Türk Telekom Güneş Enerjisi Santrali kuruyor

0

Teknolojiyi insana, topluma ve doğaya faydaya dönüştürmek için adımlar atan Türk Telekom, bu misyon ile enerji verimliliğini destekleyen, yenilikçi teknolojiler geliştirmeye devam ediyor. Sürdürülebilirliğin evrensel ilkelerini stratejisine ve iş modeline uygulayan Türk Telekom, teknoloji dönüşümünü destekleyerek kendi enerjisini üretebilme anlayışıyla Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurulum çalışmaları yürütüyor. 

Yenilenebilir enerjideki öncü vizyonunu gerçekleştirdiği yatırımlarla destekleyen Türk Telekom, bu kapsamda çevre dostu teknolojiler alanında önemli bir adım daha attı. Türk Telekom’un Kurumsal Girişim Sermayesi Şirketi TT Ventures, elektrikli araçlar için erişilebilir, güvenli, çevreci ve kesintisiz bir hizmet sunacak şarj istasyonlarını Türkiye’nin birçok noktasında devreye aldı. 

Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik ederken, aynı zamanda yenilenebilir enerji konusunda da yatırımlarına hız kesmeden devam ettiklerini belirten Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, “Yeni nesil ve çevreci teknolojilerle, doğal kaynakların hızla tüketilmesinin önüne geçerken, çevre bilincinin geliştirilmesine yönelik çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz. Sürdürülebilirlik noktasında değer yaratmayı amaçladığımız şarj istasyonları projemiz ile elektrikli araç kullanıcılarına, her anlamda güvenli, çevreci ve jeneratörler ile beslenen kesintisiz bir şarj hizmeti sunuyoruz. Üstlendiğimiz her projede olduğu gibi, yarattığı çevresel problemleri en aza indirmeyi milli bir mesele olarak görüyoruz” dedi. 

Türk Telekom, teknoloji alanındaki üstün deneyimi ve bilgi birikimini, sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda yenilenebilir enerji alanına aktarmaya devam ediyor. Teknolojiyi insana, topluma ve doğaya faydaya dönüştürme vizyonu çerçevesinde çalışmalarını sürdüren Türk Telekom, çevre dostu teknolojilerle, bu alanda öncü rolünü sürdürüyor. 

Türk Telekom, Kurumsal Girişim Sermayesi Şirketi TT Ventures ile Türkiye’de otomotiv sektöründe yaşanan elektrifikasyon dönüşümünü destekliyor. Bu kapsamda TT Ventures, ‘E4 Şarj-Elektrikli Araç Şarj Ağı’ projesini hayata geçirerek, “Elektrikli Araç Şarj İşletmeciliği” pazarına “Şarj Ağı İşletmecisi” olarak adım attı. 

Türk Telekom’un enerji dönüşümünde hedeflerini destekleyen bir proje

Türk Telekom CEO’su Ümit Önal: “Türkiye’nin dijital dönüşümünün lideri Türk Telekom olarak, üstün teknolojimizi insana, topluma ve doğaya faydaya dönüştürecek şekilde kullanmaya devam ediyoruz. Yenilenebilir enerji alanındaki vizyonumuz ile ülkemizdeki enerji dönüşümünün de önemli bir destekçisiyiz. Bu kapsamda; yeni nesil kaynaklar alanında teknoloji dönüşümünü destekliyor, karbon tasarrufu sağlanmasına katkı sağlıyoruz. Yenilikçi teknolojiler alanındaki proje ve yatırımlarımızla ülkemizi araçların, binaların, şehirlerin akıllandığı bir geleceğe taşımak adına var gücümüzle çalışıyoruz. Verimli şehirler inşa edilmesini destekleyecek yatırımlarımız aralıksız devam ediyor. Bu noktada; sürdürülebilirliğin evrensel ilkelerini iş modellerimize entegre etme hedefiyle; karbon ayak izini azaltmak, iklim riski yönetimine katkıda bulunmak, finansal değer yaratmak ve özellikle kendi enerjimizi üretebilme anlayışı ile Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurulum çalışmalarımızı hızlandırdık.

Bu kapsamda Şirketimize, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) tarafından 405,8 MWe kurulu güç kapasitesi tahsis edildi. Yenilenebilir enerji alanındaki potansiyeli güçlendiren bu yatırımlarımız ilerleyen dönemde de devam edecek. İnsanı, toplumu ve doğayı merkeze alan bir anlayış ile pusulamız olarak gördüğümüz “Türkiye’ye Değer” vizyonumuz çerçevesinde, tüm proje ve yatırımlarımızı Sürdürülebilirlik Yönetim Sistemi ile daha da güçlendirmek için durmaksızın çalışıyoruz. Son olarak da otomotiv sektöründeki elektrifikasyon dönüşümüne katkı sağlamak adına stratejik bir adım atarak, E4 Şarj-Elektrikli Araç Şarj Ağı projemiz ile elektrikli araç kullanıcılarına, her anlamda güvenli, çevreci ve jeneratörler ile beslenen kesintisiz bir şarj hizmeti sunuyoruz. Şarj istasyonlarımızdaki yüksek hızlı ünitelerinin yerli üretim olması da bu projeyi önemli kılan konulardan biri. Bu kapsamda; yerli üretimi desteklemekten mutluluk duyuyoruz” dedi. 

Apple’ın tasarruf hesabı 10 milyar dolar seviyesine dayandı!

0

Apple’ın Yüksek Getirili Tasarruf Hesabı, 2023 yılının nisan ayında Apple Card kullanıcılarına sunulduğunda büyük bir ilgi gördü. Sadece 4 gün içinde 1 milyar dolarlık yatırım aldığını duyurmuştuk. Bugün ise Apple, yüksek getirili tasarruf hesabına toplamda 10 milyar doların üzerinde yatırım yapıldığını açıkladı, böylece bu yenilikçi finansal ürünün ne kadar hızlı büyüdüğünü gözler önüne serdi. Apple’ın paylaştığı bilgilere göre, yüksek getirili tasarruf hesabının toplamı 10 milyar doları aştı. Bu önemli kilometre taşı, ürünün sadece 4 ay gibi kısa bir sürede bu seviyeye ulaşabileceğini gösteriyor. Kullanıcılarının yüzde 97’si, Apple Card Günlük Nakitlerini otomatik olarak yüzde 4,15 APY (Yıllık Faiz Oranı) sunan bu hesaba yatırmayı tercih ediyor.

Bu yenilikçi özellik şu an sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde iPhone kullanıcılarına sunuluyor.(henüz ülkemizde kullanılmıyor) Apple Pay ve Apple Wallet Genel Müdür Yardımcısı Jennifer Bailey, bu ürünün finansal sağlığı önceliklendiren bir yaklaşım sunduğunu belirtiyor. Ayrıca, komisyon ücreti, minimum para yatırma ve minimum bakiye gerekliliği gibi kısıtlamaların olmaması, kullanıcıların günlük tasarruflarını kolayca yönetmelerine yardımcı oluyor.

Goldman Sachs’in kurumsal ortaklıklar direktörü Liz Martin, bu sonuçlardan memnuniyet duyduklarını ifade ediyor. Özellikle, Goldman Sachs ve Apple arasındaki ortaklığın geleceğiyle ilgili bazı spekülasyonlar dolaşırken, bu güçlü yatırım rakamlarının bu tür söylentilere yanıt niteliği taşıdığı söylenebilir.

Ancak, 2019 yılında başlayan Apple Card ve Goldman Sachs iş birliği, gelir sorunları ve müşteri hizmetleri problemleri nedeniyle tartışmalı bir döneme girdi. Yüksek getirili tasarruf hesabı da bu ilişkinin sarsılmasına katkıda bulundu. İlk dönemde bazı kullanıcıların para çekme işlemlerinde uzun bekleme süreleri yaşaması, müşteri memnuniyetini olumsuz etkiledi.

Goldman Sachs, Apple ile olan bu iş birliğinin sona ermesi durumunda, başka bir finansal kuruluşun veya şirketin devralabileceği bir anlaşma yapmayı hedefliyor. Ancak, Liz Martin’in belirttiği gibi, Apple’ın yüksek getirili tasarruf hesabında komisyon ücreti olmaması, diğer potansiyel ortaklar için anlaşmayı cazip hale getirmeyebilir. Bu durum, Apple ve Goldman Sachs arasındaki ilişkinin geleceğini daha da karmaşık hale getiriyor.

Sonuç olarak, Apple’ın yüksek getirili tasarruf hesabının hızla büyümesi ve kullanıcıların bu yenilikçi finansal ürüne büyük ilgi göstermesi, Apple Card ve Goldman Sachs ortaklığının geleceği üzerindeki tartışmaları da beraberinde getiriyor.”

Windows 11’in gizli özelliklerini ortaya çıkaran uygulama sızdı!

Bir araştırma şirketine göre, yakın zamanda bir Microsoft dahili aracının sızdırılması, meraklıların gizli Windows 11 özelliklerine, Microsoft mühendislerinin yayınlanmamış yazılımları test etme yöntemiyle erişmelerini sağlayacak.

StagingTool olarak da bilinen bu mekanizma, Windows 11 Insider Preview yazılımında gizli ve habersiz olan özellikleri etkinleştiriyor veya devre dışı bırakıyor. ViveTool ve Mach2 dahil olmak üzere geliştirme yazılımları içindeki gizli özellikleri bulup etkinleştirebilen bu tür araçların üçüncü taraf sürümleri olsa da, StagingTool esasen Microsoft’un resmi sürümü. Ancak, kamu kullanımı için tasarlanmadı.

