Space Bins daha çok çantaya yer açıyor

0
Space Bins’in her biri, altı çanta alma kapasitesine sahip olacak. Bu da Sky Interior özeliğine sahip yeni nesil 737’lerdeki mevcut pivot dolaplara kıyasla iki çanta daha fazla alabilmesi anlamına geliyor. Bu hesaplama, 23 cm x 36 cm x 56 cm (9-in x 14-in x 22-in) ölçülerindeki standart bir el çantası esas alınarak yapıldı. Boeing Ticari Uçaklar 737 Programı Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Beverly Wyse, “Havayolu müşterilerimiz ve yolcularımız arasında oldukça popüler olan Boeing Sky Interior’ı esas aldık ve çantalar için daha da fazla alan sağlayarak bu başarının üzerine bir yenisini ekledik. 737’nin dünyanın en çok satan uçağı olmasının sebeplerinden biri, Space Bins gibi özelliklerle uçağı sürekli olarak iyileştirmek için müşterilerimizle birlikte çalışıyor olmamız.  Space Bins’in alt yüzeyi daha alçak olduğu için, dolabın  arkaya kadar daha iyi görülmesine ve çanta koymanın daha kolay hale gelmesine olanak sağlıyor. Aynı zamanda mevcut pivot dolaplar kadar kolay kapanıyor ama dolap kilit mekanizması gerektirmiyor. Lansman müşterisi ve yerel ortak olan Alaska Airlines, daha geniş dolaplar 2015 sonlarında kullanılır hale gelir gelmez Space Bins’i tüm yeni teslim alacağı uçaklara monte etmeye başlayacak. Space Bins, şimdilik yeni üretilen yeni nesil 737’lerde ve 737 MAX uçaklarında tercihe bağlı bir özellik olarak bulunuyor. Alaska Airlines Hazine Müdürü ve Finans Başkan Yardımcısı Mark Eliasen, “Alaska, uçuşu sorunsuz ve rahat bir deneyim haline getirmeye kendini adamıştır. Ek depolama alanı,  yolcularımızın kişisel eşyalarını kabin içinde yanlarında bulundurmalarına olanak sağlayacak. Bunun onlar için keyifli olacağını düşünüyoruz” dedi. Boeing’in Space Bins’i aynı zamanda şu an hizmette olan yeni nesil 737’lere de uyarlanabilecek.   737-900 ER ve 737 MAX 9 Baz Alınarak Yapılan Hesaplamaya Göre Azami Çanta Kapasitesi   Dolap Tipi (Lansman Yılı)                                                       Toplam Çanta Sayısı   ____________________________________________________________________________________ Standart Dolaplar (1998)                                                                       77 Büyük Dolaplar (2002)                                                                          125 Pivot Dolaplar (2010)                                                                            132 Space Bins (2015)                                                                                  194                                           

Diebold’un Türkiye Ülke Müdürlüğüne Gökhan Başdemir atandı

0

Self-servis finansal hizmetlerle bilgi sistemleri alanında 25 yıllık bir deneyime sahip olan Gökhan Başdemir, 13 yıl süreyle KoçSistem Bankacılık ve Saha Hizmetleri Müdürü olarak görev yaptı. Meteksan Sistem şirketinde genel müdür yardımcısı olarak da çalışan Başdemir, servis hizmetlerinin satışı konusunda deneyim kazandı. Gökhan Başdemir, 2009 yılında Altus Bilişim’i kurdu ve şirket 2012 yılında Diebold tarafından satın alındı.

Altus Bilişim, finans, telekom ve kamu sektörünün önde gelen kuruluşlarına yazılım hizmeti sağlıyor. Gökhan Başdemir, Diebold’un Altus Bilişim’i satın almasından bu yana Diebold Türkiye Servis Müdürü olarak çalışıyordu. Altus Bilişim, geçen son 2 yıllık süreçte ülke genelindeki altyapı yatırımlarını başarıyla tamamlarken, servis standartlarını ve yetkinliklerini daha da geliştirdi.

Fujitsu rekor kırdı

0
PRIMEQUEST 2800E, türdeş sunucu konfigürasyonuyla rekor kırarak, en iyi tek sistem içerisinde dört adet iki soketli bölümlendirme sahibi iki soketli sistem olduğunu gösterdi, aynı zamanda iki sunucu üstünde dört adet 4 soketli bölümlendirme bazında “VMmark bütünsel dünya rekoru” kırdı. Bu sonuçlar donanım bölümlendirme yeteneği sayesinde elde edilmiş ileri esneklik ve etkinliği kanıtlarken Fujitsu’nun yakın rakiplerini neden sürekli alt ettiğini de gösteriyor. PRIMEQUEST 2800E aynı zamanda, TPC-E kıyaslamalı testlerinde elde ettiği 8582,52 tpsE ve tpsE başına 205 USD’lık fiyatıyla yeni bir dünya rekoruna imza attı. Bu etkileyici sonuçlar PRIMEQUEST 2800E sisteminin UNIX sistemlerine eşdeğerde erişim ve yüksek performansa ihtiyaç duyulan kritik görev uygulamalarında, yüksek ölçekli veritabanları ve gerçek zamanlı analitik çözümlerde ideal bir sistem olduğunu gösteriyor. x86 tabanlı mimarisinin esnekliği ve maliyet avantajı ile oluşan sistemin kritik görev özellikleri şaşırtıcı düzeyde platform güvenilirliği sağlarken aynı zamanda inovatif hata önleyici ve kendi kendini tamir edebilme özelliklerini sunuyor.

