Google, Android XR işletim sistemini tanıttı!

0

Google, artırılmış ve genişletilmiş gerçeklik (XR) başlıkları için geliştirdiği yeni işletim sistemi Android XR‘ı resmen duyurdu. Bu yeni işletim sistemi, hem artırılmış gerçeklik (AR) hem de sanal gerçeklik (VR) deneyimlerini birleştirerek kullanıcılara zengin bir ekosistem sunmayı amaçlıyor. Henüz Android XR ile çalışan bir cihaz tanıtılmasa da, Google’ın Samsung ve Qualcomm ile yaptığı iş birliği dikkat çekiyor. Özellikle Samsung’un “Project Moohan” kod adlı ilk XR cihazının gelecek yıl piyasaya sürülmesi planlanıyor.

Google, Android XR işletim sistemini görücüye çıkardı

Android XR’ın en öne çıkan özelliklerinden biri, Google’ın yapay zeka asistanı Gemini ile derinlemesine entegrasyonu. Kullanıcılar, bu asistanla doğal bir şekilde konuşarak cihazı kontrol edebilecek, çevresindeki nesnelerle ilgili bilgi alabilecek ve deneyimlerini daha etkileşimli hale getirebilecekler. Bu bağlamda sistem, Apple’ın Vision Pro platformuna güçlü bir alternatif oluşturmayı hedefliyor.

Google, XR deneyimini güçlendirmek için YouTube, Chrome, Haritalar, Fotoğraflar ve Google TV gibi uygulamalarını baştan tasarladı. Ayrıca Android XR, Google Play üzerinde mevcut olan uygulamaların doğrudan çalışmasını destekleyerek, geliştiriciler ve kullanıcılar için daha kapsayıcı bir ekosistem sunmayı planlıyor.

Bu yeni platform sadece başlıklarla sınırlı kalmayacak; gelecekte günlük hayatta kullanılabilecek AR gözlükleri için de destek sunacak. Bu gözlükler, akıllı telefon gereksinimi olmadan yön tarifi, çeviri ve mesaj özetleme gibi temel işlevleri sağlayabilecek. Bu da Google’ın artırılmış gerçeklik deneyimlerini daha geniş bir kullanıcı kitlesine ulaştırma çabasında olduğuna işaret ediyor.

Geçmişte Google Glass ve Daydream gibi projeleriyle istenilen başarıyı yakalayamayan Google, Android XR ile iddialı bir geri dönüş yapmayı hedefliyor. Samsung ve Qualcomm iş birliği, bu vizyonun önemli bir destekçisi olurken, Android XR’ın hem tüketiciler hem de geliştiriciler için ne tür yenilikler getireceği büyük bir merak konusu.

Elektrikli araç sahipleri, içten yanmalı araçlara dönmek istemiyor!

0

Global EV Drivers Alliance tarafından yapılan Küresel Elektrikli Araç Sürücü Anketi, elektrikli araç sahiplerinin bir sonraki araçlarını da yine elektrikli olarak tercih edeceğini ortaya koyuyor. 18 farklı ülkeden 23.000’den fazla sürücünün katıldığı bu araştırmaya göre, elektrikli araç sahiplerinin yüzde 92’si, bir sonraki araç satın alımında içten yanmalı benzinli veya dizel bir model yerine elektrikli araç almayı planladığını belirtiyor. Bu, elektrikli araçlara geçenlerin büyük bir çoğunluğunun, geleneksel araçlara geri dönmeyi düşünmediğini gösteriyor. Ankete katılanların yalnızca yüzde 1’inden daha azı içten yanmalı bir araç tercih edeceğini belirtmişken, yaklaşık yüzde 4’lük bir kısım ise hibrit ya da plug-in hibrit (PHEV) araç satın almayı düşündüklerini ifade etmiş.

Elektrikli araç sahipleri, içten yanmalı araçlara dönmeyi düşünmüyor

Araştırmaya göre, elektrikli araç sahiplerinin çoğu (yüzde 97), elektrikli araçlarını kullanmaktan memnun ya da çok memnun olduklarını söylüyor. Elektrikli araçların en büyük avantajları arasında daha düşük işletme maliyetleri ve çevreye duyarlı olmaları yer alıyor. Bununla birlikte, anketin katılımcıları arasında şarj altyapısı, özellikle hızlı şarj istasyonlarının eksikliği, şarj sürelerinin uzunluğu ve cihazların güvenilirliğinin düşük olması gibi dezavantajlar ön plana çıkıyor.

Birçok katılımcı, elektrikli araçlarını çoğunlukla evde şarj ettiklerini belirtiyor ve elektrikli araçlarla uzun yolculuk yapmanın benzinli araçlara göre daha fazla planlama gerektirdiğini ifade ediyor. Ancak çoğunluk, menzil kaygısı taşımadıklarını ve araba şarjı için önceden plan yaptıklarını belirtiyor. Şarj istasyonlarında banka ve kredi kartı ile ödeme yapabilmeyi isteyen sürücüler, bu şekilde ödeme seçeneklerinin sunulmasının önemli olduğunu vurguluyor.