Araç, Microsoft’un insanlara Windows Geri Bildirim Merkezi aracılığıyla geri bildirimlerini tamamlamalarını ve paylaşmalarını kolaylaştırmak için çeşitli görevler verdiği bir “Bug Bash” etkinliği sırasında ortaya çıkarıldı. Microsoft, katılımcılara rozetleri genellikle Geri Bildirim Merkezi aracılığıyla veriyor, ancak bu belirli etkinliğe katılanlar ekstra bir ödülle ayrıldı. StagingTool için bir bağlantı, aslında dahili test kullanıcıları için tasarlanmış olan bug bash görevine dahil edildi.

Microsoft o zamandan beri bu Bug Bash görevini kapatmış olsa da, StagingTool çoktan sızdırıldı ve internette dolaşmaya devam ediyor. Araca erişenler onu bir “komut satırı arayüzü” olarak tanımlıyor. Özellikleri etkinleştirmek veya devre dışı bırakmak için, piyasaya sürülen Windows 11 Insider Preview derlemesine bağlı olarak çoğu GitHub’da bulunabilen “özellik kimlikleri” gerektiriyor.

Microsoft, Windows Insider Preview programına genellikle işletim sistemlerinin son sürümüne ulaşmayan özellikler sunuyor. Fakat bununla birlikte, kullanıcılar artık istedikleri gizli özellikleri bulmak ve etkinleştirmek için sistemi geçersiz kılma yeteneğine sahip olduğundan, Microsoft’un A/B testi yöntemlerini yeniden düşünmesi gerekebilir.

Sızıntıda ortaya çıkan diğer ayrıntılar arasında, Windows 11 özellik düşüşlerinin gelecekteki adı olabilecek “Moments” ipuçları da yer alıyor. Bu, Microsoft’un henüz halka açık bir şekilde bahsetmediği bir şey değil, ancak elimizdeki bilgilere göre, markanın planlarının dahili kanıtları en az bir yıldır dolaşıyor.

Elon Musk, AI.com’u ChatGPT’nin elinden aldı!

0

Birkaç ay önce, internet kullanıcıları tarayıcılarına AI.com’u yazdıklarında kendilerini OpenAI’nin ChatGPT arayüzüne yönlendirilmiş olarak buluyorlardı. Ancak şimdi, aynı adres kullanıcıları Elon Musk’ın X.ai sayfasına yönlendiriyor. İki harfli alan adlarını ilgi duyan Elon Musk 2017’de değeri 6 milyon doların üzerinde olan X.com alan adını satın almıştı. Özellikle kelime veya tanınmış kısaltmalar içeren iki harfli .com alan adları, dijital dünyada oldukça nadir bulunuyor. Bu nadirlik, yapay zeka alanındaki büyüme ve ilgi artışıyla birleştiğinde, bu alan adlarını paha biçilmez hale getiriyor. 2022 yılında IT.com 3,8 milyon dolara satılmıştı.

Yapay zeka alanına duyulan büyük ilgi göz önüne alındığında, AI.com’un değerinin oldukça daha yüksek olabileceği düşünülüyor. Ancak kesin rakamlar açıklanmadı ve alan adının transfer rakamı gizemini koruyor.

Elon Musk’tan ChatGPT rakibi yapay zeka şirketi!

Elon Musk, diğer şirketleri Twitter ve Tesla ile birlikte faaliyet gösterecek olan xAI’yi yönlendirecek. Ayrıca AI Güvenliği Merkezi direktörü Dan Hendrycks de xAI ekibine danışmanlık yapacak. xAI’nin kadrosunda yer alan bazı isimler, AlphaStar, AlphaCode, Inception, Minerva, GPT-3.5 ve GPT-4 gibi önemli projelerde de rol aldılar.Geçtiğimiz nisan ayında Elon Musk, evrenin sırlarını çözmek amacıyla bir dil modeli olan TruthGPT’nin yakında piyasaya sürüleceğini duyurmuştu.

OpenAI için Büyük Bir Kayıp Değil!

Artık OpenAI, AI.com gibi genel bir alan adına sahip olmamasına rağmen, geliştirdiği sohbet robotu ChatGPT, popüler bir isim haline geldi. Elon Musk ise xAI’nin yapay zeka pazarındaki tanınırlığını artırmaya odaklanacak . Musk’ın X.ai’yi popüler hale getirmek istemesi, projenin gelecekteki başarısı için stratejik bir hamle olarak olacak. Bu adımın, xAI’nin yapay zeka dünyasındaki pozisyonunu güçlendirmeye yönelik önemli bir adım olacak.

Ford yakıt hücreli ve elektrikli F-MAX üretecek

0

Sıfır emisyon hedefine ulaşma yönündeki çalışmalarını yoğunlaştıran Ford Trucks, Avrupa Birliği tarafından başlatılan Horizon Avrupa ZEFES projesi kapsamında yakıt hücrelerinin tedariki ve geliştirilmesi konusunda Ballard Power Systems’ı da proje ortaklığına dahil ediyor. Ford Trucks, bu yenilikçi girişimle yakıt hücreli elektrikli (FCEV) F-MAX üretecek.

Ağır ticari araç sektörünün global markası Ford Trucks, geleceğin taşımacılık çözümlerine öncülük etme vizyonuyla katıldığı Avrupa Birliği’nin sıfır emisyonlu lojistik projesi Horizon Avrupa ZEFES (Zero Emission Freight EcoSystem-Sıfır Emisyonlu Taşımacılık Ekosistemi) kapsamında hidrojenle çalışacak ilk yakıt hücreli elektrikli (FCEV) F-MAX’i geliştirmek üzere kurduğu stratejik ortaklılara Ballard Power Systems’ı ekledi. Ford Trucks, proje kapsamında yakıt hücresi tedariki ve geliştirmesi alanlarında Ballard ile iş birliği içinde olacak.

Bu kapsamda Ford Trucks, Kanada merkezli Ballard Power Systems ile 2023 yılı içinde teslim edilmesi planlanan iki adet FCmove™-XD 120 kW yakıt hücreli motor için ilk satın alma siparişini içeren bir niyet mektubu (LoI) imzaladı. 

Ford F-MAX ile sürdürülebilir teknolojilerin geliştirilmesine öncülük ediyor

Ford Trucks, yakıt hücresiyle çalışan F-MAX’i Türkiye’de geliştirmeyi ve üretmeyi planlıyor. F-MAX, Ford Trucks’ın yakıt hücresiyle çalışan ilk aracı olacak. Aracın, ZEFES projesinin hedefleriyle uyumlu olarak 2025 yılında Avrupa Ten-T koridoru gösterimlerine başlaması bekleniyor. 

Ford Trucks halihazırda ağır ticari araçlarda hidrojen yanmayı, kendi tasarladığı tek silindirli içten yanmalı Ar-Ge motoru ile test ediyor. Bu doğrultuda ilk motor çalıştırma ve ateşleme faaliyetini başarıyla tamamladı. Ford Trucks, sıfır emisyon için motor geliştirme çalışmalarına devam edecek. 

Tamamen Ford Trucks mühendisleri tarafından geliştirilip üretilen F-MAX, dünyanın en prestijli ticari araç fuarlarından biri olan Uluslararası Taşımacılık Fuarı’nda (IAA), ‘2019 Uluslararası Yılın Kamyonu’ (IToY) ödülünü kazanarak uluslararası pazarlarda önemli bir başarı elde etti.

Ağır ticari araçlarda ‘Generation F hareketi’ ile sıfır emisyonlu, bağlantılı ve otonom teknolojilerle büyük bir dönüşüm başlatan Ford Trucks, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek amacıyla 2040 yılına kadar araç üretiminde sıfır emisyon hedefine ulaşmayı taahhüt ediyor. Ford Trucks, bu taahhüdün bir kanıtı olarak, Eylül 2022’de Hannover’de gerçekleşen uluslararası taşımacılık fuarında tasarımı ve üretimi tamamen Ford Otosan mühendislerinin imzasını taşıyan %100 elektrikli kamyonunu tanıttı. 

Robotlar işletmeleri nasıl etkiliyor?

Yeni bir araştırmaya göre, robotların işletmelere sokulması aslında yavaşlıyor; en azından ilk başta. Araştırmacılar, robotların piyasaya sürülmesinin kar marjlarını düşürdüğünü buldu. Ancak çalışma, teknolojinin daha entegre hale geldikçe tekrar yükselmeye başlayacağını buldu.

Araştırmacılar, U şeklindeki eğrinin düşük maliyetler, yeni süreçler ve yenilikçi ürünler nedeniyle ortaya çıktığına inanıyor. Şirketler maliyetleri düşürmek amacıyla robotları ilk kez benimsediğinde, rakipler de aynısını yapabilir ve bu nedenle kar marjları başlangıçta büyümez. Ancak araştırmacılar, gerçek karların robotların uygun şekilde benimsenip şirketin süreçlerine entegre edildiğinde geldiğini ve bu yeni yeni yeniliği yeni ürünler geliştirmek için kullanabileceklerini öne sürüyor.

Bunlar, Cambridge Üniversitesi’nden yapılan ve IEEE Transactions on Engineering Management’da yayınlanan yeni bir çalışmanın bulguları. Robotların bütün bir endüstriye veya ülkeye bakarken üretkenliği artırdığı bilinse de, kar marjlarına yardımcı olup olmadığı konusu biraz daha gölgede kalıyor.

Araştırmacılar bu soruyu cevaplamak ve şirketlerin şirketler içindeki süreçleri iyileştirmek için robot kullanıp kullanmadığını görmek için yola çıktılar. Ayrıca, bilgisayarların işletmelere ilk tanıtıldığı zamankiyle aynı belki de beklenmedik yörüngeyi takip edip etmediğini anlamaya çalışıyorlardı.

Cambridge’in Üretim Enstitüsü’nden ortak yazar Profesör Chander Velu, ”Bilgisayarların piyasaya sürülmesinin üretkenliği nasıl etkilediğine bakarsanız, üretkenlik tekrar yükselmeye başlamadan önce, 1970’lerde ve 1980’lerin başında verimlilik artışında bir yavaşlama görürsünüz, ki bu 2008’in finansal krizine kadar bunu yaptı.” dedi.

