Windows güç planı sıfırlama nasıl yapılır?

Windows güç planı sıfırlama işlemi ile mevcut ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Varsayılan ayarlarınıza geri dönebilirsiniz.

Windows bilgisayarınızdaki güç planlarını özelleştirmek, bilgisayarınızın enerji ayarlarını ve performansını kontrol etmenizi sağlıyor. Zamanla, özel gereksinimlerinizi karşılamak için özelleştirilmiş güç planlarınız olabilir. Ancak bunları sıfırlamak isterseniz bazı adımları uygulamanız gerekiyor.

Kontrol paneli ayarları

İster güçle ilgili sorunları gidermek ister sıfırdan başlamak isteyin, Windows 10 veya 11 PC’nizde güç planlarını sıfırlamak oldukça basit. Denetim Masasındaki Güç Seçenekleri uygulaması, Windows bilgisayarınızdaki çeşitli güç yönetimi ayarlarını özelleştirmenizi kolaylaştırıyor. Bilgisayarınızda güç planları oluşturmak ve değiştirmek için zaten kullanıyor olabilirsiniz. Ek olarak, size bu planları varsayılan ayarlarına geri yükleme seçeneği de sunuyor. Kontrol Panelini kullanarak bir güç planını varsayılan ayarlarına sıfırlamak için şu adımları kullanabilirsiniz.

  • Arama menüsünü açmak için görev çubuğundaki büyütme simgesine tıklayın veya Win + S klavye kısa yolunu kullanın.
  • Metin kutusuna kontrol paneli yazın ve Enter tuşuna basın.
  • Görünüm türünü Büyük simgeler veya Küçük simgeler olarak değiştirmek için sağ üst köşedeki açılır menüyü tıklayın.
  • Güç Seçenekleri uygulamasını seçin.
  • Sıfırlamak istediğiniz planın yanındaki Plan ayarlarını değiştir bağlantısını tıklayın.
  • Gelişmiş güç ayarlarını değiştir seçeneğine tıklayın.
  • Plan varsayılanlarını geri yükle düğmesine tıklayın.
  • Onay istemi göründüğünde Evet’i seçin.
  • Güç Seçenekleri iletişim kutusunu kapatmak için Tamam’a tıklayın.

Kontrol Paneli, bir güç planını varsayılan ayarlarına sıfırlamayı kolaylaştırsa da, bunu her bir güç planı için ayrı ayrı yapmak zaman alıcı olabilir. Peki, tüm güç planlarını bir kerede varsayılan ayarlarına sıfırlamak isterseniz ne olur? Bunu yapmak için, bilgisayarınızda Komut İstemi veya PowerShell gibi bir komut satırı aracı kullanabilirsiniz.

  • Arama menüsünü açmak için Win + S tuşlarına basın.
  • Arama kutusuna Komut İstemi veya PowerShell yazın ve sağ bölmeden Yönetici olarak çalıştır’ı seçin.
  • Kullanıcı Hesabı Denetimi (UAC) istemi göründüğünde Evet’i seçin.
  • Konsola aşağıdaki komutu yazın ve Enter tuşuna basın . powercfg –restoredefaultschemes

Windows PC’nizdeki güç planlarını sıfırlamak, bilgisayarınızın güç yönetimiyle ilgili sorunları çözmek için gerekli olabilir. Güç planınızı başarıyla sıfırladıktan sonra, Windows’ta yeniden yapılandırmaya devam edebilirsiniz. Bilgisayarınızın performansını iyileştirmek istiyorsanız, Windows’ta Üstün Performans güç planını da etkinleştirebilirsiniz.

Apple çıkarılabilir pillere karşı: İşte gerekçesi!

0

Avrupa Birliği, bölgede satılan tüm akıllı telefonların pillerinin herhangi bir özel alet ya da bilgi gerektirmeden çıkarılıp değiştirilebilmesini zorunlu hale getirme kararı almıştı, sektörde önemli bir değişikliğe imza atmaya hazırlanıyor. Ancak, bu adımın yol açtığı tartışmalar da günden güne artıyor. Bu yeni düzenleme, kullanıcıların cihazlarının ömrünü uzatma ve onarımlarını kolaylaştırma amacını taşısa da, teknoloji şirketleri konuya sıcak bakmıyor.

Apple’ın Donanım Mühendisliğinden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı John Ternus, sürdürülebilirlik konusunda Orbit’e verdiği bir röportajda, müşterilerin en çok ihtiyaç duyulan onarımları gerçekleştirmek için kolay erişime sahip olmalarının önemine vurgu yaptı. Ternus, “Dayanıklılık ve tamir edilebilirlik arasında ters orantı olabilir” dedi ve Avrupa Birliği’nin (AB) yasasına göndermeli bir cevap verdi.

Ternus, dahili bileşenlerin, örneğin pillerin, ayrılabilir hale getirilerek onarım süreçlerinin kolaylaştırılabileceğini belirtti; ancak bu değişikliklerin ürün genelinde potansiyel arıza noktaları oluşturabileceğini de ekledi. Apple’ın veri odaklı bir yaklaşım benimseyerek, hangi parçaların onarılması gerektiğini ve hangi parçaların dayanıklılığının artırılarak onarılmaz hale getirilebileceğini belirlemeyi hedeflediğini ifade etti.

Ternus, çıkarılabilir pil gibi özelliklerin sağlayabileceği kullanım kolaylığının yanı sıra suya dayanıklılık gibi önemli özelliklerin de dikkate alınması gerektiğini söyledi. AB’nin çıkarılabilir pil zorunluluğunun 2020’nin başlarına kadar uzandığını ve bu konudaki değişikliklerin 2027’ye kadar yürürlüğe gireceğini belirtti.

Gelecekteki değişiklikler arasında, Apple’ın iPhone’un tescilli Lightning konektöründen vazgeçerek USB-C bağlantısına geçmesinin de olduğunu aktardı. Önümüzdeki yılın sonunda, tüm telefonların USB-C bağlantısına sahip olması gereken AB düzenlemesinin uygulanacağını ve bu değişikliğin gerçekleşeceğini kabul etti.

iPhone 15 modeli ile ilgili olarak ise, yeniden tasarlanmış çerçeve, daha hızlı işlemciler, yığılmış pil teknolojisi ve önemli bir kamera yükseltmesinin beklendiğini belirtti. Ayrıca, Pro modellerine fiyat artışının da eşlik edebileceği söylentileri olduğunu aktardı.

Bu Konu hakkında siz neler düşüyorsunuz? yorumlar kısmında bizimle paylaşın.

Android telefon depolama alanı nasıl boşaltılır?

Android telefon depolama alanı düzenlemek, telefonun daha rahat kullanılabilirliğini sağlıyor. Birkaç adımda depolama alanı sağlayabilirsiniz.

İster en yeni amiral gemisi cihazları, ister bütçeye uygun favori Android telefonlarımızı kullanın, sonunda depolama alanında biraz yer açmayı düşünmeniz gerekecek. Çoğu Android cihazında 128 GB depolama alanı yaygın olsa da dikkatli olmazsanız bu hızla dolabilir. Depolama alanı sağlamak için aşağıdaki adımları uygulayabilirsiniz.

Kullanılmayan uygulamaları silin

Kullanılmayan birkaç uygulamayı kaldırmış olabilirsiniz, ancak kullanılmayan uygulamaları görüntülemenin hızlı bir yolu var. Uygulama kitaplığınızda gezinmek yerine telefonunuzun Ayarlar uygulamasındaki Uygulamalar menüsüne gidin. Ardından, en son üç aydan uzun bir süre önce açılmış uygulamaları hızlı bir şekilde kaldırmak için Kullanılmayan uygulamalar’a dokunun. Uygulamaları boyutlarına göre sıralanmış olarak görüntülemek için Depolama menüsündeki Uygulama depolama menüsüne de gidebilirsiniz. Bu dosya boyutu, müzik ve filmler gibi uygulamayla ilişkili indirilen tüm verileri içeriyor. Telefonunuzun depolama alanına medya hakimse, en değerli veri planlarından birine geçmeyi düşünün ve bunun yerine akışı gerçekleştirin.

