Akkuyu nükleer santraline analitik simülatör geliyor

0

Rusya Nükleer Santrallerin İşletilmesi Araştırma Enstitüsü, (VNIIAES A.Ş) nükleer santral işletme personelinin eğitimi için Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne (NGS) analitik simülatör gönderdi. İşletme personelini eğitmek ve mesleki yeterliliğini sürdürmek için tasarlanan bir yazılım ve teknik modelleme ekipmanı olan analitik simülatör, Moskova’dan Akkuyu NGS’ye doğru yola çıktı.

Dört ayrı tıra yüklenerek gönderilen ekipman, 13 tondan fazla ağırlığa sahip

Analitik simülatör, tam ölçekli simülatörün kullandığı gerçek zamanlı tam ölçekli güç ünitesi modelini kullanıyor. Tamamen Rus tasarımı olan bu model, Rusya’da ve dünyada geçerli olan tüm koşulları yerine getiriyor. Simülatör ekipmanları, Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘nin birinci güç ünitesinin yönetim ve yedek kontrol panellerinin birebir kopyalarından oluşuyor. Analitik simülatör, ünite yönetim ve kontrol panellerinin dokunmatik ekranlarda görsel olarak görüntülenebilmesi bakımından tam ölçekli simülatörden ayrılıyor.

Girişimciler için Azure OpenAI etkinliği

0

Azure OpenAI platformundan faydalanarak yenilikçi yapay zeka uygulamaları oluşturmak ve küresel ölçekte çalıştırmak isteyen girişimcilerin bir araya geleceği “Microsoft ve OpenAI: Founders Hub“ etkinliği 30 Mayıs Salı günü Microsoft Türkiye ofisinde gerçekleşecek. Etkinlik kapsamında yapay zekanın sunduğu fayda ve fırsatlara, Microsoft ile OpenAI arasındaki iş birliğine ve Azure OpenAI ile yürütülen akıllı uygulamalara ilişkin bilgi paylaşımında bulunulacak.

Microsoft Türkiye, girişimcilere yönelik organizasyonlarına 30 Mayıs Salı günü Microsoft Türkiye ofisinde düzenleyeceği “Microsoft ve OpenAI: Founders Hub“ etkinliğiyle devam ediyor. Azure OpenAI platformundan faydalanarak yenilikçi yapay zeka uygulamaları oluşturmak ve küresel ölçekte çalıştırmak isteyen girişimcilerin bir araya geleceği etkinlikte Microsoft Türkiye yöneticileri sunum ve demolarıyla katılımcılara seslenecek. Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin’in açılış konuşmasıyla başlayacak etkinlik kapsamında yapay zekanın sunduğu fayda ve fırsatlara, Microsoft ile OpenAI arasındaki iş birliğine ve Azure OpenAI ile yürütülen akıllı uygulamalara ilişkin bilgi paylaşımında bulunulacak. 

Azure OpenAI platformundan faydalanarak yenilikçi yapay zeka uygulamaları oluşturmak ve küresel ölçekte çalıştırmak isteyen girişimcilerin bir araya geleceği “Microsoft ve OpenAI: Founders Hub“ etkinliği 30 Mayıs Salı günü Microsoft Türkiye ofisinde gerçekleşecek.

Microsoft ve OpenAI iş birliğinin bir ürünü olan Azure OpenAI, geliştirme süreçlerini hızlandıran ve fikirlerin hayata geçirilmesine yardımcı olan güçlü yapay zeka araçlarına erişim olanağı sunuyor. Bu araçlar kullanıcılara içerik oluşturma, bilgi özetleme ve hatta doğal dili koda çevirme gibi görevlerde yardımcı olarak zaman ve kaynak tasarrufu sağlıyor. Bu sayede girişimler inovasyona, işlerini büyütmeye ve sorunlarına yeni çözümler getirmeye odaklanabiliyor. 

Microsoft Türkiye’nin Azure OpenAI Platformunu kullanmak isteyen Founders Hub üyelerine sunduğu ücretsiz erişim, kredi, teknik destek ve mentorluk gibi desteklerle ilgili bilgilendirmelerin de yapılacağı etkinlik Microsoft Türkiye’nin Youtube kanalı üzerinden canlı olarak yayınlanacak. 

iRecorder ile gelen tehlike!

Bir zamanlar yasal bir Android uygulaması olan iRecorder’ın son bir yıl içinde kötü amaçlı uygulamaya dönüşerek kullanıcılarını gizlice izlediği ortaya çıktı.

Güvenlik şirketi ESET’in araştırmacıları, bir ‘Ekran Kaydedicisi’ olan iRecorder adında truva atlı bir Android uygulaması keşfetti. 2021 yılı Eylül ayı itibariyle Google Play’de yasal olarak yer alan uygulamaya kötü amaçlı işlevlerinin  Ağustos 2022’de eklendiği düşünülüyor. Mağazada yer aldığı süre boyunca uygulama 50 binin üzerinde cihaza yüklendi. iRecorder’ın temiz sürümüne eklenen kötü amaçlı kod, açık kaynaklı AhMyth Android RAT (uzaktan erişim truva atı) temelli ve ESET tarafından AhRat olarak adlandırıldı. Kötü amaçlı uygulama, cihazın mikrofonunu kullanarak ses kaydı yapabilir ve dosyaları çalabilir; bu da onun bir casusluk kampanyasına karışmış olabileceğini akıllara getiriyor. 

Casusluk saldırılarında kullanılmış olabilir

ESET Research, Google Play Store dışında internette başka AhRat tespit etmediğini paylaştı. Ancak bu, AhMyth tabanlı kötü amaçlı Android yazılımının mağazaya yasal ilk çıkışı değil; ESET daha önce 2019’da da böyle bir truva atına bulaşmış uygulama hakkında araştırma yayınlamıştı. O zamanlar, AhMyth’in temelleri üzerine inşa edilen casus yazılım, radyo yayını yapan kötü amaçlı bir uygulama olarak Google’ın uygulama inceleme sürecini iki kez atlattı. Bununla birlikte, iRecorder uygulaması alternatif ve yasal olmayan Android pazarlarında da bulunabilir ve geliştirici, Google Play’de kötü amaçlı kod içermeyen başka uygulamalar da bulundurabilir.

ESET araştırmacısı ve söz konusu tehdidi keşfeden ve soruşturan Lukáš Štefanko bu durumu şöyle açıkladı: “AhRat araştırması, başlangıçta yasal olan bir uygulamanın nasıl zaman içinde kötü amaçlı bir yazılıma dönüşerek kullanıcıları gizlice izleyip güvenlik ihlaline yol açtığının güzel bir örneği.  Uygulama geliştiricisinin Android cihazlarını bir güncelleme yoluyla tehlikeye atmadan önce bir kullanıcı tabanı oluşturmayı amaçlaması veya uygulamada bu değişikliği kötü amaçlı bir aktörün yapmış olması mümkün olsa da; şimdiye kadar, bu hipotezlerin hiçbiri için elimizde kanıt yok.”

Hem ekranı hem de ortamdaki sesi kaydedebiliyor

Uzaktan kontrol edilen AhRat, açık kaynaklı AhMyth RAT’ın uyarlanmış bir versiyonu. Bu, kötü amaçlı uygulamanın yazarlarının, hem uygulama hem de arka uç kodunu anlamak için büyük çaba harcadıkları ve nihayetinde kendi ihtiyaçlarına göre uyarladıkları anlamına gelir. Kötücül iRecorder, yasal ekran kaydı işlevinin yanı sıra, cihazın mikrofonundan çevredeki sesi kaydedebilir ve bunu saldırganın komuta ve kontrol sunucusuna yükleyebilir. Ayrıca, kaydedilmiş İnternet sayfalarını, görüntüleri, ses, video ve belge dosyalarını ve birden çok dosyayı sıkıştırmak için kullanılan dosya biçimlerini gösteren uzantılarla dosyalardan dışarı sızabilir. 

Ancak iRecorder’ın daha önceki, yani temiz sürümlerini (sürüm 1.3.8 öncesi) indiren Android kullanıcıları, uygulamayı manuel ya da otomatik olarak güncellediklerinde ek bir uygulama onayı vermeseler bile cihazları AhRat’a maruz kalabilir. 

Lukáš Štefanko sözlerine şöyle devam etti: “Neyse ki, kötü amaçlı eylemler karşısında bu şekilde alınan önleyici tedbirler, Android 11 ve daha yüksek sürümlerde uygulama bekleme modundayken zaten uygulanmaktadır. Bu özellik, birkaç aydır uykuda olan uygulamaları etkin bir şekilde hazırda bekletme durumuna geçirir, böylece çalışma zamanı izinlerini sıfırlar ve kötü amaçlı uygulamaların amaçlandığı gibi çalışmasını engeller. Bizim yaptığımız uyarı sonrasında kötü amaçlı uygulama Google Play’den çıkarıldı, bu da ESET Mobile Security gibi birçok katmanda koruma sağlanması ihtiyacının, cihazları potansiyel güvenlik ihlallerine karşı korumanın temeli olduğunu kanıtlıyor.

ESET Research, bu aktivitenin belli bir kampanya ya da APT grubu ile ilişkili olup olmadığı konusunda henüz somut bir kanıt bulamadı.  

Teksan, gençleri sanayide kariyere davet ediyor

0

Kesintisiz enerji çözümleri alanında sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli istihdamı sağlamak üzere 2021 yılında Teknoloji Sınıfı’nı kuran Teksan, gençleri kariyer yolculuklarında desteklemeye devam ediyor. Teksan çalışanları, Kariyer Günleri kapsamında, gençlerle bir ürünün planlanmasından geliştirilmesine ve piyasaya sürülmesine kadar geçen ürün yönetimi sürecini deneyimleriyle paylaştı. 

Teksan, yaptığı başarılı projeler, geliştirdiği ürünlerin yanı sıra sektöre nitelikli eleman kazandırmak amacıyla gençlere destek olmaya devam ediyor. Teksan yetkilileri Kariyer Günleri kapsamında gençlerle bir araya geldi. Teksan Pazarlama Ürün Uzmanı Görkem Evcin, Kariyer Günleri’nde gençlere bir ürünün planlanmasından geliştirilmesine, piyasaya sürülmesinden pazarlanmasına kadar geçen ürün yönetiminin şirketlerdeki işleyişi hakkında bilgiler verdi. 