Cevherden başarıya giden en kısa yol

0
Önceki köşe yazımda en değerli doğal kaynağımızın gençler olduğunu anlatmış ve onları verimli şekilde işlemek için artık elimizdeki teknolojik imkanları kullanmamız gerektiğini belirtmiştim. Ancak burada üzerinde düşünülmesi gereken ana fikrin teknolojiyi kullanmak değil, onu nasıl kullanacağımıza odaklanmak olduğunun da altını çizmiştim. Henüz okumayanları buradan alabiliriz. En değerli doğal kaynağımızı işlemek için başarılı bir yol arayışımızı henüz tamamlamış değiliz. Hatta yakınında bile değiliz. Bu yüzden bu arayışı bir girişimcilik çerçevesinde ele almak lazım. Tam bu noktada geçen yazımda ele aldığım Steve Blank‘in The Startup Owner’s Manual isimli kitabına geri dönmek istiyorum. Blank ister web ve mobil kanallardan isterse fiziksel kanallardan olsun tüm girişimlerin içinde bulundukları arayışta benzer yollardan geçtiğini söyler. Ancak bu yollar her seferinde bir bilinmezdir. Yapısı ancak geçildikten sonra anlaşılabilir. Günün sonunda girişimleri başarılı kılacak şeyin ise kendi başlarına bu bilinmezlik içinde kaybolmak ve her defasında geçtikleri yolun başarısını yolun sonunda görmek yerine, yolun kendisini müşterileri ile birlikte geçmelerini önerir (Customer Development: Müşteriyle Geliştirme metodolojisi). Girişimlerin arayışı içinde müşteri ile atılan her adımda hataların anında görülmesi ve gerek yol değişikliği (pivot) gerekse şerit değişikliği (ufak ayarlamalar) yaparak başarılı sonuca ulaşma ihtimallerini yükseltebilirler. Peki, bu anlattıklarımızın en değerli doğal kaynağımız olan gençlerimizin eğitilmesi ve başarılı bir nesil ortaya çıkartılması ile ne alakası var? İki şeyin arayışı içindeyiz; ilki başarılı bir eğitim sistemi kurmak. İkincisi ise bu sistemde eğitim almış gençlerden küresel bir başarı çıkartacak olanları bulmak. Genel olarak eğitim sistemine bakış açısının değişmesi gerektiğini artık kabul etmeliyiz. Henüz bu küresel olarak kabul görmüş bir durum değil ama çok ilginç örnekler var. Yazıma devam ederken sırasıyla aşağıdaki TED konuşmalarını izlemeniz gerektiğini düşünüyorum. (Oynat butonuna bastıktan sonra sağ alt köşeden Türkçe alt yazıları açabilirsiniz.) Ken Robinson:”Okullar yaratıcılığı nasıl öldürüyor?”

[ted id=66]

Sugata Mitra: “Çocukların yönettiği eğitim”

[ted id=949]

ve son olarak doğrudan çocuklar ile alakalı olmasa da ilham vermesi için Bunker Roy: “Yalınayaklar hareketinden öğrenmek”

[ted id=1248]

Artık eğitime bakış açınız değişmiş olmalı. Kabul etmeliyiz ki gençlerimizi öğrenmelerini gerekli gördüğümüz bilgiler ile değil, sadece öğrenmek istedikleri ve yetenekli oldukları alanlardaki bilgiler ile donatmamız gerekiyor. Üstelik bunu yaparken belki kavramların ve metodolojilerin tanımlarını ve yöntemlerini değil ancak uygulamaları ile onlara girişimciliği de öğretmemiz gerekiyor. Eğer 4-5 yaşlarından itibaren çocuklarımızı bu mantık ile yetiştirebilirsek 12-13 yaşlarına geldiklerinde ihtiyaç duyacakları tüm donanıma sahip olabilirler. Burada kastettiğim donanım bir mühendis veya işletmeci olmaları değil, ama bir mühendis veya işletmeci olmak için kendi yollarını çizebilecek araçlara hakim hale gelmeleri. Böylece dünyayı değiştirme fikri ve ilhamı ile yetiştirdiğimiz bu genç kuşaklar 20’li yaşlarına gelene kadar diledikleri kadar çok deneme ve yanılma ile girişim yolunun arayışı içinde yürüyebilirler. Eğer bu yaklaşımı teknoloji ile destekler ve doğru şekilde modelleyip hayata geçirebilirsek artık geriye “Küresel ölçekte başarılı olabilecek miyiz? Biz de bir Facebook, Google benzeri şirketler çıkartabilecek miyiz?” diye sormak yerine tek bir soru kalacak; “Bu ne zaman olacak?” Bu zamanı belirleyen parametre ise elimizdeki cevherin miktarı olacak.

4G 2019’da ana eğilim olacak

0
Mobil çözümler sunan Ericsson’un Mobilite Raporu’na göre mobil aboneliklerin rakamı 9.2 milyara ulaşacak. AsyaPasifik bölgesi, akıllı telefon ile bunların tüketeceği veri genişliğinde aslan payını alacak. 2014, birinci çeyreği verilerine göre küresel ölçekte, akıllı telefonlar, mobil aboneliklerin yüzde 35‘ini oluşturuyor. Raporda öne çıkan diğer önemli başlıklar ise şu şekilde sıralanıyor: – Yıldan yıla mobil abonelik büyüme rakamı yüzde 7, – LTE ve HSPA, 2019’da şebekelerin en yoğun kullanacakları teknoloji olacak, – Akıllı telefon kullanan abonelerin sayısı 2 yıl içerisinde daha basit telefon türlerinin kullanımını geçecek. 2014’ün ilk çeyreği baz alındığında Hindistan, Çin, Endonezya, Tayland, Bangladeş mobil abone artışını en fazla sağlayan 5 ülke olarak kayda geçti. Bu yılın birinci çeyrek dönemi göz önüne alındığında ekosistemini 120 milyon artıran mobil telekomünikasyon, böylelikle dünya genelinde 6.8 milyar rakamıyla bu alanda kendine yeni bir rekor sağladı. Kendi başına bir dev olan Çin, 1.250 milyon mobil abone sayısıyla dünyanın 5’te 1’ini elinde tutarken, dünyanın ikinci büyük nüfusuna sahip Hindistan, 790 milyon ile onu izliyor. Ancak, analizler Hindistan’ın mevcut gelişim hızıyla Çin’i  geçtiğine işaret ediyor. Bunda, sadece 2014 ilk çeyreğinde ilk kez “alo” diyen 28 milyon kullanıcının payı bulunuyor. Kuzey Amerika ve Ortadoğu ise 365 milyon abonelikle dünya pazarının yüzde 10.6’sını oluşturuyor. Asya-Pasifik ve Batı Avrupa bölgelerinde görülen hızlı büyümede sosyal medya kadar mobil oyunların da hatırı sayılır bir payının olduğu dikkat çekiyor. Bu bölgelerdeki ülkeler, 3G ve 4G teknolojilerinde dünyanın en yüksek penetrasyon oranına sahipken Doğu Avrupa, Latin Amerika ve Ortadoğu’da halen 2G teknolojisi ağırlıklı olarak kullanılıyor. Şebeke projeksiyonuna bakıldığında; Kuzey Amerika’da 5 yıl içerisinde LTE kullanımının yüzde 85, Avrupa’da ise 4G kullanımının yüzde 50 düzeyine ulaşması öngörülüyor. Akıllı telefon üreticileri için yeni fırsatlar Hali hazırda yüzde 35 penetrasyon oranına rağmen akıllı telefon pazarının hızlı gelişimi, üreticiler için de yeni fırsatlar anlamına geliyor. 2014 ilk çeyreği verilerine göre satılan mobil telefonların yüzde 65’i akıllı modeller oldu. Bu, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15’lik bir artışı ifade ediyor. Beş yıl içerisinde akıllı telefon kullanıcı aboneliğinin 5.6 milyar rakamını bulacağı ve bunun da toplam mobil abonelerinin yüzde 82.3ünü oluşturacağı hesaplanıyor. Yapılan projeksiyonlara göre Çin, Japonya ve Güney Kore, LTE şebeke kullanımında yüzde 50 müşteri portföyüne sahip olacak. Yakın gelecekte görülecek mobil abone artışında ekonomik gelişmeler kadar kullanıcı ihtiyaçlarının da önemli rol oynayacağı belirtiliyor. Gözlemciler dünya mobil pazarının gelecekte nasıl şekilleneceğinde kullanıcı eğilimleri kadar makro ekonomik göstergelerin ve bölgesel pazar gelişimlerinin de payının bulunacağına dikkat çekiyor.