Bu anket, elektrikli araç kullanımının artmaya devam ettiğini ve sahiplerinin çoğunluğunun bu araçlardan memnun olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, şarj altyapısındaki eksikliklerin ve hızlı şarj istasyonlarına olan talebin, elektrikli araç kullanımını yaygınlaştırmada önemli bir engel oluşturmaya devam ettiğini ortaya koyuyor.

TSMC, yapay zeka teknolojileri sayesinde para basıyor!

Taiwan Semiconductor Manufacturing Company (TSMC), dünyanın en büyük bağımsız yarı iletken üreticisi olarak, Kasım ayında gelirlerinde büyük bir artış elde etti. Şirket, Kasım ayında 8,5 milyar dolar kazanç açıkladı ki bu, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 34’lük bir artışı temsil ediyor. Bu yükselme, yapay zekaya (AI) olan talebin hala çok güçlü olduğunun bir göstergesi olarak öne çıkıyor. TSMC, özellikle yapay zeka çiplerine olan talebin patlamasıyla birlikte, teknoloji devlerinden Apple’a ve AI odaklı firmalara kadar pek çok müşteri tarafından tercih edilen bir üretici konumunda bulunuyor. Şirketin, 5nm ve 3nm gibi ileri düzey üretim süreçlerindeki liderliği ve AI çiplerinin üretimindeki uzmanlığı, TSMC’yi bu alanda zirveye taşıyan ana unsurlar arasında yer alıyor.

TSMC, yapay zeka teknolojileri sayesinde para basmaya devam ediyor

Özellikle, TSMC’nin CoWoS (Chip on Wafer on Substrate) gibi gelişmiş paketleme teknolojilerine yaptığı yatırımlar da başarısının önemli sebeplerinden biri. Yapay zekaya yönelik artan talep ve bu tür yatırımlar, şirketin gelirlerini her geçen gün artırmasına yardımcı oluyor. TSMC, 2024 yılının son çeyreğinde gelirlerini 26,9 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor ve bu da çeyrek bazında yüzde 11 ila 14 arasında bir büyüme anlamına geliyor.

Şirketin Kasım ayında elde ettiği gelir, Ekim ayında ulaşılan 9,66 milyar dolarlık rekor seviyesinin altında kalsa da, yıllık bazda görülen yüzde 31,8’lik bir büyüme oranı dikkat çekiyor. Bu sonuç, ekonomik belirsizlikler ve sektör genelindeki daralmalarla birlikte elde edilen başarılı bir performans olarak dikkat çekiyor. TSMC, önümüzdeki yıllarda yapay zekaya olan talep artışını karşılamak amacıyla büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor.

Şirket, ABD’nin Arizona eyaletinde 65 milyar dolar maliyetle üç yeni fabrika inşa etmeye karar verdi ve diğer bölgelerde de yatırım yaparak küresel ayak izini büyütmeyi amaçlıyor. Ayrıca, CoWoS teknolojisinin üretim kapasitesini 2024 ve 2025 yıllarında her yıl iki katına çıkarmayı planlıyor. Ancak, o kadar yüksek bir talep var ki şirket mevcut kapasiteyle talebi karşılamakta zorlanıyor, bu da gelecekte daha fazla yatırım yapılması gerektiğini işaret ediyor.

Intel Arc B580, RTX 4060 ile karşılaştırıldı! İşte sonuç

0

Intel‘in yeni ekran kartı Arc B580, Arc B570 ve diğer ikinci nesil Arc Battlemage modelleriyle birlikte, masaüstü bilgisayarlar için yeni bir performans anlayışı getiriyor. Arc B580, Xe2 mimarisi üzerine inşa edilmiş bir ekran kartı olarak dikkat çekiyor. Bu yeni mimari, önceki nesil Xe1 mimarisine göre yüzde 70 daha iyi çekirdek başına performans ve yüzde 50 daha yüksek verimlilik sunuyor. Teknik özelliklerine bakacak olursak, Arc B580, 20 Xe2 çekirdeği, 12 GB GDDR6 bellek, 456 GB/sn bant genişliği, 192-bit veri yolu, 2.6 GHz saat hızı ve 190W TDP değerine sahip.

Intel Arc B580, RTX 4060 ile karşıya karşıya geldi!

Arc B580’in performansı, popüler 3DMark Time Spy testinde 14.719 puan alarak dikkatleri üzerine çekti. Bu sonuç, RTX 4060’tan yüzde 31 daha yüksek bir skor elde ettiğini gösteriyor. Ayrıca, Arc A770 ve A750 gibi önceki Arc modelleriyle kıyaslandığında da yüzde 19’luk bir artış sağlıyor.