“Verimliliği artırmayı amaçlayan bir aracın en azından ilk başta tam tersi bir etkiye sahip olması ilginç. Robotikle benzer bir model olup olmadığını bilmek istedik.”

Araştırmacılar, bunu öğrenmek için 1995 ve 2017 yılları arasında endüstri düzeyinde eğilimler gösteren 25 Avrupa ülkesi için veri topladılar. Bu veriler belirli şirketleri içermiyordu, ancak tüm sektörleri görmelerine izin verdi. Daha sonra Uluslararası Robotik Federasyonu’ndan (IFR) robotik verileri topladılar.

İkisini birbirine karşı koyarak, robotiklerin benimsenmesinin kar marjlarını nasıl değiştirdiğini görebildiler. Orada U-şekilli eğriyi buldular: robotiğin benimsenmesinin, sonunda geri gelse bile, başlangıçta karları düşürdüğünü.

“Başlangıçta, firmalar maliyetleri düşürerek rekabet avantajı yaratmak için robotları benimsiyor.” dedi. “Ancak süreç inovasyonunu kopyalamak ucuzdur ve rakiplerin de ürünlerini daha ucuza yapmalarına yardımcı olursa robotları benimseyeceklerdir. Bu daha sonra marjları sıkıştırmaya ve kar marjını azaltmaya başlar.”


DT Cloud Merkez Bankası’ndan onay aldı

0

DT Cloud, Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğle zorunlu hale gelen TCMB (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) yetki onayını alarak Türkiye’nin ‘topluluk bulut dış hizmet sağlayıcısı’ oldu. DT Cloud, topluluk bulutunu sınırsız bulut servisiyle buluşturdu.

Fintech sektöründe e-para ve ödeme şirketlerine uygulama ve bulut hizmetleri vermek isteyen firmaların ön şart olarak TCMB’den bu yetkilendirmeyi alma zorunluluğu bulunuyor.

Ödeme ve para kuruluşları için bulut hizmeti sağlayan firmalara yetkilendirme, 1 Aralık 2021 tarih ve 31676 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşlarının Bilgi Sistemleri ile Ödeme Hizmeti Sağlayıcılarının Ödeme Hizmetleri Alanındaki Veri Paylaşım Servislerine İlişkin Tebliğ”deki 16’ıncı madde kapsamında yapılıyor.

TCMB tarafından yetkilendirme için; ilgili ekiplerin en az yedi yıl deneyimli olması, gerekli bilgi sistemlerinin ve teknolojik altyapının kurulması, bilgi sistemlerinin, bilgi güvenliği gereklerinin yerine getirilmesi hususunda herhangi bir görevi bulunmayan ve sızma testi konusunda ulusal veya uluslararası belgeye sahip gerçek veya tüzel kişiler tarafından “Bilgi Sistemleri Sızma Testleri Usul ve Esasları”na uygun olarak başvurunun yapıldığı tarih itibarıyla sızma testi gerçekleştirilmiş olması ve ilgili sertifikalara sahip olunması gibi şartlar aranıyor.

DT Cloud ülke çapında TCMB’nin yetki verdiği 6 şirketten biri

1 Aralık 2021 tarihli tebliğin yürürlüğe girmesinin ardından ödeme ve elektronik para kuruluşlarına topluluk bulutu dış hizmeti, sadece TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) onayından geçen bulut hizmeti sağlayıcı firmalar tarafından verilebiliyor.

DT Cloud tarafından yapılan başvuruya yönelik değerlendirmesini tamamlayan TCMB, ‘Topluluk Bulut Dış Hizmet Sağlayıcısı olarak başvurusu onaylanan firmalara yönelik 28 Temmuz 2023 tarihli bir duyuru yayımladı. Duyuruya göre DT Cloud’un geliştiricisi Digital Transformation Group (DTG)’un Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından da 2013 yılında elektronik haberleşme işletmecisi olarak yetkilendirilmiş olan iştiraki DT İletişim Hizmetleri AŞ (DT Cloud Services), ödeme ve elektronik para kuruluşlarının bu hizmeti alabileceği yetki belgesi verilen Türkiye çapında 6 şirketten biri oldu.

Finans sektörüne özel bulut tabanlı çözümler

TCMB’den alınan yetki onayıyla birlikte şirketlerin ihtiyaç duyduğu hizmetler, DT Cloud Platform ile sağlanacak. DT Cloud, bu kapsamda veri güvenliği başta olmak üzere esnek, ölçeklenebilir, yüksek erişilebilirlikli bulut bilişim hizmetleri ve Kubernetes hizmeti sayesinde uygulama dağıtımında otomatikleştirme ve yüksek performanslı uygulama yönetimi sunuyor. TCMB tarafından yetkilendirilmiş ödeme ve elektronik para kuruluşlarına hizmet veren, ürün geliştiren firmalar da DT Cloud bulut ortamında servislerini geliştirebiliyor ve hizmet verebiliyorlar.

Ülke sınırları içinde yerli kaynaklarla bugüne kadar verilemeyen, KVKK ve bankacılık düzenlemelerine uyum için yurt dışından tedarik edilemeyen, elastik ölçeklenebilen veri tabanı servisleri, Büyük Veri, Yapay Zeka ve metaverse gibi trend teknolojileri de içeren DT Cloud ile bulut ve bulut tabanlı hizmetleri finans endüstrisinin kullanımına sunuluyor.

Türkiye merkezli başlayan ve genişleme stratejisi ile de Uluslararası alternatif bir bulut platformu sağlayıcısı olan DT Cloud, Türkiye’de ve dünyada farklı lokasyonlarda hizmet veriyor.

Dijital Dönüşüm süreçlerinde yönetim ve işletim maliyetlerini düşürmek için geliştirilen DT Cloud, sektörlere bulut sanal veri merkezi hizmetleri, güvenlik, erişim, veri tabanı, büyük veri işleme, yapay zeka ve metaverse gibi ihtiyaçlarını hazır abone olabilecekleri servisler olarak sunuyor.

DT Cloud ( dt.net.tr ), kurum, kuruluş ve şirketlerin ihtiyacı olan her türlü altyapı ve uygulama hizmetlerine, yatırım maliyetlerini üstlenmeden erişme imkanını veriyor.

Çoklu bulutun gücünü ortaya çıkarmak!

Orta ölçekli işletmeler için oyunun kurallarını değiştiren bir kılavuz

Bulut çözümleri son on yılda önemli ölçüde gelişerek özellikle orta ölçekli işletmelerin çalışma şekillerini dönüştürürken, yüksek maliyetlerle ilişkilendirilen kurumsal seviye teknoloji ve altyapıya erişimlerini de mümkün kıldı. İlk yıllarda, beklenen maliyet tasarrufu bulut çözümlerinin benimsenmesi için önemli bir nedendi. Ancak günümüzde işletmeler, katlanan veri hacimleriyle buhar olup uçan tasarruflar ve bulut yönetiminde artan maliyetlerle karşı karşıya kalıyor. Öyle ki; BT ekiplerinin yüzde 81’i, üst düzey yöneticiler tarafından bulut harcamalarını azaltmaya ya da bulut kullanımını durdurmaya yönlendiriliyor.

Maliyetleri bir kenara bıraktığımızda, farklı bulut hizmet sağlayıcıları (cloud service providers – CSP’ler) farklı katma değer ve/veya hizmet modelleri sunabilir; örneğin yönetilen hizmetler, barındırma servisleri (hosting) ya da özellikle bir uygulamada uzmanlaşmış durumda olabiliyorlar. Özel (proprietary) sistemlerden oluşan araç ve servislerin oluşturacağı silolaşmadan kaçınarak çoklu buluttan tam verim alabilmek için özellikle orta ölçekli işletmelerin BT operasyonlarını kolaylaştırması kendilerine özel tasarlanmış bir çoklu bulut modeli (tasarıma göre çoklu bulut = multicloud by design) ile mümkündür.

Tasarıma göre çoklu bulut çözümünün nasıl olabileceğine dair bir örnek vermek gerekirse; bir işletme, üç farklı bulut hizmet sağlayıcısından yani CSP’den hizmet alabilir, bir CSP’den SAP,  bir diğerinden konteynerleri barındırma hizmetlerini alırken, diğerini de felaket kurtarma merkezi olarak kullanabilir.

Bu tür bir çoklu bulut stratejisinin sunduğu fırsatlar arasında, büyümekte olan orta ölçekli bir işletme için önemli avantaj oluşturan; daha iyi BT altyapısı verimliliği, anlık ve zorlayıcı gereksinimleri karşılamak konusunda daha fazla esneklik, ürün ve hizmetleri pazara sunma süresinde iyileştirme ve gelişmiş performans yer alıyor. Bir cümlede çok fazla avantaj listelense de gerçek şu ki; Her işletmenin, kısa ve uzun vadeli hedeflerine ulaşmasını sağlayan ve kendi yapılarına uyan doğru kombinasyonu bulması gerekiyor. Yani herkese uyan tek bir model yok.

Peki nereden başlanmalı? Aşağıda çoklu bulut yolculuğunuzu tasarlamanız ve değerlendirmeniz için kısa bir liste oluşturdum.  

Çoklu bulut

1. Aşama: Keşif aşaması ve hedef belirleme

Keşif aşaması, çoklu bulut yolculuğunuzdaki tartışmasız en önemli adım. Her girişimde olduğu gibi, hedeflerinizi ya da ulaşmak istediklerinizi listeleyip, bu hedeflere ulaşmak için çoklu buluta geçmenin artı ve eksilerini belirleyerek başlamalısınız. BT maliyetini düşürmek önemli bir itici güçtür ancak bunun yanı sıra uyumluluğu iyileştirmek ve pazardaki rekabet gücünü artırmak da isteyebilirsiniz. Bu erken aşamada, şirketin tüm kilit paydaşlarıyla iletişim kurup beklenti ve uyumluluk konusunda aynı sayfada olmak çok önemli.

