Bilgisayarı şarja takılı bırakmak zararlı mı?

0

Bilgisayarı şarja takılı bırakmak birçoğumuzun günlük rutinleri arasında yer alıyor. Peki bunu yapmak bilgisayara zarar veriyor mu?

Dizüstü bilgisayarlar genellikle hayatlarının büyük bir bölümünü evde geçiriyor. Çoğu dizüstü bilgisayar kullanıcısı, mobil bilgisayarlarını evdeki prize takıyor. Çünkü bu durumda pili şarj etme veya boşaltma zahmetine girmenize gerek kalmıyor. Aynı şey işte de geçerli. Böylece, taşınabilir bilgisayar, aslında onun için tasarlanmamış olsa da aniden bir masaüstü PC veya Mac’in rolünü yerine getiriyor.

Günümüzde dizüstü bilgisayar pilleri giderek daha fazla dizüstü bilgisayar kasasının içine yerleştiriliyor ve o kadar kolay değiştirilemiyor. Dolayısıyla şu soru hızla ortaya çıkıyor: Bu sürekli şarj, pile zarar verir mi veya ömrünü kısaltır mı?

Yüksek voltaj ve ısınma sorunu

Daha eski modeller için bu soruya net ve kısaca cevap verilebilir: Evet, çok eski mobil bilgisayarları elektrik prizine “takılı bırakmak” iyi bir fikir değil. Eski dizüstü bilgisayarların pilleri de oldukça eski olduğundan ve kullanım ömrü boyunca zaten bir miktar aşınma ve yıpranmaya maruz kaldığından aşırı şarj riski var.

Ancak daha yeni modellerde bu daha az kritik. Dayanıklı piller ve gelişmiş yazılım, enerji depolama cihazını kalıcı şarjın neden olduğu ani hasarlardan koruyor. Şarj işlemleri zamanında durduruluyor ve damlama şarjı adı verilen şarj, modern pillerin, biraz deşarj olsa bile minimum enerji dalgalanmasıyla tam şarjda tutulmasını sağlıyor. MacBook veya dizüstü bilgisayar artık “çalışma akımını” pilden almıyor, akım yönlendiriliyor ve doğrudan ana güçten alınıyor.

Ancak nu tür koruyucu işlevlere rağmen, şebekeye sürekli olarak bağlı olan piller iki kronik hastalığa neden oluyor; Çok fazla voltaj ve çok fazla ısı. Yüksek voltajda pil üzerindeki etki, akımın düzenli akışından ziyade şarj durumu. Çünkü akü şarjının her yüzdesi ile enerji depolama ünitesindeki voltaj da artıyor ve bu da kimyasal yaşlanmayı etkiliyor. İkinci sorun: ısı. Lityum piller aktif olarak kullanılmasa bile zamanla kendiliğinden şarjlarını kaybediyor. Cihazların şebekeye bağlanması durumunda bu tür şarj kayıpları anında telafi edilir ve pil düzenli mikro şarjlarla ısıtılıyor.

Wing ve Walmart, dron ile teslimatlara başlıyor!

Alphabet’in havacılık yan kuruluşu Wing, Dallas-Fort Worth (DFW) metro bölgesindeki perakende zincirinden drone teslimatlarını başlatmak için Walmart ile ortaklık kuruyor. Uçuşlar, önümüzdeki haftalarda Teksas’taki bir Walmart Supercenter’dan havalanmaya başlayacak ve şirketler yıl sonundan önce ikinci bir DFW konumuna genişlemeyi planlıyor. Şirketler, her iki mağazanın kapsama alanının 60.000 evi kapsayacağını söylüyor.

Hizmet, desteklenen mağazaların yaklaşık 10 km yakınında bulunan evlere sunulacak. Bu bölgelerde yaşayanlar hızlı yemekler, bakkaliye, temel ihtiyaçlar ve reçetesiz ilaçlar gibi şeyler sipariş edebilecek. Dronlar 100 kilometre hıza kadar uçabiliyor ve Wing, eşyalarınızı 30 dakikadan kısa sürede alacağınızı söylüyor. Yumurta ve dondurulmuş ikramlar gibi zorlu ürünler de dahil olmak üzere “hassas ürünleri bile nazikçe teslim etmek” için geri çekilebilir bir ip kullanıyorlar.

Wing’in dronları büyük ölçüde otomatik ve uzaktan izleniyor. Alphabet’in şirketi bir duyuru blog gönderisinde, ”Wing’in teknolojisi, operatörlerin sistemi uzak bir konumdan denetlemesine izin veriyor, bu da pilotların mağazalarda veya müşteri evlerinde konuşlanmasına gerek olmayacağı anlamına geliyor.” dedi. “Uçaklar esasen kendilerini uçuruyor, bu nedenle her operatör aynı anda birçok drone’u güvenli bir şekilde denetlemek için onaylandı.”

Wing, DFW bölgesinde drone teslimatları için Walgreens ile ortaklık kurdu. Bu arada Walmart, 2022’de kendi DroneUp teslimat hizmetinin Arizona, Arkansas, Florida, Teksas, Utah ve Virginia’da yaklaşık dört milyon haneyi kapsadığını söyledi. Ancak perakendecinin bu yılın başlarında 418 DroneUp çalışanını işten çıkardığı bildirildi.

DFW metroplex’te yaşıyorsanız, App Store veya Google Play’den Wing Drone Delivery uygulamasını yükleyerek uygunluğu kontrol edebilirsiniz. Sonuçları görüntülemek için bir hesap oluşturmanız ve adresinizi girmeniz gerekiyor. “Yakında” mesajı, teslimatlar başlar başlamaz karşılanacağınız anlamına geliyor. Uygulama size uygun olmadığınızı söylerse, Wing yakında yeni DFW mahalleleri ekleyeceğini söylüyor.

Yeni keşfedilen kuyruklu yıldızı eylül ayında görebileceğiz

0

Gökyüzü, binlerce yıldır insanları büyüleyen, merak uyandıran ve hayranlıkla izlenen bir sahne olmuştur. Her sene, farklı gök olayları gökyüzünde göz kamaştırıcı performanslar sergilerken, bu Eylül ayında Dünya’ya yaklaşacak olan yeni bir kuyruklu yıldız, gökyüzü gözlemcilerinin sabırsızlıkla beklediği bir ziyaretçi olacak. Japonya’nın Kakegawa kentindeki gökbilimci Hideo Nishimura tarafından keşfedilen Comet C/2023 P1 Nishimura adını taşıyan bu yıldız, uzmanlar tarafından büyük bir ilgiyle takip ediliyor.

Kuyruklu yıldızlar, tarihin derinliklerinde arası yolculuklarıyla dikkat çekti. Şimdiyse, bu yeni keşfedilen kuyruklu yıldız Dünya’ya yaklaşarak, gökyüzü gözlemcilerine nadir bir gözlem fırsatı sunuyor. parıltısı ve izlediği yörünge, gökbilimcilerin ve gökyüzü tutkunlarının ilgisini çeken unsurlar arasında yer alıyor. Nishimura kuyruklu yıldızı, ilk olarak 11 Ağustos’ta keşfedildi ve bu tarihten bu yana uzmanlar tarafından yakından izleniyor.