GlassHouse Türkiye ekibi inovasyon çalışmalarında

0
Daha iyinin peşinde yeni fikirler oluşturmayı amaçlayan GlassHouse Türkiye ekibi seminerin ardından 4 ayrı çalışma grubuna ayrıldı. Aynı amaca yönelik farklı konularda etkili ve yaratıcı fikirlerin bir ay boyunca tartışıldığı beyin fırtınası oturumları sonunda oluşturulan raporlar yönetime sunuldu. Detaylı değerlendirmeler neticesinde her çalışma grubunun en yenilikçi fikirleri seçilerek, uygulanmak üzere projelendirme çalışmalarına başlandı. GlassHouse Türkiye şirket koçu Dr.Murat Bilgili, yaşanan verimli süreçle ilgili aşağıdaki açıklamayı yaptı: “Organizasyonların inovasyon çalışmalarıyla hem mevcut ama farkedilmeyen, hem de sıçrama tahtası niteliğinde potansiyel fırsatları görebilmeleri önemli.  Bu sayede kurumsal yapılar sürekli olarak kendini yenileyebilir ve gelecekle yarış içerisinde olabilirler.  Bu farkındalık ile hep daha iyiye ulaşabilmek için uzunca zamandır kendisiyle yarışan genç ve dinamik GlassHouse Türkiye ekibi ile böyle bir çalışmanın içerisinde olmak bana büyük keyif veriyor.” İnovasyonun günümüzün rekabetçi koşullarındaki önemine değinen GlassHouse Türkiye CEO’su Emre Pekar da ekip arkadaşlarıyla gerçekleştirdikleri bu çalışmanın kendileri için çok yararlı olduğunu ve inovasyon süreçlerini hızlandırarak sürdüreceklerini belirterek, “Değişik bir bakış açısıyla oluşturulan yenilikçi fikirleri en kısa sürede projelendirip hayata geçireceğiz ve bu projelerin GlassHouse Türkiye’ye katma değer yaratacağına, sektördeki lider konumunu pekiştireceğine inanıyoruz” dedi. EMC’nin ana iş ortağı olarak, deneyimli ekibiyle hayata geçirdikleri başarılı projelerle hızlı ve tutarlı bir şekilde büyümesini sürdüren GlassHouse Türkiye, ülkemizde 200’ün üzerinde kuruma Veri Yedekleme ve Tekilleştirme alanında benzersiz çözüm ve hizmetler sunuyor. 2013 yılında hedeflerinin üzerinde bir büyüme gerçekleştirdiklerini belirten Pekar; “2014 yılında da bizi rakiplerimizden farklı kılan hizmet kalitemizden, tüm iş süreçlerimizde tutarlılığına önem verdiğimiz insana yaklaşımımızdan, sürekli ve aracısız iletişimle beslenen inovatif yapımızdan, yaşayarak oluşturduğumuz değerlerimizden ödün vermeyerek; GlassHouse Türkiye ailemize, değerli rekabetiyle bizi motive eden sektörümüze, bilgimizi paylaşarak yol arkadaşlığı yaptığımız müşterilerimize ve ülkemize değer katmak için çalışmaya devam edeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.