Intel Arc B580, RTX 4060 ile karşıya karşıya geldi.
Intel Arc B580, RTX 4060 ile karşıya karşıya geldi.

Ancak, bu sonuçlar sentetik testler olduğu için gerçek dünya performansı ile bu verilerin farklı olabileceğini unutmamak gerekiyor. Örneğin, Arc A770 ve RTX 4060 arasında yapılan karşılaştırmalarda, oyun performansı açısından her iki ekran kartı da 1440p çözünürlükte benzer performans sergiliyor.

Intel’in Arc B580, özellikle fiyat-performans oranı ve ek VRAM desteği ile öne çıkıyor. B580, 249 dolar fiyat etiketiyle 13 Aralık’tan itibaren satışa sunulacak. Bu fiyatla, rakiplerinden bir adım önde olan B580, oyun performansında RTX 4060’a yakın bir performans sunarken, daha düşük fiyatıyla ve ekstra VRAM kapasitesiyle kullanıcıları cezbedecek. Ancak, tüm detayları ve test sonuçlarını net bir şekilde görmek için birkaç hafta daha beklememiz gerekecek.

Dünyanın en hızlı yüzen robotu!

0

Robotik manta vatozu daha hızlı yüzmek için daha basit ve daha verimli bir tasarım kullanıyor. Sadece iki yıl önce, minik bir robot manta vatozu dünyanın en hızlı yüzen yumuşak gövdeli robotu oldu. Eh, onun torunlarından biri şimdi bu rekoru kırdı. 22,8 mm uzunluğundaki orijinal robot, Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi’nden Doç. Dr. Jie Yin ve meslektaşları tarafından tasarlandı.

Robotik manta vatozu

Aslında tek bir kavisli iki dengeli yapının sol ve sağ uçları olan iki esnek polyester manta vatozu benzeri kanatlara sahipti. İki dengelilik, gergin bir yapının herhangi bir enerji gerektirmeden iki pozisyondan birinde kalabilme yeteneğini ifade eder – bir saç tokası iki dengeli bir yapının iyi bir örneğidir. Robotun iki durumlu kanat yapısının ortası, üst ve alt yumuşak silikon pnömatik aktüatörlerin arasına yerleştirildi.

Üst aktüatöre hava pompalandığında, yukarı doğru büküldü ve kanat yapısının ortasından yukarı doğru çekildi, bu da iki kanadı aşağı doğru çeken bir pozisyona “fırlamasına” neden oldu. Üst aktüatör söndürülüp alttaki şişirildiğinde , yapı ters yönde fırladı ve kanatları tekrar yukarı getirdi. Mekanizma aşağıdaki videoda gösterilmiştir.

İki aktüatörü bu şekilde ileri geri etkinleştirerek (harici bir hava pompası aracılığıyla), kanatları saniyede 3,74 vücut uzunluğu ortalama yüzme hızı için yeterince hızlı çırpmak mümkün oldu. Bilim insanlarına göre, bu daha önce yumuşak gövdeli yüzen robotlar için mümkün olandan yaklaşık dört kat daha hızlıydı.

68 mm uzunluğundaki yeni robo-mantada Yin ve ekibi, alt aktüatörle birlikte iki kararlı tasarımı da ortadan kaldırdı. Esnek kanat yapısı artık monostabil, yani enerji uygulanmadığında her zaman tek bir konuma geri dönecek – ortada aşağı doğru eğimli ve kanatlar yukarıda.Şişirildiğinde, tek üst pnömatik aktüatör aşağı doğru kıvrılır ve kanat yapısının ortasını aşağı doğru çeker, bu da kanatların aşağı doğru fırlamasına neden olur. Ancak aktüatörün sönmesine izin verildiği anda, yapının elastik geri yükleme kuvveti, onun varsayılan pozisyonuna geri fırlamasına neden olur ve bu süreçte kanatları yukarı doğru çeker.

Intel Core Ultra 9 285H ve Ultra 5 225H test edildi! işte ilk sonuçlar

0

Intel’in yeni nesil Arrow Lake işlemcileri, dizüstü bilgisayar segmentinde heyecan yaratmaya devam ediyor. Daha önce CES 2025 etkinliğinde tanıtılacağı açıklanan Core Ultra serisi, şimdi Bapco CrossMark test sonuçlarıyla gündemde. Serinin en dikkat çeken üyelerinden Intel Core Ultra 9 285H ve Ultra 5 225H modelleri, performans artışları ve yenilikçi özellikleriyle öne çıkıyor.

Intel Core Ultra 9 285H ve 225H: neler sunuyor?

Intel’in H serisi işlemcileri, orta seviyeden düşük güç tüketimine sahip cihazlara kadar geniş bir yelpazeyi hedefliyor. Yeni Arrow Lake işlemcilerinde Ultra ve Ultra olmayan sürümler ayrımı dikkat çekiyor. Ultra serisi, önceki nesil Meteor Lake işlemcilerine kıyasla %11 ila %23 arasında performans artışı vaat ediyor.