Yedeklenen fotoğrafları silin

Google Fotoğraflar’ın pek çok şık özelliğinden biri, fotoğraflarınızı ve videolarınızı otomatik olarak yedeklemesi. Ancak, yedeklendiğinde bunları telefonunuzdan otomatik olarak silmiyor. Son zamanlarda kaydettiğiniz fotoğraflara ve videolara hızlı bir şekilde erişmeniz gerekmiyorsa, Google Fotoğraflar’ın telefonunuzda yedeklenen her şeyi silmek için kullanışlı bir özelliği var.

  • Google Fotoğraflar’ı açın.
  • Ekranınızın sağ üst köşesindeki Profil resminize dokunun.
  • Açılır menüden Yer aç’a dokunun.
  • Yinelenen dosyaları, eski indirmeleri ve diğer kullanılmayan uygulamaları temizleyin.

Android için milyonlarca temizleyici tarzı uygulama var, ancak uygulamalardan ve oyunlardan kalan dosyaları temizlemek için en iyisi Google Files. Bu, en iyi dosya yöneticisi uygulamalarından biri. Yinelenen dosyaları algılar, en çok yer kaplayan uygulamaları vurgular, indirilenleri tek dokunuşla kaldırır ve uygulamaları ne kadar süredir kullanmadığınıza bağlı olarak kaldırılmasını öneriyor.

Uzman kullanıcılar ve depolama alanlarının nerede kullanıldığına dair daha teknik bir bilgi edinmek isteyen kişiler için harika olan SD Maid gibi daha güçlü araçlar var. Ancak Files by Google, kullanışlılık ve kullanım kolaylığı arasında bir denge kurar ve telefonunuzdaki kritik herhangi bir şeyden kurtulması pek olası değil. Files by Google’ı aşağıdaki Play Store bağlantısından indirebilirsiniz.

Dosyalarınızı buluta yedekleyin

Yukarıdaki seçeneklerden herhangi birini beğenmediyseniz, Dropbox ve Google Drive gibi bulut depolama hizmetleri, dosyalarınıza ve verilerinize silmeden erişimi sürdürmenin harika bir yolu olabilir.

İşte Xiaomi’nin yeni katlanabilir telefonu: Mix Fold 3 tasarımı ortaya çıktı!

0

Çin teknoloji devi Xiaomi, merakla beklenen yeni katlanabilir telefonunu heyecanla bekleyenler için heyecan verici bir haberle gündeme geldi. Şirketin Mix Fold serisinin son üyesi olan “Mix Fold 3”, bu ayın sonlarına doğru piyasaya sürülmesi bekleniyor. İnternet üzerinde sızdırılan fotoğraflar sayesinde, bu yeni modelin arka kapak, ekranı ve perakende (Son kullanıcı kutusu) kutusu gibi detayları gördük.

Xiaomi’nin katlanabilir telefon serisi, teknoloji meraklılarının dikkatini çekti ve Mix Fold 3 modeli de katlanabilir telefon trendini sürdürmeye hazırlanıyor. Cihazın özellikleri ve tasarımıyla ilgili kesin bilgiler henüz resmi olarak açıklanmasa da, sızdırılan fotoğraflar sayesinde bazı önemli detaylar öğrendik.

Bu gelişme, katlanabilir telefon meraklıları arasında büyük heyecan yarattı. Mix Fold 3, Ağustos 2022’de tanıtılan Mix Fold 2’nin yerini alarak, katlanabilir telefon teknolojisine yeni bir soluk getirmesi bekleniyor. Xiaomi’nin Ağustos ayında lansmanını yapacağını doğruladığı bu model, samsung’un Galaxy Z Fold 5’e rakip olmayı hedefliyor. Son sızıntılar, cihazın tasarımına dair ipuçları sunuyor.

Xiaomi Mix Fold 3 İle ilgili merak edilenler: beklenen özellikler

Mevcut raporlara göre, Xiaomi Mix Fold 3’ün beklenen özellikleri oldukça etkileyici görünüyor. Cihazın kamera sistemi, Xiaomi 13 Ultra modelinde bulunan dörtlü kamera bulunması bekleniyor. Bu kamera, 50MP OIS destekli 1 inç Sony IMX989 birincil sensör, 50MP Sony IMX581 ultra geniş açılı lens, 50MP periskop kamera (OIS ve 5x optik yakınlaştırma), ve 50MP telefoto kamera (3.2x optik yakınlaştırma ve OIS) özelliklerler olacak gibi görünüyor

Xiaomi Mix Fold 3, gücünü Snapdragon 8 Gen 2 platformundan alacak ve bu güçlü işlemciye 16GB’a kadar LPDDR5x RAM ve 1TB’a kadar UFS 4.0 depolama bulunacak . kullanıcılara yüksek performans ve depolama kapasitesi sunmayı hedefliyor.

Cihazın enerji ihtiyacını karşılamak için ise 4.800mAh pil kapasitesi bulunacak. Xiaomi Mix Fold 3, kutusundan çıkan 67W kablolu hızlı şarj ve 50W kablosuz hızlı şarj desteği sayesinde kullanıcılarına hızlı şarj imkanı sunacak.

Tüm bu özellikler, Xiaomi Mix Fold 3’ün teknoloji meraklılarının dikkatini çekebilecek güçlü bir alternatif olacağını gösteriyor. Cihazın resmi tanıtımıyla birlikte Ağustos ayında daha fazla bilgiye ulaşacağız.

Xiaomi Mix Fold 3 hakkında siz neler düşünüyorsunuz? yorumlarda belirtmeyi unutmayın.

WorldCoin iris tarama için 50 dolar dağıtıyor

WorldCoin iris tarama uygulamasına katılanlara 50 dolarlık kripto para dağıtıyor. Ancak iris tarama, güvenlik riskleri ile soru işareti oluyor.

Dünyanın dört bir yanından yüzlerce insan, Sam Altman’ın dünya kimliği projesi WorldCoin için irislerini taratmak için etrafında sıraya giriyor. Ancak, bir Kişiliğin Kanıtı size 50 ABD Doları getiri sağlayıp size anonimleştirilmiş bir dünya kimlik kimliği vaat ettiğinde, kabul etmek için nedenler olabilir.

Dünyanın dört bir yanındaki yüzlerce insan, görünüşte dipsiz bir çelik küreye bakarak irislerini taratmak için sıraya giriyor. çoğu, Sam Altman ve ortaklarının (OpenAI ve ChatGPT’den Sam Altman) fikir ürünü olan kripto para birimi olan WorldCoin’den 50 dolar toplamayı umuyor.

İris taramada güvenlik endişeleri

Ancak bu şekilde para kazanmak her zaman cazip bir olasılık olsa da, teknolojiyle ilgili sorular, aleyhte olanlara dikkatli olmaları için yeterli nedenden fazlasını oluşturuyor. Bu konudaki karşıtlar için özellikle endişe verici olan, WorldCoin’in hem bir kimlik hem de bir finansal ağ olan “gerçek insan” bir veritabanı oluşturmayı amaçladığı gerçeği. İris taramaları yoluyla kimlik; WorldCoin uygulaması aracılığıyla finansal ağ, aslında projenin kendi WorldCoin belirteciyle (ayrıca Bitcoin ve Ethereum’un büyük ikisi) uyumlu bir kripto cüzdanı.

Altman’ın gördüğü gibi, dünyanın geleceği, insan varlıklarını insan olmayan varlıklardan doğru bir şekilde ayırabilme dengesinde asılı duruyor. WorldCoin’in arkasında, yapay zeka ürünlerinden kar toplamak ile yapay zeka tarafından üretilen bu kârları dünyadaki insanlara dağıtmak arasında olumlu bir geri bildirim döngüsü üzerine inşa edilmiş gibi görünen kazanılmış bir ekonomik çıkar da var. O halde, projenin çoğunun açık kaynaklı olması, kamu denetimi gerekli ve istenen bir sonuç gibi görünüyor. WorldCoin’in ABD’de hala mevcut olmamasının nedenleri var.

