Elon Musk’tan Çin uzay programına övgü

0

Tesla ve SpaceX CEO’su Elon Musk, Çin’in uzay programından övgüyle bahsetti ve “çoğu insanın farkında olduğundan çok daha ileri bir seviyede olduğunu” söyledi.

Elon Musk, emekli Kanadalı astronot Chris Hadfield’ın bir CGTN raporunu retweetlemesinin ardından bu açıklamaları yaptı. Rapor, Çin’in Ay keşif programının baş tasarımcısı Wu Weiren’e atıfta bulundu. Wu “2030 yılına kadar Çin halkının kesinlikle Ay’a ayak basabileceğini. Bunun bir sorun olmadığını” söylüyor.

Çin Ulusal Uzay İdaresi, rapora göre 2022 yılında Ay sondaj programının dördüncü fazını başlatma planını duyurdu. Bu kapsamda Chang’e-6, Chang’e-7 ve Chang’e-8 adı verilen üç görevin yanı sıra Ay üzerinde uluslararası bir ay araştırma istasyonu inşa edilmesi için çalışmalar yürütülüyor.

Baş tasarımcı ayrıca ülkenin diğer ülkeleri ve uluslararası kurumları Ay araştırma istasyonunun inşasında işbirliği yapmaya davet etti.

Wu, “Çin tarafından inşa edilen uluslararası Ay araştırma istasyonu açıktır” dedi. Çin İnsanlı Uzay Ajansı’nın yardımcı direktörü Lin Xiqiang, Pazartesi günü bir konferansta Shenzhou-16 mürettebatlı uzay aracının fırlatılmasını duyurdu ve Çin’in insanlı Ay keşif programının Ay’a iniş aşamasını yakın zamanda başlattığını teyit etti.

Tesla ve BYD arasında ilginç yakınlaşma

0

Tesla ve özellikle Elon Musk, son zamanlarda BYD hakkındaki görüşlerini değiştirdi ve şimdi CEO, Çinli şirketi “yüksek rekabetçi” olarak gördüğünü açıkladı

Tesla ve BYD son zamanlarda beklenmedik bir şekilde ortaklar haline geldi. Bir zamanlar birbirlerini ciddiye almadıkları bir dönem vardı. Elon Musk’ın BYD’nin elektrikli araçlarına güldüğü ünlü bir röportajı bulunuyor, ancak o zamandan beri her ikisi de EV güç merkezlerine dönüştü.

Başlangıçta rekabetçi olarak görülen iki şirket, geçen yıl birlikte daha samimi ilişkiler kurmaya başladı, çünkü Tesla BYD’den pil hücreleri satın almaya başladı. Tesla’nın BYD’nin yeni “Blade pilini” kullandığı düşünülüyor, bu LFP hücreleri uzun bıçak benzeri bir formatta düzenledi.

Tesla ve BYD arasında ilginç yakınlaşma

Tesla’nın BYD ile tedarik sözleşmesini yenilemediği yönündeki son söylentilerin ardından, Musk durumu netleştirmek ve aralarındaki ilişkinin “olumlu” olduğunu söylemek gerektiğini hissetti.

Musk daha da ileri gitti. Bir Tesla hayranı, önceden bahsedilen röportajı Twitter’da tekrar gündeme getirdi.

CEO, daha sonra BYD hakkındaki görüşünün değiştiğini ve şimdi araçlarının “yüksek rekabetçi” olduğuna inandığını açıklamaya karar verdi:

“O çok uzun zaman önceydi. Bugünlerde araçları son derece rekabetçi.”

Geçen yıl BYD, Çin’de toplam satış hacmi açısından Tesla’yı geride bıraktı, ancak bu, BYD’nin fişe takılabilir hibritleri de içerirken Tesla’nın sadece tamamen elektrikli araçlar satması.

Ancak bu yıl BYD’nin tamamen elektrikli hacimlerde Tesla’yı geride bırakması tahmin ediliyor, çünkü BYD şu anda aylık olarak yaklaşık 100.000 tamamen elektrikli araç teslim etti.

Akıllı telefonları hedef alan yeni bir truva atı

Google Play kullanıcılarını hedef alan yeni bir Truva atı ailesi keşfedildi. Fleckpe olarak adlandırılan ve aboneliğe dayalı bir gelir modeli izleyen bu Truva atı, fotoğraf düzenleyici ve duvar kağıdı indirici süsü verilmiş mobil uygulamalar aracılığıyla yayılıyor ve kullanıcıları haberleri olmadan ücretli hizmetlere abone yapıyor. Fleckpe, 2022’de tespit edildiğinden bugüne 620 binden fazla cihaza bulaştı ve dünyanın dört bir yanındaki kurbanlarını ağına düşürdü.

Alınan tüm önlemlere rağmen zaman zaman Google Play Store’a kötü niyetli uygulamalar yüklenebiliyor. Bunlar arasında en can sıkıcı olan grup aboneliğe dayalı Truva atları. Söz konusu Truva atları kurbanlarını satın almayı asla düşünmedikleri hizmetlere haber vermeden abone yapıyor ve dolandırıcılığın pençesine düşen kurbanlar abonelik ücreti faturalarına yansıyana kadar durumu fark edemiyor. Bu tür kötü amaçlı yazılımlar genellikle Android uygulamalarına yönelik resmi pazarda kendine yer buluyor. Bunlara dair yakın zamanda keşfedilen iki örnek Jocker ailesi ve Harly ailesi olmuştu.

Kaspersky’nin bu alandaki son keşfi Google Play üzerinden fotoğraf düzenleyiciler, duvar kağıdı paketleri ve diğer uygulamaları taklit ederek yayılan Fleckpe adlı yeni Truva atı ailesi oldu. Bu Truva atı, diğerleri gibi farkında olmayan kullanıcıları ücretli hizmetlere abone ediyor.

Kaspersky verileri, yeni keşfedilen Truva atının 2022’den beri aktif olduğunu gösteriyor. Kaspersky araştırmacıları, Fleckpe’nin en az 11 farklı uygulama aracılığıyla 620 binden fazla cihaza yüklenmiş olduğunu tespit etti. Kaspersky raporunu yayınlandığında uygulamalar marketten kaldırılmış olsa da, siber suçluların bu zararlı yazılımı başka kaynaklar üzerinden dağıtmaya devam etmesi mümkün. Bu da gerçek yükleme sayısının daha yüksek olabileceği anlamına geliyor.

Virüs bulaşmış Fleckpe uygulaması, zararlı yüklerin şifresini çözmekten ve çalıştırmaktan sorumlu kötü amaçlı kodlar içeren, son derece iyi gizlenmiş bir yerel kütüphaneyi cihaza yerleştirerek işe başlıyor. Bu yük, saldırganların komuta ve kontrol sunucusuyla bağlantı kuruyor ve ülke ve operatör ayrıntıları da dahil olmak üzere virüs bulaşmış cihazla ilgili bilgileri iletiyor. Ardından ücretli abonelik sayfası cihazla paylaşılıyor. Truva atı gizlice bir web tarayıcısı oturumu başlatıyor ve kullanıcı adına ücretli hizmete abone olmaya çalışıyor. Abonelik için onay kodu gerekiyorsa, yazılım cihazın bildirimlerine erişerek gönderilen onay kodunu da ele geçiriyor. Böylece Truva atı, kullanıcıları istekleri dışında ücretli bir hizmete abone yaparak para kaybetmesine neden oluyor. İlginç bir şekilde, bu durum uygulamanın işlevselliği etkilenmiyor ve kullanıcılar arka planda bir hizmet için ücretlendirildiklerinin farkına varmadan fotoğrafları düzenlemeye veya duvar kağıtlarını ayarlamaya devam edebiliyor.

Kaspersky Güvenlik Araştırmacısı Dmitry Kalinin, şunları söylüyor: “Aboneliğe dayalı Truva atları son zamanlarda dolandırıcılar arasında popülerlik kazanmaya başladı. Bunları kullanan siber suçlular, kötü amaçlı yazılımları yaymak için Google Play gibi resmi pazarlara giderek daha fazla yöneliyor. Truva atlarının artan karmaşası, pazar yerleri tarafından uygulanan çeşitli kötü amaçlı yazılımdan koruma kontrollerini başarıyla atlatmalarına ve uzun süre tespit edilmeden kalmalarına olanak sağlıyor. Bu yazılımlardan etkilenen kullanıcılar ilk etapta söz konusu servislere nasıl abone olduklarını bulamamanın yanı sıra, istenmeyen abonelikleri hemen keşfedemiyor. Tüm bunlar aboneliğe dayalı Truva atlarını siber suçluların gözünde güvenilir bir yasa dışı gelir kaynağı haline getiriyor.” 