İlk keşfedildiğinde Güneş’in ışığına karşı zor görülebiliyordu. Ancak, güneşe yaklaştıkça daha da parlaklaşıyor. Gökbilimcilerin tahminlerine göre, kuyruklu yıldız 12 Eylül’de en parlak halini alacak. Ancak bu tarih kesin değil, çünkü gökbilimciler hala yıldızın hareketini izliyorlar ve yolunda değişiklikler olabileceğini belirtiyorlar

Gökyüzüne baktığınızda, yıldızı bulmak için önce büyük ve tanıdık yıldızların konumlarına bakabilirsiniz. Gökyüzü haritaları veya gözlem uygulamaları da size yıldızın tahmini konumunu göstermede yardımcı olabili parlaklığına ve konumuna bağlı olarak, gözlem yaparken şu ipuçlarına dikkat etmek faydalı olacaktır

yıldızın gözlemlenmesi için en iyi zamanlar geceleri ve karanlık bölgelerde olacaktır. Şehir ışıklarından uzak, açık gökyüzü noktaları tercih edilmelidir. Mümkünse, teleskop veya dürbün gibi optik ekipmanlar kullanmak gözlem deneyiminizi artırabilir.Gözlem Tekniği: Eğer parlak ve çıplak gözle görülebilecek kadar yakınsa, dürbün veya teleskop gibi ekipmanlara ihtiyaç duymadan gözlem yapabilirsiniz.

Eylül ayında Dünya’ya yaklaşacak olan Comet C/2023 P1 Nishimura gözlemlemek için gece gökyüzüne bakmak harika bir deneyim olabilir. Bu fırsattan en iyi şekilde yararlanmak için karanlık bir gözlem noktası seçmeli, güncel bilgileri takip etmeli ve gözlem yaparken sabırlı olmalısınız. Unutmayın, gökyüzü sürekli değişen bir sahne, bu nedenle büyülü yolculuğuna tanıklık etmek için gözlerinizi gökyüzüne çevirin.

Threads, sonunda web sürümünü kullanıma sundu!

Twitter rakibinin bu haftanın başlarında tarayıcılardan erişileceğini duyurduktan sonra, Meta’nın kullanıma sunulması nihayet devam ediyor. Instagram CEO’su Adam Mosseri Perşembe günü güncellemenin artık tüm kullanıcılar için yayında olduğunu doğruladı.

Şimdiye kadar, birçok Threads kullanıcısı bir web sürümünün olmamasından dolayı hayal kırıklığına uğradı. Belirli bir kullanıcının profiline manuel olarak gitmek mümkün olsa da, insanlar akışlarına göz atamadı, gönderemedi, yanıtlayamadı ve hatta tarayıcılardan hesaplarına giriş yapamadı.

Uygulama, ilk lansmanının ardından katılımda önemli bir düşüş gördüğünden, birçoğu web sürümünün eksikliğini uygulama için önemli bir engel olarak gördü. Hem Mark Zuckerberg hem de Mosseri, ekibin deneyimle ilgili bazı hatalar üzerinde çalıştığını söylese de, Threads için gündemlerinde bir web sürümünün yüksek olduğunu vaat ediyorlardı.

Artık web sürümü nihayet yayında olduğuna göre, Threads’in bir sonraki “eksik” özelliklerden hangisinin alacağını görmek ilginç olacak. Kullanıcılar ayrıca içerik arama eksikliğinden de şikayet ettiler.

Bununla birlikte, olası görünmeyen bir özellik, DM’lerin eklenmesi. Mosseri, son zamanlarda Instagram DM’lerini Threads deneyimine dahil etme olasılığını gündeme getirmesine rağmen, kullanıcının hayatlarına başka bir gelen kutusu eklemek konusunda isteksiz olduğunu söyledi. Ancak post-edit özelliklerinin üzerinde çalışıldığını doğruladı, bu nedenle en azından Threads kullanıcıları bir düzenleme düğmesi için on yıldan fazla beklemek zorunda kalmayacaklar.

Threads, bu hamleyi platformun tanıtımı esnasında yapsaydı ya da en azından yapacağının müjdesini verseydi her şey platform için çok daha iyi ilerleyebilirdi. Platformun yaşadığı düşüş büyük ölçüde hafifletilirdi ve kullanıcı odaklı atılan birkaç yeni adımla platform Twitter’ın düşüşünden en iyi şekilde faydalanmış olurdu. Yine de şimdiki gidişat düşüşü toparlamak yönünde ve süreç iyi yönetilebilirse hala umut var.

Meta’nın yeni yapay zeka hamlesi: Code Llama

0

Meta, kod yazma yeteneğine sahip yeni bir yapay zeka olan “Code Llama”yı tanıttı. Şirketin bünyesinde bulunan WhatsApp, Instagram ve Threads gibi popüler platformların sahibi olan Meta, yazılım geliştirme süreçlerini önemli ölçüde etkileyecek bu yeni yapay zekayı sunarak dikkatleri üzerine çekti.

Code Llama, temel alınan gelişmiş bir dil modeli olan Llama 2 sayesinde çalışıyor. Bu yapay zeka sistemi, kullanıcılara verilen bilgilere dayanarak yeni kodlar oluşturabiliyor ve mevcut kodlarda hata ayıklaması yapabiliyor. Ücretsiz bir hizmet olarak sunulan bu sistem, yazılım geliştiricilerin verimliliğini artırmayı ve kodlama süreçlerini daha kolay hale getirmeyi amaçlıyor.

Özellikle Python programlama diline odaklanan “Code Llama-Python” adında özel bir sürümü de bulunan yapay zeka, aynı zamanda C++, Java, PHP, Typescript, C# ve Bash gibi farklı programlama dillerini de destekliyor. İngilizce doğal dilde verilen talimatları anlayabilme yeteneğine sahip “Code Llama-Instrct” adlı bir versiyonu da bulunuyor.

Meta, Code Llama’nın yazılım geliştirme süreçlerinde kod oluşturma ve hata ayıklama gibi aşamalarda programcılara yardımcı olmayı hedeflediğini belirtiyor. Bu sayede yazılımcılar, daha karmaşık problemlere odaklanarak yaratıcı yönlerini daha fazla ortaya koyabilecekler. Şu aşamada doğrudan etkileşim kurma yeteneği olmasa da, gelecekte yazılım geliştirme alanında büyük bir potansiyel taşıdığı düşünülüyor.

Meta’nın Code Llama ile sunduğu bu yeni yapay zeka sistemi, teknoloji ve yazılım geliştirme alanları arasındaki sınırları bir kez daha zorluyor ve geleceğin yazılım geliştirme süreçlerini şekillendirebilecek önemli bir adım olarak görülüyor.

ITEA Kümesi’nin 2023 çağrısı açıldı!

0

Yazılım inovasyonu ve dijital dönüşüm alanında faaliyet gösteren Ar-Ge ve İnovasyon Kümesi ITEA, büyük firmalar, KOBİ’ler, start-up’lar ve akademisyenleri içeren geniş bir yayılım ağına sahip. Sanayi odaklı bir yapıyla, akıllı mobilite, sağlık, akıllı şehirler ve enerji, üretim, mühendislik ile güvenlik gibi geniş bir alanı kapsıyor. ITEA, yapay zeka, büyük veri, simülasyon ve yüksek performanslı hesaplama gibi önemli teknoloji alanlarını somut iş uygulamalarına taşımayı hedefliyor.

ITEA Kümesi 2023 çağrısı tarihleri:

Çağrı Açılış Tarihi              12 Eylül 2023

Ön Başvuru Son Tarihi    13 Kasım 2023

Katılabilen Ülkeler:

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)İsrail
Avustralyaİsveç
Avusturyaİsviçre
Belçikaİtalya
Birleşik KrallıkKanada
BulgaristanKıbrıs
ÇekyaLitvanya
DanimarkaLüksemburg
EstonyaMacaristan
FinlandiyaMısır
FransaNorveç
AlmanyaPortekiz
Güney AfrikaRomanya
Güney KoreSingapur
HırvatistanSlovenya
HollandaTayvan
İrlandaTürkiye
İspanyaUkrayna

ITEA için danışmanlık ve yönetim hizmeti isteyenlere destek

İstanbul Proje Destek Merkezi (IPDM), ITEA projelerine katılmak isteyen iş ortaklarına uçtan uca proje danışmanlık ve yönetim hizmeti sunuyor. Proje fikirlerinin değerlendirilmesinden, konsorsiyum oluşturulmasına, projenin başvuru aşamasına hazır hale gelmesinden, başvuru sonrasındaki raporlama süreçlerine kadar her adımda iş ortaklarıyla birlikte hareket ediyor.

