında farklı ve yenilikçi çözümlerin geliştirilmesine olanak sağlayacağını kaydediyor. AIoT ile birden çok sistem bir araya gelecek Dahua’ya göre bu yıl içinde çok boyutlu algılama kapasitesine sahip cihazların Eşyanın İnterneti (IoT) aracılığıyla birlikte çalışması da artış gösterecek başka bir alan olacak. Yapay zekâ (AI) ile Eşyanın İnterneti’ni birleştiren AIoT kavramı, IoT operasyonlarının daha verimli şekilde yapılmasını, insan-makine etkileşiminin iyileştirilmesini ve veri yönetimi ile analiz işlemlerinin daha iyi yapılmasını sağlıyor. Bu teknolojiyle, IoT ortamındaki her cihaz yapay zekâyı bağımsız biçimde kullanıyor ve birbirlerine bağlanarak görevleri birlikte ve akıllı şekilde yerine getiriyor. Son yıllarda havalimanları, inşaat alanları, limanlar gibi geniş alanların güvenlik ihtiyaçlarının artmasıyla birlikte AI tabanlı video teknolojilerin termal görüntüleme ve güvenlik radarlarıyla güçlendirilmesine yol açtı. Dahua Technology, 2022 içinde AIoT teknolojisinin güvenlik sistemleri, alarmlar, geçiş kontrolü; sıcaklık, nem, duman, ısı ve hava kalitesi alıcıları aracılığıyla yangın tespiti gibi çözümlerin akıllı binalarda ve evlerde daha fazla kullanılacağını öngörüyor. IoT ağlarında siber güvenlik önlemlerinin önemi artıyor Siber güvenlik kullanıcılar arasında gittikçe büyüyen bir endişe haline gelmiş durumda. IoT ağlarının yaygınlaşmasıyla bu alandaki tedirginlik de büyüyecek. En büyük endişe kaynağını ise mobil ve uzaktan çalışan personel, bulut ve veri merkezi açıkları ile bu ağlara yapılacak koordine fidye yazılım saldırıları oluşturuyor. IoT ağ güvenliği ve mahremiyetin korunmasını en büyük önceliklerinden biri olarak gören Dahua, şirket kullanıcılarını, verilerin sistem içindeki tüm hareketi süresince uçtan uca şifreleme teknolojisiyle güven altına alarak koruyor. Şirket sertifika doğrulama, kod akışı doğrulama ve kod akışı şifreleme gibi teknolojileri kullanarak ağ üzerindeki verilerin toplama, aktarım, depolama, paylaşım ve tekrar kullanma süreçleri boyunca şifrelenmesini sağlayarak veri güvenliğini garanti altına alıyor. Bunun yanında Dahua Siber Güvenlik Merkezi (DHCC) aracılığıyla şirket tespit ettiği siber güvenlik riskleri hakkında kullanıcılarını bilgilendirerek bu alandaki riskleri küçültmeye çalışıyor. Şirket, yine bu doğrultuda Dahua ürünleri ve çözümleriyle ilgili olası güvenlik açıklarını tespit etmek, bunlar hakkında işlem yapmak ve kullanıcıları bilgilendirmek için Ürün Güvenliği Olay Ekibi (PSIRT) adlı bir departmana da sahip.  