Securelist.com web sitesinden Fleckpe kötü amaçlı yazılımı hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Kaspersky uzmanları, aboneliğe dayalı zararlı yazılımının bulaşmasını önlemek için kullanıcılara şunları öneriyor:

  • Google Play gibi yasal pazarlardan gelenler de dahil olmak üzere uygulamalar konusunda dikkatli olun ve yüklü uygulamalara hangi izinleri verdiğinizi kontrol edin. Bunlardan bazıları güvenlik riski oluşturabilir.
  • Telefonunuza Kaspersky Premium gibi bu tür Truva atlarını tespit edebilen bir antivirüs yazılımı yükleyin.
  • Üçüncü parti kaynaklardan veya korsan sitelerden uygulama yüklemeyin. Saldırganların insanların ücretsiz şeylere olan düşkünlüğünün farkında olduklarını ve bu durumu her şekilde istismar etmek için çalışacaklarınızı aklınızdan çıkarmayın. 
  • Telefonunuzda aboneliğe dayalı kötü amaçlı yazılımı tespit edilmesi durumunda, virüslü uygulamayı derhal cihazınızdan kaldırın veya önceden yüklenmişse devre dışı bırakın.

İnsansı Robot Startup’ı, 70 milyon dolar fon topladı

0

İnsansı Robot startup’ı Figure, Parkway Venture Capital liderliğindeki yatırım turunda Aliya Capital ve Bold Ventures’tan ek fonlama ile birlikte 70 milyon dolar fon topladı. Figure’ın CEO’su Brett Adcock da kişisel olarak 20 milyon dolar yatırım yaptı.

Fonlar, Figure 01 olarak adlandırılan insansı robotunun araştırma ve geliştirme çalışmalarını sürdürmek için kullanılacak ve şirketin önümüzdeki birkaç ay içinde piyasaya sürülmeye hazır olacağını belirtti. Şirket ayrıca paranın, uçtan uca bir yapay zeka veri motoru tasarlamak ve ticari ilerlemeyi ve yerinde üretim kapasitelerini artırmak için kullanılacağını açıkladı.

Şirket, Mart ayında gizlilikten çıkarak Figure 01’in ilk görüntüsünü paylaşmıştı.

Robot startup’ı Figure, robotlarının depolar ve perakende siteleri dahil olmak üzere çeşitli ortamlarda kullanılabileceğini ve devam eden iş gücü kıtlığından kaynaklanan baskıyı hafifletmek için tasarlandığını belirtti. Şirketin merkezinde bir sahte depo inşa edilerek robotun denemelerine başlanmış durumda.

Adcock, “Bugün, yalnızca ABD’de on milyonlarca güvensiz veya istenmeyen işle eşi benzeri görülmemiş iş gücü kıtlığı yaşıyoruz” dedi. “Eğer sürekli bir büyüme istiyorsak, daha fazla üretkenliğe ihtiyacımız var – ki bu da daha fazla otomasyon anlamına gelir. Figure’un insansı robotları yanımızda çalışmaya başladığında, dünya hiç görmediği bir düzeyde uygun fiyatlı, daha geniş çapta erişilebilir mal ve hizmetlerin bolluğunu üretme potansiyeline sahip olacağız.”

Siber sigorta tek başına yeterli değil

3

Siber sigorta, ilk bakışta tehlike altında olduğumuz zamanlar için mükemmel bir çözüm gibi görünüyor. Fidye yazılımı saldırılarının 2022’de önemli ölçüde artarak tüm ihlallerin dörtte birini oluşturduğu düşünüldüğünde, şirketinizin saldırıya uğraması durumunda, en azından kar marjınızda meydana gelen kayıpların bir kısmını telafi etmek için siber sigorta iyi bir alternatif.

Ancak giderek büyüyen bir soruna hızlı bir çözüm arayanlar için siber sigortanın da dezavantajları var. Veeam Kurumsal Stratejilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Dave Russell ve Veeam Ürün Stratejilerinden Sorumlu Kıdemli Direktör Rick Vanover kurumların siber sigortaya neden ihtiyaç duyduğunu ve neden tek başına yeterli olmayacağını açıkladı:

Öncelikle, giderek daha pahalı hale geliyor. Sunduğu koruma, nasıl saldırıya uğradığınız ve gelecekte bilgisayar korsanlarını nasıl durdurabileceğiniz gibi konuları kapsamıyor. Üstelik verilerinizi güvence altına almıyor ya da kullanılabilir durumda tutmuyor. Verilerini ve operasyonlarını siber saldırılara karşı sigortalamak için ellerinden geleni yapan şirketler, iyi niyetle hareket ediyor. Ancak birçoğu, önemli iş yüklerini korumak için gerekli önlemleri almak yerine daha çok sigorta tazminatlarını tahsil etmeye odaklanıyor. Oysa yapmaları gereken şey, siber sigortayı tehditleri önleyen ve verileri yedekleyen diğer “sigorta” türleriyle desteklemek. 

Siber Sigorta Neden Gerekli? 

Sigorta kavramının geçmişi 1300’lü yıllara kadar uzansa da, siber sigorta nispeten yeni bir kavram. Sigorta şirketleri ilk kapsamlı siber poliçelerini 2000’li yıllarda kötü amaçlı yazılımlara, fidye yazılımlarına ve DDOS saldırılarına karşı bir koruma sağlamak için piyasaya sürdüler. Bu süreçte farklı sigorta poliçelerinin üçüncü parti verilerin çalınması, iş kesintilerin maliyetleri ve ihlallerin araştırılması için adli tıp hizmetleri gibi konulardaki sorumlulukları kapsadığını biliyoruz.

Siber sigorta kurumlar için oldukça faydalı olabilir. Örneğin Sony, 2011 yılında PlayStation ağında yaşanan ihlalin neden olduğu davaları çözmek için harcadığı 171 milyon doların etkisini hafifletmek için siber saldırıları da kapsayan bir sigortaya sahip olmayı dilemişti. Çünkü mahkeme Sony’nin sigorta poliçesinin sadece fiziksel mülklere verilen zararı kapsadığına, siber bağlantılı maliyetleri kapsamadığına karar vermişti.

Şu anda siber sigorta yaptıran şirketler hâlâ “erken benimseyenler” arasında yer alıyor. Forrester tarafından yapılan bir araştırma, kuruluşların %55’inin bir tür siber sigortaya sahip olduğunu ve yalnızca %19’unun 600.000 doların üzerindeki siber olaylar için teminata sahip olduğunu gösterdi. Ancak sigorta yaptıranların sayısı giderek artıyor. Siber güvenlik sigortası için küresel pazar 2021’de 7,60 milyar dolardı ve 2027’ye kadar 20,4 milyar dolara çıkması bekleniyor.

Tazminat ödeme süreçleri de bir başka önemli engel. Siber tazminat ödemelerini yapan sigortacılar, siber erişim raporlarından ağ trafiği günlüklerine kadar uzanan çok sayıda belge talep etme eğilimindeler. Bu belgelerin normal dönemlerde toplanması bile zorken, bir siber saldırı meydana geldikten sonra BT departmanlarının hizmeti eski haline getirmek için verdiği mücadele sırasında sigortacıların taleplerine yanıt vermeleri daha da güçleşecektir. 

Siber sigorta planları yardımcı olabilir, ancak kuruluşların tehditlere karşı güçlü bir şekilde korunmaları ve siber sorunlarını kendi başlarına çözmeye hazır olmaları gerekir. Bu noktada alabileceğiniz bazı önlemler şöyle:  

  • Yama – Kapsamlı bir yama yönetimi süreci oluşturmak, bir kuruluşun BT altyapısını korumanın kritik bir parçasıdır. Yeni bir özelliğin yayınlanmasının ardından güvenlik açıklarının hızla onarılması, işletmelerin varlıklarını korumalarına, maliyetli kesinti sürelerinden kaçınmalarına ve fidye yazılımı saldırılarını önlemelerine yardımcı olabilir.
  • Çalışan eğitimi – IBM tarafından yapılan bir araştırma, siber güvenlik ihlallerinin ana nedeninin %95 oranında insan hatası olduğunu ortaya koydu. Bu da çalışan eğitimine duyulan ihtiyacın altını çiziyor. Kuruluşlar, çalışanların güçlü parolalar kullanmasını, şüpheli kimlik avı girişimlerinden sakınmasını ve önemli şirket bilgilerini korumasını sağlamak için yaygın güvenlik hatalarını sürekli olarak gözden geçirmeli.
  • Siber olaylar için müdahale planlarını güçlendirmek – Bir siber felaket yaşandığında hızlı hareket etmek kritik önem taşır. Birçok kuruluşun emir komuta zincirini ve yapılacakları belirleyen bir müdahale planı bile bulunmuyor. Bir planı olanlar ise bunu düzenli olarak gözden geçirmeli ve güncel halde tutmalıdır. 
  • Uygun veri yedekleme sisteminin kurulması – Güvenli bir yedekleme altyapısı fidye yazılımlara karşı son savunma hattını oluşturur. Veri korumasını kapsamlı bir siber hazırlık stratejisine entegre etmek dış tehditlere karşı koruma sağlayacağından, bir siber saldırı gerçekleştiğinde iş sürekliliğini sağlamanın en hızlı ve stratejik çözümüdür.