  • Core Ultra 9 285H:
    • 16 çekirdek ve 16 iş parçacığı ile geliyor.
    • Grafik biriminde Arc 140T tercih edilmiş.
    • Bapco CrossMark testlerinde sırasıyla:
      • Üretkenlik1.716 puan (+%10)
      • Yaratıcılık2.287 puan (+%15)
      • Duyarlılık1.422 puan (+%1)
    • Genel performans1.888 puan (+%11)
  • Core Ultra 5 225H:
    • 14 çekirdek ile geliyor.
    • 7 Xe çekirdekli grafik birimi bulunuyor.
    • Bapco CrossMark testlerinde sırasıyla:
      • Üretkenlik1.712 puan (+%23)
      • Yaratıcılık2.173 puan (+%27)
      • Duyarlılık1.451 puan (+%11)
    • Genel performans1.850 puan (+%23)

Saat hızlarının tam olarak açıklanmadığı işlemcilerin, 5.0-5.4 GHz aralığında çalışacağı tahmin ediliyor.

Performans artışı dikkat çekiyor

Test sonuçlarına göre:

  • Core Ultra 9 285H, üretkenlik ve yaratıcılık testlerinde %10-15 arası bir gelişme sağladı.
  • Core Ultra 5 225H ise genel performansta %23’lük bir artışla selefine göre önemli bir sıçrama yaptı.

CES 2025 beklentileri yükseliyor

Intel Core Ultra 9 285HArrow Lake-H ve HX ailesi ile birlikte CES 2025 etkinliğinde tanıtılması bekleniyor. Ancak, Ultra olmayan sürümlerin çıkış tarihi henüz açıklanmadı. Aynı etkinlikte AMD’nin Strix Halo işlemcilerini tanıtması beklenirken, rekabetin oldukça kızışacağı öngörülüyor.

Yapay zeka modeli Sora, etkileyici kısa filmlere imza atıyor!

OpenAI’nin uzun süredir üzerinde çalıştığı yapay zeka video üretim modeli Sora, nihayet kullanıcılara sunuldu ve kısa sürede büyük bir etki yarattı. Özellikle modelle üretilen “The First Humans” adlı kısa film, hem görsel gerçekçiliği hem de etkileyici anlatımıyla izleyenlerin beğenisini topladı. Fakat tüm övgülere rağmen, Sora’nın eksiklikleri de oldukça dikkat çekiyor ve eleştiriler alıyor.

Yapay zeka modeli Sora, etkileyici kısa filmlere imza attı

Sora’nın potansiyelini gözler önüne seren en çarpıcı örneklerden biri, KNGMKRlabs tarafından üretilen “The First Humans” filmi oldu. Bu film, geleceğin insanlarını konu alan belgesel tarzıyla izleyiciler üzerinde güçlü bir etki bıraktı. Benzer şekilde, Dave Clark’ın “Father Time” isimli yapımı da Sora’nın başarılı işler çıkarabileceğini gösteren bir diğer örnekti. Ancak, bunun dışında kalan birçok kullanıcı, Sora ile yapılan içeriklerde çeşitli sorunlarla karşılaştıklarını dile getirdi. Özellikle karmaşık sahne simülasyonları ve anatomik gerçekçiliğin eksikliği, yapay zeka modelinin zayıf noktalarını gözler önüne serdi. Örneğin, bir videoda yürüyen bir kişinin bacaklarının yanlış yönlerde hareket ettiği ve fizik kurallarını ihlal eden sahneler görüldü.

Sora’nın zorlukları yalnızca teknik alanlarla sınırlı kalmıyor. Rakiplerine kıyasla yüksek ücretli planları, kullanıcıları farklı platformlara yönlendirebilir. HailuoAI ve Runway gibi rakipler, daha kullanıcı dostu deneyimler ve düşük maliyet avantajları sunarken, Sora’nın başlangıç planı aylık 20 dolardan başlıyor ve sınırsız seçenek 200 doları buluyor. Ek olarak, OpenAI’nin koyduğu içerik kısıtlamaları da tepki çekiyor. Özellikle şiddet, müstehcen içerik ve çizgi film tarzı unsurların yasaklanması, kullanıcıların yaratıcı potansiyellerini sınırlandırdığı yönünde eleştiriliyor.

Sora’nın Hollywood’a hitap etme potansiyeli de şu an belirsiz görünüyor. Rakiplerinden Runway, Lionsgate ile yaptığı özel anlaşma sayesinde güçlü bir avantaj elde etti ve sektördeki etkisini artırdı. OpenAI ise, Sora’nın daha da geliştirilmesi gerektiğini kabul ediyor ve modelin karmaşık sahneleri, zaman çizelgelerini ve uzamsal detayları doğru bir şekilde yorumlama kapasitesini artırmak için çalışmaların sürdüğünü belirtiyor.