Konuyla ilgili daha fazla bilgi [email protected] adresine e-posta göndererek alınabiliyor.  

Yapay zeka veri merkezleri için bir trilyon dolar harcanacak!

0

Nvidia CEO’su Jensen Huang, yapay zeka için veri merkezlerini yükseltmek için 4 yıl boyunca 1 trilyon dolar harcanacağını öngördüğünü açıkladı. Bu faturanın büyük bir kısmı muhtemelen Amazon, Google, Microsoft ve Meta tarafından ödenecek. Nvidia’nın CEO’su Jensen Huang, yapay zeka için veri merkezlerinin iyileştirilmesine 4 yıl içinde 1 trilyon dolar harcanacağını tahmin etti. Hatta bunu yıllık maliyete kadar indirdi.

Nakit akışı kritik önemde

Bu faturanın büyük bir kısmı muhtemelen, üretken yapay zeka yarışına dalmak için kendilerini aşan önde gelen bulut sağlayıcıları ve diğer büyük teknoloji şirketleri tarafından ödeyecek. 30 Haziran itibarıyla Amazon, Microsoft, Google ve Meta’nın nakit ve nakit benzeri finansmanı yaklaşık 334 milyar dolardı. Nvidia’ya göre, yapay zeka veri merkezinin toplam faturası önümüzdeki yıl 250 milyar dolar, sonraki 3 yıl içinde ise 750 milyar dolar olacak. Amazon ve Meta burada en çok açığa çıkanlar gibi görünüyor: Amazon’un 41 milyar doları, Meta’nın ise 64 milyar doları var.

Zuckerberg: ” Yapay zeka altyapısına harcadığımız milyarlarca dolar da dahil olmak üzere, yıllar içinde yapay zekaya yaptığımız yatırımlar, sıralama ve öneri sistemlerimizde açıkça karşılığını veriyor ve katılımı ve geliri artırıyor” dedi. CFO Susan Li, Meta’nın yatırım harcamalarının bu yıl 27 ila 30 milyar dolar arasında olmasını beklediğini söyledi. 2024’te, şirket yeni tasarlanmış veri merkezleri inşa ettikçe ve her iki yapay zeka iş yükü için de temel yapay zeka sıralamasında bahsettiğimiz tüm çalışmalarını desteklemek için” sunuculara daha fazla yatırım yaptıkça bu oran artacak, tavsiye çalışmaları da bir sonraki adımla birlikte yapılacak.

Bu büyük teknoloji şirketleri önümüzdeki yıllarda daha fazla nakit üretecek. Ancak bu endişe Nvidia konferans görüşmesinde de ortaya çıktı. Bank of America Merrill Lynch’ten analist Vivek Arya, Nvidia CEO’suna “Jensen, sana soru şu, genel hiper ölçekleyici harcamalarına baktığımızda pasta o kadar da büyümüyor,” diye sordu. “Peki, üretken yapay zeka için bu pastadan daha fazlasını ayırmaya devam edebilecekleri konusunda size güven veren şey nedir? Önümüzdeki bir ila iki yıla baktığımızda bu talebin ne kadar sürdürülebilir olduğuna dair bize fikir verin” sorusunu yöneltti. Ancak Jensen bu soruyu atladı.

Apptronik Apollo isimli insansı robotunu tanıttı

0

Teknoloji alanında öncü firmalardan Apptronik, iş dünyasında devrim niteliğinde bir adım atmaya hazırlanıyor. Şirket, son dönemin en çarpıcı gelişmelerinden birini duyurarak “Apollo” isimli insansı robotunu tanıttı. Apollo, işgücü zorluklarının üstesinden gelmeyi ve endüstriyel alandaki çalışma şekillerini dönüştürmeyi amaçlıyor.

Kabaca insan boyutlarında tasarlanmış bir insansı robot. 172 cm boyu ve 72 kg ağırlığıyla dikkat çeken Apollo, aynı zamanda 25 kiloyaya kadar yük taşıma kapasitesine sahip. Özellikle insan-robot işbirliğini kolaylaştırmayı amaçlayan bu robot, iş dünyasındaki iletişimi ve verimliliği artırmayı hedefliyor.

Robotun dikkat çekici özelliklerinden biri, insan benzeri özelliklere sahip dijital panellere sahip olması. Bu paneller, robotun insanlarla daha etkili bir şekilde etkileşim kurmasına olanak tanıyarak işbirliğini daha üst seviyeye taşıyor. Apptronik CEO’su Jeff Cardenas, günümüzün karmaşık işgücü dinamiklerine değinerek, insansı robotların artık sadece bir yenilik değil, iş dünyasının temel bir ihtiyacı haline geldiğini vurguluyor.

Robotun en çarpıcı özelliklerinden biri ise enerji verimliliği ve seri üretim potansiyeli. Tek kaynaklı temel bileşenler sayesinde, tedarik zinciri yönetiminin esnekliğini artırması hedefleniyor. Apptronik, robotunun’nun sadece bir robot değil, iş dünyasının geleceğini şekillendirebilecek bir teknolojik devrim olduğunu belirtiyor.

Apptronik, önceki projeleriyle de dikkat çekmiş bir firma. NASA ile işbirliği yaparak insansı robot teknolojisinin gelişimine katkıda bulunan şirket, Apollo ile bu deneyimini iş dünyasına taşıyor. Apollo, Apptronik’in geçmişteki birikimini ve geleceğe dair vizyonunu bir araya getirerek, iş dünyasında yeni ufuklar açabilir.

MSI sızdırdı: Intel 14. nesil işlemcilerde %3 hız artışı

0

MSI, beklenen Intel 14. Nesil Core “Raptor Lake Refresh” serisi işlemcileri ile ilgili bilgi sızdırdı. Şirket, YouTube platformunda yanlışlıkla paylaşılan ürün eğitim videosuyla, yeni işlemcilerin özellikleri ve performans artışlarına dair detayları verse de video daha sonra kaldırıldı. Bu sızıntıya göre, Intel’in yeni işlemcileri özellikle çoklu çekirdek performansında önemli bir adım atıyor.

MSI’nın paylaştığı video, Intel’in 14. Nesil Core serisini ve MSI’ın en yeni Intel 700 anakart serisini tanıtmak amacıyla hazırlanmıştı. Videonun içeriği özellikle anakartların geliştirmelerine odaklanırken, Intel’in yeni işlemci serisinin performansına dair de kısa bir slayt sunuldu. Bu slayta göre, yeni nesil Intel K serisi işlemcilerden yalnızca biri, Performans ve Verimlilik çekirdeklerinde değişiklik görecek. Örneğin, çıkacak olan Core i7-14700K modeli, mevcut Core i7-13700K’nın 8 E-Core yapılandırmasını 12 E-Core’a yükseltecek.

Sızdırılan bilgilere göre, Core i9-14900K da aynı 8P+16E yapılandırmasını koruyacak. Aynı yapı Core i5-14600K modeli için de geçerli olacak. Intel, önümüzdeki ay yalnızca K ve KF serisi işlemcileri piyasaya sürecek, diğer modellerin ise önümüzdeki yılın başlarında geleceği belirtiliyor.