Ürün yaşam döngüsünün öneminin paylaşıldığı ve gençlere etkili örneklerle anlatıldığı etkinlikte Evcin, bu alanda kariyer sahibi olmak isteyen gençlerle deneyimlerini paylaştı. Evcin, gençlerle ürün yönetiminin üç önemli unsuru olan Müşteri/Müşteri Deneyimi, Teknoloji ve İş döngüsünün de önemine de değindi. Evcin, “Gençler ürünlerin hep son kullanıcı aşamasındaki hallerine tanık oluyor. Bugün bu buluşmayla bir ürünün fikir aşamasındaki durumundan planlanmasına, Ar-Ge ekiplerince geliştirilmesine, sonra piyasaya sürülmesine ve en son müşteri deneyimine giden süreçteki ürün yönetim döngüsünü öğrendiler. Biz, ürün yöneticileri olarak bir ürünü, ürün yaşam döngüsünün tüm aşamalarında yönetirken, hedef pazarın ihtiyaçlarını karşılaması ve iş stratejisine katkıda bulunması gibi kriterleri de dikkate almamız gerektiğini de gençlerle paylaştık. Teksan olarak bu tür etkinliklerle gençlerimizin kariyerlerine yön verme süreçlerinde yanlarında olacağız.” dedi.

Teksan teknoloji sınıfı, TESS’i inceledi

Gençleri eğitim alanında desteklemek amacıyla Teksan’ın 2001-2002 öğretim yılından bu yana eğitimlerine devam eden Teksan Teknoloji Sınıfı öğrencilere sektördeki önemli çalışmalar, ürünler, ürün döngüleri hakkında sanayinin ihtiyaç duyduğu ‘yerinde eğitim”i veriyor. Bu amaçla yakın zamanda Teksan Pazarlama Ürün Uzmanı Cem Sukuşu, İkitelli OSB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde okuyan elektrik, elektronik, otomotiv ve makine bölümü öğrencileriyle Teksan’ın enerji depolama alanında kendi Ar-Ge ürünü olan TESS (Teksan Enerji Depolama Sistemleri) hakkında bilgiler paylaştı. Sukuşu, “Teksan Teknoloji Sınıfı, sektörümüzün en önemli konularından olan nitelikli istihdama katkıda bulunmak adına oldukça önemli bir görev üstleniyor. Öğrencilerimiz daha lise sıralarında, Türkiye’de tamamen yerli sermaye ile geliştirilen TESS ürünümüzün gelişim ve kullanım alanları yanı sıra teknik detayları hakkında da bilgi sahibi olma şansı yakalıyor. Bu eğitimler onların gelecekte yapacakları seçimlerde, geliştirecekleri ürünlerde kilit rolünde olacak. Teknoloji Sınıfı ile sanayide nitelikli istihdamı desteklemeye devam edeceğiz” diye konuştu.

Erken aşama girişimlere yönelik Ön Kuluçka Programı

Girişimcileri fikir aşamasından ölçeklendirmeye kadar olan tüm süreçlerinde destek altyapısı sunan İstinye Garage Incubation Hub, girişimcilik ekosistemine katkı sağlamaya devam ediyor. İstinye Garage İncubation Hub ile E-Ticaret platformu ikas iş birliğinde erken aşama şirketleşmemiş girişimler için tasarlanan Ön Kuluçka Programı başvurulara açıldı.

Girişimcilerin şirketleşmemiş iş fikirlerini inovasyon, teknoloji, pazarlama, finans ve yönetim alanlarında tam anlamıyla güçlendirerek girişimlerin rekabetçi bir yapıda şirketleşmelerini hedefleyen İstinye Garage Incubation Hub ve ikas, başvuru süreçleriyle birlikte 6 ay sürecek ön kuluçka programında girişimlere eğitim ve mentorluk sağlayacak.

Girişimciler program süresince yalın startup, tasarım odaklı düşünme, sürdürülebilir büyüme gibi girişimciliğin temel esaslarını konu alan uçtan uca girişimcilik eğitimleri ile donatılacak. İstinye Garage ve ikas iş birliğinin sunduğu ön kuluçka programı, girişimcilerin iş fikirlerini hayata geçirirken sektörel bilgi ve deneyim edinmelerine imkân sağlıyor.

Bu bağlamda eğitim sürecinin tamamlanmasıyla birlikte, girişimcilerin ihtiyaçlarına özel olarak sunulacak mentorluk programı farklı sektörlerdeki uzman mentorlerin deneyim ve bilgilerinin aktarılmasıyla girişimcilerin bu süreçte karşılaşacakları çıktıları öngörmelerine ve işletme yönetimi, pazarlama stratejileri, finans yönetimi ve iş planı hazırlama gibi konularda kapsamlı bir gelişim sağlamalarını amaçlıyor.

Girişimlere hız kazandıracak imkanlar  İstinye Garage Incubation Hub, fikirden ürüne giden süreçte sağladığı geniş çaplı imkanlarla girişimcilere destek oluyor. Bu imkanlar arasında PoC, yatırım fırsatları, mentorluk, prototip atölyesi, eğitim, açık ofis imkanı ve daha birçok önemli destek bulunuyor.

Ayrıca girişimlerin potansiyellerini en üst düzeye çıkarma noktasında Google, Amazon, Microsoft gibi güçlü platformlarla gerçekleştirilen güçlü stratejik iş ortaklıklarıyla girişimler iş fikirlerini hayata geçirme süreçlerinde avantajlı imkanlardan yararlanma fırsatı elde edebiliyor.

DEMODAY Programı başarıyla tamamlayan girişimlerin sahne aldığı Demoday günü en iyi 3 girişim Ön Kuluçka Programının devamı niteliğinde olan şirketleşen iş fikirlerinin iş modellerini geliştirmeye yönelik düzenlenen Kuluçka Programında yer almaya hak kazanacak. Aynı zamanda sürpriz ödüllerin sahibi olabilecek. Ön Kuluçka Programı hakkında daha fazla bilgi almak ve başvuru için bu adresi ziyaret edebilirsiniz.

Ağa bağlı cihazlar için Knox Matrix koruma kalkanı

0

Samsung Knox Matrix platformu ile Samsung marka cihazlar, güvenilir bir ağ içinde birbirlerini korumaları için Knox Matrix tarafından destekleniyor. Herhangi bir güvenlik ihlalinde Knox Matrix bu cihazı ekosistemden ayrı tutarak diğerlerinin korunmasını sağlıyor. Bu sayede kullanıcı ne kadar cihazı ekosistemine bağlarsa, genel güvenlik de o kadar güçlü hale geliyor.

Samsung Electronics’in Samsung Knox güvenlik platformu 10 yaşında! Adını dünyanın en sıkı korunan yerlerinden birinden alan Knox, ilk olarak Dünya Mobil Kongresi’nde 2013 yılında tanıtıldı. Dünyanın her yerinden kullanıcıların mobil güvenliğinin koruma altında olduğu bu 10 senede Samsung Knox gelişerek holistik bir güvenlik platformuna dönüştü. Bu sürede milyarlarca kullanıcı ve şirketin güvenliğinde bir marka haline gelen Samsung şimdi de Knox Matrix ile cihaz güvenliğinde yeni bir dönemi başlatıyor. 

Giderek daha bağlantılı hale gelen dünyamız için güvenlik 

Knox Matrix, bir ekosisteme bağlı tüm cihazların birbirinin ve kullanıcılarının korumasını sağlayabildiği bir gelecek için Samsung’un ortaya koyduğu bir vizyonu ifade ediyor. Güvenlikle ilgili kapsamlı bir yaklaşım tanımlayan Knox Matrix’in bu bakış açısı, yaşamımızdaki bağlantılı cihaz sayısı arttıkça çok daha önemli hale gelecek. Dünyadaki birçok kullanıcı, halihazırda birbiriyle bağlantılı mobil cihazlar, TV’ler, buzdolapları, robot süpürgeler gibi birçok cihaz kullanıyor. Pazardaki 14 milyarın üzerinde bağlantılı cihaz sayısı toplam rakamın büyüklüğünü ortaya koyarken, sayının daha da artacağı öngörülüyor. Samsung, faydalarına rağmen daha fazla bağlantılı özelliğin, kötüye kullanımı yoğunlaştıracağının farkında olarak çalışmalarını sürdürüyor. Tekil cihazları koruma altına alan geleneksel güvenlik altyapısı da bu duruma ayak uyduramayacak gibi görünüyor. Bunun nedeni de aynı ekosistem içinde etki altındaki tek bir cihazın ekosistemdeki diğer cihazları da etkileme olasılığı. Knox Matrix, bu olasılığa karşı mobil telefonlar, TV’ler, elektrikli ev aletleri ve diğer birçok cihaz için çoklu cihaz güvenliğinin önünü açacak devrim niteliğinde bir konsept ortaya koyuyor. 

Akıllı bir ev akıllı kalkana dönüşüyor 

Samsung marka cihazlar, güvenilir bir ağ içinde birbirlerini korumaları için Knox Matrix tarafından destekleniyor. Herhangi bir unsurun güvenliği ihlal edildiğinde Knox Matrix bu cihazı ekosistemden ayrı tutarak diğer cihazların korunmasını sağlıyor. Cihazların genelinde bulunan Knox Matrix desteği sayesinde, akıllı bir ev, akıllı kalkana dönüşebiliyor. Bu sayede kullanıcı ne kadar cihazı ekosistemine bağlarsa, genel güvenlik de o kadar güçlü hale geliyor. Knox Matrix’in başarısını güvence altına alan üç ana özelliği bulunuyor: Trust Chain özelliği, cihazların birbirini tehditlere karşı takip edebilmesini sağlıyor. Credential Sync özelliği, cihazlar arası veri aktarımında kullanıcı bilgilerini koruma altına alırken Cross Platform SDK özelliği ise farklı işletim sistemleri (Android, Tizen ve Windows) ve platformlardan cihazları etkinleştiriyor. Bu şekilde bu sistemler de Knox Matrix’le uyumlu güvenlik standartlarıyla sisteme dahil edilirken hiper-bağlantılı bir dünyada dahi cihazların güvende kalması sağlanıyor.   Knox Matrix, bu sistemin tamamını özel bir blok zinciri içinde yöneterek, uyumlu cihazların birbirlerini ihlallere karşı denetlenmesine ve akıllı tehdit izleme ile güvenliği sağlamasına olanak tanıyor. Uygulanan bu adımlar ve eklenecek yeni özelliklerle birlikte artık kullanıcıların birden fazla bağlı cihazı güvenli ve rahat bir şekilde kullanabilmesinin sağlanması hedefleniyor. 