Hedeflerinizi belirledikten sonra, mevcut uygulama ortamınızı daha yakından incelemeniz ve her bir uygulama için kendinize “kalmalı mı, gitmeli mi yoksa yeniden mi yapılandırılmalı?” sorusunu sormanız gerekir. Bu süreç, yeni çoklu bulut hedefleriniz açısından uygulamalarınızın kapsamlı bir değerlendirmesini yapmayı gerektirir.

Bunun için de 6 adımlık bir akış planlamak mümkün:

  • Yeniden Barındırma (rehosting): Bir çok bulut projesinin erken safhalarında, uygulamalar için bulut yerel yeteneklerini kullanan yeni geliştirmelere yönelme eğilimi görülür. Ancak iş ihtiyaçlarını karşılamak için eski ve büyük sistemlerin hızlıca migrasyonunun gerekli olduğu durumlarda, uygulamaların büyük çoğunluğu yeniden barındırılır (rehosting). Bu işlemlerin çoğu araçlarla otomatik olarak yapılır.
  • Yeniden platformlama (replatforming): Somut bir fayda elde etmek için birkaç bulut optimizasyonu kullanılır, ancak bunun dışında uygulamanın temel mimarisi değiştirilmez. Örneğin; Bir hizmet olarak veri tabanı platformuna geçerek veri tabanını yönetmek için harcanan zaman azaltılabilir.
  • Yeniden Düzenleme(refactoring): Bu işlem genellikle, uygulamanın mevcut ortamında elde edilmesi zor olan; özellik, ölçek veya performans eklemeye yönelik bir iş ihtiyacından kaynaklanır. Bu yöntem, maliyet açısından diğer yöntemlere göre daha yüksek olsa da eğer iyi bir ürün pazarına sahipseniz en faydalı yöntemlerden biri de olabilir.
  • Yeniden satın alma (repurchasing): Bu durum en yaygın olarak bir SaaS platformuna, örneğin Salesforce.com’a, bir İK sisteminden Workday’e vb. geçiş yaparken ortaya çıkar.
  • Kullanım dışı bırakma (retire): Uygulama incelemesi sırasında, bir uygulamanın artık gerekli olmadığı veya diğer uygulamalar için gereksiz olduğu ortaya çıkabilir. Bu uygulamaları kullanım dışına almak için işletmenin yaşam döngüsü süreci kullanılabilir.
  • Muhafaza etme (retain): Eski işletim sistemleri ve uygulamalar bulutta desteklenmediğinden veya taşınması (migrasyonu) için yeterli gerekçe olmadığından bazı uygulamalar “olduğu gibi” tutulabilir.

2. Aşama: İhtiyaçlar ve Mimari Tasarım

Çoklu bulut kullanımı için iş ihtiyaçlarının ve uygulama ortamının iyice anlaşılmasını takiben atılacak bir sonraki adım, bulut sağlayıcısından beklenen teknik gereksinimleri belirlemektir. Buradaki önemli nokta, bu teknik gereksinimleri iş hedefleriyle eşleştirmek olacaktır.

Örneğin, bir hizmet olarak altyapı (infrastructure-as-a-Service) dağıtımı için belirlediğiniz gereksinimler arasında “Otomasyon ve API erişimi” varsa rekabet gücününüzü artırmaya yönelik bir iş hedefiyle, ya da “Güvenlik” ile ilgili bir servisi almayı planladıysanız, bu da uyumluluk artırma hedefinizle örtüşebilir.

Tüm bu hedeflerinizle uyumlu gereksinimler belirlendikten sonra mimari tasarım aşamasına geçilir. Tasarıma göre çoklu bulut mimarisi ile BT ekipleri, uygulama verimliliğini artıracak ve maliyetleri düşürecek bulut hizmetinde münferit iş yüklerini çalıştırabilir.

3. Aşama: İnsan faktörünü dahil etmek

Gereksinimleriniz ve mimariniz hazır olduğunda, işletmeyi hiç de kolay olmayan bir değişim sürecine hazırlamanız gerekir. Planladığınız çoklu bulut ortamından tam anlamıyla faydalanmak için BT kuruluşlarının hizmet odaklı bir yaklaşım benimsemesi gerekir. Bu yaklaşıma birkaç örnek vermek gerekirse:

  • BT odaklılıktan müşteri odaklılığa geçiş (hem iç hem de dış müşterileri kapsayan)
  • Silolaşmış bir yapıdan çapraz fonksiyonlu ve çoklu yeteneklerden oluşmuş ekiplere geçiş
  • Reaktif operasyonlardan proaktif operasyonlara dönüşüm

Zor ve ezberleri bozan bir dönüşüm gibi görünse de çevik bir BT organizasyonu oluşturarak başarılı bir sonucu garanti edeceltir. Çoklu bulut ortamına geçiş yeni beceriler gerektirirken, kurum içinde yeni rollerin de ortaya çıkmasını sağlar, “Bulut Mimarları” ve “Bulut Geliştiricileri” gibi. Ve tabiki planlama ve otomasyon politikaları, geri ödeme politikaları, kapasite yönetimi ve güvenlik politikaları gibi bir çok süreç ve politikaların da yeniden düzenlenmesi gerekecektir.

Tüm bunları tamamladıysanız yol haritanız hazır demektir ve çoklu bulut yolculuğunuzu uygulamaya koymaya başlayabilirsiniz. Tabi ki bu aslında sonu olmayan bir yolculuktur desek yalan olmaz. Sürekli yeniliklerle, kurum içi veya dışı değişen strateji, pazar ya da rekabet ile birlikte yeniden gözden geçirilmesi gerekli bir plandır.

Peki, hiç mi dezavantajı yok?

Herkese uyacak tek bir reçete maalesef yok. Her şirketin çoklu bulut yolculuğu, hedeflerine, paydaşlarına ve BT ortamına bağlı olarak farklılık gösterecektir. Belirtilen her adımda daha fazla veya daha az zaman harcayabilirsiniz, yol boyunca karşılaşacağınız engellerin zorluğu karşısında vazgeçmeyi düşünebilirsiniz.

Ancak unutmayın ki; tasarıma göre çoklu bulut yaklaşımının sunduğu faydalar sürekli olarak artmaya devam ediyor. Bu faydalardan kurumunuzun uzun vadede en yüksek kazancı sağlayarak, rekabetçi kalabilmesi, çevikliğini koruması ve en yüksek müşteri memnuniyetini sağlayabilmesi için kısa vadede karşılaşacağınız engellerde pes etmeyip, belirlediğiniz uygun yol haritasını mutlaka ve mutlaka uygulamaya koyun derim.

Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü
Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü

Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü

Dell Technologies Türkiye’de iş strateji ve yönlendirmeden sorumlu olan Işıl Hasdemir, Temmuz 2020’de görevine başladı.

Hasdemir; Türkiye’de satış, servis ve destek fonksiyonlarını birbirinden ayıran ve şirketin, kuruluşların dijital dönüşüm gündemlerini hızlandırmalarına yardımcı olma misyonunu başarıyla yürüten bir ekibe liderlik ediyor. Hasdemir’in liderliğindeki Dell Technologies, Türkiye’nin ICT sektöründeki güçlü konumunu korumaya devam ediyor.

Türkiye’nin öne çıkan teknoloji liderlerinden biri olan Hasdemir, aynı zamanda Dell Technologies bünyesinde “teknolojiyi dünyanın daha iyi bir yer haline getirilmesi adına kullanma” misyonuyla çeşitli projelere imza atıyor.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Elektrik ve Elektronik Mühendisliği lisans derecesine sahip olan Hasdemir, Dell Technologies’e katılmadan önce 2005’te Cisco Ülke Lideri ve ardından 2009’da Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmış ve kariyerinin öncesinde ise NCR Türkiye’de çeşitli liderlik görevlerinde bulunmuştur.

LinkedIn nasıl kullanılır?

LinkedIn günümüzün en büyük sosyal odaklı iş platformu. Peki LinkedIn nasıl kullanılır? LinkedIn’de öne çıkmanın yolları neler?

LinkedIn, dünyanın en büyük profesyonel ağ platformu. Aynı zamanda 756 milyon üyesiyle en etkili sosyal medya ağlarından biri. Bu çok fazla potansiyel bağlantı anlamına geliyor. Üyeler, siteyi iş ortakları, müşteriler ve iş arkadaşları ile iletişim halinde olmak için kullanıyor. Ancak çok daha fazlasını yapabiliyor. Örneğin, profilinizi güçlendirebilir, markanızın bilinirliğini artırabilir ve doğru insanları işe almanıza yardımcı olabiliyor.

LinkedIn’i kullanırken dikkat edilmesi gerekenler

  • Kendinizin, tercihen profesyonel olarak çekilen kaliteli bir fotoğrafınızı ekleyin. Gülümseyin ve çekimde herhangi bir dikkat dağıtıcı unsur kullanmayın.
  • Kişiliğinizi ve mesleğinizi yansıtan bir arka plan resmi ekleyerek profilinizi parlatın.
  • Başlığınızda sektörünüzü ve konumunuzu belirtin. Bunun için en fazla 120 karakteriniz var.
  • Kim olduğunuza, ne yaptığınıza ve neler sunmanız gerektiğine dair kısa bir özet ekleyin. Oynamak için 2.000 karakteriniz var ama hepsini kullanmak zorunda değilsiniz. Ayrıca, profilinizin ışıldaması için çalışmanızın altı örneğine bağlantı verebilirsiniz veya yükleyebilirsiniz.
  • Mevcut konumunuzu ekleyin ve neleri içerdiğini açıklayın. İletişim becerilerinizin ayrıntılarını ve bunları nasıl kullandığınıza dair örnekler verin.
  • Önceki çalışma geçmişinizi, eğitim ayrıntılarınızı ve en az dört beceri veya uzmanlık alanınızı ekleyin.