Nesil Core “Raptor Lake Refresh” serisi işlemciler, Intel 7 işlem teknolojisiyle üretilecek ve daha yüksek DDR5 frekans desteği sunacak. MSI’ın verdiği bilgiye göre, yeni işlemciler mevcut nesle göre ortalama yüzde 3 daha hızlı olacak. Özellikle Core i7-14700K modeli, önceki nesle göre çoklu çekirdek performansında yüzde 17’lik büyük bir artış sağlayacak.

Ancak asıl dikkat çeken nokta, Intel’in yeni işlemcilerin fiyatlandırması olacak. Eylül ayında düzenlenecek olan Innovation 2023 etkinliğinde resmi olarak duyurulması beklenen Raptor Lake Refresh serisinin fiyatları, tüketicilerin beklentilerini nasıl karşılayacak merak konusu.

Bu sızıntı ile birlikte, Intel’in 14. Nesil Core “Raptor Lake Refresh” işlemcilerinin yaklaşan çıkışıyla ilgili heyecan daha da artmış durumda. Teknoloji meraklıları, Eylül ayındaki etkinlikte resmi duyurunun ve fiyatlandırmanın detaylarını beklemeye koyulmuş durumda.

Girişimciler ve yatırımcılar Denizli’de buluştu

Gen Türkiye ve Habitat işbirliği ile Denizli Genç İş İnsanları Derneği DEGİAD’nin girişimcilerle yatırımcıları buluşturduğu Laodikeia Venture Days isimli etkinliği 17 Ağustos’ta gerçekleştirildi. Etkinlikte özenle seçilmiş 11 adet girişimci sunum yaparak Türkiye’nin önde gelen yatırım fonlarından ve melek yatırımcılardan yatırım almaya çalıştı. Denizli’de ilk kez düzenlenen bu etkinliğe Türkiye’nin en önemli yatırım fonlarından, Keiretsu Forum Türkiye Genel Müdürü Duygu Eren de katılarak jüri üyeliği yaptı.

Denizli, Girişimciler İçin Önemli Bir Kilometre Taşı Niteliğinde

Duygu Eren / Keiretsu Forum Türkiye Genel Müdürü
Duygu Eren / Keiretsu Forum Türkiye Genel Müdürü

Laodikeia Venture Days etkinliğinde konuşan Keiretsu Forum Türkiye Genel Müdürü Duygu Eren, Denizli’de tekstil, mermer, kablo, demir çelik dışında farklı teknolojik ve katma değerli sektörlerin de büyümesinin önünü açacak bu etkinliğe katılmaktan dolayı çok mutlu olduğunu belirterek, “Girişimcilik ekosisteminin tüm dünyada hızlı bir büyüme ivmesi yakalamış olması ülkemizde de girişimciliğe olan ilgiyi zirveye taşımış durumda. 2022 yılında Türkiye’nin İlk Girişimcilik Merkezi GEN Campus, Denizli’de açıldı.

GEN Campus Denizli ekosisteme büyük katkı sağlamaya devam ederken, girişimcilik ekosistemini güçlendirici etkinlikler düzenlemek Denizli’nin en önemli misyonlarından biri haline gelmiş durumda. Girişimcilik alanında çok önemli tecrübeye sahip Türkiye’nin önde gelen isimleri Denizli’de bu etkinlikte yatırımcılarla ve girişimcilerle buluştu. Girişimcilik dünyasının öncü kurum ve isimlerinin yaratacağı bu sinerji, Denizli ve çevre illerdeki girişimciler için önemli bir kilometre taşı niteliğinde” diyerek sözlerini tamamladı.

Android’in hotspot özelliği komple değişiyor

0

Google, Android kullanıcıları için geliştirdiği “Cihazlarınızı Bağlama” adlı yeni özellikle, cihazlar arasındaki entegrasyonu ve paylaşımı kolaylaştırmayı amaçlıyor. Bu özellik sayesinde Android cihaz sahipleri, cihazlarını Bluetooth ve Google hesabı entegrasyonuyla sorunsuzca bir araya getirebilecekler.

Google’ın bu yeni özellik geliştirme çabalarını yakından takip eden AssembleDebug, “Cihazlarınızı Bağlama” özelliğinin nasıl çalışabileceğine dair yeni detayları paylaştı. Bu güncellemelere göre, özellik Android cihazlarını birbirine bağlamayı oldukça basit hale getirecek.

Yeni özellik, cihazlarınızın internet erişimine ihtiyaç duyduğu anlarda telefonunuzun anında bir erişim noktası haline gelmesine olanak tanıyacak. Bu özellik, örneğin Chromebook’lar gibi cihazların veya Google hesabınıza oturum açmış diğer aygıtların internet bağlantısını paylaşmalarını sağlayacak bir internet paylaşım seçeneği ile birlikte çalışabilecek.

Ayrıca, Wi-Fi şifresini her defasında girmek zorunda kalmadan cihazların bağlanabilmesini sağlayan “Wi-Fi’yi Otomatik Olarak Paylaş” seçeneği de sunulacak. Bu, kullanıcıların bağlantı kurma sürecini daha hızlı ve sorunsuz hale getirecek.

Güvenlik önlemleri de düşünülmüş durumda. Kullanıcılar, “Adı ve Şifreyi Rastgele Belirle” seçeneği ile cihazlarını birbirine bağladıklarında, oluşturulan anlık erişim noktasının diğer cihazlar tarafından görülmesini engelleyebilecekler.

Ancak bu özelliklerin çoğu için Bluetooth’un açık olması ve her cihazın kullanıcının Google hesabına oturum açmış olması gerekecek.

Google, bu yeni özellikle Android kullanıcılarına cihazları arasında daha sorunsuz bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Bu adım, Apple’ın benzer özellikleri (örneğin AirDrop ve Continuity Camera) zaten kullanıcılarına sunduğu bir dönemde, Android kullanıcılarına da benzer bir deneyim sunmayı hedefliyor. Google’ın “Yakın Paylaşım” özelliği de yavaş yavaş Apple’ın AirDrop’a rakip olabilecek bir seviyeye ulaşıyor.

Bu gelişmelerle birlikte, Android ekosistemi cihazlar arası bağlantı ve paylaşım konusunda Apple’a yaklaşmaya devam ediyor. Google’ın “Cihazlarınızı Bağlayın” özelliği ile Android kullanıcılarının daha entegre bir deneyim yaşaması hedefleniyor.

Türkiye’nin en iyi işverenleri belli oldu!

Yaklaşık 850 bin çalışanın iş yeri deneyimine ilişkin bildirimine dayanan analizler sonucunda hazırlanan listeler, Türkiye’deki çalışan nüfusunun iş yerleri içerisindeki deneyimlere ışık tutuyor.

6 farklı sektöre özel olarak açıklanan “Finansal Hizmetler ve Sigortacılık”, “Üretim & İmalat”, “Teknoloji”, “Danışmanlık ve Profesyonel Hizmetler”, “Sağlık Hizmetleri&Farma” ve “Lojistik ve Taşımacılık Hizmetleri” listelerinde, çalışan deneyiminde fark yaratan şirketler yer aldı.

Sektörel listeleri, değişen Türkiye koşullarında beyaz, gri ve mavi yaka çalışanların organizasyonlarını nasıl değerlendirdiklerini gösterirken zorlaşan ekonomik koşullar, depremler ve seçim süreci, toplumun tüm kesimlerini derinden etkiledi. Great Place To Work tarafından gerçekleştirilen araştırma, en geniş çalışan deneyimini yansıtan analiz olarak öne çıkıyor.