Yeni bir dönemi başlatan yöntem: “Birlikte daha güçlü”

Cihaz güvenliğinde yeni dönemin temellerini atmak ancak ciddi bir değerlendirme süreciyle mümkün olabiliyor. Knox Matrix emin adımlarla geliştirilirken bir yandan da karşılaşılan eşik bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Değişen işletim sistemleri ve güvenlik standartlarına sahip birçok farklı ürün türünün tek bir sistem gibi çalışabilen sorunsuz bir ana sisteme uyarlanması gerekiyor. Cihazlar daha bağlantılı hale gelirken Samsung’un da kullanımda sadeliği sağlaması gerekiyor ve bunun için de Knox Matrix hizmetiyle kullanıcılara korumanın yanı sıra şeffaflık ve farklı seçenekler sunmak için çalışıyor. Çünkü kullanıcılar da tam koruma için kendi cihazları hakkında bilinçli kararlar verebileceklerini bilmek istiyor. Knox Matrix’in, izlenecek adımlara ilişkin öneriler sunarak, eski aygıt yazılımının kullanımı gibi potansiyel olarak güvenli olmayan durumlar konusunda kullanıcıları uyarması da söz konusu olacak. Knox Matrix’in bağlı ekosistemleri koruma gücü, akıllı telefonlar ve tabletler gibi Samsung Galaxy ürünlerinden başlayarak aşamalar halinde ortaya konacak. Knox Matrix uyumlu modeller, başlangıçta Trust Chain, Credential Sync ve Cross Platform SDK özellikleriyle birlikte 2024’ten itibaren satışa sunulacak. Güncellemelerle daha fazla özelliğin eklenmesi beklenirken iki ya da üç yıl içinde Samsung ev aletlerini ve ardından ortak cihazları kapsayacak şekilde Knox Matrix’in kapsamı genişleyecek. Yetkililer, iş ortaklarının satışa sunduğu cihazlarda uyumluluk içinse geliştirmelerin halihazırda devam ettiğini vurguluyor. 

Uçtan uca koruma ve gerçek zamanlı tehdit tespiti yapılıyor

Uzun zamandır SmartThings üzerinden farklı türde cihazların sorunsuz bir şekilde ve birlikte çalışmasını sağlayan Samsung, açık işbirliği politikalarıyla örtüşen bir biçimde, sektörden güvenilir ortaklarıyla ve güvenlik odaklı topluluklarla yakın bir biçimde çalışıyor. Bu şekilde güvenlik standartlarını belirleyerek kapsamını genişletiyor ve kusurları soruna dönüşmeden tespit ediyor. Kısacası, Samsung’da ne kadar göz aynı kontrolü yaparsa o kadar iyi sonuç alınıyor. Bu arka plan, tüm Samsung Galaxy cihazlarında güvenliğin temelini oluşturuyor. Uçtan uca koruma ve gerçek zamanlı tehdit tespitiürünlerin tüm katmanlarında yer alıyor. Yetkililere göre Knox Matrix, Samsung Knox güvenliğinin yenilikçi geçmişinin en güncel aşaması. Samsung, yakın dönemde kullanıcıların hassas bilgilerini cihazın geri kalanından ayıran ve yanlış ellere geçmesini engelleyen Knox Vault’u tanıtmıştı. Geçmişte yapılan güvenlik geliştirmeleri arasında TrustZone da bulunuyor. TrustZone, ana işletim sisteminde güvenli bir ortam oluşturarak hassas uygulamaların ve işlemlerin sıradan yazılımlardan ayrı bir yerde çalıştırılmasını sağlıyor. Bu sayede iş ve eğlence aynı cihazda bir arada bulunabiliyor. Samsung Knox ayrıca Knox Suite[1] olarak yeniden geliştirilerek dünya genelindeki işletmelere ve önemli kuruluşlara verimli bir güvenlik sistemi sunarak, cihaz filolarını kişiselleştirilebilir ve yönetimi kolay yazılım ve uçtan uca güvenlikle buluşturuyor.  

Siber saldırılar yedeklemeleri hedef alıyor

Her ölçekten kuruluş, fidye yazılım saldırılarına giderek daha fazla maruz kalıyor ve bu yükselen siber tehdide karşı yeterince koruma sağlayamıyor. Veeam® 2023 Fidye Yazılım Trendleri Raporu‘ndaki yeni verilere göre her 7 kuruluştan birinin neredeyse tüm verileri (>%80) fidye yazılım saldırısından etkilenecek. Bu bulgu, korumada önemli bir boşluğa işaret ediyor. Saldırganların siber saldırılar sırasında neredeyse her zaman (%93+) yedekleri hedef aldığını ve bu olayların yüzde 75’inde kurbanlarının kurtarma yeteneğini zayıflatmayı başardığını görülüyor. Bu durum, yedekleme havuzlarının tüm sistemlerden izole ve değişmez olması gerektiğinin neden kritik öneme sahip olduğunu bir kez daha gösterdi. 

Yaklaşık 3 bin siber saldırıdan ve bundan etkilenen bin 200 kurumdan elde edilen bilgileri paylaşan Veeam 2023 Fidye Yazılım Trendleri Raporu, en büyük raporlardan biri olarak sunuluyor. Araştırma, bu olaylardan çıkarılan önemli sonuçları, BT ortamları üzerindeki etkilerini ve iş esnekliğini sağlayan veri koruma stratejilerini uygulamak için atılan ya da atılması gereken adımları tetkik ediyor. Bu araştırma raporu ayrıca, güvenlik uzmanları, CISO’lar veya benzer BT yöneticileri, BT Operasyonları genel uzmanları ve yedekleme yöneticilerinin de katılımıyla siber hazırlık ve/veya risk azaltma ile ilgili dört farklı rolü inceliyor.

“Araştırma artık kurumunuzun bir siber saldırının hedefi olup olmayacağı değil, ne sıklıkla olacağı konusu üzerinde durulduğunu gösteriyor. Her ne kadar güvenlik ve önleme hala önemini korusa da her organizasyonun kurumlarını daha dayanıklı hale getirerek ne kadar hızlı toparlanabileceklerine odaklanmaları kritik önem taşıyor” diyen Veeam CTO’su Danny Allan sözlerine şöyle devam etti: “Güçlü güvenlik önlemlerinin yanı sıra, hem orijinal verilerin hem de yedeklerin test edilmesi, yedekleme çözümlerinin hayatta kalabilirliğinin sağlanması ve bütünsel bir yaklaşım için yedekleme ve siber ekipler arasında uyumun sağlanması gibi temel konulara odaklanarak etkili bir fidye yazılımına hazırlığa odaklanmamız gerekiyor.”

Veeam: Fidyenin ödenmesi kurtarılabilirliği garanti etmiyor

Üst üste iki yıldır, kuruluşların yüzde 41’inin fidye yazılımı konusunda “Ödeme Yapmayın” politikası olmasına rağmen araştırmaya katılan kuruluşların çoğunluğunun (%80) bir saldırıyı sona erdirmek ve verileri kurtarmak için fidye ödediği görülüyor (bu oran bir önceki yıla göre %4 fazla). Buna rağmen, yüzde 59’u fidyeyi ödeyip verilerini kurtarabilirken, yüzde 21’i fidyeyi ödediği halde verilerini siber suçlulardan geri alamadı. Buna ek olarak, kuruluşların yalnızca yüzde 16’sı verilerini yedeklerden kurtarabildikleri için fidye ödemekten kaçındı. Ne yazık ki, fidye ödemeden kendi verilerini kurtarabilen kuruluşların küresel oranı, geçen yılki araştırmaya göre daha düşük (%19).

Fidyeyi ödememek için yedeklerinizin kurtarılabilir olması gerekir

Bir fidye yazılımı saldırısının ardından BT liderlerinin iki seçeneği vardır: Fidyeyi ödemek ya da yedekten geri yüklemek. Kurtarma konusuna gelince, araştırma neredeyse tüm siber olaylarda (%93) suçluların yedekleme havuzlarına saldırmaya çalıştığını ve bunun sonucunda yüzde 75’inin saldırı sırasında yedekleme havuzlarının en azından bir kısmını kaybettiğini ve yedekleme havuzlarının üçte birinden fazlasının (%39) tamamen kaybolduğunu ortaya koyuyor. 

Veeam’a göre, saldırganlar yedekleme çözümüne saldırarak kurtarma seçeneğini ortadan kaldırıyor ve esasen fidye ödemeye zorluyor. Yedekleme kimlik bilgilerini güvence altına almak, yedeklerin siber tespit taramalarını otomatikleştirmek ve yedeklerin geri yüklenebilir olduğunu otomatik olarak doğrulamak gibi en iyi uygulamalar saldırılara karşı korunmak için faydalı olsa da, temel taktik yedekleme havuzlarının silinmemesini veya bozulmamasını sağlamaktır. Bunu yapmak için kuruluşlar değişmezliğe odaklanmalıdır. İyi haber şu ki, mağdur olanlar bundan gerekli dersi çıkarmış durumdalar. Buna göre yüzde 82’si değişmez bulutlar, yüzde 64’ü değişmez diskler kullanıyor ve kuruluşların yalnızca yüzde 2’si yedekleme çözümlerinin en az bir katmanında değişmezliğe sahip değil.