Siber sigorta, kurumların zarara yol açacak bir ihlale müdahale etmesine yardımcı olabilecek değerli bir araç. Ancak tek başına yeterli değil. Günümüzün artan tehditler çağında ihtiyaç duyulan yüksek düzeydeki korumayı sağlayabilmek için buna ortak akla uygun siber hazırlık tekniklerinin eklenmesi gerekiyor.

TikTok, İBB, Maltepe Belediyesi ve ÇSÇ Vakfı’ndan Çevre Günü’ne özel kampanya

0

TikTok #küçükbiradım kampanyasıyla çevre sorunlarına karşı farkındalığı geliştirme çabalarını 30 Mayıs- 6 Haziran boyunca devam edecek Dünya Çevre Günü’ne özel yeni bir kampanyayla devam ettiriyor. Kampanya kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Maltepe Belediyesi ve Çöpüne Sahip Çık Vakfı (ÇSÇV) gibi önemli partnerlerin de desteğiyle içerik üreticileri sürdürülebilirlik, yeşil yaşam, çevre temizliği ve yenilenebilir enerji çalışmalarını TikTok’tan paylaşarak çevre duyarlılığına karşı farkındalık yaratmayı amaçlıyor.

Platform, çevre adına da olumlu bir etki yaratarak ülke için katma değer yaratmayı hedefliyor. Kampanyanın partnerleri olan Maltepe Belediyesi ve Çöpüne Sahip Çık Vakfı ortaklaşa olarak 6 Haziran’da düzenlenecek Temizlik Günü’nde TikTok içerik üreticileri partner katılımcılarla bir araya gelecek ve Maltepe Belediyesi tarafından önceden seçilmiş bir alanı temizleyecekler. O güne özel yapılacak ve TikTok LIVE’ın resmi hesabı üzerinden yayınlanacak canlı yayınlar sırasında yetkililer, şehirdeki kirlilik, yaşadığımız şehri nasıl koruyacağımız ve çevreyi nasıl güvende tutacağımız konusunda değerli bilgi ve görüşlerini paylaşacaklar.

30 Mayıs’tan itibaren TikTok topluluğu da kampanya süresince #küçükbiradım etiketiyle çevreye olumlu etki edebilecek, yaratıcı içerikler üretecek ve canlı yayınlar yapacak. TikTok’un içerik üreticileri evde bitki yetiştirme tüyoları, sürdürülebilirliğin faydaları, atıksız yaşam, sürdürülebilir moda ve çevre dostu seyahat deneyimlerini paylaşacaklar.

Öte yandan kampanya kapsamında İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Kampüsü’nde bir konser dizisi düzenlenecek. Konser serileri devam ederken İBB yetkilileri çevre farkındalığını geliştirme adına paneller düzenleyecek ve bu paneller TikTok LIVE resmi hesabından yayınlanacak. 

TikTok dünyayı daha yaşanılabilir bir yer kılmak ve gelecek nesillere daha sürdürülebilir bir gelecek bırakmak için çalışmalarına devam edecek.

Veri egemenliği, ulusal egemenlik kadar önemli!

Veri egemenliği, ulusal egemenlik kadar önemli diyen VMware Türkiye Ülke Müdürü Murat Mediçeler ile, egemen bulut kavramını ve programa Türkiye’den katılan ilk bulut sağlayıcısı Turkcell ile yaptıkları ortaklığı konuştuk.

Çoklu bulutun kullanımına dair önemli bilgiler paylaşan WMWare, bitirdiği mali yılına dair verilerini ve Türkiye’deki öncü şirketlerle birlikte yaptığı önemli gelişmeleri aktardı. Firma, şirketlerin bulut içindeki yazılımı kullanarak inovasyonu hızlandırmak üzerine kurulu stratejilerine dair gözlemlerini paylaştı. Sektörlerinde yükselen şirketler bu yaklaşımı benimseyerek pek çok avantaja sahip olabiliyor. Sadece yükselenler de değil, uzun zamandır faaliyet gösteren köklü firmalar da bu alana yatırım yapıyor. Ancak bu şirketlerin pek çoğu, yeterince hızlı ilerlemediklerini düşünüyor.

Sorunları bulutu akıllı kullanan mimarilerle aşmak mümkün

Hızlı ilerleyememelerine sebep sorunları ortadan kaldırmak isteyen şirketler bunu ekiplerinin günümüzün çoklu bulut dünyasının karmaşıklığında bile çalışabilmesine olanak tanıyan “bulutu akıllı kullanan” bir mimari oluşturarak başarabiliyor. Bulutu akıllı kullanan yaklaşım için de farklı tür bulutlarda tutarlı, güvenli ve maliyet açısından verimli bir işletim modelini çalıştırmak çok önemli.

Konuyla ilgili görüşlerini aktaran VMware Türkiye Ülke Müdürü Murat Mediçeler, şunları söyledi: “Makine öğrenimi teknolojisini kullanarak şirketlerine dair önemli içgörü sahibi olabiliyor, otomasyonu üst seviyelere taşıyabiliyor ve çalışanların verimliliğini artırabiliyor. Tabii şirketlerin bu avantajları gerçeğe dönüştürme süresini uzatan bazı faktörler var. Bunlardan birincisi, tüm dünyada gözlemlenen yazılım geliştirmeden bulut operasyonlarına kadar pek çok kritik alandaki beceri eksikliği. İkincisi ise modernleştirmesi ve buluta taşınması çok zor olan mevcut uygulamaların ağırlığı. Üçüncüsü de uygulamaları çoklu bulutta çalıştırma ve koruma süreçlerinin parçalı yapısı. Yaz aylarında VMware olarak gerçekleştirdiğimiz bir ankete göre dünya çapında 5.000’den fazla şirketin yüzde 20’si çoklu bulutun stratejik faydalarının artan maliyetler ve siber güvenlik zafiyetleri gibi zorluklarını geride bıraktığı zirve noktasına ulaşmayı başarmış. Başka bir deyişle her beş şirketten sadece bir tanesi kendisini ‘bulutu akıllı kullanabiliyorum’ diye tanımlayabiliyor.”

Çoklu bulutun karmaşıklığına bulutu akıllı kullanma konsepti yardımcı oluyor

Veri egemenliği

Son birkaç yılda şirketler çoklu bulut ortamlarını kullanmanın kurumsal süreçlerine fayda sağladığını kabul ediyor. Dijital dönüşüm çalışmaları da son yıllarda genel bulutun şirketlere geliştirmeye ihtiyaç duydukları alanlarda ölçeklenme, esneklik ve özgürlük sağlamasıyla birlikte hızlanıyor.

VMware, şirketlerin çoklu bulut yolculuklarında nerede olduklarını anlamak için EMEA’daki yaklaşık 3.000 kurumsal ve BT karar vericisiyle bir anket düzenledi. Araştırmanın öne çıkan bulgularından birisi yine beş şirketten birisinin çoklu bulutta zirve noktasına ulaşması oldu. VMware, diğer önemli bulguları aşağıda sıralıyor:

Çoklu bulut bir tercih değil, bir şart haline geldi

Ankete katılan şirketlerin çok büyük çoğunluğu (yüzde 95) çoklu bulut yaklaşımının kurumsal başarılarında kritik rol oynadığını, neredeyse yarısı da (yüzde 48) çoklu bulut yaklaşımını benimsemeyen şirketlerin başarısızlıkla karşılaşacağını söylüyor. Çoklu bulutu halihazırda benimseyen şirketler de finansal faydalarını almaya başladı. Ankete katılanların yüzde 90’ı çoklu bulutun gelirlerinde olumlu bir etkisi olduğunu ve yüzde 89’u da kârlılık oranlarında benzer olumlu bir etki gözlemlediklerini belirtiyor.