İnsan odaklı yaklaşım, sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için büyük öneme sahip

Great Place To Work CEO’su Eyüp Toprak: “Ülkemizdeki çalışan nüfusunun büyük bir kesiminin sesini yansıtan sektörel listelerimiz, bize adeta Türkiye’nin dört bir yanındaki işverenlerin, çalışan gözünden performansını yansıtıyor. Çoğu ihracat odaklı organizasyonu barındıran listelerimiz, sürece katılanlara global çaplı bir kıyaslama imkânı sunmasıyla da oldukça önemli. Listede yer alan şirketler, yarattıkları farkla diğer tüm şirketlere örnek teşkil ediyorlar. Hep dediğimiz gibi dijital çağda, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en değerli varlık İNSAN. İnsan odaklı yaklaşım, sektör fark etmeksizin, sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için büyük öneme sahip” dedi. Sektörler arasında çalışan nüfus yoğunluğu ile eğitim seviyesinin fark yarattığına da değinen Toprak, “Üretim, imalat ve lojistik gibi mavi yakanın ağırlıklı olduğu sektörlerde insani yaklaşım konusunda gelişme kaydedilmesi gerekirken entelektüel becerilerin öne çıktığı finansal hizmetler ve sigortacılık, teknoloji ve danışmanlık ve profesyonel hizmetler gibi alanlarda çalışanlar hak ettikleri ücreti alamadıklarını düşünüyorlar. Değişen ekonomik koşullar ve enflasyon baskısı, çalışan bağlılığı ve nitelikli iş gücüne erişim adına işverenlerin ücret politikalarını yeniden gözden geçirmelerini gerektiriyor” dedi.

Harika işyerleri, Great Place To Work Sertifikası ile belgeleniyor

Great Place To Work, farklı büyüklük ve sektörlerdeki organizasyonlara 30 yıldan fazla süredir mükemmel iş yeri olmaları ve kendilerini geliştirmeleri konusunda ölçmeler yaparak, araştırma ve danışmanlık hizmeti veriyor. Bu bağlamda Great Place To Work, çalışanların mevcut işyerlerindeki deneyimine odaklanan Trust Index anketi ve Culture Audit for All metodolojisiyle organizasyonun herkes için harika bir iş yeri oluşturmadaki deneyimlerini ölçümlüyor, raporluyor ve yol haritaları çıkartıyor. Sektörel listeler oluşturulurken kullanılan Trust Index verileri, sektör özelinde en iyilerle olması gerekenleri ortaya koyuyor.

En İyi İşverenler Teknoloji Listesi:

10-49 Çalışan Sayısı Kategorisi

1.            Trend Mıcro

2.            Ron Digital

3.            RNG Technology

4.            Brew Interactıve

5.            Fiorent

6.            Ones Technology

7.            Extra360 Payments & Loyalty

8.            Bumper Teknoloji

9.            Viznet Bilişim

10.         Artistanbul

11.         E-Commınt

12.         Sechard Bilgi Teknolojileri

13.         Sodec Technologıes

14.         Labrys Consulting

15.         Metatıme Teknoloji A.Ş.

16.         Tester You

50-99 Çalışan Sayısı Kategorisi

1.            Codeway

2.            Mobiliz

3.            Bentego

4.            Yolcu360

5.            SmartPulse Teknoloji

6.            Farmazon

7.            Warpırıs

8.            Vektör Bilgi ve Yazılım Teknolojileri

9.            Vispera Information Technologies

10.         Peakup

11.         Logıwa

100-249 Çalışan Sayısı Kategorisi

1.            DocPlanner

2.            ARD Grup

3.            MechSoft

4.            Cisco

5.            GlassHouse

6.            AlbarakaTech

7.            Foreks

250-499 Çalışan Sayısı Kategorisi

1.            Teknasyon

2.            Nesine.com

3.            TAV Technologies

4.            PayCore

500+ Çalışan Sayısı Kategorisi

1.            Architecht Bilişim

2.            Logo Yazılım

3.            Etiya Bilgi Teknolojileri

4.            Sahibinden.com

Kurumsal Veri Merkezlerinde maliyet nasıl düşürülür?

FortiGate 3200F ve 900G, ağın her yerinde yüksek performans ve güvenlik sunarken FortiGuard Yapay Zeka Destekli Güvenlik Hizmetleri, maliyet tasarrufu sağlıyor.

Küresel siber güvenlik lideri Fortinet, yeni nesil güvenlik duvarları (NGFW) FortiGate ve FortiGuard Yapay Zeka Destekli Güvenlik Hizmetleri’nin kurumsal veri merkezlerine sağladığı etkileyici yatırım getirisini (ROI) ve geri ödeme sürelerini açıkladı. Bağımsız bir analizin sonuçları, yılda %318 yatırım getirisi ve 6 ayda geri ödeme sağlandığını gösteriyor.

Temel Bulgular ve Çözümler

  • Yüzde 318 Yatırım Getirisi ve Altı Ayda Geri Ödeme: FortiGate ve FortiGuard çözümleri üç yıl içinde 8 milyon dolardan fazla net fayda sağlıyor.
  • Manuel Güncellemeler için %90 Azalma: FortiGate NGFW’lerin kolay kurulum ve yönetimi, ağ ekiplerinin harcadığı zamanı büyük ölçüde azaltıyor.
  • Yüzde 40 Tasarruf: FortiGate çözümleri, diğer NGFW çözümlerine kıyasla maliyetleri %40 oranında düşürüyor.

Yeni Ürünler ve Özellikler

Fortinet

FortiGate 3200F serisi, enerji tasarruflu performansı ve 380 Gbps güvenlik duvarı çıkışı ile öne çıkarken, FortiGate 900G serisi, kompakt bir form faktöründe 20 Gbps tehdit koruması sunuyor.

Endüstri Tanıma ve Destek

FortiGate NGFW’ler, 2022 Gartner® Magic Quadrant™ ve 2022 The Forrester Wave™ raporlarında “Lider” olarak konumlandırıldı ve CyberRatings.org’dan “Tavsiye Edilir” derecesi aldı.

Müşteri Görüşleri

Digital Realty Bilgi Güvenliği Müdür Yardımcısı Joseph Neumann, “FortiManager ile performansı görüntüleyebiliyor, politikaları birleştirebiliyor ve NGFW’lerimizin tehdit bilgilerini tek bir cam bölme üzerinden paylaştığından emin olabiliyoruz,” dedi.

Stellantis, ömrü dolan araçları dönüştürecek

0

Elektrikli otomobil büyümeye ve pazar payını artırmaya devam ediyor. Bu durum her ne kadar karbon salınımını azaltsa ve doğa için oldukça yararlı olsa da bizi bir başka çevre felaketi faktörüyle karşı karşıya bırakıyor. Sahip oldukları bataryalar nedeniyle ömrü geleneksel otomobillere göre daha kısa elektrikli araçlar, ciddi bir doğaya zararlı teknolojik atık riski barındırıyor. Neyse ki Stellantis ve Galloo’nun bu soruna bir çözümü var. 

Stellantis ve Galloo ile ömrünü tamamlamış araçlar ‘ölmeyecek’

Sürdürülebilirlik ve temiz enerji gibi alanlarda Türkiye’nin en önemli sitelerinden biri olan  Future Flow Life‘ ın haberine göre, Metal geri dönüşüm girişimi Galloo ve Stellantis, otomobil üreticisinin döngüsel ekonomi faaliyetlerini geliştirmeye yönelik taahhüdü için yeni bir adım daha attı.

Ömrünü tamamlamış araçlar için harekete geçen Stellantis ve Galloo, ortak bir girişim oluşturmak üzere özel müzakereler yapmak için bir Mutabakat Zaptı imzaladı.