LinkedIn, sektörünüzdeki kişiler ve profesyonel kuruluşlarla ağ kurmanıza olanak tanıyor. Bu, en son gelişmelerden haberdar olmanın ve alanınızdaki diğer kişilerle bilgi paylaşmanın harika bir yolu. Tüm LinkedIn üyeleri, fikirleri tartışmak ve sektör haberlerini paylaşmak için gruplar oluşturabiliyor veya gruplara katılabiliyor. Bu, profesyonel ağınızı geliştirmenin harika bir yolu olabiliyor.

LinkedIn’in kendi istatistiklerine göre, ABD’de 20.000 işletme siteyi yeni personel almak için kullanıyor. Hizmet, ekibinizde ihtiyaç duyduğunuz belirli becerilere ve deneyime sahip kişileri aramanıza olanak tanıyor. Sektörünüze ve alım yapmanız gereken pozisyona bağlı olarak geleneksel işe alım reklamlarının yerini bile alabiliyor. LinkedIn’in ücretli Recruiter planları size daha da fazla seçenek sunuyor. Aday listenizi belirlemenize, önceliklendirmenize, iletişim kurmanıza ve yönetmenize yardımcı olabiliyor. Pipeline Builder, LinkedIn’i ziyaret ettiklerinde potansiyel işe alımlarla otomatik olarak iletişim kurmanıza olanak tanır ve Yakındakileri Bul tesisi, yerel kişileri hedefliyor.

Amazon, yapay zeka üzerinden neyi hedefliyor?

0

Amazon, yapay zekayı yaygınlaştırmak ve daha çok kişiye ulaşmasını sağlamak için çalışmalara başladı. Şirket, “uygulamalı yapay zeka eğitim hizmeti” olarak adlandırdığı bir hizmetin patentini almaya çalışıyor. Amazon’un platformu, makine öğrenimi ve yapay zeka konusunda önceden çok az bilgisi olan veya hiç bilgisi olmayan insanlara “üretici yapay zeka da dahil olmak üzere karmaşık makine öğrenimi tekniklerinin çeşitli yönlerini tanımaları ve denemeleri” konusunda yardımcı olmayı amaçlayan yeni başlayanlar için bir yapay zeka sanal alanı.

Hizmet, kullanıcıları kendi özelleştirilmiş AI modellerini oluşturmaya yönlendiren farklı AI kavramlarını parçalayan bir dizi kullanıcı arayüzü ve modül içeriyor. Amazon, bunun muhtemelen AWS bölümüne atıfta bulunarak “bir sağlayıcı ağının hizmet paketinin” bir parçası olarak uygulanacağını söyledi. Bu aynı zamanda modelleri yürütebilecek ve çalıştırabilecek bir makine öğrenimi hizmetini de içerecek.

Cisco, üstün hibrit iş deneyimini desteklemek ve her konum, cihaz ve uygulamada erişimi basitleştirmek için tasarladığı yeni güvenlik çözümü Cisco Secure Access’i tanıttı.

Şirket, özellikle üretken yapay zekaya atıfta bulunarak, eğitim hizmetinin yapay zekanın “son derece karmaşık” alt alanlarına odaklanacağını belirtti. Amazon, üretken yapay zekanın “yaratıcı potansiyelinin” onu “kullanıcıları makine öğrenimi kavramlarıyla tanıştırmak için özellikle çekici bir giriş noktası” haline getirdiğini söyledi.

Amazon, bu hizmetin sağlık bilimcileri, yazarlar, grafik tasarımcıları ve müzisyenler de dahil olmak üzere bir dizi bağlamda AI’ya yeni gelenlerin giriş engellerini yıkmaya yardımcı olabileceğini söyledi. Şirket, platformun kullanılmasının meslekten olmayan kişinin “yapay zeka metodolojilerine yakın olmasına ve hatta daha sonra gerçek dünya sonuçları üretmek için kullanılabilecek özelleştirilmiş modellerin eğitimini başlatmasına” izin verebileceğini belirtti.

Şirket, AWS Generative AI Innovation Center olarak adlandırdığı şeye 100 milyon dolar yatırım yapma sözü verdi ve AI Business’a göre, şirketin Alexa baş bilim adamı Rohit Prasad liderliğindeki “en iddialı” büyük dil modelleri üzerinde çalışmak üzere bir ekip kurduğu haberi Salı günü geldi. Şirket ayrıca, hızlı model geliştirme için bir sistem de dahil olmak üzere AI ile ilgili birkaç patent aradı. 

Amazon’un Microsoft, Google ve Open AI gibi öncülere kıyasla hala yapması gereken bazı şeyler var. William O’Neil perakende analisti ve portföy yöneticisi Irusha Peiris, ancak Amazon’un AI’yı özellikle şirketin iş öncelikleri için bir destek teknolojisi olarak ele aldığını söyledi.

Peiris, Amazon’un AI gecikmesinin uzun sürmesini beklemiyor. “Önümüzdeki yıl boyunca muhtemelen Amazon’un daha fazla gürültü yaptığını görmeye başlayacağız” dedi. “Zaten daha büyük şirketlerin çoğuyla tüm bu iş ilişkilerine sahipler, bu yüzden gerçekten iyi bir katma değer olan bir şey bulduğunda, bu şirketlerin çoğu muhtemelen avantaj elde etmeye başlayacak.”

Google Chrome artık internete düşen kişisel bilgilere karşı uyaracak!

0

Google Chrome bilginiz dahilinde ya da sizden gizli internete sızan iletişim bilgilerinizi bulmayı ve arama sonuçlarından kaldırmayı çok daha kolay hale getiriyor. Şirket artık web’de adresinizi, telefon numaranızı veya e-postanızı bulduğunda bildirimler gönderecek ve bu bilgileri gözden geçirmenize ve Arama’dan kaldırılmasını talep etmenize olanak tanıyacak.

Bütün bunlar, Google’ın ilk olarak geçen Eylül ayında kullanıma sunduğu mobil ve web’deki “sizinle ilgili sonuçlar” panosundan gerçekleşiyor. Güncelleme ile, aramayı gerçekten kendiniz yapmak zorunda kalmadan bilgilerinizi Google’da bulabilirsiniz. Kişisel bilgilerinizi girdikten sonra, pano otomatik olarak herhangi bir eşleşme içeren web sitelerini açarak, göründüğü her web sayfasını gözden geçirmenize ve ardından kaldırma isteği göndermenize olanak tanıyor.

Google daha önce kişisel bilgilerinizi kendiniz aramanızı ve ardından manuel olarak kaldırılmasını talep etmenizi gerektirdiğinden, bu oldukça büyük bir gelişmeye işaret ediyor.

Bilgilerinizin gelecekte Google’da ortaya çıkmasından endişe ediyorsanız, sizi ortaya çıkan yeni sonuçlar konusunda uyaracak push bildirimlerini de etkinleştirebilirsiniz. Ayrıca, devam eden, onaylanan, reddedilen ve geri alınan isteklerinizi gösteren Google’ın merkezinden isteklerinizi takip edebilirsiniz.

Bilgilerinizi Google’dan çıkarmanın web’den tamamen silindiği anlamına gelmediğini unutmamak önemli. İnsanlar, üzerinde olduğu web sayfasına rastlarlarsa bilgilerinizi hala bulabiliyorlar. Google’ın ayrıca kaldırabileceği ve kaldıramayacağı ve hükümetlerden veya eğitim kurumlarından gelen sonuçlar üzerinde harekete geçemeyeceği arama sonuçları türleri üzerinde de bazı sınırlamaları var.

Her iki durumda da, bu güncelleme kişisel bilgilerinizi Google Chrome üzerinden bulma ve kaldırma sürecini çok daha hızlı hale getiriyor. Şu anda, bu özellik yalnızca ABD’de ve İngilizce olarak kullanıma sunuluyor. Fakat Google, “yakında” diğer ülkeler ve diller için de kullanılabilir hale getirmeye çalıştığını söylüyor.

Microsoft Windows Copilot’u beta testçilere açıyor

Microsoft bugün önizlemede Windows Copilot’u kullanıma sunuyor. Beta kanalındaki Windows 11 Insiders, Build 2023’te duyurulan AI ile aşılanmış kenar çubuğu için ilk yarı genel kullanılabilirliği sunan bir önizleme derlemesi yükleyebilir. Şirket bugün bir blog gönderisinde, ”Bu ilk önizleme, gelecekteki önizlemelerde yollara çıkan ek işlevlerle entegre kullanıcı arayüzü deneyimimize odaklanıyor.” dedi.

Windows Copilot, şirketin Şubat ayında önizlemeye başladığı tarayıcı tabanlı Copilot’un sistem düzeyinde bir sürümü. Microsoft, Microsoft Office ve Teams’e de gelen aracı, müşterilerin Microsoft yazılımıyla etkileşiminde muazzam bir değişimi temsil ediyor olarak görüyor.

Windows 11 güncelleme

Microsoft Genel Müdür Yardımcısı ve Baş Ürün Sorumlusu Panos Panay, Build 2023’te Engadget’ten Devindra Hardawar’a verdiği röportajda, ”AI, önümüzdeki yıllarda Windows için inovasyonun en büyük tek itici gücü olacak.” dedi. “Çalışma şeklinizi değiştirecek, kolaylaştırmak için etkileşim modellerinizi değiştirecek. Neye ihtiyacın olduğu hakkında çok şey anlayacak.”

Microsoft, önizlemenin “kontrollü özellik sunumunun” gelecekteki yapılar için Copilot’un tüm işlevlerinin bir kısmını durduracağını söylüyor. Şirket ayrıca bugün Beta Kanalına katılan yeni Windows Insider’ların bu güncellemeyi yükleyemeyeceği konusunda da uyarıyor. Bazı yerleşik Windows Insider’ların bile yapıyı hemen göremeyebileceğini, ancak “önümüzdeki haftalarda kullanıma sunulmasını artıracağını” söylüyor. Piyasaya sürülmesi, Microsoft’un önizleme yapılarını çalıştıran geliştiriciler için Haziran ayı sonlarında bir Copilot Preview yayınlamasını takip ediyor.