MetroLand, dünyada ilk kez Huawei AppGallery’de

2012 – 2020 yılları arasına çok popular olan Subway Surfers oyununun devam oyunu olan Metroland, 3 Şubat’ta Huawei’nin uygulama mağazası AppGallery’de yayınlandı. Oyunun yapımcısı Kiloo, yeni oyunu MetroLands’i Huawei’nin AppGallery uygulama platformuna özel yayınlarken diğer platformlarda yayın tarihini henüz açıklamadı. AppGallery’ye özel olarak 3 Şubat’ta yayınlanan MetroLand, oyuncuları genç ve enerjik kaşifler olmaya, atılgan olmaya, kaçmaya ve hatta kötü MegaCorp muhafızlarını geçmek için çalışmaya davet ediyor. Danimarka merkezli Kiloo, kullanıcıya uygun bir hızda birkaç saat boyunca oynanabilen bu yeni sonsuz koşu oyununu geliştirmek için kapsamlı yatırım yaptı. MetroLand, başlığından da anlaşılacağı gibi, bir metropol ortamına sahip. Oyun bir dizi şehirde geçiyor ve ilerleme kaydedildikçe açılan yedi farklı alan açılıyor. Hareketlilik, hız ve heyecana vurgu yaparak yoğun, modern şehir yaşamını örneklendirmeyi amaçlıyor. MetroLand ile geniş bir kullanıcı profillerine hitap etmek için meta öğeleri ekleyen Kiloo’nun CEO’su Jacob Møller, “Yıllar boyunca sonsuz koşu oyunları üzerinde çalışırken edindiğimiz tüm deneyimleri topladık. MetroLand, oyunun düşmanları MegaCorp’a karşı eğlenceli isyanlarında karizmatik genç grubumuza katılacak kadar cesur olan herkes için yenilikler içeriyor” şeklinde konuşuyor. Oyunların eğlence seviyeleri ile farklılık yarattığına işaret eden Huawei Mobil Hizmetler Başkan Yardımcısı Jaime Gonzalo, “Oyunlar daha uzun veya daha kısa, daha kolay veya daha zor, karikatürize veya gerçekçi olabilir. Ama nihayetinde iyi oyunları diğerlerinden ayıran şey, eğlence seviyeleridir. AppGallery editörlerinin kullanıcılarımız için piyasadaki en iyi oyunları seçmesine yönelik anahtar kriter de tam olarak budur” diyor. Uygulamalar ve oyunlar için resmi Huawei uygulama dağıtım platformu olan AppGallery, tüm Huawei akıllı telefonlara önyüklü gelirken diğer tüm Android akıllı telefon markaları için doğrudan resmi web sitesinden indirilebiliyor. Oyuncular, AppGallery’yi indirerek milyonlarca aktif oyuncudan oluşan oyun topluluğuna katılabiliyor, özel kataloğundan ve tekliflerinden yararlanabiliyor. AppGallery 2021’de, yıllık yüzde 10 artış ile 580 milyon küresel aylık aktif kullanıcıya ulaştı. 187 binden fazla uygulama HMS Core ile entegre edilirken Çin dışındaki uygulama dağıtımlarında yıldan yıla yüzde 56’lık bir artış sergilendi.

Nvidia, GeForce NOW platformunu yeni oyunlarla genişletiyor

Nvidia, bugün (4 Şubat) Steam ve Epic Games Store üzerinden piyasaya sürülen Dying Light 2 Stay Human’a GeForce NOW üzerinden ulaşabileceğini ve Şubat 2022’de 30 oyunun kütüphaneye eklenmiş olacağını açıkladı. Nvidia’nın oyun pratiğini değiştirecek GeForce Now uygulamasındaki oyun sayısı artmaya devam ediyor. Şubat başında geliştirilmiş görseller, artırılmış animasyon ve ödüllü hikayesiyle Life is Strange Remastered ve tek oyunculu aksiyon oyunu Life is Strange: Before the Storm Remastered’ın aralarında bulunduğu dört oyunla birlikte Şubat 2022’de toplamda 30 yeni oyunun kütüphaneye eklenmesi planlanıyor. GeForce NOW üzerinden ulaşabilen oyunların görüntü kalitesi, ışın izlemeli global aydınlatma, yansımalar ve gölgeler de dahil olmak üzere zenginleştirilmiş özellikler ile oyun deneyimini değiştirmesi bekleniyor.