Sora, yer yer inanılmaz sonuçlar üreten fakat tutarlılık sorunlarıyla mücadele eden bir yapay zeka olarak değerlendirilmekte. Yüksek fiyatlandırması, içerik kısıtlamaları ve rakiplerinin sunduğu üstünlükler, modelin benimsenmesini zorlaştırabilir. Ancak OpenAI’nin model üzerinde yoğunlaşan geliştirme planları, Sora’nın zamanla bu eksiklikleri aşarak yapay zeka video üretim alanındaki rekabete daha güçlü bir şekilde katılabileceğini gösteriyor.

Toyota’nın insansı robotu, basket atma rekoru kırdı!

0

Toyota’nın insansı robotu CUE6, 26 Eylül 2024 tarihinde Japonya’nın Nagakute kentinde, 24,55 metre mesafeden basket atarak bir insansı robot tarafından atılan en uzak basket rekorunu kırdı. Bu başarı, CUE robotunun gelişim yolculuğundaki önemli bir kilometre taşıydı ve robotun şimdiye kadar elde ettiği en yüksek başarı olarak kayda geçti. CUE’nin ilk nesli, 2017 yılında Toyota tarafından geliştirilen, yapay zeka desteğiyle basket atabilen bir robot olarak tanıtılmıştı. O günden bu yana yapılan sürekli iyileştirmelerle robotun yetenekleri hızla gelişti ve bugün CUE6, basketbol gibi insan becerisi gerektiren alanda önemli bir başarıya imza attı.

Toyota’nın insansı robotu, basket atma rekoru kırmayı başardı

CUE6, yalnızca teknoloji ve mühendislik açısından bir sıçrama değil, aynı zamanda robotik sistemlerin nasıl evrildiğini gösteren çarpıcı bir örnek. Robotun başarısı, sadece doğru fiziksel donanımlarla değil, aynı zamanda yapay zeka desteği ile optimize edilen yeteneklerle sağlandı. Robotun şutları her seferinde daha isabetli hale gelmeye başladı çünkü geliştiriciler, robotun hatalarından ders çıkararak, duruş, kol pozisyonu ve şut gücü gibi parametrelerde değişiklikler yapmayı başardılar. CUE6’nın önceki nesillerinden daha gelişmiş bir hal alması, şut deneyimlerinden, top sürme kabiliyetine kadar pek çok farklı alandaki iyileştirmelere dayalıydı.

Bu rekor denemesine ulaşan robot, sadece fiziksel parametrelerle değil, aynı zamanda görsel algılama ile de önemli geliştirmelerden geçti. CUE6’nın vücut yapısı ve manevra yeteneği, ayaklarına eklenen kameralar sayesinde daha etkili hale geldi. Bu yeni teknoloji, topun hareketini daha doğru analiz etmeyi ve robotun her hareketini doğru bir şekilde kontrol etmeyi sağladı. Bu sayede, robot, basket topunu doğru yönlendirecek şekilde fiziksel pozisyonunu ayarlayabildi ve atışın isabetli olması için gereken tüm dinamikleri hesaplayabildi.

CUE6, bir yandan basket atışlarında çok daha isabetli sonuçlar verirken, diğer yandan en doğru atış stilini öğrenebilmek için yapay zeka desteğiyle çalıştı. Ekip, robotu sürekli olarak test edip her denemeden ders çıkararak, şut performansını sürekli artırmaya devam etti. Aynı zamanda, CUE6’nın ilerleyen dönemlerde diğer gelişmiş yetenekleri öğrenebilmesi de sağlandı. Bu sayede, robot gelecekte daha karmaşık ve yaratıcı görevlerde kullanılabilecek kapasiteye sahip olma yolunda önemli bir adım attı.

Bu rekorun yalnızca bir başarı hikayesi olmadığını, robotik ve yapay zeka teknolojisinin insan benzeri görevlerde giderek daha etkili hale geldiğini gösteren bir dönüm noktası olduğunu söylemek mümkün. Toyota’nın bu alandaki hedefi, sadece basketbol gibi eğlenceli alanlarda değil, aynı zamanda endüstriyel ve pratik işlerde de robotların daha geniş bir şekilde kullanılmasını sağlamak. CUE’nin altıncı nesli, Toyota’nın bu yolda atacağı daha büyük adımların ön habercisi. Bu tür başarılar, robot teknolojisinin gelecekteki potansiyelinin ne kadar büyük olduğunu da gözler önüne seriyor.

OpenAI CEO’su, “Mekanik Türk” göndermesi yaptı!

OpenAI CEO’su Sam Altman, ChatGPT’de yaşanan kısa süreli bir erişim kesintisinin ardından, sosyal medya üzerinden “ChatGPT için Mekanik Türk olmayı teklif etmek üzereydim” şeklinde esprili bir paylaşım yaparak tarihsel bir gönderme yaptı. Altman’ın bu ifadeleri, yapay zeka dünyasındaki “illüzyon” olgusuna dikkat çekerken, aynı zamanda 18. yüzyılın ünlü otomatonu “Mekanik Türk” ile günümüz yapay zeka modelleri arasında kurulan ironik bağlantıları bir kez daha gündeme getirdi.