Kurtarma sırasında verileri yeniden enfekte etmeyin 

Katılımcılara geri yükleme sırasında verilerin ‘temiz’ olmasını nasıl sağladıkları sorulduğunda, katılımcıların yüzde 44’ü üretim ortamına yeniden dahil edilmeden önce yedekleme havuzlarındaki verileri yeniden taramak için bir tür izole hazırlama işlemini tamamladıklarını belirtti. Ne yazık ki bu, kuruluşların çoğunluğunun (%56) kurtarma sırasında temiz veri sağlamak için gerekli araçlara sahip olmadıkları için üretim ortamına yeniden virüs bulaştırma riski taşıdığı anlamına geliyor. Bu nedenle kurtarma işlemi sırasında verilerin kapsamlı bir şekilde taranması önemli.

Veeam 2023 Fidye Yazılım Trendleri Raporu’nun diğer önemli bulguları arasında şunlar yer alıyor:

  • Siber sigorta çok pahalı hale geliyor: Kurumların yüzde 21’i fidye yazılımların artık poliçelerinden özellikle çıkarıldığını ve siber sigortası olanların son poliçe yenilemelerinde değişiklikler gördüklerini belirtiyor: Yüzde 74’ü primlerin arttığını, yüzde 43’ü muafiyetlerin arttığını, yüzde 10’u teminat avantajlarının azaldığını gördü.
  • Olay müdahale planları yedeklemeye bağlıdır: Kurumların yüzde 87’si güvenlik yol haritalarını yönlendiren bir risk yönetimi programına sahip. Ancak yalnızca yüzde 35’i programlarının iyi işlediğine inanırken, yüzde 52’si durumlarını iyileştirmeye çalışıyorlar ve yüzde 13’ünün henüz yerleşik bir programı yok. Bulgular, bir siber saldırıya karşı hazırlıkta kullanılan ‘el kitabının’ en yaygın bileşenlerinin temiz yedek kopyalar ve yedeklerin kurtarılabilir olduğunun tekrar tekrar doğrulanması olduğunu ortaya çıkardı.
  • Kurumsal uyum zarar görmeye devam ediyor: Birçok kuruluş fidye yazılımlarını bir felaket olarak görse ve bu nedenle siber saldırıları İş Sürekliliği veya Felaket Kurtarma (BC/DR) planlamalarına dahil etse de, kuruluşların yüzde 60’ı bu senaryoya hazırlıklı olmak için yedekleme ve siber ekipleri arasında hala önemli bir iyileştirmeye veya tamamen revizyona ihtiyaç duyduklarını söylüyor.

ICCI 2023 fuarında verimlilik ve sürdürülebilirlik öne çıktı

0

ICCI 2023 Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı, bu yıl 27’nci kez İstanbul’da gerçekleştirildi. Enerji sektörüne yön veren sektör paydaşlarının katılım gösterdiği fuarda Motul, Powergen ürün gamıyla yerini aldı. Enerji üretim tesislerinde verimlilik ve sürdürülebilirliğin ön planda olduğu günümüzde bakımın önemine dikkat çeken Motul Powergen Türkiye İş Geliştirme Müdürü Ulaş Yener, “Sürdürülebilirlik ile verimliliğin önemini üst noktada hissettiğimiz enerji sektöründe yanlış yağlama ve bakımların aksatılması, uzun vadede emisyon ve tüketimin artmasına, yüksek servis maliyetlerine ve büyük üretim aksaklıkları ile zaman kayıplarına neden oluyor. Biyogaz, doğalgaz, çöp atık tesislerinde çalışan motorlarda doğru madeni yağ kullanımı ve doğru analizlerle periyodik takibi ise tesislerdeki verimliliği artırıyor.

Hem arızaların önüne geçiliyor hem de bakım maliyetleri azalıyor

Enerji tesislerine özel olarak ürettiğimiz madeni yağlarımız ve soğutma sıvılarımızla tesislerin olası arızalar yaşamasını önlüyor, sürdürülebilirliğe çok ciddi katkılar sağlıyoruz. Bugün Motul Powergen ürünleri tüm Türkiye’de 40 ilde 70 tesiste 170’ten fazla gaz motoruna güç veriyor, daha uzun süreli kullanımlara imkân verdiği için bakım ve onarım maliyetlerini düşürerek tesislerin verimliliğini artırıyor. Motul Powergen birimi, merkezi ve profesyonel lojistik çözümleri, güçlü stok yönetimi ve ekiplerinin tesisler ile kurduğu direkt iletişim ile iş ortaklarının operasyonlarına değer katıyor. Çok önemsediğimiz bu fuarda da bakım stratejilerine dikkat çekerek tesis işletmecilerini bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz.” dedi. 170 yıldır motor yağı konusundaki uzmanlığı ile alanının liderlerinden Motul, enerji tesislerine özel olarak tasarladığı Powergen ürün gamıyla bu yıl 27’ncisi düzenlenen ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı’nda boy gösterdi.

Geçtiğimiz yıl Powergen ürün grubunu Türkiye pazarında ilk kez tanıtan ve 1 yıl içinde önemli bir büyüme kat eden Motul Powergen; biyogaz, doğalgaz, çöp atık tesisleri gibi enerji üretim merkezleri için motor yağı ve soğutma sıvıları geliştiriyor. İlk günde binlerce kişiyi ağırlayan ICCI 2023 fuarında Motul, “Enerji Santrallerinde Bakım Stratejileri ve Yağlama” konulu sunumuyla sektör temsilcilerinin dikkatini çekti.

Motul Powergen olarak 170’ten fazla gaz motoruna güç veriyor, verimliliği ve sürdürülebilirliği artırıyoruz


Sektöre yönelik çözümler üretebilen ürün gamına ve departmana sahip tek marka unvanını taşıyan Motul, fuarda bakımın ve yağlamanın etkilerini gözler önüne serdi. Zaman içerisinde ortaya çıkan sorunların temelinde doğru bakım, tespit ve doğru soğutma ile yağlamanın olduğunu kaydeden Motul Powergen İş Geliştirme Müdürü Ulaş Yener, “Sürdürülebilirlik ile verimliliğin önemini üst noktada hissettiğimiz enerji sektöründe yanlış yağlama ve bakımların aksatılması, uzun vadede emisyon ve tüketimin artmasına, yüksek servis maliyetlerine ve büyük üretim aksaklıkları ile zaman kayıplarına neden oluyor. Biyogaz, doğalgaz, çöp atık tesislerinde çalışan motorlarda doğru madeni yağ kullanımı ve doğru analizlerle periyodik takibi ise tesislerdeki verimliliği artırıyor. Bu sayede hem arızaların önüne geçiliyor hem de bakım maliyetleri azalıyor.


Enerji tesislerine özel olarak ürettiğimiz madeni yağlarımız ve soğutma sıvılarımızla tesislerin olası arızalar yaşamasını önlüyor, sürdürülebilirliğe çok ciddi katkılar sağlıyoruz. Bugün Motul Powergen ürünleri tüm Türkiye’de 40 ilde 70 tesiste 170’ten fazla gaz motoruna güç veriyor, daha uzun süreli kullanımlara imkân verdiği için bakım ve onarım maliyetlerini düşürerek tesislerin verimliliğini artırıyor. Motul Powergen birimi, merkezi ve profesyonel lojistik çözümleri, güçlü stok yönetimi ve ekiplerinin tesisler ile kurduğu direkt iletişim ile iş ortaklarının operasyonlarına değer katıyor. Çok önemsediğimiz bu fuarda da bakım stratejilerine ve yağlamanın önemine dikkat çekerek tesis işletmecilerini bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz.” açıklamasında bulundu.

Yatırımlar da yapay zekaya dayanılarak yapılacak

0

Bankacılık devi JPMorgan Chase, müşteriler için yatırım seçimlerini yapmak amacıyla devrim niteliğinde bir yapay zekaya dayanan ChatGPT benzeri bir yazılım hizmeti geliştiriyor.

New York merkezli banka bu ay içinde IndexGPT adında bir ürüne ticari marka başvurusunda bulundu. Bu ürün, yatırım seçimlerinde kullanılacak olan yenilikçi bir yapay zeka yazılımı. Bu gelişmeler, finans sektöründe büyük etkiler yaratabilecek bir adım olarak görülüyor. JPMorgan Chase’nin bu yeni yazılım hizmeti, müşterilerine daha iyi yatırım seçenekleri sunmayı hedefliyor.

IndexGPT aracı müşteri ihtiyaçlarına uygun olarak menkul kıymetleri analiz etmek ve seçmek için yapay zeka kullanan bulut bilişim yazılımından faydalanacak.

Geçtiğimiz yıl OpenAI’nın ChatGPT teknolojisinin viral başarısı, yapay zekanın gelişiyle tüm endüstrilerin mücadele etmesine neden oldu. ChatGPT, büyük dil modellerini kullanarak sorulara insan gibi yanıtlar oluşturan bir teknolojidir ve geleceğin temel inovasyonu olarak görüldüğü için teknoloji devleri ve çip üreticileri arasında bir rekabet başlatmıştır.

Bu teknolojinin finans alanında birçok potansiyel kullanımı bulunmakta. Goldman Sachs ve Morgan Stanley gibi bankalar, bunu iç kullanım için zaten test etmeye başladı. Bu, Goldman mühendislerine kod oluşturma veya Morgan Stanley finans danışmanlarının sorularına yanıt verme gibi konularda yardımcı olma yollarını içermekte.

Müşterilere doğrudan GPT’ye benzeyen bir ürün sunmayı hedefleyen ilk finansal kuruluş

Ancak Washington D.C. merkezli ticaret markası avukatı Josh Gerben’e göre, JPMorgan, doğrudan müşterilere GPT’ye benzeyen bir ürün sunmayı hedefleyen ilk finansal kuruluş olabilir. Gerben, bu durumun yakın gelecekte piyasaya sürülebilecek potansiyel bir ürünün işareti olduğunu belirtti.