Xiaomi’nin elektrikli sedanı MS11, yollarda görüntülendi!

Stellantis-Galloo ortak girişimi, son sahibinden ELV’leri (Ömrünü Tamamlamış Araçları) toplamak için seçilen “Yetkili Arıtma Tesisleri” ile birlikte çalışarak parçaların yeniden kullanım, yeniden üretim ve geri dönüşüm için geri kazanılmasını sağlayacak.

2023 sonlarında başlayacak olan hizmet ilk olarak Fransa, Belçika ve Lüksemburg’a odaklanacak. Sonrasında ise tüm Avrupa’ya yayılacak. Ortak girişim, bu hizmeti diğer otomobil üreticilerine de sunacak.

Ömrünü tamamlamış araçların geri dönüştürme sürecini kolaylaştırmak için çalıştıklarını belirten Stellantis Global Döngüsel Ekonomiden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Alison Jones, 2038 yılına kadar net 0 karbona ulaşma hedefinin altını çizerek, “Programı bu yıl uygulamaya koymayı ve hızla genişletmeyi dört gözle bekliyoruz” dedi.

Hedef, 2 milyar euro’yu aşkın gelir elde etmek

Galloo CEO’su Rik Debaere daha önce Peugeot ve Citroen, şimdi de Stellantis ile olan uzun süreli ilişkide yeni bir adım atmış olmalarından duymuş oldukları mutluluğu dile getirdi.

Geri dönüşüm, Stellantis Döngüsel Ekonomi İş Birimi’nin 4R olarak tanımladığı “Yeniden Yap”, “Onar”, “Yeniden Kullan”, “Geri Dönüştür” stratejisinin ayrılmaz bir parçası. ELV geri dönüşüm programı, 2021 yılına kıyasla 2030 yılına kadar geri dönüşüm gelirlerinin 10 kat ve parça gelirlerinin 4 kat artmasına katkıda bulunacak. 

Stellantis Dare Forward 2030 stratejisinde ana hatlarıyla belirtildiği gibi; hedef 2030’da 2 milyar euro’dan fazla gelir elde etmek. ELV geri dönüşüm programı, Stellantis’in 2030 yılına kadar yeni araçlarda yüzde 40 çevre dostu malzemeye sahip olma hedefini de destekliyor.

Türkiye Kalkınma Fonu’ndan yapay zekaya yatırım!

Sağlık alanında yapay zekâ tabanlı algoritmalar geliştiren ve taraflara yönelik uçtan uca Sözleşmeli Araştırma Organizasyonu (CRO) platformu olarak faaliyet gösteren Gesund.ai, Türkiye Kalkınma Fonu’ndan yatırım aldı. Yatırım, Türkiye Kalkınma Fonu ve ODTÜ Teknokent ortaklığında kurulan INVEST 101 Fonu’ndan gerçekleştirildi.

2021 yılında Dr. Enes Hoşgör tarafından kurulan Gesund.ai, klinik düzeyde yapay zekâ algoritmalarının geliştirme süreçlerinde etkinliğine ve bağımsız verilerle validasyonuna yönelik faaliyet gösteren bir yapay zekâ fabrikası olarak konumlanıyor.

Gesund.ai, yapay zekayı bir tıbbi cihaz yaşam döngüsü olarak düzenleyerek, müşterilerine çeşitli ancak standardize edilmiş tıbbi veri kaynaklarına gizlilik odaklı erişim, düzenleyici izni ve klinik doğrulama gibi süreçleri de destekleyen bir analitik platform sağlıyor. Platform, sağlık alanındaki algoritma geliştiricilerin düzenleyici gerekliliklerine uymasına yardımcı olmak için; güvenlik, etkinlik ve eşitlik açısından üçüncü taraf tıbbi yapay zeka çözümlerini denetleyecek ve onaylayacak bir süreç sunuyor. Platform; modelleri, verileri ve uzmanları kodsuz bir ortamda bir araya getirerek tüm paydaşlar için AI/ML yaşam döngüsünün tamamını düzenliyor.

Klinik doğrulama sürecini 2-4 ay aralığına kadar kısaltabiliyor

Gesund.ai ilgili platformu ile geleneksel olarak 2 yıla kadar süren klinik doğrulama sürecini 2-4 ay aralığına kadar kısaltabiliyor. Mevcut durumda radyoloji dikeyine odaklanıyor; dünya çapında şu ana kadar geliştirilen tıbbi yapay zekâ ürünlerinin %80’i radyoloji alanında. Ekip gelecekte; patoloji, kardiyoloji, oftalmoloji, cerrahi ve genom alanlarına yönelik modülleri de devreye almayı planlıyor.

Girişim, Türkiye Kalkınma Fonu’ndan aldığı bu yatırım ile önde gelen uluslararası ilaç şirketlerinin de içinde olduğu mevcut ve potansiyel müşterilere yönelik faaliyetlerini genişletmeyi planlıyor. Şirketin yatırımcıları arasında Türkiye Kalkınma Fonu’nun yanı sıra Merck, McKesson, Northpond ve 500 EE bulunuyor.

Sağlık sektöründe yapay zekâ temelli çözümler, geleceğin sağlık hizmetlerinin temelini oluşturacak

Türkiye Kalkınma Fonu Genel Müdürü Dr. Elif Emirli Altuğ, CFA, sağlık ve teknoloji sektörlerindeki büyüme potansiyeline vurgu yaparak şunları ifade etti: “Gesund.ai’yi, Türkiye Kalkınma Fonu olarak desteklemekten büyük bir memnuniyet duyduğumuz stratejik bir girişim. Sağlık sektöründe yapay zekâ temelli çözümler, geleceğin sağlık hizmetlerinin temelini oluşturacaktır. Gesund.ai’ın, bu stratejik alanda önemli bir teknoloji şirketi olarak küresel düzeyde büyük bir etki yaratacağına inancımız tamdır.”

Gesund.ai’nin kurucu ortağı Dr. Enes Hoşgör ise, “Dünyanın içinden geçtiği yapay zekâ devriminin doğurduğu kaçınılmaz ihtiyaçlar şirketimizin tezini ve zamanlamasını kusursuz kılıyor. Türkiye Kalkınma Fonu’nun bu stratejik desteğiyle ivmelenen dünya çapındaki ticari ve teknolojik atılımlarımızı önümüzdeki aylarda yepyeni zirvelere taşıyacağız. ” yorumunda bulundu.

Türkiye Kalkınma Fonu ve ODTÜ Teknokent iş birliğiyle kurulan INVEST101 fonu, Gesund.ai gibi yenilikçi girişimlere yaptığı yatırımlarla Türkiye’nin girişimcilik ekosistemini güçlendirmeye ve dünya çapında rekabet edebilir girişimlere destek olmaya devam ediyor. Faaliyetlerine 2023 yılında başlayan INVEST 101 erken aşamadaki teknoloji girişimlerine yatırım yaparak portföyünü büyütmeyi hedefliyor. Fon’un, Gesund.ai dışında yatırım yaptığı girişimler arasında DefensX, ClayToken, Veloxia ve Syntonym bulunuyor.

Uluslararası ARC Ödülleri’nden Teknopark İstanbul’a 4 ödül!

0

Teknopark İstanbul, uluslararası alanda kazandığı ödüllerine yenilerini eklemeye devam ediyor. MerComm tarafından bu yıl 37’ncisi düzenlenen, uluslararası raporlama yarışması ARC Ödülleri’nde; Teknopark İstanbul, “Türkiye’nin En Büyük Milli Takımıyız” ana temasıyla hazırladığı faaliyet raporu ile 4 ödül birden kazandı. İşte ayrıntılar…

Uluslararası ARC Ödülleri’nden Teknopark İstanbul’a 4 ödül!