OpenAI CEO’su, “Mekanik Türk” göndermesinde bulundu

Mekanik Türk, 1769’da Wolfgang von Kempelen tarafından üretilmiş ve dönemin teknolojisi için inanılmaz bir satranç oynama yeteneği sergileyen otomat olarak tanıtılmıştı. Osmanlı kostümü giyen bir figür şeklindeki cihaz, teknik açıdan karmaşık bir makine gibi görünüyordu. Ancak gerçek şu ki, cihazın içindeki gizli bölmede oturan bir insan satranç ustası tüm hareketleri kontrol ediyordu. Mekanik Türk, Charles Babbage gibi teknoloji öncülerine ilham vermesine rağmen, tamamen bir aldatmaca üzerine kuruluydu. Bu yanılsama, teknolojinin sınırlarını sorgulama ve hayranlık uyandırma konusundaki insana özgü merakı besleyen bir olgu haline geldi.

Benzer şekilde, günümüzde OpenAI’ın GPT modelleri gibi yapay zeka sistemleri de benzer bir “illüzyon” yaratıyor. İnsan gibi düşünüyor veya iletişim kuruyor gibi görünen bu modellerin temeli, olasılık hesaplamalarına ve istatistiksel analizlere dayanıyor. Ancak bu modeller, kelimelerin gerçek anlamını kavramadan, büyük veri setleriyle şekillendirilmiş sayısal örüntülerle çalışıyor. ChatGPT’nin insanlarla iletişim kurarken “düşünen” bir zeka izlenimi vermesi, aslında gelişmiş algoritmaların oluşturduğu bir yanılsama. Altman’ın, Mekanik Türk göndermesiyle bu ironik bağa dikkat çekmesi, yapay zekanın henüz gerçek bir “zeka” değil, insan yaratıcılığıyla beslenen bir simülasyon olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Mekanik Türk ve yapay zeka arasındaki benzerlik, yalnızca çalışma biçimlerine değil, aynı zamanda etraflarında dönen tartışmalara da uzanıyor. İnsanlar, tıpkı geçmişte Mekanik Türk’ün içinde ne olduğunu merak ettikleri gibi, bugün de yapay zeka modellerinin ardında neyin yattığını ve nasıl bu kadar etkili olabildiklerini anlamaya çalışıyorlar. İlginç bir şekilde, tıpkı 18. yüzyıl izleyicilerinin Mekanik Türk’ün mekanizmasını tam olarak çözememesi gibi, günümüzde geliştiriciler bile dil modellerinin iç işleyişini tam olarak anlamakta güçlük çekiyorlar. Bu da günümüz yapay zekalarını, Mekanik Türk’ün bir modern versiyonu haline getiriyor.

Tesla’nın piyasa değeri 1,3 trilyon doları aştı!

Tesla, piyasa değeri 1,3 trilyon doları aşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Bu, firmanın ABD borsalarında ve küresel ölçekte elde ettiği büyük bir başarıyı simgeliyor. Tesla’nın hisse fiyatı, ABD’deki başkanlık seçimlerinin ardından %47 değer kazanarak 424 dolara yükseldi. Yıl başından itibaren toplamda %71 oranında büyüme gösteren Tesla’nın bu rekoru, elektrikli araç sektöründeki liderlik konumunu pekiştiriyor.

Tesla’nın piyasa değeri 1,3 trilyon doları geçti

Elon Musk’ın desteklediği Donald Trump’ın başkanlık seçimini kazanmasının, Tesla’nın değer artışındaki önemli bir faktör olduğu belirtiliyor. Trump’ın elektrikli araçlara yönelik vergi indirimlerini azaltmayı planlaması ve Musk’ın yönlendirmesiyle otonom sürüş düzenlemelerinin gevşetileceğine dair beklentiler, Tesla hisselerine pozitif yansımış durumda. Bunun yanı sıra, şirketin önümüzdeki yıl piyasaya sürmeyi planladığı yeni Model Y ile uygun fiyatlı Model Q, Tesla’nın satış grafiğinde tekrar bir ivmelenme yaratacak gibi görünüyor.

Tesla’nın başarısı, yalnızca araçlarıyla sınırlı kalmayıp enerji ve şarj altyapısında yaptığı yeniliklerle de dikkat çekiyor. Şirket, ABD’de pil hücresi üretim kapasitesini artırmak için yeni yatırımlara yönelirken, dünya genelinde V4 Supercharger şarj istasyonlarını aktif hale getirerek ağını genişletiyor. Ayrıca, geçtiğimiz aylarda tanıtılan robotaksi ve robovan projeleri, Tesla’nın otonom sürüş teknolojilerindeki iddiasını gösteriyor. Önümüzdeki sene otonom taksi hizmetinin faaliyete geçeceği belirtiliyor.