JPMorgan gibi şirketlerin ticaret markası başvurusunda sadece eğlence amaçlı başvuruda bulunmadığını söyleyen Gerben, başvurunun şirket yetkilisinin yeminli beyanını içerdiğini ve “evet, bu ticaret markasını kullanmayı planlıyoruz” dediğini belirtti.

Gerben’e göre, JPMorgan, ticaretmarkasını korumak için onaydan itibaren yaklaşık üç yıl içinde IndexGPT’yi piyasaya sürmek zorunda. ABD Patent ve Ticaretmarka Ofisi’ndeki gecikmeler nedeniyle ticaretmarkalarının genellikle neredeyse bir yıl sürede onaylandığını belirtti.

Başvuruların genellikle şirketlere en geniş korumayı sağlamak amacıyla genel olarak yazıldığını belirten Gerben, JPMorgan’ın başvurusunun, IndexGPT’nin ChatGPT tarafından popülerleştirilen aynı yapay zeka teknolojisini kullandığını belirtti. Bankanın, “Generative Pre-trained Transformer (GPT) modelleri” ile güçlendirilmiş yapay zekayı kullanmayı planladığını belirtti.

Gerben, bu durumun “finansal değerleri seçmek için bir yapay zeka programı” olduğunu belirtti ve “Bana göre, finansal danışmanımı işsiz bırakmaya çalışıyorlar” dedi.

Aracılar IndexGPT için endişeli

Finansal danışmanlar, piyasalardaki rolünü yerine getirebilecek kadar iyi teknolojinin gelmesinden uzun süredir korkuyor. Ancak bu korkular büyük ölçüde henüz gerçekleşmedi.

Morgan Stanley ve Bank of America’nın Merrill gibi servet yönetimi firmaları basit robo-danışmanlık hizmetleri sunuyor, ancak bu durum insan danışmanlarının milyarlarca dolar daha fazla varlık toplamasını engellemiyor.

Geçtiğimiz hafta JPMorgan’ın yöneticileri, şirketin yıllık yatırımcı konferansında işletmelerinde yapay zeka uygulamalarındaki ilerlemelerini övdüler.

1,500 veri bilimci ve makine öğrenimi mühendisi istihdam eden banka, GPT teknolojisi için “birçok kullanım durumunu” test ediyor, dedi küresel teknoloji başkanı Lori Beer.

Beer, “GPT ve büyük dil modellerini bahsetmeden yapay zekadan bahsedemezdik” dedi. “Bu araçların gücünü ve fırsatını tanıdık ve firmanın değer sunabilecek her yolu keşfetmeye kararlıyız.”

Güvenlik kameraları buluta taşınıyor

0

Securitas Technology tarafından geliştirilen yeni nesil bulut tabanlı video izleme çözümü, düşük işletme maliyetleri ve artan özelliklerle sunuluyor. İnternet üzerinden güvenli video transferi ve depolama sağlıyor, farklı marka kameraları destekliyor. Özellikleri arasında video analizi, anlık alarm takibi, otopark analizi, gürültü algılama ve perakende analizleri yer alıyor. Video analizi gerektiren dağınık yapılar için ideal bir çözüm olarak ortaya çıkıyor.

Securitas Technology’nin bulut üzerinden yönetilebilen, yeni nesil video izleme çözümü, daha düşük işletme maliyetleriyle daha fazla özellik sunuyor. Çözüm sayesinde lokaldeki kamera görüntüsü, güvenli bir şekilde internet üzerinden aktarılarak depolanıyor. Arşivlenmiş görüntülere istenen zamanda, istenen yerden erişme imkanı sağlanırken, işletmenin içindeki kayıtlar hasar görse ya da kaybolsa bile, bulut mimarisinin sunduğu tam güvenli yapı nedeniyle kayıtlara sorunsuz bir şekilde ulaşabilmek mümkün oluyor.  Yeni nesil çözüm ile, Securitas Technology’nin Türkiye pazarına sunduğu Avigilon Alta (AVA) marka kameraların yanı sıra ortamdaki mevcut ancak farklı markalardaki kameralar da bulut yapısına dahil edilebiliyor.

Montajı dakikalar içinde yapılan kameralar, ücretsiz olan mobil uygulama üzerinden bulut yapısına dahil ediliyor. Son kullanıcı, 36 ay ve 60 ay aylık hizmet seçeneklerinden dilediğini tercih ederek mobil veya web uygulaması üzerinden cihazlara erişebiliyor. Aylık hizmet seçeneklerinde standart 30 gün kayıt hizmeti olan çözümde, kayıt süresi istenirse 4 aya kadar uzatılabiliyor. 

Kayıtlar hem kamera üzerindeki hafıza kartına hem de bulut sistemine kaydediliyor. Böylelikle internet erişiminde sorun olması durumunda sistem üzerindeki hafıza kartına kayıt yapmaya devam ederek kesintisiz hizmet sunuyor.  

Securitas Technology video analiz özelliği ile mobil uygulama üzerinden anlık alarm takibi

Yeni nesil çözümün en önemli faydalarından biri de beraberinde gelen video analizler. Kullanıcının alarm oluşmasını istediği video analiz senaryoları kurulup, mobil uygulama üzerinden akıllı alarm bildirimi alınabiliyor. Olay anına ilişkin geçmiş veya canlı görüntüler izlenebiliyor. Örneğin; çevre güvenliği konusunda sınır ihlal analizi ve başı boş dolaşma analizleri ile istenmeyen bir olay gerçekleşmeden tesis güvenliğinin sağlanmasına imkân tanıyor. Kullanıcının lokasyona gitmesine gerek kalmadan sorun çözülebiliyor. 

Ayrıca otopark alanında boş araç park yeri analizi yaptırarak çalışanların ve ziyaretçilerin otoparklardan daha fazla verim almasını sağlamış oluyor. Seçilen kamera modeli üzerinde bulunan ses algılama sensörü ile tesis içinde ani ses yükselmesini tespit edip istenmeyen bir olayı engelleyebiliyor. Başka bir örnek ise dış ortam kamera kullanarak bir tesise giren aracın plakasını algılayıp, entegre olarak çalışan yine bulut tabanlı geçiş kontrol sistemleri ile aracın tesis içine girişini takip altına alabiliyor. Üstelik tüm bu uyarı ve alarmlar, ücretsiz olarak mobil telefona yüklenecek program sayesinde, anında olayı görüntülemeyi ve bilgilendirmeyi sağlıyor. 

Securitas Technology bulut tabanlı video çözümleri Perakende analizleri ile mağazalardaki operasyonel verimliliği artırıyor. Çözüm, kamera üzerinde ısı haritası, kişi sayma, demografik analizleri yapıyor. Örneğin; perakende mağazası içindeki müşteri yoğunluğunu analiz edebiliyor, müşterilerin mağaza içinde en çok hangi rafların önünde dolaştığını sıcaklık analizi ile raporlayabiliyor. Sistem üzerinde yer alan detaylı arama özelliği sayesinde, geriye dönük kayıtlardan gün içerisinde mağaza içerisinde dolaşan kişilerin detaylı (cinsiyet, kıyafet renk gibi) analiz raporlarını alabiliyor. 

Bulut video izleme, video analiz ihtiyacı olan dağınık yapılar için ideal çözümü sunuyor. Çözüm, perakende, lüks konut, üretim tesisleri gibi pek çok projede kullanılıyor.

Neuralink insanlı deneyler için onay aldı

0

Elon Musk’ın beyin implantı şirketi Neuralink, deneysel cihazının insanlar üzerinde ilk klinik denemesini gerçekleştirme izni aldığını duyurdu. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) onay alması, şirket için bir dönüm noktası oluyor. Neuralink, bir robot tarafından beyine cerrahi ile yerleştirilen ve beyin aktivitesini çözümleyip bunu bilgisayarlara bağlayabilen bir cihaz geliştiriyor. Şimdiye kadar şirket, araştırmalarını yalnızca hayvanlar üzerinde gerçekleştiriyordu.

Neuralink, Twitter’da yaptığı açıklamada, “İlk insan kliniğimizi başlatmak için FDA’nın onayını aldığımızı paylaşmaktan heyecan duyuyoruz!” dedi ve bunu “teknolojimizin bir gün birçok kişiye yardımcı olmasını sağlayacak önemli bir ilk adım” olarak nitelendirdi. Musk, bu tweeti retweetleyerek ekibini tebrik etti.

Musk, daha önce de düzenleyici onayları önceden duyurmuştu. 2017’de Twitter’da, tünelleme firması The Boring Company’nin New York’tan DC’ye yer altı Hyperloop için “sözlü hükümet onayı” aldığını açıkladı. Ancak yetkililer, Musk’ın iddiasını doğrudan doğrulamadılar ve böyle bir projenin onaylanması için resmi adımların atılmadığı söylüyor.

Elon Musk'ın beyin implantı şirketi Neuralink, deneysel cihazının insanlar üzerinde ilk klinik denemesini gerçekleştirme izni aldığını duyurdu.

2016 yılında kurulan ve California, Fremont’ta faaliyet gösteren Neuralink, beyin-bilgisayar arayüzü olarak bilinen bir alanda olağanüstü kaynaklar ve yatırımcı dikkatini çekti. Bilim insanları ve mühendisler, beyin aktivitesini çözümleyen ve bunu bilgisayarlara ileten elektronik implantlar geliştiriyor. Bu teknoloji, yıllardır geliştirilmekte olan ve felçli kişilere ve amyotrofik lateral skleroz gibi sakatlayıcı hastalıkları olan kişilere fonksiyonu geri kazandırma potansiyeline sahiptir. Neuralink ve diğerleri, cihazlarının güvenli ve güvenilir olduğunu FDA’ya göstermek zorunda, ayrıca bir implantı olanlara bilişsel bir avantaj sağlayabilecek bir teknoloji tarafından ortaya çıkan etik ve güvenlik sorunlarına da karşı karşıya bulunuyor.