Genel bulut kullanımı artıyor ancak fazla her zaman daha iyi anlamına gelmiyor

Günümüzde şirketler ortalama 2,2 tane genel bulut kullanıyor ve önümüzdeki beş yıl içinde bu ortalamanın 2,8’e çıkması bekleniyor. Ancak çoklu bulutun uygun sayısını bulmak da çok önemli çünkü birden fazla bulut ortamını yönetmek de beraberinde karışıklık getiriyor ve yönetilemez hale sokabiliyor.

Şirketler çoklu bulutun potansiyelini açığa çıkartmanın yollarını arıyor

Çoklu bulutu kullanan şirketlerde görev alıp anketi cevaplayanların yüzde 89’u, kendi ortamlarıyla birlikte birden fazla genel bulutta çalışabilecek şekilde geliştirilen uygulamaları kullandıklarını söylüyor. Bu da uygulama geliştirme, DevOps ve/veya BT verimliliğini (yüzde 45) artırmalarını, yüzde 37’si de dayanıklılığını iyileştirmelerine katkı sağlıyor.

Veri egemenliği

Çoklu bulut yaklaşımı şirketlerin verilerini olduğu yerde yönetmesine yardımcı oluyor

Şirketlerin dünyanın dört bir yanındaki müşterilerinden topladığı verilerin miktarı artıyor. Ulusal ve sektörel regülasyonlar da her geçen gün daha karmaşık hale geliyor. Bu da verilerin toplandığı ve saklandığı ülkedeki gizlilik yasalarına tabi olması anlamına gelen veri otonomluğunun önem sıralamasının üst kısımlarında yer almasına neden oluyor. Öyle ki ankete katılanların çok büyük çoğunluğu (yüzde 95) için bu önemli bir konu. Bu noktada çoklu bulut stratejileri şirketlerin bağımsız bulut sağlayıcılarıyla çalışmasına izin vererek, verileri olduğu yerde yönetmeyi ve korumayı kolaylaştırıyor.

Bulutu akıllı kullanan firmalar liderliği üstleniyor

Tüm faydasına rağmen çoklu bulut yolculuğu genellikle birtakım güçlüklerle birlikte geliyor. Bunların arasında siber güvenlik riski, yüzde 35 ile çoklu bulutla bağlantılı bir numaralı engel olarak öne çıkıyor. Bulut sayısı arttıkça daha fazla ve farklı yeteneklere de ihtiyaç oluşuyor. Şirketlerin yüzde 33’ü çoklu bulut stratejisini başarıyla uygulayabilmenin önündeki en büyük engelin şirket içi yetenek eksikliği olduğunu belirtiyor. Öte yandan bulutu akıllı kullandığı kabul edilen ve oranı da yüzde 19’a denk gelen şirketler rekabette öne çıkarak bu sorunları ortadan kaldırıyor ve bu yolculukta ilerleyenlere de yol gösteriyor. Bulutu akıllı kullanan bu şirketler, her uygulama için genel, sınır veya özel bulut arasından en iyi bulutu seçme özgürlüğüne sahip oluyor. Tek bir bulut sağlayıcısına bir yıldan uzun süren kontratlarla bağlı kalmıyor, bunun sonucunda yüksek maliyetlerle karşılaşmıyor ve verilerini kontrol etmelerini sağlayacak güce sahip oluyor.

VMware Kıdemli İş Çözümleri Stratejisti Töre Duman, “Çoklu bulut, günümüzün BT sistemlerinde büyük öneme sahip. Ancak beraberinde birtakım karmaşıklıkları da getiriyor. Şirketlerin ihtiyaçlarını da bulutu proaktif olarak belirliyor ve akıllı kullanma konseptimiz ve otonom bulut gibi yaklaşımlarımızla karmaşıklarının giderilmesine yardımcı oluyoruz. Tüm dünyada benimsediğimiz bu gibi yaklaşımlarımız, elde ettiğimiz gelirlerimize de yansıyor ve Türkiye’de Turkcell ve Hepsiburada gibi öncü şirketlerle gerçekleştirdiğimiz projelerimize de yansıyor” diyor.

VMware Sovereign Cloud (Egemen Bulut) programına Türkiye’den katılan ilk bulut sağlayıcısı belli oldu

Turkcell’in kurumlara tek noktadan uçtan uca teknolojik çözümler sunduğu Dijital İş Servisleri şirketi, regüle edilen sektörlerde veri egemenliği korumak için otonom dijital altyapıları sunmayı hedefleyen bulut sağlayıcılarının bir araya geldiği VMware Sovereign Cloud programına katıldı. VMware Sovereign Cloud programı kapsamında finans, sağlık ve kamu gibi sektörlerde faaliyet gösteren kullanıcıların hassas ve regülasyonlara tabi iş yükleri, güvenli ve regülasyonlarla uyumlu bulut çözümlerinde barınacak.

VMware Türkiye Ülke Müdürü Murat Mediçeler, “Veri güvenliği olmadan verinin hakimiyetinden, veri egemenliğinden bahsetmek mümkün değil. Bunun için de bulut inovasyonundan taviz verilmemesi gerekiyor. Turkcell gibi VMware Sovereign Cloud programı katılımcıları, müşteri verilerinin değerinin açığa çıkma riskini azaltırken inovasyon yapmasına, veri egemenliğine sahip olmasına ve dijital dönüşümlerine devam etmesine yardımcı oluyor” dedi.

Siber suçluların IoT sözlük saldırılarında en sık kullandığı sözcükler

Günümüzde pek çok kişi evlerinde kullanmak üzere IoT cihazları satın alır. Bunların başında TV üniteleri, uzaktan erişimli güvenlik sistemleri, klimalar, buzdolabı gibi cihazlar olabilir.  Genellikle kullanıcılar, varsayılan erişim kimlik bilgilerini değiştirmekle uğraşmaz veya hızlı bir şekilde girilebilen basit bir parola seçer. WiFi, Router gibi cihazlar bu saldırı türlerine karşı hassastır ve özellikle savunmasızdır. Çünkü aynı zamanda evin genellikle diğer IoT cihazlarının tüm ağları üzerinde hakimiyet kurarlar.

Siber saldırganlar her zaman yardımcı olacağını bildikleri bilgiye güvenerek bilinçli saldırılar yaparlar. Tüm IoT cihazlarının arkasında insanlar vardır ve maalesef insanlar da hata yapar. En yaygın hatalardan biri de varsayılan parolaları değiştirmemek veya zayıf parolaları kullanmayı tercih etmektir. Bitdefender Antivirüs’ün hazırladığı son raporlar, siber suçluların IoT cihazlara sızmaya çalışırken kullandıkları en yaygın kimlik bilgilerini ortaya çıkardı.

Kullandığımız zayıf siber güvenliğe sahip cihazlar ve uygulamalar sektörde iyi bilinir ancak maalesef siber suçlular da bu bilgileri kullanır. Bu nedenle, IoT cihazlarını tehlikeye atabilecek kötü amaçlı yazılım ve tarayıcılar geliştirdiklerinde, genellikle bu kötü alışkanlıkların bazılarını kullanıcılara karşı kullanırlar.

Bitdefender Antivirüs gibi güvenlik çözümleri, kurbanların değiştirme ihtimalinin düşük olduğunu bildikleri ortak kullanıcı adlarından ve parolalardan oluşan bir liste kullanarak sık sık sözlük saldırıları testleri düzenler.

IoT Sözlük Saldırılarında Sık Kullanılan Kullanıcı Adı ve Parolalar

Kullanıcılar, birçok IoT cihaza web arayüzleri üzerinden erişebilirler. Elbette saldırganlar da bu cihazların güvenliğini aşmaya çalışacak ve varsayılan kimlik bilgileri veya zayıf parola kombinasyonlarını deneyerek aynı uygulamaları izleyecektir. İşte araştırmaya göre en çok kullanılan ve mutlaka değiştirilmesi gereken varsayılan kullanıcı adı ve parolalar şöyle;

Kullanıcı AdıParola
Adminadmin
Superadmin!@HuaweiHgw
Useruser
User@User1233
Rootroot
Adminpassword
Adminadmin122
Admin123455
Draytek1234
Polycom456
AdminBz0NAG48
Adminsuperpass
AdminqP9Yh1ELd8
Adminqwerty
Adminpassword122

Güvenlik Önerim

IoT cihazlarınızın varsayılan kimlik bilgilerini değiştirmek için bir zaman olsaydı, bu şimdi olurdu. Cihazlara siber saldırıları çabalarının çoğu, yalnızca varsayılan kullanıcı adlarını ve parolaları değiştirerek veya mevcut parolaları iyileştirerek engellenecektir.