Yıllık rapor sektöründe en yüksek standartları tanımlayan bir platform olan organizasyonda; Teknopark İstanbul’un faaliyet raporu, Kapak/Ana Sayfa Kategorisi’nde Altın Ödül, Grafik Tasarım Kategorisi’nde Altın Ödül, Online PDF Faaliyet Raporları Kategorisi’nde Gümüş Ödül alırken, Fotoğraf ve Video Kategorisi’nde Milli Takım videosu Bronz Ödül’e değer bulundu.

Büyük kuruluşlardan orta ölçekli şirketlere, devlet kurumlarından STK’lara ve faaliyet raporu ajanslarına kadar geniş bir katılımcı profilinin başvuru yaptığı yarışmada, aday raporun, o yılki hikayesini anlatım biçimi, kullanılan dil, yaratıcılık ve tasarımsal algı gibi kriterler dikkate alınıyor.

Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu, “Dokunduğumuz her alanda Türkiye’nin gururu olmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Türkiye’nin en büyük milli takımı olarak her geçen gün daha da büyüyoruz. Bu yaklaşımla hazırladığımız raporumuzun, bu alanda dünyanın en seçkin organizasyonlarından ARC Ödüllerinde 4 kategoride birden ödül kazanmasının gururunu yaşıyoruz. Emeği geçen tüm ekip arkadaşlarımı tebrik ediyorum.” dedi.

Türkiye’nin derin teknoloji merkezi

Teknopark İstanbul’da başta savunma sanayi olmak üzere havacılık/uzay, denizcilik, ileri elektronik, enerji, sağlık bilimleri ve endüstriyel yazılım alanlarında yüksek teknoloji geliştirmeleri için Ar-Ge çalışmaları yapan 513 Ar-Ge Firması, 9 bin 454 Ar-Ge Mühendisi ve 3 bin 293 Milli Projesi ile Türkiye’nin teknoloji kapasitesini artırmaya devam ediyor.  

Dijital eğitim teknolojilerinin yükselişi

0

Hızla büyüyen ve 2030’da 348 milyar dolar değere ulaşması beklenen dijital eğitim teknolojileri (EdTech) sektörü, özellikle afetlerde eğitimde sürdürülebilirliği sağlamak açısından büyün önem taşıyor.

Özellikle K-12 seviyesinde eğitime değer ve sürdürülebilirlik kazandırmak için geleceğin en önemli unsurlarından biri olarak konumlandırılan dijital eğitim teknolojileri (EdTech), sel, deprem, yangın gibi afetlerin ardından eğitimin devam etmesini sağlayacak çözümleriyle önemli bir görevi üstleniyor.

Save the Children tarafından yayınlanan Acil Durumlarda Öğrenme İçin Edtech raporu, EdTech teknolojilerinin acil durumlardaki önemini ortaya koyuyor. Rapor bulgularına göre, acil durumlarda ve toplulukların yaşam alanlarından ayrı yerlere gittiği facialarda uzaktan eğitim teknolojileri, büyük bir açığı kapayabiliyor. Dijital eğitim teknolojileri sayesinde çocuklar kayıp dönem sonrasında olmaları gereken seviyeyi hızla yakalayabiliyor. EdTech sayesinde öğretmenler öğrencilerine daha fazla destek sağlarken, aynı zamanda öğrencilerle etkileşimini artırabiliyor.

Daha fazla kişinin erişebilmesi kritik önem taşıyor

Tijen Armağan / tonguçWORKS İcra Kurulu Üyesi

Teknoloji tabanlı eğitim alanında farklı iş modellerini aynı çatı altında toplayan ve bilgiye uçtan uca erişim sağlayan EdTech ekosistemi tonguçWORKS, Türkiye’den ve dünyadan pek çok öğrencinin yenilikçi teknolojilerle eğitime erişmeleri için kritik bir rol oynuyor.

tonguçWORKS’ün İcra Kurulu Üyesi Tijen Armağan, “tonguçAKADEMİ, eğitimin her çocuk için erişilebilirliğini ve sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla kurulan online eğitim temelli bir sosyal girişim. Dolayısıyla afet zamanlarında da bu misyonumuzu yerine getirmek üzere çalışıyoruz. Yakın gelecekte EdTech alanında eğitimin kalıcı olarak online ortamlara taşınması (asenkron eğitim) en önemli trendlerden biri olarak karşımıza çıkacak. EdTech’in olası afetlerin ardından çocukların eğitimi için kurtarıcı bir rolü olacağını biliyoruz. Etki alanımızı artırmayı ve öğrenimi destekleyen EdTech teknolojilerimize daha fazla kişinin erişebilmesini hedefliyoruz” diyor.

NVIDIA GeForce RTX40 öğrencilere destek oluyor

0

Yeni eğitim dönemi yaklaşırken, NVIDIA GeForce RTX40 serisi dizüstü bilgisayarlar, çocuklarını öğrenme ve yaratıcılık adına en iyi araçlarla donatmak isteyen ebeveynler için ideal seçenek ortaya koyuyor. Rakipsiz performans sunan olağanüstü bileşenlere sahip bu dizüstü bilgisayarlar sayesinde öğrenciler her zamankinden daha hızlı bir şekilde ders çalışabilecek, oyun oynayabilecek ve yaratıcılıklarını ortaya koyabilecek.

NVIDIA GeForce RTX40 serisi dizüstü bilgisayarlar, farklı görevler için yapay zekanın gücünden yararlanabilen, alanında çığır açan grafik yongalarına sahip olarak geliyor. Bu yongaların getirdiği yapay zeka odaklı özellikler, FeTeMM uygulamalarıyla çalışırken işleri ve hesaplamaları hızlandırmaya yardımcı olarak öğrencilerin projeleri eskisinden çok daha hızlı sonuçlandırmalarını sağlıyor. NVIDIA GeForce RTX40 serisi dizüstü bilgisayarlar, 3 boyutlu modelleme ve tasarım gerektiren gelişmiş uygulamalarda tasarımın hayata geçme süresini kısaltmaya yardımcı oluyor ve böylece yaratıcı uğraşlara fazla zaman kalıyor. NVIDIA Canvas gibi uygulamalar, basit fırça darbelerini gerçek görüntülere dönüştürmek için yapay zekayı kullanarak öğrencilerin hayal gücünü ve yaratıcılıklarını daha da geliştiren çarpıcı manzaralar ve sanat eserleri oluşturuyor.

NVIDIA GeForce RTX40 serisi bir dizüstü bilgisayara yatırım yapmak, yalnızca mevcut eğitim döneminin ihtiyaçlarını karşılamak anlamına gelmiyor. NVIDIA GeForce RTX40 serisi dizüstü bilgisayarlar, desteklenen uygulama ve oyunlardan oluşan ve giderek büyüyen kütüphane sayesinde kullanıcısına yıllarca hizmet edebiliyor. Uygulamalar gelişmeye devam ettikçe, dizüstü bilgisayarınız yeni teknolojilere uyum sağlamak için ücretsiz sürücü güncellemelerinden yararlanabiliyor ve öğrencilerin her zaman büyük veya küçük herhangi bir projenin üstesinden gelebilecek donanıma sahip olmasını sağlıyor.

Performans her zaman tasarımdan ödün vermek anlamına gelmiyor

NVIDIA GeForce RTX40 serisi dizüstü bilgisayarlar, ince, sessiz ve uzun pil ömrüne sahip olacak şekilde tasarlandı. Bu, dizüstü bilgisayarınızın performansını, gücünü ve akustiğini en yüksek verimlilik için optimize eden yapay zeka destekli gelişmiş bir teknoloji paketi olan NVIDIA Max-Q sayesinde mümkün oluyor. İster ders çalışın, ister hafta sonu oyun oynayın, NVIDIA GeForce RTX40 serisi dizüstü bilgisayarlar her görevin üstesinden geliyor.