WorldCoin, aksini açıkça dilemediğimiz sürece, kimliklerimizin anonimleştirildiğini garanti ediyor. Bu, taranırken iris verilerinin şifrelenmesiyle elde ediliyor. Ethereum üzerine inşa edilmiş bir L2 (Seviye-2) Katmanlı blok zinciri olarak çalışarak, WorldCoin’in “Kimlik” verileri, sıfır bilgi kanıtları kullanılarak şifreleniyor. Doğru bir şekilde uygulanırsa, bu yöntem iris verilerini anonimleştirme, onu benzersiz bir veri modeline “karıştırma” konusunda “kusursuz” olmalı. Ancak insanların neden temkinli davranabileceğini anlamak kolay. İris taramanıza dayalı değişmez, kişisel ve iletilemez dijital kimlik kartınızın sızdırılması, çalınması veya kötüye kullanılması olasılığı, devlet tarafından verilmiş kimlik kartınızı kaybetmeye kıyasla inanılmaz derecede yüksek riskler sunuyor.

Skywell müşterilerine yeni bir takip seçeneği sunuyor

Elektrikli otomobil üreticisi Skywell, teknoloji ve mobiliteyi öne çıkartan yeni bir hizmeti hayata geçirdi. 

Elektrikli otomobil üreticisi Skywell, teknoloji ve mobiliteyi öne çıkartarak müşteri memnuniyetine yönelik çalışmalarına devam ediyor. Bu kapsamda yeni ve inovatif bir adım olarak tanıtılan “Skywell’im Nerede?” özelliği, otomotiv sektöründe bir ilk.

Skywell web sitesi üzerinden online sipariş sürecini tamamlayan müşterilerin sipariş takip ihtiyaçlarına yönelik geliştirilen “Skywell’im Nerede?” linki, otomobil sahiplerine araçlarının her an nerede olduğunu takip etme imkânı sunuyor. Bu özellik, online alım işleminin başladığı anda devreye giriyor ve otomobilin üretim aşamasından teslimatına kadar tüm yolculuğunu şeffaf bir şekilde izleme olanağı sunuyor. 

Skywell’im Nerede? Linki ile Online Takip 

Otomotiv sektöründe sürdürülebilirlik çerçevesinde teknolojik yatırımlarına devam eden Ulu Motor, online satış kanalı üzerinden alım yapan Skyweller’lara araçlarının üretimden sevkiyata kadar tüm yolculuğunu yakından takip etme fırsatı sunuyor. Sipariş, üretim, fabrika çıkış ve gemi yolculuğu aşamalarını kapsayan bu takibe; kullanıcı dostu, sade bir ara yüz ekranına müşteri cep telefonu numarası girilerek ulaşılabiliyor. Güveni müşteri sadakatinin temelinde tutan Ulu Motor, sunduğu 3600 takip olanağıyla müşterilerine benzer bir deneyim yaşatıyor. 

Araçların yer aşaması online takip edilebilecek

Dijital dönüşümün getirdiği olanakları sonuna kadar kullanma vizyonuyla hareket eden Ulu Motor, “Skywell’im Nerede?” ile müşterilerine sektörde öncü bir deneyim yaşatmayı amaçlıyor. Bu online takip sistemi sayesinde müşteriler, araçlarının her aşamasını detaylı bir şekilde görüntüleyerek araçlarına kavuşacakları süreye dair doğru bilgiye sahip oluyor. Varış noktası ve tahmini varış süresinin yanı sıra, geminin güncel konumu da harita üzerinden görüntülenebiliyor. Ayrıca geminin künyesi ile hava koşulları ve uydu görüntülerine de ulaşabiliyor, bu yolculuğu isterseniz harita üzerinden takip edebiliyorsunuz.

Skywell

Teknoloji ve şeffaflık bir arada

Mobilite deneyiminde yeni bir dönemi başlatan “Skywell’im Nerede?” ile Ulu Motor;  teknoloji, şeffaflık ve müşteri odaklı yaklaşımını bir araya getirerek sektöre örnek oluyor. Bu yenilikçi özellik, otomobil sahiplerine daha önce hiç yaşamadıkları bir deneyim sunmanın kapılarını aralıyor.  

Red Hat, Azure JBoss platformuna yeni yetenekler ekledi

Çeşitli tüketim modelleri ve artan özellikleriyle müşteriler bulut için uygulamalarını daha hızlı modernleştirebiliyor. Açık kaynak çözümlerinde dünya lideri Red Hat, JBoss Enterprise Application Platform (JBoss EAP) on Microsoft Azure için yaptığı geliştirmeleri duyurdu. Bu geliştirmeler arasında yeni tüketim modelleri ve kümeleme özellikleri bulunuyor. JBoss EAP on Microsoft Azure, müşterilerin mevcut Jakarta EE uygulamalarını modernleştirmesine ve ulaştırmasına imkan tanırken yeni uygulamaları da tamamen yönetilen bulut platformu üzerinde daha yüksek hız ve verimlilikle geliştirme fırsatı sağlıyor. JBoss EAP on Azure’u birden fazla kullanma yöntemiyle müşteriler ihtiyaç duyduğu kontrol ve destek seviyesini seçebiliyor.

Azure üzerinde Java kullanımı iyileşiyor

İş yüklerini buluta taşımak isteyen şirketler, JBoss EAP on Azure Red Hat OpenShift ile Red Hat OpenShift’in avantajlarından faydalanabiliyor. Red Hat ve Microsoft’un tamamen yönetilen bu Red Hat OpenShift hizmetini birlikte geliştirmesi, işletmesi ve desteklemesi sayesinde Azure Red hat OpenShift, müşterilerin kümeleri daha hızlı oluşturmasını ve JBoss EAP’yi dakikalar içinde hizmete almasını sağlıyor. Böylece operasyonel verimlilik ve uygulama hızı artıyor.
 
Ek olarak, JBoss EAP Azure Marketplace‘te Red Hat’in kullandığın kadar öde modeline sahip olan ve genel erişime açık olan ilk uygulama hizmeti olma özelliğine sahip. BT kuruluşları mevcut Red Hat aboneliği olmadan Red Hat çözümlerini Azure Marketplace üzerinden daha kolay oluşturmak için bu hizmeti kullanabiliyor. Bu tüketim modeli, müşterilere mevcut uygulamalarını buluta daha kolay bir şekilde taşıma imkanı verirken beraberinde de Red Hat’in ürün güncellemeleri, yükseltmeleri ve hizmeti geliyor. Hizmete alınan uygulamalar, Azure Database for PostgreSQL gibi diğer Azure hizmetlerini kullanabilecek ve mevcut hizmetlerden daha esnek ve uygun maliyetli bir şekilde yararlanan müşterilerin daha güçlü bir güvenlik yapısı oluşturmasına olanak tanıyor.

Yeni kümeleme özellikleri

JBoss EAP on Azure App Service artık nodlar arasında iletişim için sanal ağ kullanarak kümelenmiş bir hizmet olarak otomatik olarak başlayabilir. Ayrıca web uygulamaları oluşturmaya yönelik tam yönetilen bir platform olan Azure App Service aracılığıyla otomatik ölçeklendirme işlemleri için kullanılabiliyor. Bu sayede hizmet yüküne veya diğer özelleştirilebilir faktörlere bağlı olarak küme boyutunun dinamik olarak büyümesini veya küçülmesini sağlıyor. Durum bilgili oturum çekirdekleri (stateful session bean) ve dağıtık işlemler kullanan ve erişilebilir olması kritik olan uygulamalar Azure App Service üzerinde daha verimli bir şekilde çalışabilirken, kodu dağıtmak, ölçeği büyütmek veya küçültmek ve uygulama yapılandırmasını güncellemek için merkezi yönetim alanı olarak çalışan Azure App Service’ten faydalanabiliyor.
 
JBoss EAP on Azure App Service’e yapılan kümelendirme eklemesi, paylaşılan yükler için performansı ve kullanılabilirliği artırmak üzere tasarlandı ve Red Hat çözümlerini entegre bir destek modeliyle bulutta daha kolay kullanılabilir hale getiriyor. Ayrıca bu model, taahhütlü harcamalarını planlayan şirketler için de esneklik yaratıyor.
 
Red Hat ve Microsoft’un Java ile köklü bir geçmişi bulunuyor ve bu geliştirmeler, JBoss EAP on Azure’u desteklemeye yönelik devam eden bağlılığın altını çizdiği gibi Java’yı buluta taşıma çalışmalarında müşteriler için daha fazla seçim şansı ve esneklik sağlıyor.
 