Elbette, Wifi ve Router gibi cihazlarında Bitdefender IoT Güvenlik Platformu konumlandırarak güvenlik önlemleri de alabilirler. Router cihazlarına gömülü güvenlik, ağlar için harikalar yaratır, saldırıları engeller ve kullanıcılara akıllı evlerinde bulunan güvenlik açıklarını bildirir.


Alev Akkoyunlu

Alev Akkoyunlu
Laykon Bilişim Operasyon Direktörü

23 yıla yakın bir süre siber güvenlik sektöründe satış ve pazarlama alanında ustalaşan Alev Akkoyunlu, şu an Bitdefender Antivirüs’ün de aralarında bulunduğu birçok güvenlik ürününün Türkiye distribütörü Laykon Bilişim’in Operasyon Direktörlüğü görevini yürütmektedir. 1979 doğumlu olan Akkoyunlu, Süleyman Demirel Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı ve Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunudur. Akkoyunlu, 1 çocuk sahibidir.

Intel’den uyarı: Yapay zeka iş yükleri CPU ve GPU’ları aştı!

0

Intel, 2016 yılında Movidius’u satın alarak elde ettiği VPU (Görüntü İşleme Birimi) teknolojisini Meteor Lake istemci işlemcilerinin tüm modellerine entegre edeceğini duyurdu. VPU’lar, yapay zeka iş yüklerini optimize etmek için kullanılan özel işlemciler. Intel, günümüzde birçok PC iş yükünde yapay zekanın yaygınlaştığını belirtiyor. Örneğin, video konferanslarındaki yapay zeka, görüntü kalitesini artırarak katılımcıları daha iyi bir şekilde sunuyor. Oyunlar ve GPT benzeri modeller gibi uygulamalar da yapay zekadan yararlanıyor.

Intel’in Müşteri Yapay Zeka Başkan Yardımcısı John Rayfield, AI iş yüklerinin CPU ve GPU’ları aşan bir seviyeye ulaştığını ifade ediyor. Bulut tabanlı çözümlerin maliyetli ve pratik olmaması nedeniyle Intel, VPU’ların Meteor Lake işlemcilerine entegre edilmesine karar verdi. Bu yeni teknoloji, CPU, GPU ve VPU’yu tek bir pakette birleştiren Intel’in Foveros ambalaj teknolojisiyle kullanılacak. VPU, sürekli AI iş yüklerini ve AI aktarımını yönetecekken, CPU’lar düşük gecikmeli çıkarım işlemlerini gerçekleştirecek ve GPU’lar performans ve verimlilik gerektiren görevlere odaklanacak.

Intel, VPU’ların PC’leri daha cazip hale getireceğini ve kullanıcıların yüksek performans beklentilerini karşılayacağını iddia ediyor. Bununla birlikte, PC satışlarında pandemi sonrası düşüş yaşandığı, işletmelerin çift satın alma döngüsünden vazgeçtiği ve ekonomik belirsizliklerin tüketici harcamalarını etkilediği de unutulmamalı.

Intel, AI’nın masaüstü bilgisayarlarda kullanımının talebi artıracağını ve VPU entegreli Meteor Lake işlemcilerinin pazarda bir canlanma yaratabileceğini umuyor. Intel, VPUs’ların Microsoft Build konferansında platforma dahil olacağını duyurmuş ve daha sonra Computex konferansında tüm Meteor Lake ürünlerinde VPUs’ların yer alacağını açıkladı.

Yapılmaması gereken yedekleme hataları

0

Finansal kazanç elde etmek ve rekabet avantajını ele geçirmek için şirketlere yönelik gerçekleşen siber saldırıların temelinde, çoğunlukla işletmelerin yedekleme noktasında yaptığı hatalar yer alıyor. Güvenlik ihlalleri, sistem arızaları, insan hatası veya doğal afetlerden kaynaklanan veri kaybının işletmeler üzerinde sarsıcı etkiler yaratması mümkün. Bu sebeple verilerin yedeklenmesi, işletmelerin devamlılığı için oldukça önem taşıyor.

Acronis, işletmesini bu saldırılara karşı korumak isteyenler için en yaygın 5 veri yedekleme hatasını sıralıyor.

Yetersiz yedekleme sıklığı, eksik veya test edilmemiş depolama yöntemleri, veri bütünlüğünü sağlama konusunda işletmeler açısından ciddi bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Bilişim teknolojilerinin hızlı geliştiği günümüzde işletmeler siber güvenlik tehditlerine daha fazla maruz kalıyor. Her sektörden işletmenin, siber saldırılara karşı önceden alınmış önlemlere ihtiyacı oluyor. Veri kayıplarını önlemenin en iyi yolu ise onları stratejik bir biçimde yedeklemekten geçiyor. Siber koruma alanında küresel bir lider olan Acronis, işletmelerin veri yedeklemede karşılaştığı en önemli açıkları paylaşıyor.

1. Net Bir Eylem Planı Eksikliği: Saldırılardan korunmanın öncelikli yolu bir plan sahibi olmak. Siber tehditlere karşı yapılacak akıllıca bir strateji işletmeler için önem teşkil ediyor. Net bir veri yedekleme sistemi kurmak ve devamlılığını sağlamak planlamanın ilk maddelerinden biri. Yedeklenmesi gereken bilgileri tespit edip, nerede ve ne sıklıkta saklanacağına karar vermek gerekiyor. Ardından yedekleme süreciyle ilgilenmesi için bir ekip kurulması da planlamanın içinde yer alıyor. 

2. Seçeneklerin Az Olması: İşletmelerin birden fazla seçeneğe sahip olması yedekleme için en iyi hamlelerden biri. Verileri saklamak için pek çok alternatif bulunması gerekiyor. Flash sürücüleri, bulut depolama ve kompakt diskleri bu seçeneklerden sadece birkaçı. Verileri bulutta depolamak yedeklemenin zarar görme olasılığını en aza indiriyor. Bulut depolamadan faydalanmak, verilerin istendiği zaman geri alınabilmesi anlamına geliyor. Bulut yedeklemelerinin fiziksel risklere karşı güvenli olmasına rağmen veri sızıntısına karşı savunmasız olduğu da hatırlanmalı. Bu nedenle, verileri yedeklemek için çok yönlü bir yaklaşım benimsemek daha doğru bir strateji olarak görünüyor.

3. Yedeklerin Kontrol Edilmemesi: Yeni bir sistem oluşturulması, herhangi bir sistem yükseltmesi veya değişikliği durumunda verilerin hemen kontrol edilmesi gerekiyor. Yedekleme sistemini düzenli olarak test etmek, bilgilerin geri alınmasına olanak sağlıyor. Bu nedenle verileri ayda bir kontrol etmek oldukça önemli. Hatta verilerin sayısına bağlı olarak kontrolün her hafta yapılması bilgileri daha güvende tutuyor. Tüm yedekleme sistemlerini kontrol etmek için de bu zaman aralığı kullanılabilir.

4. Çalışanların Eğitimsiz Olması: İş ile birebir ilgilenen çalışanların, verileri tehlikeye atması daha olasıdır. Siber suçluların çalışanlardan kişisel bilgiler almak için kimlik avı e-postalarını ve web sitelerini kullanması bu duruma örnektir. Bu sebeple çalışanların hassas bilgiler konusunda dikkatli davranması gerekiyor. Saldırılardan korunmak için verileri düzenli yedeklemek ve çalışanları eğitmek önemli.

5. Otomasyondan Kaçınılması: Otomasyon, verilerin yedeklemesini kolay hale getiriyor. Özellikle bulut depolama yöntemi ile sistem otomatik olarak hızlıca yedekleniyor. Bu işlemin ardından yedeklemenin başarılı olduğuna dair bir bildirim geliyor. Böylece süreç hızlı ve kolay bir şekilde ilerliyor. Otomasyonun bu özelliği işletmelere zaman kazandırması açısından oldukça önemli.

Genç Başarı Eğitim Vakfı ve KUZKA’dan finansal okuryazarlık eğitimi

0

Kastamonu, Çankırı ve Sinop illerindeki ilköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilere akıllı para yönetimi ile finansal okuryazarlık eğitimi vermek üzere Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı (KUZKA), İl Milli Eğitim Müdürlükleri ve Genç Başarı Eğitim Vakfı işbirliğiyle hayata geçirilen Akıllı Para Yönetimi Programı başladı. TR82 Bölgesi’nde çocuklarla buluşacak olan programla çocukların farkındalığını artırmak ve genç nesilleri finansal olarak güçlendirmek amaçlanıyor.
 