Oyun oynamak söz konusu olduğunda piyasanın en iyisi olan NVIDIA GeForce RTX40 serisi dizüstü bilgisayarların performansına güvenebilirsiniz. Çalışmaya ara vermeniz gerektiğinde en yeni oyunları dizüstü bilgisayarınızda çalıştırabilir, kalite ve performanstan ödün vermeden hızlı ve tempolu bir oyun deneyiminin keyfini çıkarabilirsiniz. DLSS 3 gibi teknolojiler en akıcı oyun deneyimi için kare hızlarını artırmaya yardımcı olurken, NVIDIA Reflex rekabetçi oyunlar için en düşük gecikme süresi ve en iyi yanıt hızını sunar. Işın izleme teknolojisi ise gerçekçi aydınlatmayı oyunlara taşıyarak oyun zevkinizi daha önce hiç deneyimlemediğiniz yeni bir düzeye taşır.

NVIDIA GeForce RTX40 serisi dizüstü bilgisayarlar ister ders çalışmak ister hafta sonu oyun oynamak veya yeni bir şeyler yaratmak için olsun, olağanüstü özellikler ve yıllar boyunca devam eden performans sunar. Öğrencilerin değişen müfredatına kolayca uyum sağlayabilen NVIDIA GeForce RTX40 serisi dizüstü bilgisayarlar en gelişmiş, en verimli ve en geleceğe dönük platformdur.

Bosch video algılamayı bağımsız bir yazılım ürünü olarak sunuyor

Monoton sürüş koşulları, yorucu yolculuklar ve trafik sıkışıklığı: Birçok sürücü direksiyon başındayken sürekli trafiğe odaklanmaktan daha fazlasını yapmak istiyor. Bosch, giderek artan otonom sürüş fonksiyonları ile sürücülerin gözlerini kısa bir süreliğine yoldan ayırmalarına olanak tanıyacak teknolojik temelleri oluşturuyor. Bu, önemli ölçüde aracın çevresi hakkında güvenilir bilgiler elde etmesine bağlı olarak gerçekleşiyor. Sadece bu tür bilgiler, bir otomobilin trafikte otonom, güvenli ve sorunsuz bir şekilde seyretmesini sağlayabilir. Aracın çevresini video ile algılaması, destekli sürüşten otonom sürüşe ve park etmeye geçişte önemli bir rol oynuyor. Bu bağlamda Bosch, yalnızca birleşik bir donanım ve yazılım paketi sunmakla kalmıyor. Bosch’un portföyünde artık bağımsız bir ürün olarak video algılama yazılımı da bulunuyor. Herhangi bir donanımdan bağımsız olarak, Bosch yazılımı çeşitli SoC’lerde (çipli sistemler) kullanılabiliyor. Bu da otomobil üreticilerine maksimum esneklik sağlıyor. Bosch, IAA Mobility 2023’te yalnızca bağımsız video algılama yazılımının ön gösterimini yapmakla kalmayacak, donanımsal kamera kafalarını da tanıtacak.   

Otonom mobilitede belirleyici unsur olarak yazılım

Sürücüler araçlarının da akıllı telefonları gibi güncellenebilir olmasını bekliyor. Gelecekte işlevler, donanım değiştirmeye gerek kalmadan araçlara uygulamalar gibi indirilecek. Bosch’ta yardımlı ve otonom sürüşün arkasındaki itici güç olan Mobilite Bilişim Çözümleri Bölümünün Başkanı Christoph Hartung, “Mobilitenin geleceği yazılım tanımlı olacak. Sürücü yardımı portföyümüzü yeniliyor ve müşterilerimize tam olarak ihtiyaç duydukları çözümü sunuyoruz.” dedi. Bu süreçte yazılım, otomotiv elektronik sistemlerinin ve özellikle de sürücü destek sistemlerinin geliştirilmesinde belirleyici unsur haline geliyor. Bu değişiklikler göz önüne alındığında Bosch, destekli ve otonom sürüş ve park etme portföyünü genişletiyor. Gelecekte, donanım ve yazılım bileşenlerinin birbirinden ayrı olarak pazarlanması planlanıyor.

Video algılama yazılımı

Radar ve ultrasonik seçeneklere ek olarak video tabanlı sensörler, destekli ve otonom sürüşte bir aracın çevresini algılamanın başka bir yolunu sunuyor. Yeni Bosch kamera kafaları gibi çeşitli sensörler tarafından yakalanan görüntü verileri, Bosch yazılımı tarafından işleniyor ve sürüş ve park etme ile ilgili gelişmiş sürücü destek sistemleri için kullanılabilir hale getiriliyor. Bu, güvenliği artırabilecek fonksiyonların önünü açıyor. Örnekler arasında sürüş veya geri manevra sırasında otomatik frenleme, adaptif hız sabitleyici, aktif şerit değiştirme ve park destek sistemleri gibi konfor fonksiyonları ve otoyollarda, şehir dışı yollarda ve şehir sokaklarında otonom sürüş yer alıyor. Nesnelerin algılanması ve sınıflandırılması için Bosch yazılımı, derin sinir ağları gibi yapay zeka yöntemlerine dayanıyor. Bosch, bu ağları eğitirken dünyanın dört bir yanından veri tabanlarından yararlanabiliyor ve bu şekilde geliştirme sırasında ülkeye özgü ve yerel gereksinimleri dikkate alıyor.  

Ayrı bileşenden tek bir kaynaktan sağlanan komple sisteme

Bosch Sürücü Deneyimi (ADAS) Birimi Yöneticisi Sven Lanwer, “Müşteriler arasında artık bir tedarikçi tarafından sunulan komple paketi tercih etmeme, bunun yerine rakip ürünlerle uyumlu münferit bileşenler talep etme yönünde bir eğilim görüyoruz. Bu bağlamda, sektördeki çağrı sadece donanımın uyumlu olması değil, aynı zamanda yazılımın da donanımdan ve operatörden bağımsız olması yönünde.” dedi.

Bosch, sürücü desteği için eksiksiz kamera sistemleri geliştirme konusunda uzun yıllara dayanan deneyime sahiptir ve aynı zamanda uygulamaya özel yazılım geliştirme ve yazılım entegrasyonu konusunda da oldukça bilgilidir. Donanım ve yazılım uzmanlığının bu birleşimi Bosch’un en güçlü yönlerinden biridir. Şirket, gömülü yazılıma sahip yeni, akıllı sensörler geliştirmeye devam edecek. Bosch müşterileri ayrıca kamera başlıklarını ve Bosch’un ADAS alanına yönelik yüksek performanslı bilgisayarı olan ADAS entegrasyon platformunu birleştirerek kendi bireysel, modüler ve ölçeklenebilir çözümlerini bir araya getirebilecek.

Donanım ve yazılım uzmanlığında tek durak noktası

İster sensörler, ister araç bilgisayarları veya yazılım olsun, Bosch modern araçların temel bileşenlerini tek bir çatı altında geliştiriyor ve üretiyor. Buna, her yıl ürettiği 250 milyondan fazla kontrol ünitesi de dahil ve bunlar kendi yazılımlarıyla donatılıyor. Ancak Bosch, giderek daha önemli hale gelen başka bir alanda da uzman: çeşitli kaynaklardan gelen ve otomotiv ile IT endüstrileri arasındaki iş birliğinden kaynaklanan yazılımların entegrasyonu. Bosch, bu bütünleştirici uzmanlığa da sahip bulunuyor.