Metaverse yolculuğu Ocak 2022’de başladı

Bu hızlı ilerlemeyi Nvidia’nın Ocak 2022 başında açıkladığı stratejisi ile birlikte değerlendirmek gerekiyor. Şirketin açıklamaları arasında yer alan Nvidia Omniverse, bu yolculuğun gelecekte ulaşacağı nokta hakkında fikir veriyor. Oyun üretenler için sunulan NVIDIA Omniverse, NVIDIA Studio ekosistemini zenginleştiren NVIDIA Omniverse, GeForce RTX ve NVIDIA RTX GPU’ları ile birlikte bireysel üretim yapan milyonlarca üreticiye ücretsiz olarak sunulmaya başladı. NVIDIA’nın gerçek zamanlı 3D tasarım iş birliği ve sanal dünya simülasyon platformu, sanatçılara, tasarımcılara ve içerik oluşturuculara RTX destekli dizüstü bilgisayarlarından veya iş istasyonlarından önde gelen tasarım uygulamalarında bağlantı kurma ve iş birliği yapma olanağı sağlıyor. Yeni bir platform özelliği olan Omniverse Nucleus Cloud, büyük Omniverse 3D sahnelerinin basit “tek tıkla ortak çalışma” paylaşımını sağlıyor. Sanatçılar, büyük veri kümelerini aktarmadan odanın veya dünyanın her yerinden gerçek zamanlı olarak iş birliği yapabiliyor. NVIDIA ayrıca, ek ücretsiz oyun karakterleri, nesneleri ve ortamlarıyla sanal dünyalardaki karakterleri canlandırmak ve değiştirmek için gerçek zamanlı iş birliğine olanak tanıyan Omniverse uygulaması olan Omniverse Machinima için yeni platform geliştirmelerini de Ocak 2022 başında tanıttı. Yalnızca bir ses kaynağından hızlı ve kolay bir şekilde etkileyici yüz animasyonu oluşturan Omniverse Audio2Face’in, blendshape desteği ve Epic’s MetaHuman‘a doğrudan dışa aktarma özelliği ile güncellendiği de açıklanmıştı.

TAV, tüm İK süreçlerini buluta taşıdı

Havalimanı işletmeciliği olarak uzun yıllardır faaliyetlerini sürdüren TAV Havalimanları, yeni bir işbirliğine giderek insan kaynakları süreçlerini tek bir platformda toplayarak buluta taşıdı. TAV Havalimanları, iştirakleriyle birlikte 26 ülkeye ulaşan küresel operasyon ağına ilişkin tüm insan kaynakları süreçlerini dijital ortama taşıyarak yeni dönemde şirket olarak teknolojiyi verimli şekilde kullanmayı amaçlayacak.