Mobil uygulama sahibi olmak isteyenlerin geliştiricilere sorması gerekenler

0
Sosyalleşmenin ötesinde ticari ve çok yönlü uygulamaların geliştirilebilir olması, bu ekosisteme yönelimi artırıyor. Dolayısıyla, uygulama geliştirme alanında da rekabet artıyor. Bunu faydaya çevirmek ise mobil uygulama fikri olan girişimciye kalıyor. Sözgelimi, internette mobil uygulama geliştirici şeklinde bir arama gerçekleştirdiğinizde 35 saniyelik bir süre sonunda ekranınıza 970 binden fazla sonuç çıkıyor. Yaratıcı projenizi başarılı bir şekilde mobile uyarlayacak geliştiriciyi bulmak da sizin maharetinize kalıyor. İşte tam da bu noktada seçimi kolaylaştırabilecek bir dizi soruyu eleme sürecinize dahil edebilirsiniz. Geliştirilecek uygulamanın farklı cihaz ekosisteminde sorunsuz çalışabilir olması mobil uygulama geliştirici seçerken dikkat edilmesi gereken temel unsur kabul ediliyor. İşte, sormanız gereken sorular; Geliştiricilere sorulması gerekenler – İlk, Android, iPhone ve ya iPad uygulamanızı ne zaman geliştirdiniz? – Geliştirme süreciniz nasıl işliyor? – Geliştirdikleriniz arasında Google ya da Apple’ın ekosistemine dâhil ettiği herhangi bir uygulama var mı? Varsa, bu hangi uygulamanız ve nerede kullanıcılara sunuldu? – Kullanıcı arayüzü ekseninde benimsediğiniz bir felsefeniz var mı? – Tasarım estetiğinizi anlatmak için hangi uygulamaları buna örnek gösterebilirsiniz? – Geliştirme sürecinde dış kaynak kullanıyor musunuz? – Geliştirmiş olduğunuz uygulamalardan herhangi biri daha önce Google ya da Apple tarafından reddedildi mi? – Geliştirmeye paralel olarak pazarlama, B2B ve uygulama pazarı stratejisi yönetiminde danışmanlık yapıyor musunuz? Önde gelen mobil uygulama pazarlarından biri kabul edilen Türkiye’de de süreç dünyadan farklı işlemiyor. Arama sonuçlarında ekrana yansıyan geliştirici firma bilgilerini iyi okumak, yine internette bu firmalar hakkında araştırma yapmak, kim bilir daha sonra birlikte çalışmaya karar vereceğiniz bu iş ortaklarınıza dair önemli ipuçları verebilir. Mobil uygulama geliştirici seçerken tecrübeli ve kabul görmüş bir isim olmasına dikkat etmek gerekiyor. Hedeflenen uygulamanın enine boyuna görüşülmesi esnasında ortaya çıkabilecek soru ya da endişelerin geliştirici tarafından doyurucu bir şekilde k olması güveni pekiştirecektir.

Sosyal medya profiliniz ruhunuzun aynası mı?

0
Sosyal medya, hiç kuşkusuz haberlere, etrafımızda olanlara en hızlı bir şekilde ulaştığımız popüler bir mecra. Ancak, yapılan analizler, kullanıcıların sosyal medyada paylaşılan negatif mesaj ve linklerden önemli ölçüde etkilenebildiklerine işaret ediyor. Dolayısıyla, ruh halimizin gün boyunca nasıl olacağının sosyal medya etkileşimimizle doğrudan ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Gün boyunca ekranlarımızdan geçen haberlerin önemli bir bölümünün negatif duygular uyandırdığı yadsınamaz bir gerçek. Ancak, en azından dijital ortamda bu tür içeriklerin ayıklanabilmesini sağlamak artık mümkün olacak. Google tarafından geliştirilen ağ tarayıcısı Chrome için tasarlanan bir eklenti, mikroblog Twitter’da haber kaynağına düşen negatif paylaşımları cımbızlıyor. Google’ın, Chrome tarayıcı sayfasında “A Better Place” başlığı altında yer alan uzantı, sabah 7 ile 11 saatleri arasındaki negatif Tweet’leri cımbızlıyor. “A Better Place” geliştiricisi Jonty Wareing, bunu, bir diğer sosyal ağ Facebook’un uyguladığı psikolojik testin sonuçlarından esinlenerek tasarladığını ifade ediyor. Zira, 700 bin kullanıcı üzerinde yapılan sosyal test sonucunda, kullanıcıların haber kaynağında görüntüledikleri olumsuzlukların duygu ve davranışlarına yansıdığı paylaşılmıştı. Kimilerinin kullanışlı bulmadığı uzantıya aşağıdaki link aracılığıyla ulaşılabiliyor: https://chrome.google.com/webstore/detail/a-better-place/ajihembjdmpchmpcocjlagkfcobmdaog

Bakır hatlarda 10 Gbps ile hız rekoru kırıldı

0
Deney, bakır kabloların fiber ile değiştirilmek istendiği bir döneme denk gelmesi itibariyle dikkati çekiyor. Telekom şirketleri, fiberin müşterilerine çok daha rekabetçi ve hız beklentilerini karşılayan bir hizmet sunabilmeleri için gerekli olduğu açıklamasını yapıyor. Alcatel Lucent’ten, yapılan açıklamada (1) toplam 30 metre uzunluğunda iki parça standart telefon kablosunun kullanıldığı belirtiliyor. Açıklamaya göre, testte kullanılan ve “XG-FAST” olarak isimlendirilen kablo, seri üretime geçilmesi durumunda bir kaç yıl içerisinde kullanıcılara 1 gbps hızda erişim sağlayabilecek. Bu ise altyapı maliyetlerinin kayda değer ölçüde azaltılması, yani bir diğer deyişle kullanıcılara daha ekonomik internet erişimi sunulabilmesi anlamına geliyor. Ancak, tüm bu pozitif deneyimsel sonuçlara karşın kimi analistler bu teknolojinin internette zaman zaman görülebilen tıkanıklıkları ortadan kaldırmayacağını ifade ediyor. Bu öngörüye göre, sinyal artırımı yapan santrallerden uzakta ve özellikle kırsal bölgelerde yaşayan kullanıcılar, internet hızındaki düşüşü en fazla hissedenler olacak. Rekor sayılabilecek hızlara erişmenin kuralı bir süre daha aynı kalacak: santrale yakın bir konumda olmak. Rekor testin ayrıntılarına bakmak gerekirse; teknoloji, Bell’in Belçika, Antwerp’deki çalışanları tarafından geliştirildi. Ekip, bahsi geçen hızı sağlamak için bir taraftan XG-Fast adı verilen kabloyu üretirken bir taraftan da veri akışını destekleyecek 500 MHz veri aktarma kapasitesine sahip bir kit tasarladı. (1) http://www.alcatel-lucent.com/press/2014/alcatel-lucent-sets-new-world-record-broadband-speed-10-gbps-transmission-data-over-traditional

Samsung’un başı dertte!

0

Amerikan Sivil Toplum Kuruluşu (STK) China Labor Watch’un iddiasına göre Samsung’un iş ortağı üretici bir firma uzun saatler boyunca çalıştırdığı çocuk işçilere gereken ödemeleri yapmadı. Ucuz iş gücü kullandıkları gerekçesiyle zaman zaman eleştirilen teknoloji şirketlerinin son halkasına Samsung eklendi. İddialar ciddi. Çin’in, Dongguan şehrinde Samsung adına üretim yapan Shinyang Electronics, hem yasaların izin verdiği yaş sınırının altında işçi çalıştırıyor, hem de bu işçilerin hak ediş bedellerini tam ödemiyor.