Girişimci zihin yapısına sahip çocukların ve gençlerin yetişmesi amacıyla eğitici ve deneyim odaklı programlar tasarlayarak eğitim ve iş dünyası arasında köprü kuran Genç Başarı Eğitim Vakfı ve KUZKA işbirliğiyle Kastamonu, Çankırı ve Sinop’ta üç farklı okulda eş zamanlı olarak ortaokul birinci sınıf öğrencilerine yönelik düzenlenen JuniorBizz Akıllı Para Yönetimi Programı başladı.
 
10 Haziran’a kadar sürecek program kapsamında ortaokul birinci sınıf düzeyindeki öğrencilerin; finansal okuryazarlık, mali konular hakkında bilgi sahibi olmaları, para yönetimi becerilerini geliştirmeleri ve finansal kararlarını daha bilinçli bir şekilde alabilmeleri amaçlanıyor.
 
JuniorBizz “Akıllı Para Yönetimi” programı, interaktif eğitim materyalleri, oyunlar ve etkileşimli çalışmalar gibi çeşitli yöntemler kullanılarak sunuluyor. Bu sayede öğrenciler, eğlenceli bir şekilde finansal okuryazarlık konularını öğrenme fırsatı bulacak ve gerçek hayatta karşılaşacakları mali durumları daha iyi yönetebilecek.

Genç Başarı Eğitim Vakfı’nın hedefi, finansal okuryazarlık seviyesini artırmak

Programla ilgili açıklama yapan Genç Başarı Eğitim Vakfı Genel Müdürü Seçil Yıldırım Çelebi; “Sinop, Kastamonu ve Çankırı illerinde toplamda 300’ü aşkın öğrenciyle başlayan projeyle birlikte toplumun finansal okuryazarlık seviyesini artırmayı hedefliyoruz. Öğrencilerin ileri dönem mali hayatlarını daha sağlıklı bir şekilde yönetmelerini ve gelecekteki nesillerin finansal başarıya daha kolay ulaşmalarını desteklemek istiyoruz. Akıllı Para Yönetimi Programını bu anlamda önemli bir adım olarak değerlendiriyoruz” dedi.

İklim finansmanı hızlandırma programı için başvuru süresi uzatıldı

PwC Türkiye tarafından yürütülen Climate Finance Accelerator (CFA) Hızlandırma küresel destek programının 3.’sü için başvuru süresi 5 Haziran Pazartesi gününe kadar uzatıldı. 

PwC Türkiye’nin yürütücülüğünü üstlendiği, Birleşik Krallık Enerji Güvenliği ve Net Sıfır Karbon Departmanı (DESNZ) tarafından desteklenen ve sürdürülebilir projelerin geliştirilmesini amaçlayan Climate Finance Accelerator (İklim Finansmanı Hızlandırma-CFA) programı için başvuru süresi 5 Haziran 2023’e kadar uzatıldı. Karbon emisyonunu azaltmaya yönelik projeleri finansal ve teknik açıdan desteklemek üzere bu yıl üçüncü kez düzenlenen CFA Programı kapsamında iklim teknolojileri, enerji, ulaşım, sanayi, ormancılık, atık yönetimi gibi sektörlerden en fazla 10 proje seçilecek. Seçilen projelerin yatırım süreçleri için gerekli ön hazırlıklarda destek verilecek, ardından proje sahipleri İstanbul ve Londra’daki potansiyel yatırımcılarla buluşturulacaklar.

Küresel bir Hızlandırma destek programı olan CFA, ülkelerin küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırma hedeflerini yerine getirmeye teşvik etme amacıyla aralarında Türkiye’nin de olduğu dokuz ülkede gerçekleştiriliyor. 

2030 yılına kadar ‘net sıfır emisyon’ hedefi doğrultusunda çalışmalarını sürdüren PwC’nin öncülüğünde Türkiye’deki ilk aşaması 2021 yılında başlayan CFA Programı, iklim değişikliği odaklı projeler geliştiren kişilere teknik ve finansal hazırlık, bilgi paylaşımı ve finansmana erişim konularında bir dizi destek, ücretsiz eğitim fırsatı ve geniş bir network sunuyor. 

Aday projelerde hangi kriterler aranıyor?

CFA Türkiye şu kriterleri taşıyan projeleri destekliyor:

·         Doğrudan veya dolaylı olarak sera gazı emisyonunun azaltılması bakımından iklim üzerinde ölçülebilir sonuçlar sağlamak üzere tasarlanması,

·         Toplamda 5-150 milyon ABD doları arasında finansmana ihtiyaç duyması, 

·         Projenin ön fizibilite veya daha ileri bir aşamada bulunması,

·         Uzun vadede getiri sağlayacak bir iş modeline sahip olması,

·         Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve sosyal kapsamı artırıcı etkilere sahip olması bir artı olarak kabul ediliyor. 

Başvuru linki: https://www.pwc.com.tr/cfa-turkiye-tr

Xiaomi, Hindistan’da kablosuz ses ürünleri üretecek

0

Xiaomi’nin Hindistan birimi, işletmelerini daha fazla yerelleştirmek için elektronik üreticisi Optiemus ile ortaklık yaparak Hindistan’da kablosuz ses ürünleri üretmeye başlayacak. Xiaomi India, Uttar Pradesh eyaletinde bulunan Optiemus Electronics’in fabrikasında ilk yerli ses cihazını üretecek. Şirket açıklamasına göre, 2025 yılına kadar yerel kaynaklardan sağlanan bileşenlerin üretiminde %50 artış hedefleniyor.

Xiaomi, Hindistan'da kablosuz ses ürünleri üretecek

Bu adım, Redmi markalı akıllı telefonların üreticisi olan şirketin, son zamanlarda Hindistan’ın en büyük akıllı telefon şirketi konumundaki Güney Kore rakibi Samsung tarafından geride bırakılmasının ardından atılmakta. Şirket, Hindistan fabrikasında hangi tür bir ses ürünü üreteceğini belirtmedi, ancak “ürün yelpazemizdeki daha geniş kategoriler için daha fazla böyle işbirlikleri kurmak için taahhütte bulunuyoruz” dedi.

Xiaomi, Hindistan’da sattığı akıllı telefonların ve televizyonların çoğunu yerel olarak üretmesine rağmen, ses ürünlerinin üretimine ne zaman başlayacağını belirtmedi. Firma, Hindistan’da hoparlörler, kulak içi kulaklıklar, kablosuz ve kablolu kulaklıklar satıyor. Hindistan hükümeti, ülkeyi kendi kendine yeten bir ülke haline getirme vizyonunun bir parçası olarak, küresel şirketleri yerel üretim yapmaya teşvik ediyor.

Mediatek, Arm’ın yeni teknolojisini kullanacak

0

SoftBank Group Corp bünyesinde bulunan yonga tasarımcısı Arm, mobil cihazlar için yeni bir teknoloji sundu, Tayvanlı akıllı telefon yonga üreticisi MediaTek ise bir sonraki nesil ürünü için bu teknolojiyi kullanacaklarını açıkladı.

Mediatek, uzun bir süredir düşük ve orta seviyeli akıllı telefon yongaları tedarikçisi olarak faaliyet gösterdi, şimdi rakibi Qualcomm tarafından hakimiyet kurulan premium akıllı telefon yongaları pazarına girmeye çalışmakta. Arm ile Qualcomm, yonga lisanslama anlaşmaları konusunda geçen yıldan bu yana hukuki bir mücadele içinde.

Arm’ın yeni ürünlerini duyurduğu blogunda, MediaTek yeni yongaların kendi gelecek nesil akıllı telefonlarının performansını artırmaya yardımcı olacağını belirti.

SoftBank’ın hisseleri Tokyo’da geçen yıldan daha fazla bir süredir görülen en büyük artışla %8 değer kazandı. MediaTek‘in hisseleri ise %1,1 arttı.

Arm, yonga tasarımcılarının kendi donanımlarını oluşturmak için kullandıkları şematikleri (blueprints) satıyor. Şirket, video görüntü işleme ve yapay zeka uygulamaları için Immortalis-G720 adlı bir yonga ve Tayvan’daki Computex konferansında mobil cihazın beyni olacak Cortex-X4 adlı bir işlemciyi piyasaya sürdü.