Tüm yönetimsel süreç bulut ortamında gerçekleşecek

Gerçekleşen dijital süreç hakkında açıklamalarda bulunan TAV İK Grup Başkanı ve Genel Müdürü, yeni sürecin önemine değindi. Konuyla alakalı TAV Havalimanları İK Grup Başkanı Hakan Öker şöyle dedi: “TAV Havalimanları olarak iştiraklerimizle birlikte havalimanı işletmeciliğinin her alanında hizmet sunuyoruz. Bugün 26 ülkede 92 havalimanına ulaşan operasyon ağımızın başarısının ardındaki en önemli etken sahip olduğumuz bilgi birikimi ve insani sermayemiz. İK süreçlerimizi daha verimli hale getirmek üzere başladığımız ve yaklaşık iki yıldır üzerinde çalıştığımız dijitalizayon projesini 2022 itibariyle uygulamaya aldık. İşe alım, çalışan İK işlemleri, performans yönetimi, yetenek yönetimi ve ücretlendirme de dahil olmak üzere tüm süreçlerimizi buluta taşıdık.”
TAV Teknoloji Genel Müdürü Kerem Öztürk
İşe alım, çalışan İK işlemleri, performans yönetimi, yetenek yönetimi ve ücretlendirme de dahil olmak pek çok İK sürecini dijital bir ortama taşıyan TAV, bu sayede tüm yönetimsel süreçleri bulut ortamında gerçekleştirecek. TAV Teknoloji Genel Müdürü Kerem Öztürk ise konu hakkında şöyle dedi: “TAV Technologies olarak, bu projeyi tamamlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz. TAV Havalimanları’nın tüm İK uygulamalarının tek bir çatı altında bir araya gelmesinin hem çalışan verimliliğine hem de stratejik karar alma becerilerimize katkı sağlayacağına inanıyoruz. Gelişmiş teknolojileri çalışanlarımızın kullanımına sunarak işveren markasına da değerli katkılar sağlıyoruz.   Ayrıca bulut teknolojilere yaptığımız yatırım sayesinde, çevikliği ve esnekliği şirket kültürümüzün bir parçası haline getiriyoruz.” Yapılan dijital geçiş sonrası çalışanlar, TAV Human Experience (THX) adı verilen uygulamaya bilgisayar ya da mobil cihazlar üzerinden her an erişebilecek. Uygulama çalışanlara kişiselleştirme olanakları sunarken, ihtiyaçlarına göre eğitim, mentorluk gibi profesyonel gelişim programları önerebilecek. Oracle iş birliği ile geliştirilen uygulama ayrıca yapay zeka ve makine öğrenme süreçleriyle yetenek havuzu içinden uygun adayları doğru pozisyonlarla eşleştirebiliyor. 32 dil desteği bulunan uygulama, kurumun ihtiyaçlarına göre geliştirmeye açık ve İK ekipleri için kapsamlı raporlama olanakları da barındırıyor.

2030’larda metaverse mağazaları dijitalleşen duyulara hitap edecek

Teknoloji trendlerinin insan hayatına olan etkisini farklı bakış açılarıyla ortaya koymak ve kullanım alanlarını değerlendirmek amacıyla Softtech tarafından hazırlanan “2022 Teknoloji Raporu” yayımlandı Raporda yer alan “Teknolojilerin Geleceği” bölümünde, yapay zekâ, kuantum bilgisayarlar, blok zincir, giyilebilir teknolojiler, Web 3.0 ve dijital kimlik uygulamaları gibi bir çok konu öne çıkıyor. Rapora göre, 2022 yılında teknolojide yapay zeka üzerine yapılan çalışmaların giderek daha fazla öne çıkacağı tahmin edilirken, kuantum bilgisayarların ticari kullanımı ve kuantum makine öğrenmesi konularının gelecek teknolojiler açısından kritik öneme sahip olacağı paylaşılıyor. 2030’lu yıllara gelindiğinde, fiziksel dünyada yaşanan deneyimlerin benzerlerinin, dijital duyu etkileşimi ile koku, tat ve düşüncelerde de yaşanmasının mümkün olacağı belirtiliyor. Bu öngörüye göre bir e-ticaret sitesinden parfüm almadan önce onu koklamak, evdeyken bir kumsaldaymış gibi deniz kokusunu içinize çekip denizin nemini tende hissedebilmenin mümkün olacağı belirtiliyor.

Metaverse, hibrit dünyanın dijitalleşen hali

Raporun “Çevre, İnsan ve Dijitalleşme” bölümünde, sürdürülebilirlik kavramının farklı alanlarda kullanımı öne çıkıyor. Pandemi sonrası iş hayatı ve yeni krizlere hazırlıklar, iklim krizinin etkilerinin sürdüğü günümüzde sürdürülebilir enerji kavramı, sürdürülebilir ticaret, uzaktan ve hibrit çalışmanın insan ve sektörlere olan etkilerinin pek çok ülkenin gündeminde daha geniş yer tutacağına dikkat çekiliyor. Önümüzdeki yıllarda dijitalleşen dünyada en çok öne çıkacak konuların başında ise metaverse’ün gelmesi bekleniyor. Mağazaların metaverse dünyasında hızla yerini almaya başlaması ve deneyimlerin baştan tasarlanması öngörülüyor. Fiziksel dünyada karşılaşılan birçok engelin bu yeni dünyada engel olmaktan çıkacağı aktarılıyor.