Çocuk işçiler günde 11 saat çalıştırılıyor

İşçi sendikasının raporu, Uzak Doğu’daki çarpık çalışma şartlarını da göz önüne seriyor. Buna göre çocuk işçiler günde 11 saat çalıştırılıyor ve normal mesai süresine ek çalıştıkları sürelere herhangi

bir ek ücret verilmiyor. Dahası, ağır şartlarda çalıştırılan bu çocuklar, Samsung’dan gelen taleplerin düşmesi halinde herhangi bir tazminat ödenmeksizin işten çıkartılıyor.

Sendikanın yönelttiği suçlamalar, Samsung’un kısa bir süre önce yayımladığı raporda ifade edilenlerle zıtlık arz ediyor. Samsung’un, raporunda, geçtiğimiz yıl bağımsız bir denetleme kuruluşu tarafından 100 alt yüklenici firmada yapılan incelemeler sonucunda herhangi bir çocuk işçinin tespit edilmediği ifade edilmişti. Ancak sendika, 2012 yılında hazırlanan raporunda Samsung’un iş ortaklarının çocuk işçi çalıştırmalarına göz yumduğu iddiasını dile getirmişti. Samsung, sendikanın geçmişte insanlık dışı olarak nitelendirdiği çalışma şartlarını iyileştireceğine dair söz vermişti.

İşe alımlarda çok daha katı kurallar uygulamaya başladığını kamuoyuna duyuran Samsung, talep ettiği iyileştirmeleri yerine getirmeyen şirketlerle işbirliğini durduracağını açıklamıştı. Ancak, son durumu değerlendiren China Labor Watch yöneticisi Li Qiang’un, Samsung’un ‘Sosyal Sorumluluk’ raporunun reklamdan başka bir amaç taşımadığı yönündeki değerlendirmesi durumun sanılandan da ciddi olabileceğini düşündürüyor. (1) Samsung’un, Çin’de yüzlerce iş ortağının olduğunu dile getiren gözlemciler, şirketin hazırlattığı araştırma raporunda farklı bir uygulamanın yapılmış olabileceğini ve bulguların bundan dolayı gerçeklerden uzak ortaya çıkmış olabileceği ihtimalini değerlendiriyor. Samsung, geçtiğimiz yıl da bir başka kıtada, Brezilya’da mevcut çalışma yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle ülkenin Çalışma Bakanlığı tarafından dava edilmişti.

(1) http://www.chinalaborwatch.org/news/new-488.html

TechInside Podcast – Bölüm 2

0
[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/158332094″ params=”auto_play=false&hide_related=true&show_comments=false&show_user=true&show_reposts=false&visual=false” width=”100%” height=”100″ iframe=”true” /] Bu hafta ele aldığımız başlıklar;
  • Mobil’de dev işbirliği: Intel, Samsung, Broadcom, Atmel gibi şirketlerin oluşturduğu konsorsiyum
  • Qualcomm’un Wilocity firmasını satın alması
  • Deloitte tarafından yayınlanan Nesnelerin İnterneti Raporu
  • Yeni bir sosyal ağ: AskWitty.com
  • Çevrimiçi video reklam pazarında büyüme oranları
  • Google’ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin’in çalışma saatleri hakkındaki düşünceleri
  • Türkiyede internet sitelerinin basın kanunu kapsamına alınması
  • EMC’nin bulut depolamada yönü
Mobil arayüzden bağlananlar Podcast yayınımıza buradan ulaşabilirler.

LG’den yuvarlanabilir televizyon!

0
LG, tv tarihinde devrim sayılabilecek yuvarlanabilen ürününü ilk kez geçtiğimiz yıl, dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı sayılan CES’te tanıttı. Bahsi geçen tv’ler, kristal berraklığında görüntü olarak düşünülen Ultra HD kalitesinde görüntü sunuyor. Şirket yaptığı açıklamada, geleneksel tv’lerden çok daha dayanıklı olarak nitelendirilen  ürünü en geç 2017 yılında tüketiciyle buluşturmak istediğini duyurdu. Yuvarlanabilen  Ekranın Sırrı Kullanılan Materyalde LG yetkilileri, her kesin aklını kurcalayan ürünün nasıl olup da bu denli esnek olduğu sorusuna, polyimid isimli yüksek moleküler bir maddenin kullanılmasıyla çözüm bulunduğunu ifade ederek cevap veriyor. Yenilikçi teknolojiyle cihazın arka panelinde plastik yerine çok daha ince bir film materyal ikame ediliyor. Kullanılan materyaller cihazı hafifletmekle kalmıyor, aynı zamanda puslu görüntü olgusunu da ortadan kaldırıyor. Gözlemciler, yuvarlanabilen tv’lerin yeni ve yaratıcı kullanım alanlarını da beraberlerinde getireceği görüşünü dile getiriyor. İlk etapta 152 cm’lik bir standartta üretilmesi düşünülen yeni nesil tv’ler, 1,200×810 çözünürlüğe sahip olacak. Bu ise, bir başka deyişle geleneksel HD tv’lerden 16 kat daha iyi bir çözünürlük kalitesini ifade ediyor. “Esnek ekran” konseptinin yakın bir gelecekte cihaz ekosisteminde köklü değişimleri de beraberinde getireceğini söylemek sanırız kehanet olmasa gerek. Kolaylıkla esneyebilen ekran teknolojisinin dokunmatik yüzeylerle birleşmesi tüketiciler adına sınırsız seçenekte yeni ürün anlamına geliyor. Böylelikle, günümüzde küçük boyutta ve taşınabilir olmalarıyla cazip görülen tablet pc’ler çok daha geniş ekranlarlarıyla karşımıza çıkabilir. Ne dersiniz?