Arm, her iki yeni yonganın da önceki nesillerine göre %15 daha iyi performansa sahip olduğunu belirtti ve Cortex-X4’ün %40 daha az güç tükettiğini söyledi. Bu, batarya kullanım süresini uzun tutması gereken akıllı telefonlar için önemli bir özellik.

Arm ayrıca, Cortex-X4’ü Tayvan Semiconductor Manufacturing Co (2330.TW) fabrikasında “tape out” olarak ürettiğini belirtti. Bu, bir çipin fabrikada üretilmesi anlamına gelir ve genellikle nihai çipi satan yonga tasarımcıları tarafından gerçekleştirilen maliyetli bir süreç.

Brifing sırasında “tape out” teriminin, Arm’ın uzun süredir devam eden iş modeli olan yonga üreticilerine şematik sağlama yerine çip üretimi yapma anlamına gelip gelmediği sorulduğunda, Arm’ın Müşteri İş Birimi Genel Müdürü Chris Bergey, bu adımın bazen müşteriler için yeni üretim teknolojilerini test etmek amacıyla atılan bir adım olduğunu belirtti.

Singapur, FTX felaketinin faturasını personele kesti

0

    Singapur devlet yatırımcısı Temasek Holdings iflas etmiş olan FTX kripto para borsasına yaptığı yatırımı öneren ekibin ve üst düzey yönetim ekibinin tazminatlarını azalttığını duyurdu.

    Temasek, FTX’deki yatırımının ardından yaklaşık altı ay önce başlattığı iç incelemenin sonucunda 275 milyon dolarlık bir düşüş olduğunu belirtti.

    Temasek Başkanı Lim Boon Heng, Temasek’in web sitesinde yayınlanan bir açıklamada, “Yatırım ekibi, yatırım önerisine ulaşırken herhangi bir yanlış davranış olmamasına rağmen, yatırım kararlarından sonuçta sorumlu olan yatırım ekibi ve üst düzey yönetim, toplu sorumluluk alarak tazminatlarının azaltılmasına karar verdiler” dedi.

    Temasek, tazminat kesintisi miktarını detaylandırmadı

    Temasek, 31 Mart 2022 tarihi itibarıyla net portföy değeri olan 403 milyar Singapur dolarının (%0.09’u olan) FTX’e yaptığı yatırımın maliyetini belirti. Ayrıca, Temasek şu anda kripto para birimlerine doğrudan bir maruziyeti olmadığını ifade eti.

    Temasek geçtiğimiz yıl FTX üzerinde “kapsamlı bir denetim” gerçekleştirdi ve denetlenen mali tablosunun “karlı olduğunu” belirti.

    Geçen yıl Sam Bankman Fried tarafından kurulan FTX, ABD’de iflas koruması talep ettikten sonra diğer destekçileri olan SoftBank Group Corp’un (9984.T) Vision Fonu ve Sequoia Capital da yatırımlarını sıfıra indirdi.

    Lim, pazartesi günü yayımlanan açıklamada, “FTX ile ilgili olarak, savcılar tarafından iddia edildiği ve FTX ve bağlı kuruluşlarının önemli yöneticileri tarafından kabul edildiği gibi, yatırımcılardan bilinçli olarak gizlenen dolandırıcılık eylemleri oldu, bunlar arasında Temasek de bulunuyor” dedi. “Yine de, yatırımımızın sonucundan ve itibarımıza olan olumsuz etkisinden hayal kırıklığı yaşıyoruz.”

    Lim, Temasek’in uzun vadede sürdürülebilir getiriler sağlamayı hedeflediğini belirterek, “Her ne kadar yatırım yaptığımızda inherent riskler olsa da, mevcut portföyümüzün iş ve finansal modellerini nasıl etkileyebileceğini ve değişen bir dünyada gelecekteki değeri artıracak unsurlar olup olmadığını anlamak için yeni sektörlere ve gelişmekte olan teknolojilere yatırım yapmamız gerektiğine inanıyoruz” şeklinde ekledi.

    Nvidia İsrail’de bir süper bilgisayar inşa ediyor

    0

    Nvidia, yapay zeka uygulamalarına yönelik artan müşteri talebini karşılamak için İsrail’de çok güçlü bir yapay zeka süper bilgisayar inşa etmekte olduğunu açıkladı. Dünyanın en değerli listelenmiş yonga şirketi olan Nvidia, bulut tabanlı sistemin yüz milyonlarca dolar tutarında olacağını ve 2023 yılının sonuna kadar kısmen faaliyete geçirileceğini belirtti.

    Nvidia’nın kıdemli başkan yardımcılarından Gilad Shainer, Nvidia’nın İsrail’de 800 startup ve on binlerce yazılım mühendisiyle çalıştığını söyledi.

    Israel-1 adı verilen sistem, dünyanın en hızlı yapay zeka süper bilgisayarlarından biri olması için sekiz exaflop AI hesaplama performansı sunacak. Bir exaflop, saniyede 1 kentilyon – veya 1,000,000,000,000,000,000 – hesaplama yapma yeteneğine sahip.

    Shainer, yapay zekanın “ömür boyu en önemli teknoloji” olduğunu ve yapay zeka ve generatif yapay zeka uygulamalarını geliştirmek için büyük grafik işlem birimlerine (GPU’lar) ihtiyaç duyulduğunu söyledi. “Üretken yapay zeka günümüzde her yere yayılıyor. Büyük veri kümeleri üzerinde eğitim çalıştırabilmeniz gerekiyor,” dedi ve İsrail’deki şirketlerin bugün sahip olmadıkları bir süper bilgisayara erişim sağlayacaklarını belirtti.

    Bu sistem, aslında eğitimi çok daha hızlı bir şekilde gerçekleştirmelerini, çerçeveler oluşturmayı ve daha karmaşık problemleri çözebilecek çözümler geliştirmelerini sağlayacak büyük ölçekli bir sistem. Örneğin, OpenAI’nin ChatGPT’si binlerce Nvidia GPU’su kullanılarak oluştu.

    Sistem, eski Mellanox ekibi tarafından geliştirildi. Nvidia, İsrailli yonga tasarımcısı Mellanox Technologies’i 2019 yılında Intel Corp’u geride bırakarak yaklaşık 7 milyar dolarlık bir fiyatla satın almıştı.

    Shainer, süper bilgisayar için Nvidia’nın öncelikli hedefinin İsrailli ortakları olduğunu belirtti. “İleride İsrail dışındaki ortaklarla bu sistemi kullanabiliriz” dedi.

    Android parmak izi kilidi güvenli mi?

    Araştırmacılar Android parmak izi kilidi için yeni bir test yaptı. Bu testlerde 45 dakikada telefonların parmak izi hacklenebildi.

    Hemen hemen her Android akıllı telefonun bir parmak izi tarayıcısı var. Çoğu durumda, Android akıllı telefonların üç farklı konumunda parmak izi tarayıcıları bulunuyor. Yana monteli parmak izi tarayıcıları, arkaya monteli ve ekran altı parmak izi tarayıcıları. Konumları ne olursa olsun, hepsi tek bir amaca hizmet ediyor, o da güvenlik.

    Yeryüzündeki her insanın farklı bir parmak izi olduğundan, akıllı telefonlardaki parmak izi tarayıcıların özel verileri üçüncü bir gözden uzak tutmanın en güvenli yollarından biri olması gerektiği inkar edilemez. Bu ifade geçerli olduğu kadar, gerçekten durum bu mu?

    Tencent’ten Yu Chen ve Zhejiang Üniversitesi’nden Yiling He tarafından yapılan yeni araştırmalar, neredeyse tüm akıllı telefonlarda bilinmeyen iki güvenlik açığı olduğunu belirtti. Bu güvenlik açıkları, parmak izi kimlik doğrulama sisteminde bulunur ve sıfır gün güvenlik açıkları olarak adlandırılıyor. Bu güvenlik açıklarından yararlanarak, neredeyse tüm akıllı telefon parmak izi tarayıcılarının kilidini açmak için BrutePrint saldırısı adı verilen bir saldırı başlatabilirler .

    Bunu başarmak için mikrodenetleyici, analog anahtar, SD flash kart ve karttan karta konektör içeren 15 dolarlık bir devre kartı kullandı. Saldırganların ihtiyacı olan tek şey, kurbanın telefonuyla ve tabii ki parmak izi veritabanıyla 45 dakika geçirmek.