Doğru önizlemeyi yükledikten sonra (Build 22631.2129 veya üstü), görev çubuğundaki ilgili düğmeye tıklayarak veya Win + C kısayolunu yazarak Windows Copilot’u etkinleştirebilirsiniz. Şirket, ”Windows Copilot, masaüstü içeriğinizle çakışmayacağı sağa sabitlenmiş bir yan çubuk olarak görünecek ve açık uygulama pencerelerinizin yanında engelsiz çalışacak ve ihtiyacınız olduğunda Windows Copilot ile etkileşime girmenize olanak tanıyacak.” dedi. 

Microsoft, Copilot’un bu erken aşamada işleyebileceği bazı sorgu örneklerini sıraladı. Örneğin, “Karanlık moda değiştir” veya “Çal, rahatsız etme” gibi temel Windows görevlerini gerçekleştirmesini isteyebilirsiniz. Ayrıca Edge tarayıcısında aktif web sitelerini özetleyebilir, hikayeler oluşturabilir ve AI sanatı oluşturabilir. Şirket, Copilot kenar çubuğunun sağ üst köşesindeki bir elips düğmesinin geri bildirim göndermenize izin verdiğini söylüyor.


WhatsApp şikayetleri yüzde 1001 arttı!

0

Şikayetvar verilerine göre WhatsApp ile ilgili sadece bir haftada 1069 şikayet gelirken, şikayet artış oranı yüzde 1001’e ulaştı. Hindistan, Endonezya ve diğer yabancı ülke kodlarına ait numaralardan arandıklarını ve mesajlar aldıklarını dile getiren kullanıcılar, uygulamanın bilgi güvenliği ve hizmet kalitesiyle ilgili sorun yaşadığını düşünüyor. 

WhatsApp şikayetleri yabancı ülke kodlarından gelen mesaj ve aramalarda yoğunlaşıyor

Son günlerde birçok kullanıcı, yabancı alan kodlarıyla WhatsApp üzerinden mesaj gönderildiğini ya da arandığını belirtiyor. Yönetici hesabına sahip numaralar tarafından birden çok kez arandıklarını ve bazen de “Nasılsın?, Merhaba” ile başlayan mesajlar aldıklarını belirten kullanıcılar, kaygılarını Şikayetvar üzerinden dile getirdi. +91, +61, +59, +880 gibi alan kodlarına sahip numaralardan aranan ya da mesaj gönderilen kullanıcıların çözüm talebi Şikayetvar verilerine de yansıdı. Verilere göre, WhatsApp ile ilgili şikayetler bir önceki yılın ilk yedi ayı ile kıyaslandığında 2023’te yüzde 1001 arttı. Uygulamayla ilgili sadece bir haftada toplam bin 69 şikayet platforma ulaştı. Uygulamanın 2023’ün ilk yedi ayında aldığı şikayet sayısı ise 4 bin 409 oldu. Bilgi güvenliği kullanıcıların uygulamayla ilgili en çok şikayet ettiği konu olarak öne çıkarken, eksik ve kusurlu hizmet ikinci sırada yer alıyor. 

Konuyla ilgili Şikayetvar’a ulaşan bazı şikayetler ise şöyle sıralandı:

“Hindistan’dan aranıyorum”

“+91 ile başlayan Hindistan’a ait numaralardan aranıyorum. Kesinlikle şikayetçiyim. Hesap bilgilerime el konulup, yayılmaları veya üzerime borç çıkması durumunda hiçbir sorumluluğu kabul etmiyorum ve telefon numaramla yapılacak bütün işlemlerden. Tüm sorumluluk WhatsApp’a aittir.”

“Numaram nasıl başkalarının eline geçer?”

“Özel hayatın gizliliği kanununu hiçe sayan WhatsApp uygulamasından +62 ile başlayan bir numara tarafından aranıyorum. Numaram nasıl bir şekilde bu kişilerin eline geçti, bilmiyorum. Bu durumla ilgili mağdurum ve kati suretle şikayette bulunacağım. Hesap bilgilerime el konulup telefon numaramın yayılması, kullanılması veya üzerime borç çıkması durumunda hiçbir sorumluluğu kabul etmiyorum. Tüm sorumluluk WhatsApp’a aittir.”

“Şikayetvar’ı incelediğimde benzer şikayetler olduğunu gördüm”

“WhatsApp’tan az önce +91’li bir numaradan arama geldi. Hindistan numarası çıktı. Hindistan ile hiçbir alakam yok. Şikayetvar’ı incelediğimde benzer şikayetler olduğunu gördüm. Ben de hemen numarayı engelledim ve şikayette bulundum. Bu arama ile bağlantılı olabilecek hiçbir sorumluluğu kabul etmiyorum”

“Benim yurt dışına ait numaralarla işim yok”

“+ 62 kodlu numaradan ‘Merhaba’ diye bir mesaj aldım. WhatsApp üzerinden engelledim. Numara, işletme hesabı olarak geçiyor. Benim bu ve buna benzer yurt dışına ait numaralarla alakam yok. Bundan tamamen uygulama sorumludur. Kesinlikle şikayetçiyim. Herhangi bir şekilde özel bilgilerim mesajlarım fotoğraflarımın ele geçirilmesi, adıma şirket kurulması, alış satış yapılması durumunda WhatsApp sorumludur. Hiçbir mesuliyet kabul etmiyorum.”

“WhatsApp buna nasıl izin verir?”

“Hindistan kodlu telefon numarası ile WhatsApp’tan aranıyorum. Benim numarama kişisel bilgilerime nasıl ulaşıyorlar. WhatsApp buna nasıl izin veriyor. Bu gibi aramalardan çok rahatsızım. Benim kişisel bilgilerimi kullanarak herhangi bir suç olayında sorumluluk kabul etmemekteyim.”

“Mesaj, iş teklifi gibi gönderildi”

“WhatsApp’tan +62 kodlu bir numaradan ‘Nasılsın’ diye mesaj geldi. ‘Ben Freelancer Technology Pty Limited’den Z.Y. İletişim bilgileriniz tarafımıza iletilmiştir. Size bir teklifimiz olduğunu bildirmek isterim. Lütfen seninle konuşmak istiyorum.’ diye de devam etti. Datalarımızın her gün alındığı günlerde SMS yanıltıcılıklarına alışmıştık fakat WhatsApp üzerinden ilk defa şahit oldum. Kesinlikle şikayetçiyim. Hesap bilgilerime el konulup telefon numaramın kullanılması, yayılmaları veya üzerime borç çıkması durumunda hiçbir sorumluluğu kabul etmiyorum ve tüm sorumluluk WhatsApp’a aittir.”

“Hesap bilgilerimin çalınmasından WhatsApp sorumlu”

“30 Temmuz 2023 tarihinde yurt dışı kodlu bir numaradan, işletme hesabıyla yabancı isimli birinden ‘nasılsın’ diye mesaj geldi. Kesinlikle şikayetçiyim. Hesap bilgilerime el konulup, yayılmaları veya üzerime borç çıkması durumunda hiçbir sorumluluğu kabul etmiyorum. Telefon numaramla yapılacak bütün işlemlerde sorumluluk WhatsApp’a aittir.”

“Numaraları nereden buluyorlar?”

“WhatsApp üzerinden Asya ve Afrika başta olmak üzere sürekli yabancı numaralardan aranıyorum. Her iki günde bir mutlaka aramalar geliyor. Numaraları nereden buluyorlar? Dertleri nedir? Üzerime ait borç vs çıkarsa hiçbir sorunluluk kabul etmiyorum. Sorumlusu WhatsApp’tır.”

“Sürekli aranıyorum”

“1 buçuk ay önce başlayan bu sorun halen devam ediyor son zamanlarda WhatsApp üzerinden belirli aralıklarla yabancı numaralar tarafından aranıyorum. + 91, +61, +59 gibi başlayan telefon numaralarından sürekli aranıyorum bunun nedenini öğrenmek istiyorum.”

“Bu tarz güvenlik açıklarının engellenmesi gerekir”

“+91 kodlu Hindistan’dan gelen WhatsApp araması ile karşılaştım üç saniye kadar bekledim hiçbir ses gelmedi kapattım. Engelledim şikayet ettim. Numaramı nereden buluyorlar bu tarz güvenlik açıklarının engellenmesi gerekir. Herhangi bir sorumluluk kabul etmemekteyim. Doğabilecek sorunlar WhatsApp’a aittir.”

“Kendimi güvende hissetmiyorum”

“WhatsApp üzerinden +91 +92’li numaralar üzerinden sürekli çağrı yapılıp kapatılıyor. Kendimi güvende hissetmiyorum. Numaram nasıl oluyor da farklı ülkeler ile paylaşılabiliyor ve beni arayabiliyorlar? Bilgilerimin çalınması durumunda kesinlikle sorumluluk kabul etmiyorum. Bu sorun WhatsApp a aittir!”

“WhatsApp neden bu kadar güvensiz bir platform?”

“Nijeryalı yanıltıcılar, mesaj atıyor. WhatsApp neden bu kadar güvensiz bir platform? +234 kodlu numaralar sürekli olarak mesaj atıyor. Başıma herhangi bir şey gelirse sorumlusu sizsiniz. Nasıl kurtulabileceğimi bilemiyorum. Neden bu kadar güvensiz şu WhatsApp?”

Türk unicorn şirketler hangileri?

Unicorn şirket seviyesine ulaşmak her girişimin ve şirketin ana hedefleri arasında yer alıyor. Peki Türk unicorn şirketler hangileri?