Hastaneler çalışan beklentilerini BT ile yönetiyor

0
Kurumsal müşterilerine IT alanında pazar bilgisi ve danışmanlık hizmetleri sunan IDC‘nin, gerçekleştirdiği araştırmaya göre hastanelerin bilgi teknolojilerine yönelimlerinde, çalışan memnuniyeti en önemli neden olarak sıralanırken verimlilik ve organizasyonel büyüme bunu takip ediyor. “Hastane çalışanlarının beklentisi IT yatırımlarında önemli bir etken Araştırmaya liderlik eden Health Insights analisti Nino Giguashvili, çalışan beklentisinin kendilerini şaşırttığını, ancak Türkiye IT sağlık pazarının gelişimini göstermesi bakımından da bir o kadar önem arz ettiğini ifade ediyor. Sağlık hizmetleri sektörünün çok hızlı bir gelişme gösterdiğine dikkat çeken Giguashvili, buna karşılık kalifiye eleman sayısında beklentiler nispetinde bir artışın olmamasının mevcut çalışanların elde tutulmasını daha bir önemli hale getirdiğini belirtiyor. IDC analizine göre, çalışan davranışları Türkiye’deki sağlık IT yatırımlarında temel faktörler arasında bulunuyor. Bununla birlikte, yetişmiş personel sayısının kısıtlı olması IT alanında yenilikçi politikalar uygulanmasını zorlu hale getiriyor. Hastalara ait tıbbi kayıtların dijitalleştirilmesi ve bunların dijital ortamlarda saklanması, araştırma raporunda dikkati çeken diğer unsurlar arasında yer alıyor. Türkiye’de, sağlık alanındaki temel eğilimlerin pozitif bir gelişim gösterdiğini ifade eden IDC analisti Giguashvili, bunun hastalar için pozitif bir unsur olduğunu söylüyor. Giguashvili’nin, ifadesine göre sağlık alanında gelecek yıllarda en hızlı büyüme mobilite alanında yaşanacak. Geçtiğimiz Mayıs ayında, nüfusu 100 bini geçen yerleşim merkezlerindeki 30 hastanenin IT yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırma, yeni nesil sağlık teknolojileri kadar spesifik sağlık çözümlerini de analiz etti. Klinik iş akışları ile entegre hastane çözümlerinin sağlık çevrelerince kabul görmesinin zaman alacağını öngören araştırma, finans ve altyapı sınırlamalarına rağmen sanallaştırma, mobil çözümler ile IT güvenliği alanlarında yatırım artışı beklentisini kayda geçiriyor

Sosyal Medya yönetimi (mi?)

0
Sosyal medya yönetimi konusunda sıkıntısı olan birçok firma biliyorum. 4-5 mecrada birden hesapları olan, her mecraya tek tek girip paylaşım yapmaya çalışan ve bir paylaşım talebi geldiğinde o anki tüm işleri kâbusa dönen personeller tanıyorum. Burada acaba sosyal medya yönetimini bir ajansa mı devretsek, yoksa her mecra için ayrı personel mi belirlesek diye düşünende vardır eminim. Panik yok! Her şeyin bir çözümü var! Bilmeyenler için söylüyorum, bu tarz sıkıntısı olan arkadaşlar için alternatif yazılımlar mevcut. Örneğin Hootsuite ve Buffer. Bu iki yazılım popüler sosyal medya mecralarını tek bir panelden yönetmenizi sağlıyor. Hootsuite özellikle iOS tarafında benim ilgimi çekti, ancak tabi geliştirilmesi gerekiyor. Bu tip uygulamalarda ne yapıyorsunuz az çok tahmin edebilirsiniz. Mevcut hesaplarınızı bu uygulamalara tanıtıyorsunuz, daha sonra sizin belirleyeceğiniz takvime göre uygulamalar paylaşımlarda bulunuyor. Bu paylaşımlardan da bir istatistiksel veri elde ediyorsunuz. Yöneticilerinize yaptığınız çalışmalar konusunda bilgi verebilmeniz için oldukça faydalı araçlar gibi görünüyor. Yine de ben bu araçlar yerine her mecranın kendi fonksiyonlarını kullanarak paylaşımlarda bulunulmasını tavsiye ediyorum. Çünkü işi bir robota bırakmak, her mecraya aynı tip paylaşımlar yapmak çok akıllıca bir durum değil. Mecranın içinde yaşanması ve gelen tepkilere hemen yanıt verilmesi gerekiyor ki bir yönetim faaliyeti yapılmış olsun. Özellikle kendi kurumlarının sosyal medya yönetimini yapan arkadaşlara tavsiyem mecraların tarzına göre paylaşımlar yapmaları ve bu paylaşımların istatistiklerini de yine aynı mecranın araçları ile almaları. Atlanılan bir nokta daha var. Sosyal ağlar aslında artık tamamen bir reklam ortamı haline dönüşüyor. Kurumlar sosyal medyada paylaşım yaparak ilerleme kaydetmeye çalışıyor ancak arka plandaki reklam potansiyelinin hiç farkında değil. Özellikle ödemeli reklamcılık alanlarında sosyal medya oldukça fazla ilerledi. Bu yüzden sadece paylaşım yaparak yönetmek yerine, profesyonel bir yardım alarak sosyal medyanın ödemeli reklamcılık faaliyetlerini de kullanmanızı öneriyorum. Artık meşhur diziler dışında televizyon izlenme oranlarının oldukça düştüğünü herkes kabul ediyor. Peki, bu kitle nerede? Tabii ki sosyal medyada… Dükkânın önünü kapatma derdik eskiden müşteri kaçmasın diye. Marketin önüne araba park ettiği zaman olay çıkardı. Bir broşür bastırırdık o ayki kazancımızı verirdik. Şimdi ise çok düşük rakamlara özellikle sosyal ağlarda ciddi bir reklam potansiyeli varken, örneğin otellerin “bakın ne güzel bir ordövr tabağı hazırladık” diye resim çekip sosyal ağlarda paylaşması, bir distribütörün “yeni mallarımız geldi” tarzında koli fotoğrafları paylaşması akıllara zarar bir durum. Özetle, bir sosyal medya yönetimi yapmak istiyor iseniz ve elinizde çok fazla hesap var ise alternatif uygulamalar sizin işinize yarayabilir. Ancak bu uygulamaları da kullanırken mutlaka güvenlik konusunda tedbirinizi almanız lazım. Yönetim aşamasında ise lütfen şu tabak resimlerinden, kutulardan, pikselleşmiş fotoğraflardan uzak durun. Kaliteli verilere odaklanın, kaliteli resimler paylaşın.