    Android akıllı telefonların parmak izi tarayıcıları 45 dakikada hacklendi

    Araştırmacı, sekiz farklı Android akıllı telefonu ve iki iPhone’u test etti. Android telefonlar arasında Xiaomi Mi 11 Ultra, Vivo X60 Pro, OnePlus 7 Pro, OPPO Reno Ace, Samsung Galaxy S10+, OnePlus 5T, Huawei Mate30 Pro 5G ve Huawei P40 yer alıyor. iPhone’lar ayrıca iPhone SE ve iPhone 7’yi de içeriyor.

    Akıllı telefonların kilidini açmak için araştırmacıların tek yapması gereken, akıllı telefonların arka kapağını çıkarmak ve 15 dolarlık devre kartını takmaktı. Saldırı başlar başlamaz, her cihazın kilidini açmak yalnızca bir saatten az sürdü. Cihazın kilidi açıldıktan sonra, ödemeleri yetkilendirmek için de kullanılabildi.

    iPhone oldukça güvenli

    Araştırmacılar, iPhone’un kilidini açmaya çalışırken hedeflerine ulaşamadı. Bu, Android parmak izlerinin iPhone’unkinden daha zayıf olduğu anlamına gelmiyor. Bunun başlıca nedeni, Apple’ın iPhone’daki kullanıcıların verilerini şifrelemesi. Şifreli bir veriyle, BrutePrint saldırısı iPhone’daki parmak izi veri tabanına erişemez. Bu nedenle, bu tür bir saldırının iPhone’un parmak izlerini çözmesinin hiçbir yolu yok.

    Canon, nadir metaller kullanmayan OLED geliştiriyor

    0

    Canon tarafından geliştirilen yeni bir malzeme, OLED (organik ışık yayan diyot) panelleri oluştururken nadir metallerin kullanımına ihtiyaç olmadığını gösteriyor. Canon, büyük nadir metal üreticilerine olan bağımlılığı azaltmak için ellerinden geleni yapıyor. Bu teknolojiyi birkaç yıl içinde ticarileştirmeyi planlıyor.

    Yeni malzeme “kuantum noktaları” (QD) olarak adlandırılıyor ve çapı 1 nanometre olan yarı iletken parçacıklar. Bu parçacıklar ışıkla ışınlandığında veya elektrik akımı enjekte edildiğinde canlı renkler yayıyor. Kuantum noktaları zaten yüksek kaliteli OLED TV’lerde kullanılıyordu. Samsung, kuantum noktalarını kitle üretiminde kullanıyor, ancak indiyum fosfit bileşiğini tercih ediyor.

    Indiyum, son derece küçük miktarlarda üretilen bir nadir metal. Canon’un yeni malzemesi, “kentsel madenlerden” kolayca temin edilebilen kurşun kullanıyor. Bu malzemenin orta 2020’lerde ticarileştirilmesi planlanıyor.

    Bir Alman araştırma firması, Çin’in 2022 yılında indiyum üretiminin %59’unu veya 530 tonunu karşıladığını tespit etti.

    Canon dayanıklılığı indiyumdan daha az olan kurşunu tercih etti. Bununla birlikte, toner ve mürekkep gibi malzemelerden elde edilen deneyimden faydalanarak, indiyum kadar dayanıklı bir bileşik oluşturmayı başardı.

    Kurşun da kolayca yeniden kullanılabilir ve yaklaşık olarak üretilenin %70’i gibi bir oranda geri dönüştürülmüş kaynaklardan (örneğin otomobil pilleri) elde edilir. Ayrıca, nadir metallerden çok daha düşük maliyetlidir. Canon’ın kuantum noktalarının malzeme maliyetinin, Samsung’un malzeme maliyetinin 1/100’ü kadar düşük olabileceği bildiriliyor.

    Geleneksel OLED TV’ler, kırmızı, mavi ve yeşili ifade etmek için renk filtreleri kullanır. Cam üzerine basılı mürekkep formundaki kuantum noktalara sahip OLED TV’ler ise kırmızı ve yeşil renkleri, ışığa maruz kaldıklarında bile parlak bir şekilde üretebilir.

    Geleneksel ekranlara göre güç tüketimi yaklaşık olarak üçte bir oranında azaldı.

    Samsung gibi diğer şirketler de Sony, TCL ve Sharp gibi şirketler, kuantum noktalarını kullanarak OLED TV’ler geliştirdi. Yeni ve daha ucuz malzemenin yaygınlaşması durumunda, yüksek kaliteli OLED TV modellerinin fiyatlarında düşüş beklentileri bulunuyor.

    Bir İngiliz araştırma firması, kuantum noktalarıyla donatılmış TV’lerin sayısının 2018’den 2025’e kadar 8 kat artarak 22 milyon adede ulaşacağını ve bu rakamın toplam TV pazarının yaklaşık %8’ine denk geleceğini bildirdi.

    Hükümetlerin yüz tanıma kullanmasına izin verilmeli mi?

    Hükümetler yüz tanıma teknolojileriyle suçlu tespitini kolaylaştırıyor. Ancak bu teknoloji gizlilik konusunda soru işaretlerine yol açıyor.

    Teknolojideki gelişmelerle birlikte, yüz tanıma yazılımının kullanımı, güvenlik amacıyla, genellikle devlet kurumları tarafından birçok yeni yolla uygulanıyor. Ulaştırma Güvenliği İdaresi, yazılımı bir ondan fazla ABD havaalanında test ediyor. Bu da hem sistemin güvenlik özelliklerinin olumlu görülmesine hem de politikacıların yüz tarayıcıların kaldırılması yönünde çağrı yapmasına yol açıyor. Yüz tanıma tarayıcıları, konserlerde ve Madison Square Garden gibi mekanlarda hem olumlu hem de olumsuz sonuçlarla kullanıldı.

    Yüz tanıma yazılımının güvenlik uygulamaları devam ederken, teknolojinin daha hain ortamlarda kullanım alanı bulduğu bildiriliyor. The Washington Post’ta çıkan bir haber, düzinelerce yerel yönetimin düşük gelirli konutlara yüz tanıma kameraları yerleştirdiğini ve burada “orada yaşayan 1.6 milyon Amerikalıyı, ezici bir çoğunlukla beyaz olmayan insanları, dünyanın dört bir yanında dolaşmaya maruz bıraktıklarını” ortaya çıkardı. Yüz tanıma ile ilgili tartışmalar yeni değil . Bununla birlikte, teknolojiyle ilgili herhangi bir federal düzenleme yok.

    Uzman yorumları ne diyor?

    Yapay zeka alanında yüksek lisans derecesi olan Temsilci Jay Obernolte (R-Calif.), The New York Times’a verdiği demeçte, hükümetteki bazılarının yüz tanıma da dahil olmak üzere yapay zekanın nasıl çalıştığına dair bir fikri bile olmayabilir. Obernotle: “Meslektaşlarıma yapay zekanın başlıca tehlikelerinin gözlerinden kırmızı lazerler çıkan kötü robotlardan gelmeyeceğini açıklamak için ne kadar zaman harcadığıma şaşıracaksınız” dedi.

    Olga Akselrod ve Jay Stanley: “Sonuç olarak, hükümetin yüz tanıma yazılımını kullanmaya devam etmesi “ciddi mahremiyet ve eşitlik sorunlarını gündeme getiriyor” diyor. Fraser Sampson, TechMonitor için yazdığı yazıda , hükümetin ırksal önyargıları yaymak için teknolojinin olası yolsuzluğuyla da engellerle karşılaşabileceğini ve ” polis ve diğer kamu kurumları tarafından yüz tanıma algoritmalarının kullanımı hakkında benzer soruların sorulması gerekiyor” dedi.

    Sıradaki adım

    Bazı yerel yönetimler, yüz tanımayı sınırlamak ve hatta yasaklamak için adımlar attı. 2020’de New Orleans şehri, polis departmanının yazılımı kullanmasını yasakladı. Diğer eyaletlerde de benzer yasalar çıkarıldı ve Virginia, kolluk kuvvetleri tarafından kullanımına sınırlamalar getirdi.

    Ancak, New Orleans daha sonra  polis memurlarının belirli durumlarda yüz tanıma özelliğini kullanmasına izin vererek kararını geri aldı. Şiddet suçlarındaki artışın ardından Virginia ve diğer eyaletlerde benzer geri dönüşler oldu. Bu nedenle, yüz tanıma ile ilgili sorunlar olsa da, Kongre’nin kabulüyle, teknolojiye kısıtlamalar getirilmesinin vücut için en önemli sorun olmadığı ve kullanımının yakın gelecekte devam edeceği görülüyor.