Red Hat JBoss EAP on Azure App Service’e Azure hizmeti olarak Azure konsolu üzerinden erişilebiliyor. Müşteriler aynı zamanda JBoss EAP on Azure sanal makinalarını Azure Marketplace üzerinden hizmete alabiliyor.
 
Red Hat Bulut İş Ortakları Başkan Yardımcısı Blake Shiver, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Müşteriler uygulama performansını artırmak ve bulut ortamlarının tamamında ölçeklendirilebilir bir şekilde çalışmak için daha kolay yollar aramaya devam ediyor. JBoss Enterprise Application Platform on Azure da tam olarak bunu, yani esnek ve daha güvenli seçenekleri yönetilen bir platformda sunuyor. Müşterilerimizi bulut yolculuğunun her aşamasında destekleyecek uygun maliyetli çözümler sunmak için Microsoft ile iş ortaklığımıza yatırım yapmaya ve büyütmeye olan bağlılığımızı devam ettiriyoruz.”
 
Microsoft Azure Geliştiricisi ve Ürün Başkan Yardımcısı Scott Hunter ise “Pek çok şirket ek maliyetleri azaltmak ve temeli geliştirirken inovasyonu hızlandırmak için buluta geçiş yaptı. JBoss Enterprise Application Platform da kurumsal değeri artırmak için geliştirdiğimiz modern bir çözüm. Microsoft Azure’un altyapısı ve App Service gibi yönetilen hizmetleriyle bir araya geldiğinde ise müşterilerin buluttan avantaj kazanmasını ve teknoloji yatırımlarını ihtiyaçlarına en uygun şekilde iyileştirmesini sağlıyor” diyor.

Google arama hatalarını otomatik olarak düzeltecek!

0

Google, yapay zeka destekli hizmetlerine bir yenisini daha ekledi. Şu anda sadece İngilizce dili için geçerli olan yeni bir özellik, kullanıcıların Google arama yaparken yazdığı sözcüklerde bir hata varsa, otomatik olarak düzeltiyor ve aramaların daha “temiz ve doğru” olarak yapılmasını sağlıyor. 

Bu yeni özelliğin kullanımı oldukça kolay. Kullanıcıların bütün yapması gereken, arama kutusuna arama metnini yazdıktan sonra sonuna “grammar check” veya “check grammar” veya “grammar checker” kelimelerini eklemek. Bazı durumlarda buna bile gerek kalmıyor ama yine de sözcük kontrol arabiriminin ekrana mutlaka gelmesini istiyorsanız, bunları eklemek gerekli. 

Eğer arama metni doğru sözdizimi kuralları ile girilmişse, Google yeşil bir check işareti görüntülüyor. 

Google arama hataları

Bu yeni özelliğin, aralarında Türkçe’nin de dahil olduğu diğer dünya dillerine ne zaman geleceği henüz bilinmiyor, ancak çok uzun sürmeyeceğini düşünüyoruz. 

Yapay zeka kervanına sonradan katılan Google’ın kullanıcılar tarafından arama da dahil olmak üzere popüler olarak kullandığı birçok hizmeti bulunuyor ve bu hizmetlere Yapay Zekanın entegre edilmesi, araçların seçenek yelpazesini daha da artıracak gibi görünüyor.

AI nedir? Yapay zekaya başlangıç

0

AI yani yapay zeka, günümüz sistemlerine yön veriyor ve verimliliği artırıyor. Peki AI nedir ve nasıl kullanılıyor?

İnsanlarda zekayı neyin oluşturduğu konusunda olduğu gibi , AI’nın da etrafına düzgün bir şekilde bir kutu çizmesi zordur.

Mümkün olan en geniş anlamda yapay zeka, karar verebilen ve harekete geçebilen bir makine anlamına geliyor. AI olmayan bir bilgisayar programı, aynı görevi her seferinde aynı şekilde tekrarlıyor. Sadece buna uygun programlı hareket ediyor. Küçük bir tel şeridini ataç yapabilen bir robot hayal edin. Birkaç inçlik teli alıyor ve her seferinde aynı üç kıvrımı yapıyor. Böylelikle tel verilmeye devam ettiği sürece, onu ataç haline getirmeye devam edecek. Bununla birlikte, ona bir parça kuru spagetti verdiğinizde onu kıracak. Bir tel şeridi bükmek dışında hiçbir şey yapma kapasitesi olmayacak. Yeni bir duruma kendi kendine uyum sağlayamaz.

AI için örnek uygulamalar

Öte yandan yapay zekalar, daha önce karşılaşmadıkları sorunlar da dahil olmak üzere daha karmaşık ve dinamik sorunları öğrenip çözebiliyor. Sürücüsüz bir araba yapma yarışında, hiçbir şirket bir bilgisayara ABD’deki her yoldaki her kavşakta nasıl gezinileceğini öğretmeye çalışmıyor. Bunun yerine, çevrelerinde olup bitenleri değerlendirmek için çeşitli farklı sensörleri kullanabilen bilgisayar programları geliştirmeye çalışıyor. Halen gerçekten sürücüsüz bir arabadan çok uzağız. Ancak bunların normal bilgisayar programlarıyla aynı şekilde oluşturulamayacakları açık. Programcıların her bir vakayı hesaba katması imkansız.

Çoğu yapay zeka, makine öğrenimi kullanıyor. Aslında böylelikle, akıllıca hareket etme yeteneklerini oluşturan karmaşık algoritmaları geliştirmek için makine öğrenimi adı verilen bir sürece güveniyor. Yapay zekanın birçok pratik uygulamasında da önemli bir rol oynayan robotik, bilgisayar görüşü ve doğal dil işleme gibi yapay zeka araştırmalarının başka alanları da var. Ancak temel eğitim ve geliştirme hala makine öğrenimiyle başlıyor.

Makine öğrenimi ile bir bilgisayar programına büyük bir eğitim verisi seti sağlanıyor. Bir bilgisayarı farklı hayvanları tanıması için eğitmek istediğinizi varsayalım. Veri kümeniz, onları tanımlayan bir metin etiketiyle eşleştirilen binlerce hayvan fotoğrafı olabilir. Bilgisayar programının tüm eğitim veri setini baskılayabilir. Farklı aşamaları tanımlayan bir algoritma -aslında bir dizi kural- bulunuyor. Bir insanın bir kriter listesi programlaması yerine, bilgisayar programı kendi kriterlerini yaratacak. Bu, işletmelerin AI’yı eğitmek için mevcut verileri varsa, AI’yı benimsemede en başarılı olacakları anlamına geliyor.

Yapay zeka mühendisliği ne iş yapar?

0

Bir zamanlar geleceğin mesleği olan yapay zeka mühendisliği artık günümüzün trendi. Peki yapay zeka mühendisliği ne iş yapar?

Yapay zeka, makineleri insan beyni gibi düşünmek üzere programlamayı içeren bir bilgisayar bilimi dalı. Aslında iş kararlarını iyileştiren, bilgiyi nasıl kullandığımızı, analiz ve entegre ettiğimizi düşünmemizi sağlayan bir araç. Yapay zeka finans, ulusal güvenlik, sağlık hizmetleri, ceza adaleti ve ulaşımda büyük bir potansiyele sahip.

PricewaterhouseCoopers’ın Küresel Yapay Zeka Çalışmasına göre, 2030’a kadar yapay zeka küresel ekonomiye 15.7 trilyon dolar katkı sağlayacak. Bu, Çin ve Hindistan’ın bugünkü toplam üretiminden daha fazla. Öngörülen büyüme, kuruluşların iş kararlarını güçlendirmek ve verimliliği artırmak için yapay zekaya yöneldiği anlamına geliyor.

Bu alandaki mühendisler ne kadar kazanıyor?

Yapay zeka mühendisi için büyük miktarda büyüme potansiyeli ve buna uygun sağlıklı bir maaş anlamına geliyor. Yapay zeka mühendisleri, kuruluşların verimliliği artırmasını sağlıyor. Daha iyi iş kararları almasına yardımcı olabilecek sistemler geliştirilebiliyor. Bunun için yapay zeka ve makine öğrenimi tekniklerini kullanan kişiler, yapay zeka mühendisi olarak tanımlanıyor.