Mobil hayatın önlenemez yükselişi

0
We Are Social Singapore tarafından hazırlanan Sosyal Medya, İnternet ve Mobil Kullanımı İstatistikleri 2014 raporu Türkiye dahil 24 ayrı ülkenin internet penatrayonu, sosyal medya kullanımı, online geçirilen süre ve mobil cihaz kullanımı verileri sunuyor. Türkiye istatistiklerine göz atacak olursak;   Türkiye’de 35 milyonun üzerinde internet kullanıcısı bulunuyor ve internet kullanımının tüm nüfusa oranla yüzde 45.
  •  36 milyon aktif Facebook hesabı var.
  •  Günde ortalama 4,9 saatimizi kişisel bilgisayarlar üzerinden, 1,9 saatimizi mobil cihazlar aracılığıyla internette harcıyoruz.
  •  Günde ortalama 2 saat 32 dakikamızı sosyal medyada geçiriyoruz.
  •  Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformu olan Facebook’u (yüzde 93), sırayla Twitter (yüzde 72), Google+ (yüzde 70) ve LinkedIn (yüzde 33) takip ediyor.
Özellikle gençler arasında mobil cihazlar, internet ve sosyal ağlar hayatın vazgeçilmezleri arasına girdi. Türkiye’de 5 gençten 3’ünün düzenli internet erişimi bulunuyor. Kırsal kesimde ise 5 gençten 2’si düzenli olarak internete erişebiliyor. Mobil cihazı yerine sevgilisini/eşini görmekten vazgeçenler oranı ise %6. İş hayatında ise durum çok da farklı değil, çalışanlar artık sadece mobil cihazlarını ofise getirmiyor onlarla yaşıyorlar. Pew Research raporlarına göre yüzde 44 oranında cep telefonu kullanıcısı çağrı, mesaj veya e-posta kaçırmamak adına cihazları ile uyuyor.
Armagan BAS
Vizyon Arge Ürün ve Çözüm Yöneticisi Armağan Baş
Bu sonuçları değerlendiren Vizyon Arge Ürün ve Çözüm Yöneticisi Armağan Baş istatistiklerin mobil cihaz ve mobil uygulamaların yükselişini bu denli işaret etmesi, 2015’te mobil cihaz ve uygulamalar konusunda yeni bir dönemin bizleri beklediğini göstermekte olduğunu belirtti. Web uygulamalarının yavaş yavaş mobil uygulamalara taşınması alışkanlıklarımızı mobilleştiriyor. Mobil cihazlar yönetimi devralıyor şeklinde yorumladı. Armağan Baş, konuyla ilgili olarak Mobil Şebeke Yöneticilerine (MNO) büyük görevler düştüğünü belirterek Inseptra markası altında sağladıkları mobil trafik analitiği, güvenlik ve optimizasyon çözümleri ile mobil veri ve uygulama çeşitliliğine ultra HD gözlüklerle bakarak mobil trafikteki eğilimlerin daha iyi anlaşılmasını sağladıklarını ifade etti.

Penta Teknoloji ve TP-LINK’ten iş ortaklığı

0
Bu anlaşma ile Penta, TP-LINK ürünlerinin dağıtımının yanı sıra, proje ve çözüm firmalarına TP-LINK kurumsal ürünler tarafında da destek olacak. Penta Satış Pazarlama Direktörü Murat İsen, TP-LINK ile işbirliğini ürün gamını zenginleştirme hedefi doğrultusunda önemli bir adım olarak gördüğünü belirtti.  İsen, TP-LINK’in Penta ile hızla büyüyen akıllı ev pazarı ve özellikle KOBİ segmentindeki firmaların tüm network ihtiyaçlarını karşılayacak geniş ürün yelpazesiyle Türkiye pazarında büyüyeceğini vurguladı. TP-LINK Ülke Müdür Yardımcısı Ali Dinçer ise, 2010 yılından bu yana kendi ofisiyle Türkiye’de faaliyet gösteren TP-LINK’in doğrudan satış yapmadığını, ürünlerin dağıtımını distribütörler ve onların bayileri aracılığıyla yaptıklarını söyledi. Dinçer; gelişen iş hacmi ve çeşitlenen ürünler sonucunda distribütörlük yapılarını yenileme kararı aldıklarını belirterek, sözlerine şöyle devam etti: “Penta, teknoloji sektöründe sürekli büyüyen, önemli bir tedarikçi. Bu işbirliğimizin sektörümüze de yeni bir soluk getireceğine inanıyoruz” dedi.

Microsoft kaş yapmaya çalışırken göz çıkardı

0
Microsoft, korsan yazılım başta olmak üzere sanal suça karşı örgütlü mücadele yürüten teknoloji şirketlerinden biri olarak biliniyor. Ancak, şirket, geçtiğimiz günlerde kantarın topuzunu biraz kaçırınca, sıradan kullanıcılar da bu operasyon hedefleri arasına aldı ve ortaya milyonlarca mağdur çıktı. Basına yansıyan habere göre Microsoft, sanal suçla mücadele çerçevesinde küçük bir internet şirketi ile onun 1.8 milyon müşterisinin webe erişimini engelledi. Olayın hukuksal boyutunun olması nedeniyle kamuoyuna çok fazla bilgi paylaşılmıyor. Sanal ortamda iyi ile kötüyü ayırt etmenin zorluğuna dikkat çeken gözlemciler, teknoloji şirketleri ile yasa uygulayıcıların işlerinin bir hayli zor olduğunu belirtiyor.
İyiyi kötüyü ayırmak zorlaştı
cloud_security   Microsoft, 30 Haziran tarihinde ABD’nin Nevada eyaletinde mahkemeye başvurarak, müşterilerine karşı kullanılan bir yazılımın durdurulmasını talep etmişti. Ancak bu talep, eyalette hukuk normları çerçevesinde iş yapan Vitalwerks Internet Solutions isimli şirket ve onun çok sayıdaki müşterisinin olumsuz etkilenmesine neden oldu. Zira sanal suç örgütü saldırılarını bu şirketin altyapısını kullanarak gerçekleştiriyordu. Mahkeme başvurusunda Vitalwerks’i, kullanıcılarının bilgisayarlarına virüs bulaştırmakla açıkça suçlayan Microsoft, şirket altyapısının internete erişimini kapattırdı. Ancak, Microsoft, avukatları aracılığıyla dün yaptığı açıklamada olayların Vitalwerks’in bilgisi dışında geliştiğini kabul ederek bunun teknik bir hata olduğunu duyurdu. Ancak, müşterilerini koruma adına aşırı hassas davranan Microsoft’un Vitalwerks’e tazminat ödeyip ödemeyeceği bilinmiyor.