Bu durum, Musk’ın elektrikli otomobillerden insanları uzaya taşıyan roketlere kadar uzanan ve en sonunda generatif yapay zekayı ve sosyal medyayı kapsayan en hırslı bahislerinden birini temsil ediyor. Musk, bu yıl Microsoft ve Google’ın geniş dilli model sohbet botlarını başlatmasının ardından bu teknoloji devlerine rakip olmayı hedefleyen bir şirket olan X.AI’yi kuruyor. Öte yandan, Musk, son aylarda Twitter’a çok zaman ayırıyor, geçen yıl 44 milyar dolar karşılığında satın aldığı bu sosyal medya şirketini “özgür konuşmayı” geri getirme sözü verdi.

Doğuş teknoloji ilk sürdürülebilirlik raporunu yayınladı

0

Doğuş Teknoloji, 2022 Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. Sürdürülebilirlik çatısı altında yaptığı çalışmalarla teknoloji sektörüne öncülük etmeyi hedefleyen Doğuş Teknoloji, bu alandaki çalışma ve hedeflerini kamuoyuyla paylaştı.

Doğuş Teknoloji sürdürülebilirlik konusundaki taahhüdünü bir adım ileriye taşıyarak, ilk sürdürülebilirlik raporunu yayınladığını duyurdu. Bu rapor, şirketin sürdürülebilirlik çalışmalarını ve gelecekteki hedeflerini paylaşmayı amaçlıyor. 

Rapora ilişkin Doğuş Teknoloji’nin Teknoloji Operasyonları ve Siber Güvenlikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik İnisiyatif Lideri Eray Gözener yaptığı açıklamada, sürdürülebilirliğin önemine vurgu yaparak, şirketin toplumsal gelişime katkı sağlama amacıyla gelişen teknoloji ve teknoloji entegrasyonu konusundaki vizyonunu paylaştı. Gözener, “Başarılı ve iklim odaklı küresel politikaların hız kazandığı günümüzde, teknolojik dönüşümün yanı sıra riskleri doğru şekilde yöneterek küresel düzeydeki rekabetçiliğimizi mutlaka artırmamız gerekiyor” dedi.

2020 yılında, tamamı gönüllülerden oluşan Sürdürülebilirlik İnisiyatifi ile Doğuş Teknoloji, global düşünceyi benimseyerek yerel eylemler gerçekleştiren “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” doğrultusunda 5 odak alanı belirledi. 

Sürdürülebilir Kalkınmada 5 Odak Alanı 

“Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından” 5’ini odağına almış olan Doğuş Teknoloji; toplumsal cinsiyet eşitliği, sorumlu üretim ve tüketim, nitelikli eğitim, iklim eylemi, sanayi, yenilikçilik ve alt yapı konularında çalışmalarını sürdürüyor.

Bu doğrultuda Doğuş Teknoloji ilk olarak, sürdürülebilirlik yönetim modelini uygulamaya aldı. Bu model, sürdürülebilirlik hedeflerini şirketin iş stratejisiyle bütünleştirmeyi ve sürekli iyileştirmeyi hedefliyor. Kurgulamış olduğu geniş katılımlı iletişim süreci ile paydaşlarla etkileşim artırıyor, sürdürülebilirlik hedeflerini ve ilerlemelerini paydaşlarıyla aktif bir şekilde paylaşmayı taahhüt ediyor. Sürdürülebilirlik performansını ve hedeflerini detaylı bir şekilde analiz eden sürdürülebilirlik gelişim raporunu da yayınlayan şirket, web sitesinde sürdürülebilirlik hedefleri, projeleri ve paydaşlara yönelik bilgilendirici içerikler de sunuyor.  

Yenilikçi Bakış Açısı

Doğuş Teknoloji sürdürülebilirlik çalışmaları, kültürünün merkezinde yer alan “yenilikçilik” bakış açısıyla şekilleniyor. Bunun yanında iş ortaklarıyla birlikte sürdürülebilirlik odaklı projeler geliştirerek sektördeki en iyi uygulamaları paylaşmayı hedefliyor.

Eray Gözener, sürdürülebilirlik projelerine ilişkin ek değerlendirmelerde de bulundu. Genel Müdürlük binasında elektronik atıkların toplanıp bağışlanmasına yönelik TÜBİSAD ile iş birliği yaptıklarını ayrıca, Green IT olma hedefiyle 2022 yılında Doğuş Otomotiv’in yatırım yaptığı güneş enerji panelleri ile Şekerpınar Veri Merkezi’nin enerji dönüşümünü gerçekleştirdiklerini ve veri merkezinin elektriğinin tamamını güneş enerji panellerinden sağladıklarını belirtti. Bu alanda çalışma yapan tek teknoloji şirketi olmaktan mutluluk duyduğunu da ekleyerek, çalışanların farkındalığını artırmak için kurumsal sürdürülebilirlik eğitimleri ve farkındalık çalışmaları yürüttüklerini söyledi. 

Doğuş Teknoloji sürdürülebilirlik raporu, sürdürülebilirlik alanındaki taahhüdünü ve gelecekteki hedeflerini duyururken, sürdürülebilirlik çalışmalarını sürekli olarak iyileştirmeye ve paydaşlarıyla iş birliği yapmaya devam edeceğini de vurguluyor. 

Twitter Avrupa Birliği’nden çekilecek mi?

0

Bir AB yetkilisinin yaptığı açıklamaya göre, Twitter, yanlış bilgilendirmeyi ele almak için gönüllü olarak katıldığı Avrupa Birliği uygulama kuralları kodundan çekilme olasılığı var. Ancak, bu hareket, Twitter’ın Avrupa’dan tamamen çekileceği anlamına gelmiyor.

Geçen yıl Avrupa Komisyonu, kuralları güçlendirerek şirketlere yanlış bilgilendirmeyi engellemeleri durumunda kaybettikleri reklam geliri hakkında düzenli ilerleme raporları sunma zorunluluğu getirdi.

Yeni yükümlülükler arasında, kabul edilen veya reddedilen politik reklam sayısı veya değeri ile tespit edilen manipülatif davranış örneklerine ilişkin bilgilerin sağlanması da bulunuyor.

Twitter’ın, Avrupa Birliği kodundan ayrılacağına dair işaretler verdiği, bir Avrupa Birliği yetkilisi tarafından açıklandı. Yetkili, son zamanlarda şirketin büyük çaba sarf etmemesi nedeniyle bu durumun önemli bir fark yaratmadığını ekledi. Bu sadece toplantılara katılmayacaklar ve rapor yayınlamayacaklar anlamına geliyor. Ancak hala yasal yükümlülükleri bulunacak diyen yetkili, bu durumun önemli teknoloji kurallarına ilişkin olduğunu vurguladı. Ayrıca yetkili, “Twitter Avrupa Birliği’nden çekilmiyor” dedi

Twitter, yorum talebine hemen yanıt vermedi.

Teknoloji kurallarının ihlali, şirketlere küresel gelirlerinin %6’sına kadar cezalar getirebilir.

Koda dahil olan şirketler arasında Alphabet’in (GOOGL.O) Google, Meta Platforms (META.O), Microsoft (MSFT.O) ve TikTok bulunuyor.

Sanal biyoloji sınıfında etkileşimli biyoloji dersi

0

ViewSonic, farklı temalar ve kişiselleştirilmiş avatarlar ile öğrencilerin kendilerini ait hissederek daha çok etkileşim kuracağı, güçlü ve güvenli bir sanal kampüs olan UNIVERSE by ViewSonic’i 24-26 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen GESS Türkiye Eğitim Teknolojileri ve Çözümleri Fuarı’nda eğitim dünyasıyla buluşturdu. Yüz yüze eğitimin artılarını dijital ortama taşıyan “UNIVERSE by ViewSonic” ve diğer edtech çözümleriyle ilgili bilgi veren ViewSonic Türkiye Ülke Müdürü M. Önder Şengür, “Dijital bir eğitim ekosistemi oluşturmak için ‘Hizmet Olarak Ekosistem’ stratejimizi uygulamaya devam ediyoruz” dedi.

Dünyanın önde gelen görüntüleme ve eğitim teknolojileri üreticisi ViewSonic; dijital bir kampüste etkin öğrenme deneyimleri yaşatarak öğrencilerin başarısını artıran ve öğretmenlerin işlerini kolaylaştıran yeni ürünü “UNIVERSE by ViewSonic” ile GESS Türkiye Eğitim Teknolojileri ve Çözümleri Fuarı’nda öğrenciler, öğretmenler, veliler ve eğitim profesyonelleriyle bir araya geldi. 

Eğitim konusunda inovatif teknolojik çözümleriyle yeni bakış açıları ve ürünler sunan marka; metaverse evreninde yer alan sanal kampüste etkin öğrenme ve öğretme deneyimi yaşatan ve daha önce Türkiye’de hayata geçirilmemiş benzersiz UNIVERSE by ViewSonic ürününü, 50 m2’lik stant alanına kurduğu özel deneyim setup’ında tanıttı. ViewSonic’in ilgi çekici standını ziyaret ederek eğitimin en yeni boyutunu keşfeden katılımcılar, UNIVERSE by ViewSonic ürününün çevrimiçi eğitim sürecini nasıl daha interaktif, etkili ve keyifli kıldığını farklı avatarlar, temalar ve alanlar aracılığıyla deneyimledi. Değişen eğitim ihtiyaçları ekseninde öğrencilerin odağını ve başarısını çevrimiçi ortamda en yüksek düzeye çıkartmak için tasarlanan ürün, dijital eğitimin geldiği son noktayı ortaya koydu. 

Tematik sınıf deneyimini fuara taşıyan ViewSonic standında, sanal bir biyoloji sınıfını deneyimleyen öğrenciler, kan trombositleri ve sinir hücreleri gibi biyolojik yapılarla nasıl etkileşime girebileceklerine şahit oldu. Odağına ilk olarak biyolojiyi alan ViewSonic, ileriki dönemlerde İngilizce, matematik, coğrafya ve tarih gibi konulara dayalı tematik odalar da oluşturmayı planlıyor. 