Yapay zeka mühendisleri, yapay zekanın gerçek dünyada uygulanmasını sağlayan araçları, sistemleri ve süreçleri geliştiriyor. Makinelerin insan işlevlerini taklit ettiği sistemler yapay zeka olarak kabul ediliyor. Algoritmalar, öğrenmelerine ve daha iyi performans göstermelerine yardımcı olan veriler tarafından eğitiliyor.

Makine öğreniminin önerileri davranışınıza göre özelleştirdiği Netflix, Spotify veya YouTube’da yer alıyor. Bu uygulamaları kullandığınızda yapay zeka mühendisliğinin sonuçlarıyla karşılaşmış olabilirsiniz. Bir başka popüler örnek, sürücüsüz arabaların yapay zeka ve makine öğrenimi teknolojisi tarafından kullanıldığı ulaşım. Yapay zeka, robotların ameliyat yapmasına ve otomatik görüntülü tanılar üretmesi sağlıyor. Bu nedenle, özellikle sağlık hizmetleri sektöründe avantaj sağlıyor. Mühendisler, yapay zeka kullanan kuruluşlarda önemli bir rol oynuyor. Yapay zeka stratejisini belirliyor ve yapay zeka ile çözülecek sorunları buluyor. Yapay zeka geliştirme ve üretim altyapısı oluşturmaktan ve ardından bunları uygulamaktan sorumlu oluyor.

Glassdoor’a göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde bir yapay zeka mühendisinin ortalama maaşı 101.991 dolar. ABD Çalışma İstatistikleri Bürosu’na göre, Bilgisayar ve Bilgi Araştırma Bilimcisi kategorilerine giren yapay zeka mühendislerinin ortalama maaşı ise 131.490 dolar.

Avustralya tamamen nakitsiz topluma doğru ilerliyor

0

Dolar ve sentin kullanılmaya başlandığı 1966 yılından bu yana dolaşımdaki banknot sayısı ilk kez resmi olarak azalan Avustralya, gerçekten  nakitsiz bir toplum olma yolunda ilerliyor gibi görünüyor.

Avustralya Merkez Bankası’nın (RBA) verilerine göre, geçen mali yılda dolaşımdan bir milyar dolardan fazla fiziksel nakit kayboldu, bu değişiklik muhtemelen yaşlılar ve bölgedekiler için hayatı daha da zorlaştıracak. Yetkililer, daha az nakit paranın kullanımına büyük ölçüde güvenen ülkedeki suçlulara da zarar vereceğini ve bu da onların tespit edilmeden işlem yapmalarını zorlaştıracağını söylüyor.

Ülkenin pound ve şilinden ondalık para birimine geçtiği 1966 yılından bu yana her yıl dolaşımdaki banknotların toplam değeri ve sayısı arttı.

2022-23 mali yılında özellikle 50 dolarlık banknotlarda keskin bir düşüşle birlikte durma noktasına geldi.

RBA’nın tüketicilerin ödeme eğilimleriyle ilgili anketi, Avustralyalıların üçte birinin artık kendilerini “düşük nakit kullanıcıları” olarak gördüklerini ortaya çıkardı yani, tüm yüz yüze işlemlerinin yüzde 20’sinden daha azında nakit kullandıklarını iddia ediyorlar.

7 girişime 50.000 dolar yatırım

Türk Telekom’un kurumsal girişim sermayesi şirketi TT Ventures’ın Girişim Hızlandırma Programı PİLOT’un 11. dönem girişimleri belli oldu. Yeni döneme seçilen 7 girişimin her biri program sonunda TT Ventures’tan 50 bin dolar yatırım alma imkânına sahip olurken, Türk Telekom ile iş birliği yapma fırsatı bulacak. Girişimleri ayrıca, Amerika’da girişimcilik ekosistemine yönelik global vizyona hâkim olacakları ve işlerini geliştirecekleri iki haftalık bir program bekliyor.


TT Ventures Genel Müdürü Muhammed Özhan

TT Ventures Genel Müdürü Muhammed Özhan, “Yeni döneme seçilen 7 ekip, iş fikirlerini başarılı bir şekilde uygulayabilmek için 12 hafta boyunca sektör profesyonelleri ile başarılı girişimci ve yatırımcılardan oluşan Türk Telekom mentor ağından destek alacak. Bugüne kadar girişimlerimizin, dünyanın dört bir yanında elde ettiği başarılı sonuçlar bizim için gurur verici. Türk Telekom’un yüksek teknoloji birikimi ve deneyimini TT Ventures ve PİLOT ile girişimlerimize aktararak ekosisteme destek olmaya devam edeceğiz” dedi.

Türk Telekom’un, yenilikçi fikirleri katma değer sağlayacak işlere dönüştürmek ve Türkiye girişimcilik ekosistemini globale taşımak amacıyla 2013 yılında hayata geçirdiği PİLOT programının 11. dönem girişimleri belli oldu. Farklı alanlarda, teknoloji odaklı projeler geliştiren 7 ekibe program süresince Türk Telekom ile iş birliği yapma ve programı başarıyla tamamlayan her ekibe program sonunda TT Ventures’tan 50 bin dolar yatırım alma imkânı sunulacak.

TT Ventures Genel Müdürü Muhammed Özhan, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “2013’ten bu yana PİLOT ile Türkiye girişimcilik ekosistemini güçlendirmek ve erken aşama girişimlerle iş birliği yaparak onları dünya arenasına taşıyacak katkıyı sunmak amacıyla çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz. Bu kapsamda; TT Ventures Girişim Sermayesi Yatırım Fonu ile PİLOT mezunları da dahil olmak üzere, girişimlere yatırım yaparken, San Francisco’da açtığımız TT Ventures Ofisi ile girişimleri dünyaya bağlayan bir köprü olmayı hedefliyoruz.”

Türk Telekom’un girişimcilere ofis ortamı sağlayan Eminönü’ndeki Santral binasının yanı sıra ana destekçisi olduğu Atatürk Kültür Merkezi’nde yer alan Girişimcilik Merkezi ile girişimler için geleceğe yön verecek birçok fikri hayata geçirmelerini sağlayacak yepyeni bir kapı araladıklarının altını çizen Özhan, şöyle devam etti: “Desteklediğimiz girişimlerin küresel çapta başarılı projelere imza atması öncelikli konularımız arasında. Bu kapsamda; “PİLOT’un 11. dönemine seçilen 7 ekip, iş fikirlerini başarılı bir şekilde uygulayabilmek için 12 hafta boyunca sektör profesyonelleri ile başarılı girişimci ve yatırımcılardan oluşan Türk Telekom mentor ağından destek alacak. PİLOT’tan bugüne kadar 104 girişim mezun oldu. Asya’dan Avrupa’ya, Kuzey Amerika’dan Güney Amerika’ya kadar neredeyse tüm ülkelerde faaliyet gösteren PİLOT mezunlarının 2022 yılı sonunda sağladığı istihdam 2 bine ulaştı. Destek olduğumuz girişimlerimizin, dünyanın dört bir yanında elde ettiği başarılı sonuçlar bizim için gurur verici. Türk Telekom’un yüksek teknoloji birikimi ve deneyimini TT Ventures ve PİLOT ile girişimlerimize aktararak ekosisteme destek olmaya devam edeceğiz.”

Girişimler, Fintech’ten üretim ve pazarlama teknolojilerine kadar pek çok alanda faaliyet gösteriyor

Yapılan kapsamlı değerlendirmeler sonrası; egaranti, Finceptor, FINSO, F-Ray/JetScoring, Link Robotics, Medialyzer ve Sensemore programa katılmaya hak kazanan girişimler olarak belirlendi. Fintech, web3, yapay zekâ, üretim ve pazarlama teknolojileri gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren girişimler program boyunca, Türk Telekom’un sunduğu özel imkânlardan yararlanırken, alanında uzman profesyonellerden, başarılı girişimci ve yatırımcılardan aldıkları geri bildirimler doğrultusunda girişimlerini geliştirme fırsatı yakalayacak. Girişimler aynı zamanda, Türk Telekom ile iş birliği imkânını da değerlendirecek. Programı başarıyla tamamlayan ekipler, program sonunda fikirlerini seçkin yatırımcıların katılacağı PİLOT Demo Day etkinliğinde sunma olanağı bulacak. Ayrıca ekipler, ABD’de girişimcilik ekosistemine yönelik global vizyona hâkim olacakları ve işlerini geliştirecekleri iki haftalık bir programa katılma fırsatı yakalayacak.