Elon Musk, Tesla’nın bu başarısı ile adını bir kez daha tarihe yazdırmış durumda. Musk’ın kişisel serveti de 400 milyar doları aşarak yeni bir rekor kırdı. Tüm bu gelişmeler, Tesla’nın yalnızca elektrikli araç pazarındaki liderliğini değil, aynı zamanda teknoloji ve inovasyon odaklı bir şirket olarak gelecekteki yerini de garanti altına aldığını gösteriyor.

Türkiye’nin internet altyapısı: ADSL, VDSL ve Fiber farkları

0

Türkiye’de internet altyapısı, kullanıcıların deneyimlerini doğrudan etkileyen en kritik unsurlardan biridir. Dijitalleşmenin hızla yaygınlaşması, iş hayatında ve günlük yaşamda internetin vazgeçilmez bir araç haline gelmesine neden olmuştur. Ancak internetin hız ve performansı, kullanılan altyapıya bağlı olarak büyük ölçüde farklılık gösterir. Türkiye’deki mevcut altyapılar, ADSL, VDSL ve Fiber olarak sınıflandırılabilir ve her biri farklı hız ve performans seviyeleri sunar.

ADSL (Asymmetric Digital Subscriber Line), telefon hatları üzerinden internet hizmeti sunan en eski altyapılardan biridir. Türkiye’de hâlâ geniş bir kullanıcı kitlesi tarafından tercih edilen bu teknoloji, indirme (download) hızlarının yükleme (upload) hızlarından daha yüksek olduğu bir yapıya sahiptir.

ADSL genellikle 16 Mb/sn’ye kadar hız sunar, ancak bu hızlar genellikle kullanıcının telefon santraline olan uzaklığına bağlı olarak değişiklik gösterir. Eski bir teknoloji olan ADSL, büyük dosyaların yüklenmesi gerektiğinde ya da yüksek çözünürlüklü video izlenirken yetersiz kalabilir. Dolayısıyla günümüzün yüksek hız taleplerini tam anlamıyla karşılayamıyor.

VDSL (Very-high-bit-rate Digital Subscriber Line), ADSL’in bir adım ötesinde bir teknoloji olarak öne çıkar. VDSL, yine telefon hatları üzerinden hizmet sunmasına rağmen daha yüksek hızlara ulaşabilir. Ortalama olarak 50 Mb/sn’ye kadar hız sağlayabilen VDSL, daha yüksek veri aktarım kapasitesine sahiptir.

Bununla birlikte, VDSL’in performansı da telefon santraline olan uzaklığa bağlıdır. Santrale yakın kullanıcılar daha yüksek hızlardan faydalanabilirken, mesafe arttıkça hız düşüşü yaşanabilir. VDSL, özellikle çevrimiçi oyun oynayanlar, evden çalışanlar ve büyük dosyalarla çalışan profesyoneller için ideal bir çözüm sunmaktadır.

Fiber internet, şu anda mevcut olan en hızlı internet teknolojilerinden biridir. Fiber altyapısı, veri aktarımında ışık sinyallerini kullanarak çok daha yüksek hızlar ve düşük gecikme süreleri sunar. Fiber internet, 1000 Mb/sn (1 Gbps) gibi hızlara ulaşabilir ve bu da yüksek çözünürlüklü video içerikleri izlemek, büyük dosyalar indirmek ve yüklemek için mükemmel bir altyapı sağlar.

Fiber internet ayrıca, çevrimiçi oyun oynayanlar ve bulut tabanlı hizmetleri yoğun şekilde kullananlar için en düşük gecikme süreleri sunan ideal bir teknolojidir. Türkiye’de fiber altyapı yaygınlaşmaya devam ediyor ve özellikle büyük şehirlerde daha fazla kullanıcıya hizmet veriyor.

İnternet altyapısı, yalnızca bireysel kullanıcılar için değil, aynı zamanda işletmeler için de kritik bir rol oynar. Yüksek hızlı internet, iş dünyasında verimliliği artıran önemli bir unsurdur. Özellikle uzaktan çalışma, çevrimiçi eğitim ve video konferans gibi süreçlerde hızlı ve stabil bir internet bağlantısı temel bir ihtiyaç haline gelmiştir. Fiber internet gibi yüksek hız sunan altyapılar, bu ihtiyaçları en iyi şekilde karşılayabilirken, ADSL ve VDSL gibi teknolojiler daha düşük hızlarda kalabilir.

Kullanıcılar, internet hızlarını ve mevcut altyapılarını öğrenmek için altyapı sorgulama yapabilirler. Bu işlem, adresinizde hangi internet teknolojisinin mevcut olduğunu öğrenmenizi ve en uygun internet paketini seçmenizi sağlar. Türkiye’deki mevcut altyapıyı öğrenmek, alabileceğiniz maksimum internet hızını belirlemek açısından önemlidir. Altyapı sorgulama işlemi, internet sağlayıcınızın sunduğu fiber, VDSL ya da ADSL hizmetlerinden hangisinin bölgenizde mevcut olduğunu anlamanıza yardımcı olur.