UNIVERSE by ViewSonic sayesinde online eğitim artık tek yönlü olmayacak

Online eğitimi artık sadece öğretmenlerin ders anlattığı, öğrencilerin de pasif bir şekilde dinlediği tek yönlü bir eğitim anlayışından çıkaran UNIVERSE by ViewSonic’in sektörde sunduğu benzersiz avantajları aktaran ViewSonic Türkiye Ülke Müdürü M. Önder Şengür, “Türkiye’de ilk kez hayata geçirilen metaverse eğitim evreni UNIVERSE by ViewSonic, anlatım ve tartışma modları ile özel ve grup sohbetleri gibi özellikler sunuyor. Ürünün rahat ve güvenli bir şekilde sağladığı interaktif ortam öğrencilerin öğretmenleri ve sınıf arkadaşlarıyla aralarında anlamlı bağlantılar kurmasını sağlıyor. Ayrıca amfi alanları gibi ana öğrenme mekanları, teneffüs alanları, farklı toplantı odaları gibi birçok etkileşimli alan sunan sanal kampüs online eğitimi interaktif bir hale getiriyor” açıklamasında bulundu. 

Dijital bir eğitim ekosistemi oluşturmak için çalışıyoruz

Edtech sektörüne yeni bir boyut kazandırmaktan UNIVERSE by ViewSonic ürününü GESS’de kitlesiyle buluşturmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten Şengül; “Edtech sektöründe bir ilk olan UNIVERSE by ViewSonic; Öğrenme Araçları Birlikte Çalışabilirliği (LTI) ve Canvas ve Blackboard gibi farklı Öğrenme Yönetim Sistemleri (LMS) özelliklerine sahip. Güçlü server altyapımız, özel eklemeler veya uyarlamalara açık bir yazılımımız var. UNIVERSE, Android, Apple ve Windows cihazlara program yükleyerek çalıştırılıyor. Hiçbir ek aksesuar gerektirmediği gibi, bağlantı başına yalnızca 500Kbps harcayarak çoğu video konferans platformundan daha düşük gereksinimlere ihtiyaç duyuyor. Dijital ders içerikleri ve interaktif ekranlar sunan  myViewBoard ile birlikte kullanıldığında daha da etkin hale   gelen ürünün Android ve MacOS sürümlerini de yakın gelecekte eğitim dünyasıyla paylaşacağız” dedi. 

ViewSonic’in dijital bir eğitim ekosistemi oluşturmak için “Hizmet Olarak Ekosistem (EaaS)” stratejisini uygulamaya devam ettiğini de belirten Şahin sözlerini şöyle tamamladı: “Eğitimde dijitalleşmenin arttığını görüyor olsak da kullanılan teknolojinin mümkün olandan tam olarak yararlanamıyor. UNIVERSE, öğrencilerin ve öğretmenlerin çevrimiçi öğrenme deneyimlerini geliştirmek için en son ve en yenilikçi teknolojilerden yararlanan çözümlere erişmelerini sağlıyor.”

Fuarda ViewSonic, eğitimcilere dijital öğrenim için sağladığı diğer çözümleri, ViewSonic Originals’ın önceden hazırlanmış çeşitli dijital ders içeriklerinin yanı sıra en yeni ViewBoard interaktif ekranları ve myViewBoard yazılım paketlerini de katılımcılara tanıttı. Yoğun ilgiyle karşılanan etkinlikte katılımcılar, farklı senaryolarda en yeni eğitim teknolojileri çözümlerini deneyimleme fırsatı buldu.

Google Gemini: Yeni nesil yapay zeka modeli

ChatGPT ve Google Bard’ı herkes biliyor, fakat bunun arkasındaki teknolojiyi ve gelecekte nelerin olacağı bilinmiyor. Google’ın iddiası, geleceğin Gemini’de olduğu yönünde.

Google’ın 2023 I/O etkinliğinde yapay zeka önemli bir konuydu. Sohbetin çoğu, yakında Google’ın Workspace uygulama paketlerine ve Search gibi diğer ürünlere gelecek özelliklerle ilgiliydi. Ayrıca, gelecekte nelerin olabileceğine dair bazı ipuçları aldık.

Microsoft’un Bing ve ChatGPT entegrasyonuyla olduğu gibi, yapay zeka dil modellerinin Google’ın geleceğinde önemli bir rol oynaması bekliyor. Sonraki adımı ise Google Gemini olacak. İşte temel detaylar.

Google Gemini nedir?

Google Gemini, Google’ın gelecek nesil temel yapay zeka modeli. Google’ın Bard sohbet botu ve diğer yeni duyurulan özelliklerin arkasındaki AI modeli olan PaLM 2’nin devamı niteliğinde ve Google Gemini şu anda eğitim modunda olup, piyasaya sürüldüğünde OpenAI’nın GPT’sine önemli bir rakip olması beklemekte.

Google’a göre, gelen Gemini AI, multimodal olacak şekilde tasarlandı ve araç ve API entegrasyonlarına odaklanmakta. Bu, daha geniş çaplı işbirliklerine olanak sağlayacak. Ayrıca, geliştirilmiş hafıza ve planlama gibi gelecekteki gelişmelere uyum sağlamak üzere oluşturuldu.

Google Gemini’nin hangi ilave özelliklere sahip olacağını henüz bilinmiyor, ancak Google I/O etkinliğinde açıklanan PaLM 2 destekli yetenekler arasında Duet AI yer alıyor. Bu, Google Docs ve Sheets gibi uygulamalar metin ve görüntülerin oluşturulması için bir araç. Bu tür bir üretim, fikirleriniz derinlik katmanız, daha sağlam çalışma tabloları oluşturmanıza ve verilerin daha iyi açıklanmasına yardımcı olacak.

Google I/O’da, İngilizce olarak “Help Me Write” (adında ne varsa onu yapıyor) ve yeni AI entegrasyonlu arama da duyuruldu. Bu, yazılarınızı ve önerilerinzi yazmanın yeni yollarını sergileyerek Google’ın en büyük ürünü olan Arama’yı yeniden tanımlamakta.

PaLM 2 şu anda sağlık araştırma terimleri kullanarak tıbbi bilgiyle eğitilmiş olan Med-PaLM2 gibi üretkenlik dışı özellikleri desteklemekte. Ayrıca, siber güvenlik analizi için kullanılan Sec-PaLM gibi güvenlik özelliklerini desteklemekte

Gemini’nin tüm bu özellikleri, iş yeri, güvenlik, üretkenlik ve daha fazlası üzerine inşa etmeye devam etmesini bekleriz.

Peki, nasıl gidiyor? Google, “güvenlik açısından hassas bir şekilde ayarlandığını ve titizlikle test edildiğini” bildirdi. Tamamlandığında, PaLM 2 gibi, Gemini temel modeli farklı boyutlarda ve farklı yeteneklerle kullanılır olacak.

Türkiye yapay zeka ekosistemi masaya yatırıldı

0

Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi’nin bu yıl Vizyon 2033 teması ile gerçekleşen 6.TRAI Çalıştayı’nın sonuç raporu yayınlandı. Rapor, önümüzdeki on yıllık süreçte Türkiye’de Yapay Zeka Ekosisteminin rekabetçi ve işbirlikçi olarak gelebileceği en üst seviyeye ulaşabilmesi hedefine ışık tutuyor.

Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi TRAI’nin 2017’de hayata geçirdiği ve artık gelenekselleşen TRAI Çalıştayı’nın 6.sı, yapay zeka alanında çalışmalarını sürdüren kamu, global ve yerli teknoloji şirketlerinden yöneticiler, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler, akademisyenler, girişimciler, teknoloji basını mensupları ve öğrencilerin oluşturduğu paydaş gruplarıyla Vizyon 2033 teması ile gerçekleşti.

Paydaş analizi ve gereksinimlerin analizi ile başlayan 6.TRAI ÇALIŞTAYI, önceliklendirilmiş gereksinimlerin somut aksiyonlara dönüştürülmesiyle devam etti. Çalıştayda, yapay zeka alanında farkındalık yaratma, ekosistem geliştirme, yetkinlik geliştirilmesi, inovasyonu destekleyici projelerin yapılması gibi başlıklara yanıt vermek üzere kurulan TRAI’nin ana misyonu çerçevesinde paydaşların çalışmaları ve bütüncül yaklaşımla Türkiye Yapay Zeka Ekosistemi’nin gelişim süreci değerlendirildi. 

Yapay zeka ve teknoloji odaklı çalıştay çıktılarında, teknolojinin farklı sektörlerde etkin kullanımı, açık kaynak kod platformu, veri paylaşımı için gerekli protokoller ve sistemlerin oluşturulması, yapay zeka odaklı araştırma geliştirme projelerine yatırım gibi başlıklar üzerinde duruldu.

6. TRAI Çalıştayı sonuç raporunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz:

Güvenilir, sorumlu ve açıklanabilir yapay zekanın önemi

Çalıştayın çıktıları, güvenilir, sorumlu ve açıklanabilir yapay zekanın önemine ve gerekliliğine vurgu yaptı. Bu çıktılar, yapay zekanın etkin ve etik bir şekilde kullanılmasını sağlamak için önemli bir yol gösterici olacaktır. Çalıştayda yapılan ankette de katılımcıların çoğunluğunun yapay zeka ile ilgili regülasyonlar konusunda endişeleri olduğunu belirtmesi bu alandaki çalışmaların önemine ve aciliyetine ayrı bir vurgu yapıyor.

Çalıştayda Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi’nin ve çalıştayın hedefleri üzerinde duran TRAI Kurucusu Halil Aksu, Türkiye’nin hedeflediği refah seviyesi ve ekonomik kalkınmanın, ancak teknolojiyi ve özellikle yapay zeka teknolojilerini doğru bir şekilde benimseyerek ve kullanarak ulaşılabileceğinin altını çizdi ve şu bilgileri aktardı: 

“TRAI Çalıştayı, Türkiye Yapay Zeka Ekosistemi’nin geldiği nokta ve geleceği hakkında konuşmak için bu yıl “Vizyon 2033” temasıyla ekosistemin tüm paydaşlarını bir araya getirdi. Çalıştay, yapay zeka teknolojilerinin gelecekteki gelişimine ışık tutacak önemli tartışmalara ev sahipliği yaptı. Yapay zeka artık ulusal güvenlikten iklim değişimine, sağlık hizmetlerinin geliştirilmesinden sanayinin dijital dönüşümüne kadar geniş bir yelpazede kullanım alanlarına sahip. Hukuki, etik, sosyal, ekonomik, çevresel gibi birçok alanı kapsayan ihtiyaçların belirlenmesi ve çözüm önerilerinin getirilmesi çalıştayın bu seneki hedeflerinin bir parçası diyebiliriz. 