Blade Runner filminin karakteri Rick Deckard dört nala koşan bir tek boynuzlu atın hayalini kurdu. Bu rüya, sinema meraklıları arasında Deckard’ın gerçek doğasının çoklu yorumları hakkında mürekkep nehirleri bıraktı. Tek boynuzlu atlar bugün dünya çapında milyonlarca girişimcinin rüyalarında da yer alıyor. Bunun nedeni Aileen Lee tarafından 2013 yılında ortaya atılan bir terim olan unicorn startup. Borsada işlem görmeden 1 milyar dolar değere ulaşan teknoloji işletmeleri için unicorn terimi kullanılıyor. Mart 2022 itibarıyla dünya çapında 1.000’den fazla unicorn şirket faaliyet gösteriyor. Ülkemizde de unicorn şirket sayısı gün geçtikçe artıyor.

Ülkemizde şu anda yedi adet unicorn şirket yer alıyor. Peak Games, Getir, Dream Games, Hepsiburada, Trendyol, Insider daha önce unicorn olmayı başaran şirketlerdi. Son olarak ise Papara dahil oldu. Böylelikle unicorn şirket sayısı ülkemizde yediye yükselmiş oldu. Papara’nın Madrid merkezli İspanyol şirketi Rebellion’u alması 1 milyar dolar seviyesini geçmesinde etkili oldu. Böylelikle Papara da unicron’lar arasında yer aldı. Papara unicorn oluşunu şu şekilde açıkladı:

Papara, herkes için finansal kapsayıcılık ilkesi üzerine kuruldu. Bu anlaşma, bunun daha da fazla insan için gerçek olmasını sağlamamıza izin verecek. 2023, iddialı uluslararası büyüme stratejimizi uygulamaya başladığımız yıl ve Rebellion’ın küresel erişimimizi genişletmek için mükemmel bir temel olduğuna eminiz.

İşletme ve ekip, başta rakipsiz yerel pazar bilgisi, sınıfının en iyisi ürünleri ve en önemlisi, hedefleri bizimkilerle uyumlu hale getirmesi gibi çeşitli nedenlerle bizim için öne çıktı. Yetenekli ekipleriyle çalışmayı ve Rebellion’un yerel pazar başarısını geliştirmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.“

Unicorn şirket gereksinimleri

Unicorn için şirketlerin yenilikçi fikri, net büyüme vizyonu ve sağlam iş planı olması gerekiyor. Bunun yanı sıra risk sermayedarlarına ve özel yatırımcılara sahip olmalı. Mesajlarını ulaştırmanın geçerli bir yoluna sahip olması gerekiyor. Lee’ye göre, bu noktaya ulaşan girişimler o kadar nadir ki, birini bulmak efsanevi tek boynuzlu at bulmak kadar zor. Lee’ye göre ilk unicorn 1990’larda kuruldu. Bununla birlikte Alphabet 100 milyar doları aşan bir değerleme ile grubun açık süper tek boynuzlu atıydı. Birçok tek boynuzlu at 2000’lerde doğdu. Ancak eski adı Facebook olan Meta, on yılın tek süper tek boynuzlu at oldu. ABD merkezli popüler unicorn’lardan bazıları arasında Airbnb, Epic Games ve Robinhood ve SoFi yer alıyor. Yani ev paylaşımından fintech’e ve oyun sektörüne kadar birçok şirket yer alıyor.

Avustralya TikTok’u yerelleştirmeyi planlıyor

Avustralya’daki senatörlerin TikTok ve WeChat gibi yabancı tabanlı sosyal medya platformlarıyla ilgili veri güvenliği endişelerini ele alma planı var. ABD ve diğer ülkeler TikTok gibi popüler uygulamalara erişimi ulusal güvenlik endişeleriyle dengelemeye çalışırken, Avustralya’daki iki partili bir senatör grubu ileriye giden bir yol olduğuna inandıkları şeyi sundu.

Bu hafta yayınlanan bir raporda, bir Senato komitesi yabancı merkezli sosyal medya şirketlerinin Avustralyalı kullanıcıların verilerini korumayı amaçlayan zorlu yeni standartlara uymasını tavsiye etti. Komite, bu platformların Avustralya’da faaliyet göstermeye devam etmek istemesi durumunda, ülkenin gereksinimlerinin yasal olarak uygulanabileceği yerel bir şube kurmaları gerektiğini tavsiye etti.

TikTok 2022

Rapor ayrıca, sosyal medya platformlarının devlete bağlı medyadan gelen içeriği etiketlemesini ve kullanıcı verilerinin gözetiminin yanı sıra hükümet ve yabancı müdahaleleri ifşa etmesini tavsiye ediyor.

Muhafazakar bir senatör ve komite başkanı olan James Paterson, raporu Salı günü parlamentoya sunduğunda, “minimum şeffaflık gerekliliklerini” yerine getirmeyen şirketlerin para cezasına çarptırılacağını ve muhtemelen Avustralya’da faaliyet göstermesinin yasaklanacağını söyledi. Rapor, Avustralya vatandaşlarının verilerini bu bilgileri Çin’e geri gönderdiğinden şüphelenilen şirketlerden korumak için kaslı bir çabanın en son adımını temsil ediyor.

Ayrıca, ironik bir şekilde, yetkililerin ülkelerindeki uygulamalara erişimi engellediği veya şirketlerin yasalarına tabi olabilmeleri için yerel bir varlık oluşturmalarını talep ettiği Çin ve Vietnam gibi yerlerde sansür kuralları olan hükümetlerin oyun kitabından ödünç alıyor.



Tencent Holdings Ltd.’nin bir parçası olan WeChat yaptığı açıklamada, raporun şirketi nasıl tasvir ettiğine katılmasa da, uygulama aracılığıyla “daha fazla endişeyi gidermek ve Avustralyalıların başkalarıyla bağlantı kurmaya devam edebilmesini sağlamak için Avustralya’daki paydaşlarla çalışmaya devam edeceğini” söyledi.

TikTok küresel şemsiyesi altına giren TikTok Avustralya’nın bir temsilcisi, şirketin raporun bulgularının çoğuna itiraz ettiğini, ancak tavsiyelerin uygulamanın tamamen yasaklanması çağrısında bulunmadığına sevindiğini söyledi.

Komitenin tavsiyelerinin eninde sonunda yasaya uyulup dönüştürülmeyeceği görülecek. Ancak Avustralya’nın çabaları, dünyanın dört bir yanındaki hükümetlerin sosyal medya platformlarının sürekli artan erişimini dizginlemenin zorluğunu gösteriyor. ABD’de TikTok, yoğun bir federal ulusal güvenlik incelemesinin yanı sıra Kongre’de uygulamayı sınırlayabilecek veya yasaklayabilecek birden fazla faturayla karşı karşıya. Endişeleri hafifletmek için şirket, ABD sunucularında veri barındırmak için Amerikan teknoloji devi Oracle ile ortaklık kurdu ve hassas ABD operasyonlarını kordon altına aldığını söylüyor.

Avrupa Birliği, TikTok’un sistemleriyle ilgili soruşturmalarında, şirketin hala kuralları yöneten içerikle tam olarak uyumlu olmadığını ve Ağustos ayının sonunda “gerçek, somut değişikliklerin sahada gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendireceğini” söyledi.

Avustralya’da, para cezası tehdidine rağmen, platformların bu tür yasalara uyacağının bir garantisi yok. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü yaptığı açıklamada, tanınmış bir Çin eleştirmeni olan Paterson’un Pekin’e karşı sürekli olarak önyargılı olduğunu söyledi. Sözcü, Paterson’un komitesi tarafından geçen ay konuyla ilgili bir duruşmanın “yüzeyde tüm sosyal şirketleri hedef aldığını, gerçekte esas olarak Çinli şirketleri hedef aldığını” söyledi.

Türk Telekom, enerji dönüşümündeki vizyonunu elektrikli otomobillere yansıtıyor

0

Teknolojiyi insana, topluma ve doğaya faydaya dönüştürmek için adımlar atan Türk Telekom, bu misyon ile enerji verimliliğini destekleyen, yenilikçi teknolojiler geliştirmeye devam ediyor. Sürdürülebilirliğin evrensel ilkelerini stratejisine ve iş modeline uygulayan Türk Telekom, teknoloji dönüşümünü destekleyerek kendi enerjisini üretebilme anlayışıyla Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurulum çalışmaları yürütüyor.

Yenilenebilir enerjideki öncü vizyonunu gerçekleştirdiği yatırımlarla destekleyen Türk Telekom, bu kapsamda çevre dostu teknolojiler alanında önemli bir adım daha attı. Türk Telekom’un Kurumsal Girişim Sermayesi Şirketi TT Ventures, elektrikli araçlar için erişilebilir, güvenli, çevreci ve kesintisiz bir hizmet sunacak şarj istasyonlarını Türkiye’nin birçok noktasında devreye aldı.

Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik ederken, aynı zamanda yenilenebilir enerji konusunda da yatırımlarına hız kesmeden devam ettiklerini belirten Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, “Yeni nesil ve çevreci teknolojilerle, doğal kaynakların hızla tüketilmesinin önüne geçerken, çevre bilincinin geliştirilmesine yönelik çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz.

Sürdürülebilirlik noktasında değer yaratmayı amaçladığımız şarj istasyonları projemiz ile elektrikli araç kullanıcılarına, her anlamda güvenli, çevreci ve jeneratörler ile beslenen kesintisiz bir şarj hizmeti sunuyoruz. Üstlendiğimiz her projede olduğu gibi, yarattığı çevresel problemleri en aza indirmeyi milli bir mesele olarak görüyoruz” dedi.

Türk Telekom, teknoloji alanındaki üstün deneyimi ve bilgi birikimini, sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda yenilenebilir enerji alanına aktarmaya devam ediyor. Teknolojiyi insana, topluma ve doğaya faydaya dönüştürme vizyonu çerçevesinde çalışmalarını sürdüren Türk Telekom, çevre dostu teknolojilerle, bu alanda öncü rolünü sürdürüyor.