PİLOT’un 11. dönemine 7 girişim seçildi

egaranti: Garanti belgelerini dijitalleştiren ve tüketicilerin garanti süreçlerini tek panelden kontrol edebilmeleri için firmalara bulut tabanlı çözümler sunan bir web uygulaması. API tabanlı egaranti platformunda firmalar; e-ticaret altyapılarına, pazaryerlerine ve fiziksel satış kanallarındaki CRM sistemlerine saniyeler içerisinde entegre ederek, garanti süreçlerinin tek bir noktada yönetimini sağlıyor.

Finceptor: Web3 projelerinin token halka arzı (ICO) öncesi likidite finansmanı, ICO ve ICO sonrası aşamalarda fonlanılmasını sağlayan bir yatırım platformu. Bireysel yatırımcılar 1 dolardan başlayan ve sermaye korumalı yatırım modelleri ile Web3 proje token’larına ICO öncesi, ICO ve sonrası olmak üzere 3 aşamada yatırım yapabiliyor.

FINSO: Tüketicinin krediyle alışveriş yapmasını sağlayan bir finans uygulaması. FINSO, bankalar ve BNPL kredi veren kurumlarla entegrasyon yaparak müşterilerinin; mobilyadan okul ücretlerine, sağlıktan spora kadar her sektörde yaptığı alışverişi, tek tuşla istediği finans kuruluşundan karşılayarak tamamlamasını sağlıyor.

F-Ray/JetScoring: Bankaların, finansal kuruluşların ve tedarikçilerin müşteri risklerini ölçebilmeleri için otomatik finansal risk değerlendirme raporları üretmelerini sağlayan bir analiz ve raporlama platformu. JetScoring ile kurumlar; vergi beyannamesi, bağımsız denetim raporu, mizan gibi mali tablo verilerini Türkçe, İngilizce, Arapça gibi farklı dillerde anında okuma ve analiz etme yeteneğine sahip oluyorlar.

Link Robotics: Kamera, ataletsel ölçüm ünitesi, GNSS gibi farklı sensör verilerini, geliştirdiği sensör füzyonu motorunda işleyerek geleceğin mobilitesi için hassas, güvenilir ve kesintisiz konum bilgisi sağlayan navigasyon sistemleri geliştiriyor. GNSS ile beraber ya da GNSS olmadan çalışabilen yapay zekâ tabanlı navigasyon sistemleri; otonom araçlardan farklı tip ve amaçlarda robotlara, farklı mobilite uygulamaları için kolayca adapte edilebiliyor.

Medialyzer: Reklam verenlerin medyadan daha iyi geri dönüşler almasını sağlayan bir SaaS girişimi. İkinci ekranlardan elde edilen online veriler sayesinde TV ve radyo reklamlarının performansının ölçümü ve iyileştirilmesini sağlıyor.

Sensemore: Makine sağlığı analizi için özel olarak tasarlanmış donanım, yazılım ve yapay zekâ destekli araçları ile güvenilirlik odaklı bir varlık ve bakım yönetimi platformu. Sensemore, makine verilerinin toplanmasından bu verilerin yapay zekâ destekli araçlar ile arıza kök nedenini tespit eden arıza raporu oluşturmaya kadar sunduğu uçtan uca çözüm ile bakım süreçlerini dijitalleştiriyor.

iPhone 15 çıkış tarihi belli oldu gibi

0

Son zamanlarda, Apple’ın büyük sonbahar sunumunun tarihi ve dolayısı ile iPhone 15 çıkış tarihi hakkında giderek daha fazla söylenti duyuluyor. Mark Gurman, Haber bülteni Power On’un yeni sayısında Mark, sunumun 12 veya 13 Eylül’de gerçekleşmesinin beklendiğini söyledi. Apple genellikle Salı günleri sunum yapıyor ve bu mantığı izlersek şirket 12 Eylül’ü seçecek. Ancak bazen etkinlik Çarşamba gününe kaydırılır, bu nedenle bu yılki sunumun 13 Eylül’de yapılması mümkün.

iPhone 15 için ön siparişler 15 Eylül’de, resmi satışlar ise 22 Eylül’de başlayacak.

Eylül etkinliğinde iPhone 15 serisinin yanı sıra güncellenmiş Apple Watch Series 9 ve Apple Watch Ultra 2 modellerinin sergilenmesi, iOS 17 ve ilgili işletim sistemi güncellemeleri için son ayrıntıların ve lansman tarihlerinin ve muhtemelen birkaç başka duyurunun gösterilmesi bekleniyor.

Iphone 15’in teknik özellikleri nasıl olacak?

Söylentilere göre, iPhone 15 hafif kavisli kenarlara ve ekran çevresinde daha ince çerçevelere sahip yeni bir tasarıma sahip olacak.

Dört yeni model de Lightning yerine Dynamic Island ve USB-C özelliğine sahip olacak.

Pro modelleri için Apple’ın paslanmaz çelik çerçeveyi titanyumdan yapılmış yeni bir çerçeve ile değiştirmesi bekleniyor.

iPhone 15 Pro ve Pro Max’te yeni çip kullanılacak

iPhone 15 ve 15 Plus, iPhone 14 Pro’da bulunan A16 Bionic çip tarafından desteklenirken, iPhone 15 Pro ve 15 Pro Max yeni A17 çipi kullanacak. Apple, daha büyük Pro modeline özel olarak, daha iyi optik yakınlaştırma için yeni bir periskop lens ekleyecek.

iPhone 15 zamlı fiyatla çıkabilir

Bazı raporlara göre, yeni iPhone’ların fiyatları mevcut cihazlara kıyasla 200 dolar daha fazla olabilir.

Tuşların sesini dinleyip şifreleri çalıyorlar!

0

İngiliz üniversitelerinden bir araştırma ekibi, mikrofon kullanılarak kaydedilen klavye tuş vuruşlarından %95 doğrulukla veri çalabilen bir derin öğrenme modeli geliştirdi. Ses sınıflandırma algoritmasını eğitmek için Zoom kullanıldığında, tahmin doğruluğu %93’e düştü.

Bu tür bir saldırı, kişilerin şifrelerini, tartışmalarını, mesajlarını veya diğer hassas bilgilerini kötü niyetli üçüncü taraflara sızdırabileceğinden, hedefin veri güvenliğini ciddi şekilde etkiliyor. Ayrıca, özel koşullar gerektiren, veri hızı ve mesafe sınırlamalarına tabi olan diğer yan kanal saldırılarının aksine, yüksek kaliteli ses yakalama elde edebilen mikrofon taşıyan cihazların bolluğu nedeniyle akustik saldırılar çok daha basit hale gelmiştir.

Bu, makine öğrenimindeki hızlı gelişmelerle birleştiğinde, ses tabanlı yan kanal saldırılarını mümkün ve önceden tahmin edilenden çok daha tehlikeli hale getiriyor.

Saldırının ilk adımı, hedefin klavyesindeki tuş vuruşlarını kaydediyor, çünkü bu veriler tahmin algoritmasını eğitmek için gerekli oluyor. Bu, yakındaki bir mikrofon veya mikrofonuna erişimi olan kötü amaçlı yazılım bulaşmış olabilecek hedefin telefonu aracılığıyla gerçekleştirilebiliyor.

Alternatif olarak, tuş vuruşları, sahtekar bir toplantı katılımcısının hedef tarafından yazılan mesajlar ile bunların ses kayıtları arasında korelasyonlar yaptığı bir Zoom araması aracılığıyla kaydedilebilir.

Araştırmacılar, modern bir MacBook Pro’da 36 tuşa 25 kez basarak ve her basışta çıkan sesi kaydederek eğitim verilerini topladı.

Tuş vuruşu sesini örnekleme

Ardından, kayıtlardan her tuş için tanımlanabilir farklılıkları görselleştiren dalga biçimleri ve spektrogramlar ürettiler ve tuş vuruşlarını tanımlamak için kullanılabilecek sinyalleri artırmak için belirli veri işleme adımlarını gerçekleştirdiler.