Apple’dan çevreci radikal adımlar

0
Apple da bunun son örneğini oluşturuyor. Şirket, dün yaptığı açıklamayla ürünlerini üreten iş ortaklarının karbon emisyon oranlarını da takip ettiğini duyurdu. Apple, bir süre önce sera etkisine neden olan gaz atıklarını azalttığını açıklamıştı. Apple, son dönemlerde şirketin artış kaydeden su tüketimine çözüm bulmak için arayışlarını sürdürüyor. Bu çerçevede, çevre koruma ajansı EPA’nın eski yöneticisi Lisa Jackson’u görevlendiren Apple, böylelikle gözlemcilerden geçer not almayı başardı. “2014 Çevre Sorumluluk Raporu”nu yayınlayan Apple’a göre yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlar meyvelerini veriyor. Bu, daha az karbon salınımının ve maliyetlerin kayda değer oranda azaltılması anlamına geliyor. Rapora göre, alınan tedbirler çerçevesinde 2011 ile 2013 yılları arası dönemde enerji kullanımında yüzde 44’lük artış olmasına rağmen karbon salınımı yüzde 31 azaldı. Apple-Campus-Concept-Art-Top Silikon Vadisi’nde, yeni bir kampüs inşa eden Apple, bu çalışmalar dolayısıyla su harcamalarında hatırı sayılır bir artışın yaşandığını gizlemiyor. Ancak, şirket yetkilileri bu tüketimin rasyonel sınırlara çekilmesi için çaba sarf edildiğini ifade ediyor. Şirket ayrıca, Foxconn başta olmak üzere kendisi için üretim gerçekleştiren iş ortaklarının çevreye gereken duyarlılığı göstermemelerinin karbon oranındaki büyüklüğe çarpan etkisi yaptığını ve bunun değişmesi gerektiğini kabul ediyor. 1997 yılında, 181 ülke tarafından imzalanan Kyoto Protokolü çerçevesinde karbon dioksit ve sera etkisine neden olan gazların salınımlarının azaltılması ve dolayısıyla çevrenin en az şekilde etkilenmesi hedefleniyor.

Kaspersky Lab uyarıyor

0

Bulut tabanlı dosya depolama hizmetlerinin internet kullanıcıları arasında uzun zamandır popüler olmasına rağmen, bu tür hizmetlerin tartışılmaz kolaylığı bir dereceye kadar içerdikleri risklerin sayısı ile dengeleniyor. Örneğin, birçok kullanıcı uzman tavsiyelerine kulak vererek pasaport ve diğer belgelerini depolamak üzere buluta gönderiyorlar; ancak bazen hizmetin güvenlik açıkları kişisel verilerin güvenliğini tehlikeye atabiliyor

Örneğin, makinelerini, torrent‘ten indirdiklerini vb. uzaktan kontrol etmek ve izlemek üzere bu tarz hizmetleri etkin bir şekilde kullanmak isteyen bilgisayar sahipleri için talimatlara ulaşmak kolay. Bu tavsiyelere uyan kullanıcılar, yanlışlıkla, siber suçlular tarafından özellikle hedefli saldırılar durumunda kolaylıkla istismar edilebilecek farklı güvenlik açıkları oluştururlar. Kaspersky Lab uzmanları, kurumsal ağlara bulut hizmetleri nedeniyle virüs bulaşma riskine karşı kurumları uyarıyor.

Olası bir senaryo, siber suçluların bir çalışanın dizüstü bilgisayarında kurulu olan Dropbox istemcisi üzerinden dizüstü bilgisayarın kontrolünü ele geçirmesi. Bu durum, çalışanın ofis dışında olduğu durumlarda gerçekleşebiliyor. Virüs bulaşmış belgeler bulut klasörlerinde yer alıyorsa, Dropbox bunları aynı hizmeti çalıştıran kurumsal ağa bağlı tüm cihazlara otomatik olarak kopyalıyor. Dropbox bu açıdan tek değil. Onedrive (diğer adıyla SkyDrive), Google Drive, Yandex Disk, vb. dahil olmak üzere tüm popüler bulut depolama uygulamalarının otomatik senkronizasyon özelliği var.

Onay veren Kaspersky Lab kullanıcılarının verileri analiz edildikten sonra, uzmanlar, ev bilgisayarlarındaki bulut klasörlerinde bulunan kötü amaçlı yazılımların yaklaşık %30’unun senkronizasyon mekanizmaları yoluyla yerleştirildiğini belirledi.

Kurumsal kullanıcılar için bu rakam yüzde 50’ye ulaşıyor. Kurumsal kullanıcılar genellikle bulut klasörlerindeki Microsoft Office dosyalarına virüs bulaştırırken, bunların ev kullanıcılarının bilgisayarlarında genellikle kötü niyetli Android uygulamaları ile aynı anda bulunduğuna dikkat edilmesi gerekiyor.

Kaspersky Lab, sunduğu kurumsal çözümde mevcut olan ve sistem yöneticisi tarafından çalışmasına açıkça izin verilmeyen herhangi bir yazılımı engelleyebilen yenilikçi Uygulama Kontrolü teknolojisinin avantajlarından yararlanmayı öneriyor. Uygulama Kontrolü, kurumsal ağları Dropbox aracılığıyla gelen hedefli saldırılara karşı, kullanıcıların normal çalışmalarına engel olmadan koruyacak.