Türk Telekom, Kurumsal Girişim Sermayesi Şirketi TT Ventures ile Türkiye’de otomotiv sektöründe yaşanan elektrifikasyon dönüşümünü destekliyor. Bu kapsamda TT Ventures, ‘E4 Şarj-Elektrikli Araç Şarj Ağı’ projesini hayata geçirerek, “Elektrikli Araç Şarj İşletmeciliği” pazarına “Şarj Ağı İşletmecisi” olarak adım attı.

Enerji dönüşümünde hedefleri destekleyen bir proje

Türk Telekom CEO’su Ümit Önal: “Türkiye’nin dijital dönüşümünün lideri Türk Telekom olarak, üstün teknolojimizi insana, topluma ve doğaya faydaya dönüştürecek şekilde kullanmaya devam ediyoruz. Yenilenebilir enerji alanındaki vizyonumuz ile ülkemizdeki enerji dönüşümünün de önemli bir destekçisiyiz. Bu kapsamda; yeni nesil kaynaklar alanında teknoloji dönüşümünü destekliyor, karbon tasarrufu sağlanmasına katkı sağlıyoruz.

Yenilikçi teknolojiler alanındaki proje ve yatırımlarımızla ülkemizi araçların, binaların, şehirlerin akıllandığı bir geleceğe taşımak adına var gücümüzle çalışıyoruz. Verimli şehirler inşa edilmesini destekleyecek yatırımlarımız aralıksız devam ediyor.

Bu noktada; sürdürülebilirliğin evrensel ilkelerini iş modellerimize entegre etme hedefiyle; karbon ayak izini azaltmak, iklim riski yönetimine katkıda bulunmak, finansal değer yaratmak ve özellikle kendi enerjimizi üretebilme anlayışı ile Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurulum çalışmalarımızı hızlandırdık. Bu kapsamda Şirketimize, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) tarafından 405,8 MWe kurulu güç kapasitesi tahsis edildi.

Yenilenebilir enerji alanındaki potansiyeli güçlendiren bu yatırımlarımız ilerleyen dönemde de devam edecek. İnsanı, toplumu ve doğayı merkeze alan bir anlayış ile pusulamız olarak gördüğümüz “Türkiye’ye Değer” vizyonumuz çerçevesinde, tüm proje ve yatırımlarımızı Sürdürülebilirlik Yönetim Sistemi ile daha da güçlendirmek için durmaksızın çalışıyoruz.

Son olarak da otomotiv sektöründeki elektrifikasyon dönüşümüne katkı sağlamak adına stratejik bir adım atarak, E4 Şarj-Elektrikli Araç Şarj Ağı projemiz ile elektrikli araç kullanıcılarına, her anlamda güvenli, çevreci ve jeneratörler ile beslenen kesintisiz bir şarj hizmeti sunuyoruz.

Şarj istasyonlarımızdaki yüksek hızlı ünitelerinin yerli üretim olması da bu projeyi önemli kılan konulardan biri. Bu kapsamda; yerli üretimi desteklemekten mutluluk duyuyoruz” dedi. Türk Telekom, öncelikle İstanbul Anadolu, İstanbul Avrupa, Ankara, İzmir ve Bursa’da istasyon kurulumlarını tamamladı.

Apple, iki modelini daha gözden çıkardı!

0

Apple yeni duyurulan iOS 17‘yi Face ID çağını başlatan cihaz iPhone X için kullanıma sunmayacak. Bir sonraki iOS yükseltmesini de kaçıracak olan iPhone 8 ve 8 Plus ile birlikte 2017’de duyuruldu. Bu, iPhone XS, XS Max ve XR’ı bu sonbaharda kullanıma sunulduğunda iOS 17 için uygun olacak en eski cihazlar yapıyor, ancak bu her yeni özelliği alacakları anlamına gelmiyor.

Apple iOS 17’ye uygun olan her telefona önemli bazı yenilikler sunuyor, bunlardan bazıları; yeni tasarım odaklı kişi kartları, şarj olurken hızlı bilgi için StandBy ekranı ve eve güvenli bir şekilde geldiğinizi birine bildirmek için Check-in özelliği. Ancak birkaç özellik için yeni bir iPhone’a ihtiyaç duyabilirsiniz. FaceTime’daki AR efektli hareket tabanlı tepkiler, örneğin bir iPhone 12 veya daha yenisini gerektirecek.

Klavyedeki bazı otomatik düzeltme iyileştirmeleri ve satır içi otomatik tamamlama önerileri için bir iPhone 12 veya daha yenisine de ihtiyacınız olacak. Görme engelli kişilerin ortamlarındaki metinlerle etkileşime girmelerine yardımcı olan Point and Speak adlı yeni bir erişilebilirlik özelliği de var, ancak bu yalnızca iPhone 12, 13 ve 14’ün Pro modelleriyle sınırlı.

Bununla birlikte, iPhone XS ve 11 gibi eski cihazlar, iOS 17’ye gelen yeni özelliklerden aslan payını alacak. Bu telefonlardan birine sahipseniz bu harika bir haber; gelecek yıl iOS 18 için tetikte olun.

Tesla’yı da hacklediler!

Bir grup araştırmacı, Tesla araçların bilgi-eğlence sistemindeki kısıtlamaları kaldırıp, Full Self-Driving, ısıtmalı koltuklar ve diğer ücretli özelliklerin kilidini sıfır dolar gibi düşük bir fiyata açmak için bir teknik keşfetti.

TechCrunch’taki bir rapora göre, Technische Universität Berlin’den üç öğrenci ve bağımsız bir araştırmacı, bilgi-eğlence sisteminin AMD işlemcisinin güç kaynağıyla uğraşarak bir digital-age sıcak tel için voltaj aksaklığı adı verilen bir yöntem kullandı. Hack, önümüzdeki hafta Las Vegas’taki Black Hat konferansında sunulacak.

Öğrencilerden biri olan Christian Werling, TechCrunch ile yaptığı röportajda, ”Doğru zamanda yaparsak, CPU’yu başka bir şey yapması için kandırabiliriz.” dedi. “Hıçkırığı var, bir talimatı atlıyor ve manipüle edilmiş kodumuzu kabul ediyor. Temelde kısaca yaptığımız şey bu.”

Saldırı sadece 300 dolarlık ısıtmalı koltuk özelliklerinin kilidini açmıyor. Araştırmacılar, Tesla’nın ağında arabanın kimliğini doğrulayan şifreleme anahtarının kilidini açabildiklerini ve bu da teknolojinin yasak olduğu bölgelerde bile Tam Kendi Kendine Sürüş gibi şeyleri etkinleştirmek gibi daha fazla özelliğin kilidini açmanın önünü açabileceklerini söylediler.

Sadece bu da değil, araştırmacılar; kişiler, takvim randevuları, arabanın son GPS konumları ve daha fazlası gibi kişisel bilgilere erişebileceklerini söylediler.

Neyse ki, voltaj aksaklık tekniğini gerçekleştirmek için arabaya fiziksel erişime ihtiyacınız var. Ancak araştırma, sahip olmadıkları Tesla’lara girmenin bir yolu olan kötü adamlara bir fırsat sunuyor. Araştırmacılar, Tesla’nın bu tür bir saldırıyı önlemek için muhtemelen arabadaki donanımı değiştirmesi gerektiğini söylüyor.

ChatGPT her konuşmada yarım litre su içiyor!

Araştırmalara göre OpenAI tarafından geliştirilen ve her geçen gün kullanımı yaygınlaşan ChatGPT her görüşme için yarım litre su tüketiyor.

Yapay Zeka (AI) büyük ilerleme gösterdi, ancak yakın tarihli bir çalışma, veri merkezlerindeki AI modellerinin önemli su tüketimini vurgulayarak onu çevresel bir endişe haline getiriyor. Çalışma, sürdürülebilir uygulamalara duyulan ihtiyacı vurgulayarak, OpenAI ürünleri gibi büyük AI modellerinin eğitiminin ve uygulanmasının çevresel maliyetini ortaya koyuyor.

ChatGPT güvenliği

AI modellerinin bulunduğu veri merkezleri enerji yoğun ve suya susamış durumda. Microsoft’un ABD veri merkezlerinde OpenAI ChatGPT-3 eğitimi, yüzlerce araba üretmeye eşdeğer 700.000 litreye kadar tatlı su tüketebilirken Google’ın ABD veri merkezleri tek başına 2021’de soğutmak için 12,7 milyar litre tatlı su tüketti. Bu merkezler su yoğun soğutma sistemlerine güveniyor ve enerji üretimi için önemli miktarda su gerektiriyor.

Yapay zeka için neden tatlı su kullanılıyor?

Veri merkezleri ısı üreterek soğutma sistemleri gerektiriyor. Korozyonu ve mikrobiyal büyümeyi önlemek için saf tatlı su gerektiren su yoğun evaporatif soğutma kuleleri sıklıkla kullanılıyor ve veri merkezlerinde enerji üretimi için de su tüketiliyor.

Çalışma, buharlaşma yoluyla su kaybını azaltmak için daha soğuk saatlerde AI modellerinin eğitilmesini öneriyor. Endüstriyi çevre dostu AI modelleri geliştirmeye çağırıyor. Tatlı su kıtlığı ve yaşlanan su altyapısı göz önüne alındığında, AI modellerinin su ayak izini ortaya çıkarmak ve ele almak çok önemli.

AI’nın potansiyelini ve OpenAI ürünü olan ChatGPT gibi modelleri keşfederken, çevresel etkilerine dikkat etmek hayati önem taşıyor. Tatlı su kıtlığı ve kuraklıkların artmasıyla birlikte sürdürülebilir uygulamalar şart. Yapay zeka modellerinin gizli su ayak izini ele almak, sürdürülebilir bir gelecek için çok önemli.