Üretilen spektrogramlar

Araştırmacılar deneylerinde, klavyesi son iki yıldır tüm Apple dizüstü bilgisayarlarında kullanılan aynı dizüstü bilgisayarı, hedeften 17 cm uzağa yerleştirilmiş bir iPhone 13 mini ve Zoom’u kullandılar.

test kurulumu

CoANet sınıflandırıcı, akıllı telefon kayıtlarından %95 ve Zoom aracılığıyla kaydedilen kayıtlardan %93 doğruluk elde etti. Skype, daha düşük ancak yine de kullanılabilir olan %91,7’lik bir doğruluk üretti.

Telefonla kaydedilen tuş vuruşları için karışıklık matrisi

Saldırı modelinin çok sessiz bir klavyeye karşı bile son derece etkili olduğunu unutmayın, bu nedenle mekanik klavyelere ses sönümleyiciler eklemenin veya membran tabanlı klavyelere geçmenin yardımcı olma olasılığı düşüktür.

Sonuç olarak, mümkün olduğunda biyometrik kimlik doğrulamanın kullanılması ve hassas bilgilerin manuel olarak girilmesi ihtiyacını ortadan kaldırmak için parola yöneticilerinden yararlanılması da hafifletici etkenler olarak işlev görüyor.

Zuckerberg’den Musk’a jet hızında cevap: Kaçıyor!

Ortada hala bir tarih yok, hata kafes dövüşünün olup olmayacağı bile belli değil, ama Elon Musk ve Mark Zuckerberg sosyal medya üzerinden atışmaya devam ediyor. 

Elon Musk, sabah erken saatlerde yaptığı bir paylaşımda, etkinliği kendi platformunda canlı yayınlamayı planladığını söylemişti. Mark Zuckerberg’den Musk’a cevap gecikmedi! Zuckerberg, “daha güvenilir” bir platform çağrısında bulunarak “Bugün hazırım” dedi.

Aylardır Silikon Vadisi’nde Mark Zuckerberg ve Elon Musk’ın gerçekten de söyledikleri gibi bir “kafes dövüşüne” katılıp katılmayacakları konuşuluyordu. Ancak her iki tarafın da telaşlı bir şekilde hareket etmesi ve söz vermesinin ardından, milyarderlerin karşılaşmasının arkasındaki ivme sönmüş gibi görünüyordu.

Zuckerberg: Ben tarih verdim, cevap gelmedi!

Meta’nın CEO’su Mark Zuckerberg, Pazar günü yeni sosyal medya uygulaması Threads’te yaptığı açıklamada, Musk’a 26 Ağustos’ta nihai bir kafes dövüşü maçına katılmalarını önerdiğini söyledi. Ancak, daha önce Twitter olarak bilinen X şirketinin sahibi olan Musk’ın bu tarihi henüz teyit etmediğini de sözlerine ekledi.

Zuckerberg’in yorumları, Musk’ın X’te sabah erken saatlerde yaptığı ve kafes maçını X’te canlı yayınlamayı ve platform aracılığıyla hayır işleri için para toplamayı planladığını söylediği bir paylaşımın ardından geldi.

Zuckerberg, geçen ay kullanıma sunduğu ve bazılarının Twitter’ın katili olarak nitelendirdiği rakip platform Threads’e gönderdiği mesajda “Nefesimi tutmuyorum” dedi.

Şu anda durum belirsiz. Dövüş olacak mı? Ne zaman olacak? Kim daha fazla istiyor, kim kaçıyor? Ancak şurası belli ki, hepimiz bu konunun artık belirsizliğinin sona ermesini bekliyoruz.

Elon Musk, haksızlığa maruz kalanların hukuki masraflarını karşılayacaklarını duyurdu!

0

Gündemin çılgın zengini Elon Musk, X (eski adıyla Twitter) sosyal medya platformunda yaptığı son paylaşımlarla yine dikkatleri üzerine çekti. Ünlü milyarder, sosyal medya hesapları üzerinden yaptığı açıklamada, X’te beğendiği veya paylaştığı içerikler nedeniyle iş yerinde haksız muamele gören bireylere destek sunma kararı aldığını duyurdu.

Elon Musk, teknoloji dünyasının önde gelen isimlerinden biri olmasının yanı sıra, sıklıkla radikal kararları ve cesur açıklamalarıyla da adından söz ettiriyor. X platformunda gerçekleştirdiği güncellemelerle de gündemi şekillendiren Musk, son paylaşımıyla iş yerinde sorun yaşayan kullanıcılara yardım elini uzatıyor.

Musk’ın paylaşımında, “X üzerinde paylaştığınız veya beğendiğiniz içerik nedeniyle iş yerinizde haksız muameleyle karşılaştıysanız, yasal masraflarınızı biz karşılayacağız. Belli bir limit yok. Siz rahat olun” ifadeleri yer alıyor. Bu öneri, haksız muamele gören kullanıcıların hukuki haklarını savunmalarına yardımcı olmayı amaçlıyor.

Elon Musk’ın bu hamlesi, teknoloji dünyasının sosyal sorumluluklarını nasıl ele aldığı konusundaki tartışmaları da alevlendiriyor. Ünlü girişimcinin X platformunda yaptığı açıklamaların geniş yankı uyandırdığı ve kamuoyunu etkilediği bir gerçek. İş yerinde haksız muameleyle karşılaşan bireyler için umut kaynağı olabilecek bu adım, aynı zamanda teknoloji liderlerinin toplumsal konulardaki etkisini ve sorumluluğunu gösteren bir örnek teşkil ediyor.

Elon Musk’ın bu tür girişimleri, sosyal medyanın ve teknolojinin insan hakları ve adalet mücadelesinde nasıl bir rol oynayabileceğine dair ilgi çekici bir perspektif sunuyor. İş yerinde haksız muameleyle karşılaşan kişilere sağlanan bu destek, adaletin peşinde koşan bireyler için güçlü bir destekçi olarak öne çıkıyor.

Siz de Elon Musk’ın bu hamlesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı paylaşarak tartışmaya katılabilirsiniz.

Amazon hisselerinin artışı, pazarı Apple’ın düşüşünden korudu

0

Amazon, Cuma günü; büyüme motorlarının, e-ticaretin ve bulut bilişiminin belirsiz bir ekonomide iyi gittiğine dair işaretlerle yüzde 8’den fazla artışla kapandı. Bu aslında daha geniş bir pazarı Apple’ın kasvetli iPhone satışlarından sonra yüzde 4,8’lik düşüşünden korumaya yardımcı oldu.

Raporlar, dijital reklam pazarındaki artış ve yaklaşık bir yıl süren bir düşüşün ardından bulut hizmetlerine olan talebin artması sayesinde, Google’ın sahibi Alphabet’ten Meta’ya kadar çoğu büyük ABD teknoloji firması için olumlu bir kazanç sezonunu olan şeyi kapattı.

Çevrimiçi perakende devi Amazon’un hisseleri bir yılın en yüksek seviyesinde kapandı ve piyasa değerine 109 milyar ABD dolarından fazla ekledi. Dünyanın en değerli firması olan Apple, bir aydan fazla en düşük seviyeye düştü ve Cuma günkü kapanış itibariyle yaklaşık 144 milyar ABD doları değerinde kaybetti.

Apple planlı eskitme

Amazon’un bulut işinin ikinci çeyrekte beklenenden daha iyi performansı, Microsoft Corp. ve Alphabet Inc.’in her ikisi de yüzde 2’den fazla yükselirken, imrenilen trilyon dolarlık kulübün diğer üyelerini de kaldırdı. Wall Street analistleri, Amazon’un üç aylık karı ve satışlarını tahminlemesinden, iki önemli işletmesinin de iki yıllık “hoş sürprizlerden” sonra birlikte büyüyebileceğini gösterdiğini söyledi.

SVB MoffettNathanson analisti Michael Morton, ”İkinci çeyrek Amazon için ezber bozan bir çeyrek; buna açık bir an diyebiliriz.” dedi.

“Perakende ve AWS [Amazon Web Services] birlikte çalışıyor. Artık perakende kayıpları veya AWS optimizasyonu konusunda el sıkmak yok, bunun yerine “perakende marjları ne kadar yükselebilir” ve “AWS’de yapay zekanın faydasını ne zaman görebiliriz?”