6.TRAI çalıştayıyla, önümüzdeki on yılda teknolojinin verimli kullanıldığı, rekabetçi, işbirlikçi, daha hızlı büyüyen bir Türkiye Yapay Zeka Ekosistemi’nin tüm paydaşlarının ortak akılla hareket ederek birlikte aksiyon alması için gerekli planlamalar yapıldı. Yapay zeka ekosisteminde globaldeki gelişimler ışığında farklı paydaşlar arasındaki işbirliklerinin artırılması konusunda TRAI önemli bir etkiye sahip. TRAI olarak yapay zeka startuplarını yakından takip ederek, yayınladığımız Yapay Zeka Girişim Haritası ve Yapay Zeka Paydaş Haritası gibi çalışmalarla kamuyu bilgilendiriyor ve paydaşlar arasındaki işbirliğini destekliyoruz. Yurtdışı ekosistemleri ile ilişkiler geliştirerek, hem Türkiye ekosistemini globalde anlatıyor hem de Türkiye’deki işlerin daha global hale gelmesi için işbirlikleri geliştirmeye yönelik çalışıyor, ekosistem işbirliklerini geliştirmek isteyen kurumlara çalıştaylar düzenleyerek, yol haritaları hazırlıyor ve işbirliği geliştirebilecekleri paydaşlarla bir araya getirerek bu yolculuklarına eşlik etmeye çalışıyoruz.” 

Başarılı yapay zeka projelerinin, teknolojik yetkinlik olarak öne çıkan projelerin daha fazla anlatılması gerektiğini belirten Aksu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

“TRAI olarak yapay zeka projelerinin çeşitlenmesini, yapay zekaya olan yatırımın artmasını, verimliliğin artırılmasını destekliyoruz. Bu bağlamda TRAI Meetup, TR AI Week, TRAI Webinar gibi etkinlikleriyle, TRAI Blog ve TRAI Podcastlerle başarı hikayelerine yapay zekanın etkilerini ortaya koyuyor ve ekonomik olarak katkısını anlamaya ve anlatmaya destek oluyoruz. Sürdürülebilir bir kalkınma için ekosistem işbirlikleri, teknoloji yatırımları önem arz ediyor. Faydayı ve gelişimi odağına alan tüm paydaşlarımıza çalıştaya katılımları ve çalışmalarıyla yapay zeka ekosistemine katkıları için teşekkür ederiz.”

En önemli çıktılardan biri: TRAI Academy

Yapay zeka teknolojilerini kullanan farklı sektörel kurumların da yapay zeka teknolojisi üreten yerli ve global teknoloji şirketlerinin de en önemli ortak sorunu yetkin insan kaynağına ulaşabilmek. 2017 yılından beri çalıştaylarda en önemli başlıklardan biri hem yeni yetenekleri ekibe dahil etmek hem de var olan yetkinlikleri geliştirmek. TRAI bu konuya hizmet etmek üzere TRAI Academy isimli eğitim akademisini kurdu. TRAI Academy’nin amacı veri bilimi ve yapay zekâ alanında iş dünyası profesyonellerinin ihtiyaç duyduğu yetkinlik kazanımları için etkili verimli programlar sunmak. Amacı doğrultusunda bu alanda hem kurum içi yetkinlik gelişim programları hem de üniversite öğrencileri için bu alana özel iş hayatına hazırlık programları yürütülüyor.

Ozan elektronik para BKM TechPOS platformunda

0

Türkiye’nin en hızlı büyüyen fintechlerinden Ozan Elektronik Para, kullanıcılarına sunduğu hizmetlerini geliştirmeye devam ediyor. Bankalararası Kart Merkezi (BKM) tarafından geliştirilen TechPOS platformunda bankaların yanında yerini alan Ozan Elektronik Para, müşterilerine daha yaygın ve daha kapsayıcı bir ödeme deneyimi sunmayı hedefliyor. İşletmeler için finansal çözümleri uygun koşullarla, erişilebilir, hızlı ve güvenilir hale getirme misyonuyla hareket eden Ozan Elektronik Para, BKM TechPOS platformuna
katılarak bankaların yanında yerini aldı.

Ömer Suner/ Ozan ElektronikPara CEO’
Ömer Suner/ Ozan ElektronikPara CEO’

TechPOS’un her bir banka için ayrı ayrı uygulama geliştirmek yerine tek bir uygulamayla bütün bankacılık uygulamalarını destekleyebilecek bir altyapısı bulunuyor. Tüm bankalar bir arada yer alıyor ve farklı farklı uygulamalara ihtiyaç duyulmadan işlem yapılabiliyor. Tahsilat yapan firmalar kendi POS cihazlarına TechPOS uygulamasını kurabiliyor ve böylelikle farklı bankalar yerine tek uygulama üzerinden işlem yaparak müşterilerine daha yaygın bir ödeme deneyimi sunabiliyor.

Sundukları öncü finansal çözümlerle müşterilerine daha kapsamlı ödeme deneyimi sunarak hayatlarını kolaylaştırmaya devam edeceklerini belirten Ozan ElektronikPara CEO’su Ömer Suner, “Sistemde bulunan bankalara hizmet veren BKM TechPOS platformunda yer almaktan dolayı çok mutluyuz. Müşterilerimiz artık tek noktadan finansal işlemlerini yapabilecek. Önümüzdeki süreçte inovatif ve teknoloji odaklı yaklaşımımız ile Türkiye’nin dijital ödeme altyapısını güçlendirmeye ve
geliştirmeye devam edeceğiz” dedi.

Togg iş ortaklarıyla Teknoloji Kampüsü’nde buluştu

Togg, 300’e yakın stratejik iş ortağıyla ikinci kez Gemlik’teki Teknoloji Kampüsü’nde bir araya geldi. Togg, Siro, Trugo ve Togg Europe ekiplerinin ev sahipliğindeki buluşmada, T10X teslimatlarından üretim hedeflerine, kısa sürede 1 milyon kullanıcıya ulaşan Trumore mobil uygulamasından Trugo şarj altyapısına mobilite ekosistemindeki en son gelişmeler paylaşıldı ve ortak akıl üretmek üzere çalıştay düzenlendi. 

Togg, stratejik iş ortaklarını Gemlik’teki Teknoloji Kampüsü’nde ağırladı. Togg, Siro, Trugo ve Togg Europe ekiplerinin ev sahipliğinde ikinci kez gerçekleşen buluşmaya 300’e yakın iş ortağı katıldı. Togg CEO’su M. Gürcan Karakaş, iş ortaklarına hitaben yaptığı konuşmada, “Biz mobiliteyi yeniden tanımlamak ve bir otomobilden fazlasını yapmak üzere yola çıktık. Mobilite ekosistemini siz değerli iş ortaklarımızla birlikte dönüştürüyor, mobilite deneyimini yeniden tanımlıyoruz. Hedefimiz rekabetçi bir mobilite teknoloji şirketi olmak” dedi.

Etkinlik kapsamında Togg ekipleri üretim hedeflerini iş ortaklarıyla paylaştı, kısa sürede 1 milyon kullanıcıya ulaşan Trumore mobil uygulamasının kullanıcılara sunduğu yenilikleri aktardı. Katılımcılar ayrıca ortak akıl üretmek üzere farklı çalıştaylara katılarak mobilite ekosisteminin sunduğu fırsatları değerlendirdi, detaylı bir kampüs turuyla üretim aşamalarını yerinde inceledi ve T10X’i deneyimledi.

QR kodlu menülerin sonu geliyor

0

        QR kodlu restoran menüsü, yakın zamanda Covid-19 pandemisinin bir anısı oldu. Birçok restoran müşterilerin QR kodlu menülerden hoşlanmaması nedeniyle fiziksel menülere geri dönüyor.

        Restoran teknoloji bülteni Expedite‘in kurucusu Kristen Hawley, “Neredeyse evrensel olarak hoşnutsuzlar” dedi. QR kodlu menüler, müşterilerin menülere bakmasını, sipariş vermesini, ödeme yapmasını ve bahşiş vermeyi tek seferde yapmasını sağlayarak pandemi sırasında restoranlarda yaygınlaştı. Bu dijital menüler, restoran çalışanları ile müşteriler arasındaki teması ortadan kaldırmaya yardımcı olarak hijyenik amaçlar için pandemi sırasında önemli hale geldi.

        Başlangıçta, bu QR kodlu menüler restoranların gelecekteki bir unsur olarak düşünülüyordu. Ancak o zamandan beri daha az restoran QR kodlu menü oluşturuyor ve aktif olan kodlar müşteriler tarafından daha az taranıyor.

        Müşteriler, restoranda yemek yerken telefonlarını çıkarmak istemiyor çünkü bu kaba veya dikkat dağıtıcı olarak algılanabiliyor. Bir restoran sahibi, QR kodlu menünün temel olarak “romantizmin tersi” olduğunu çünkü konuşmayı engelleyebildiğini söylüyor. QR kodu menüler ayrıca müşteri verilerinin izlenmesi konusunda gizlilik endişelerine yol açıyor.

        QR kodlu menü müşterilerin gözdesi olmasa da, restoran sahipleri de menülerden vazgeçmeye eğilimli olduklarını söylüyor. Restoran sahipleri, teknolojiye alışkın olmayan yaşlı müşterilerin QR menülerle zorluk yaşadığını ve basılı menülerin yanı sıra QR menülerin özellikle müşterilerin onları kullanmaması durumunda maliyetli olabileceğini söylüyor.

        Ancak bazı restoranlar, QR kodlarını korumakta kararlılar. Özellikle müşterilere sağladıkları kolaylık ve esneklik ve menülerin garsona bağımlı olmadan sipariş verilip ödeme yapılabilmesini sağladığı için.