Refinitiv verilerine göre, en az 26 analist Amazon’daki fiyat hedeflerini yükseltti ve medyan görünümü 170 ABD dolarına çıkardı. Bu, bu yıl neredeyse yüzde 50 yükselen Amazon hisseleri için yaklaşık yüzde 32’lik bir artış. Amazon’un hisselerindeki artış, analistlerin kazançları için artan tahminlerini yansıtıyordu. Refinitiv tarafından izlenen güncellenmiş tahminlere göre, hisse senedi 139,57 ABD doları ile Perşembe günü 50’den hisse başına 47 kat daha düşük bir şekilde 2024 konsensüs kazancı değerindeydi.

Cuma günkü 181,99 ABD doları kapanış fiyatıyla Apple, 2024 mali yılı konsensüs kazancının hisse başına yaklaşık 27,6 katı değerindeydi. iPhone üreticisi Perşembe günü, özellikle gelişmiş pazarlarda amiral gemisi cihazına olan talebin yavaşlamaya devam etmesiyle satışların üst üste dördüncü çeyreğine doğru gittiği konusunda uyardı. Ancak hizmetler işi parlak bir noktaydı ve Apple’ın Haziran çeyreği için kar beklentilerini en üst etmesine yardımcı oldu.

AJ Bell borsa analisti Dan Coatsworth, ”Hizmetler kolu gruba hoş bir yastık sağlıyor, ancak Apple’ın hala donanım satış büyümesini canlandırması gerekiyor, aksi takdirde pazar ekosferine katılacak yeni nesil müşteriler konusunda endişelenecek.” dedi.

“Apple’ın temel ürünlerinin başka bir varyasyonunu değil, yeni ve yenilikçi bir şey piyasaya sürmesinin zamanı geldi.”

Intel CPU’lar hakkında önemli sızıntı!

0

Ünlü donanım sızdırıcısı Golden Pig Upgrade Pack’e göre, Intel mühendisleri yaklaşan Meteor Lake işlemcilerinin CPU çekirdek saatlerini 5.0 GHz’in ötesine çıkarmayı başardılar. Intel’in yeni nesil CPU çekirdeklerinin sözde geliştirilmiş frekans potansiyeli, Intel’in Meteor Lake ürünlerinin şirketin mevcut tekliflerinden önemli ölçüde daha yüksek performans sunmasını sağlayacak.

Sızıntıya göre, Intel’in 14. Nesil Core Ultra 7 işlemcisi artık 5.0 GHz’lik tek çekirdekli bir destek saatine ulaşırken, Core Ultra 9 5.0 GHz’i geçiyor. Tüm sızıntılarda olduğu gibi, bilgiler resmi değil ve bu frekansların seri üretilen silikon üzerinde elde edilip edilemeyeceği belirsiz.

Intel’in üst düzey dizüstü bilgisayarlar için çağdaş 13. Nesil Core ‘Raptor Lake’ işlemcileri, yüksek performanslı çekirdeklerini sorunsuz bir şekilde 5,0 GHz ve ötesine yükseltiyor. Bu arada, Meteor Lake’in CPU çekirdeklerini artırmak biraz daha zor olabilir.

Bir yandan, Meteor Lake’in genel amaçlı CPU çekirdekleri, devrim niteliğindeki 3D yığılmış bir işlem döşemesinin içine yerleştirilmiş ve aşırı ultraviyole litografi (EUV) kullanan Intel 4 işlem teknolojisinde yapılmış. Yeni üretim düğümü, Intel 7 düğüme (daha önce 10nm Enhanced SuperFin olarak bilinir) göre sayısız avantaj sunmayı vaat ediyor. Ancak diğer yandan, önceki nesil üretim teknolojisi, nispeten daha düşük destek saatlerine sahip veri merkezi odaklı CPU’ları etkinleştirmek için tasarlandı, bu nedenle Intel 4, selefi kadar ‘hızlı’ olmayabilir.

Meteor Lake’in hesaplama döşemesinin frekansını artırmanın bir başka yanı da, bir noktada çok ısınması veya çok fazla güce aç olması. Bu arada, çok kiremitli 3D yığılmış bir tasarım olan Meteor Lake, tanım gereği, monolitik bir kalıp içeren benzer bir üründen daha fazla güce aç olabilir. Bu nedenle, CPU’nun güç tüketimi kontrol altında tutulmalı.

Intel’in mobil 14. Nesil Core Ultra rozetli ‘Meteor Lake’ işlemcileri, mevcut 13. Nesil Core ‘Raptor Lake’ CPU’lara göre çekirdek sayısı avantajına sahip olmayacağından, tüm iş yüklerinde öncekilerden açıkça daha iyi performans göstermeleri için yüksek saatlere sahip olmaları zorunlu olabilir.

Tabii ki, yeni işlemciler, genel olarak kullanıcı deneyimini ve özel olarak AI iş yüklerini muhtemelen iyileştirecek bazı yeni hızlandırıcılar ve özellikler içerecek şekilde ayarlandı. Bununla birlikte, birçok insan yine de oyunlar ve profesyonel performansa aç uygulamalar gibi şeylerde CPU’ları karşılaştırmak isteyecek ve bunlar eski CPU çekirdeklerine güvenme eğiliminde, bu nedenle frekans ne kadar yüksekse o kadar iyidir.

Google, Gboard için kolları sıvadı! Kullanımı kolaylaştıracak yeni özellikler geliyor

0

Gboard, en sevilen klavye uygulamalarından biri ve bu nedenle birkaç Android üreticisi için varsayılan klavye olarak tercih ediliyor. Telefon ekranlarını çok sayıda şekil ve boyutta yapan bu markalarla, her ekran türüne uyum sağlayan dinamik klavyeler her zamankinden daha önemli.

Kısa bir süre önce Samsung Galaxy Fold serisinde Gboard’un yeni varsayılan bölünmüş düzenini gördük, ancak Google şimdi ekran boyutunuz ne olursa olsun klavyenin boyutu ve konumu üzerinde ciddi kontrol sağlamak için yeni bir seçeneği test ediyor.

Gboard, optimum konfor için yeniden boyutlandırmayı ve yeniden konumlandırmayı sağlayan özelliklerle yükleniyor. Uygulamanın Tek elle kullanılan modu, geniş ekranlarda tek bir başparmakla yazmayı basitleştirirken, Yüzer seçenek Gboard’u kullandığınız herhangi bir uygulamanın üzerinde yeniden konumlandırılabilir bir pencere olarak görüntüleniyor.

Bu düzenlerden ayrı olarak 9to5Google, en son Gboard beta (v13.2.05) için araç çubuğunda Yeniden Boyutlandır adlı yeni bir seçenek tespit etti. Önce Yeniden Boyutlandır’a dokunmak, tıpkı bir görüntüyü yeniden boyutlandırmak gibi, çekme tutamacını kullanarak bir kenarı yukarı veya aşağı sürükleyerek klavyenin dikey yüksekliğini değiştirme seçeneği sunuyor.

Bu, Gboard ayarları → Tercihler → Klavye yüksekliği altında bulunan yedi adımlı yükseklik ayarından muazzam bir adım. Yeni seçenek ayrıca genişliği benzer şekilde değiştirmeye izin veriyor, böylece Gboard ekranınızın tüm genişliğine yayılabilir veya bu alanın sadece üçte birini kaplayabilir. Ayar, klavyenin alt sınırını tanımlamaya bile izin verir, böylece boşluk çubuğu satırını daha yukarı ve rahat bir şekilde hareket ettirebilirsiniz.

Tüm ayarlamalarınızı yaptıktan sonra, onaylamak için onay işaretine basabilir veya Gboard’u normal boyutuna sıfırlama seçeneğini kullanabilirsiniz. Tek elle mod gibi seçenekler mevcut olduğunda bu seçeneğin neden eklendiğinden emin değiliz, ancak ayrıntılı boyut ayarı ve genellikle Tek elle modda gördüğünüz klavye konum kontrollerinin olmaması gibi birkaç açık avantaj var. Ancak bu bir beta özelliği ve kesinleşmeden önce daha fazla revizyondan geçebilir.