Altyapı sorgulaması yaparak, adresinizdeki mevcut internet altyapısını öğrenebilir ve bu sayede size en uygun internet paketini seçebilirsiniz. Türkiye’deki internet altyapısını öğrenmek ve hangi hızları alabileceğinizi görmek için altyapı sorgulama yapabilirsiniz. Bu işlem, internet deneyiminizi en üst seviyeye çıkarmak için ilk adımdır.

Google, Rekabet Kurumu tarafından 2.6 milyar TL ceza aldı!

0

Rekabet Kurumu, kısaca Google olarak bilinen ‘Google Reklamcılık ve Pazarlama Ltd. Şti., Google International LLC, Google LLC, Google Ireland Limited ve Alphabet Inc.’ten oluşan ekonomik bütünlük hakkında yürüttüğü soruşturmayı tamamladı. Rekabet Kanunu’nun 6. maddesini ihlal ettiği tespit edilen teknoloji devine, tam 2 milyar 607 milyon TL idari para cezası verildi.

Google için ihlal edilen maddeler de açıklandı

Kurulun açıkladığı karara göre, Google’ın çevrim içi reklam teknolojisi hizmetlerinde hakim durumunu kötüye kullandığı belirlendi. Şirketin video paylaşım platformu YouTube aracılığıyla reklam envanterine erişimi kısıtladığı ve kendi hizmetlerini kayırdığı tespit edildi. Bu durumun, rakiplerin faaliyetlerini zorlaştırdığı ve pazardaki rekabeti olumsuz etkilediği ifade edildi.

google-rekabet-kurumu-tarafindan-2-6-milyar-tl-ceza-aldi

Ancak, Google’ın talep tarafı platformları (DSP) ile ilgili iddialar bakımından ihlal tespit edilmediği belirtilerek bu alanda herhangi bir idari para cezası uygulanmadı.

Rekabet Kurumu, Google’a 6 ay içinde üçüncü taraf platformlara eşit koşullar sağlaması gerektiğini belirtti. Şirketin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren bu yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda, günlük idari para cezası uygulanacağı ifade edildi. Şirkete tanınan süre ve yükümlülükler, pazardaki etkin rekabetin yeniden tesis edilmesini hedefliyor.

Google’ın, kararın tebliğinden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemelerinde itiraz etme hakkı bulunuyor. Rekabet Kurulu’nun bu kararı, teknoloji devlerinin çevrim içi reklam pazarındaki faaliyetlerinin daha sıkı denetleneceğine dair önemli bir işaret olarak görülüyor.

Peki, sizce bu ceza, teknoloji devlerinin rekabeti daha adil koşullarda sürdürmesini sağlayacak mı? Görüşlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın!

Web tarama yapay zekası için Project Mariner sürprizi

0

Google bu hafta Gemini 2.0’ı tanıttı ve büyük ses getirdi. Şirket, yeni makine öğrenimi modelinin yalnızca mevcut ürünlerini ve hizmetlerini geliştirmeyeceğini söylüyor. Ayrıca tamamen yeni deneyimlere de güç verecek. Google, bu noktada bir web tarayıcısı içinde gezinebilen bir yapay zeka aracı olan Project Mariner’ı önizleme ile paylaştı. Mariner, şu anda seçili “güvenilir test uzmanları” için mevcut olan deneysel bir Chrome uzantısıdır.

Web tarama yapay zekası

Google’ın paylaştığı videodan da görebileceğiniz gibi, Mariner için yapılan tanıtım, belirli ezber görevleri otomatikleştirebilen bir araç. Demoda, Mariner, Google’dan Jaclyn Konzelmann’a dört şirketinin iletişim bilgilerini bulmada yardımcı oluyor.

Açıkça, yazılım kamu kullanımına hazır hale gelmeden önce Google’ın yapması gereken daha çok iş var. Konzelmann’ın Mariner’ı uyarırken çok spesifik olduğunu ve ajana talimatlarının bazı kısımlarını “ezberlemesini” ve “hatırlamasını” söylediğini fark edin. Ayrıca Mariner’ın kendisine verilen görevi tamamlaması yaklaşık 12 dakika sürüyor.

Google, Mariner için “Bir araştırma prototipi olarak, metin, kod, resim ve formlar gibi pikseller ve web öğeleri de dahil olmak üzere tarayıcı ekranınızdaki bilgileri anlayabilir ve bunlar arasında mantık yürütebilir” diyor.

Project Mariner tanıdık geliyorsa, bunun nedeni The Information’ın Ekim ayında Google’ın Project Jarvis adlı bir şey üzerinde çalıştığını bildirmesidir. Yayın, bunu Google’ın uçuş rezervasyonu gibi görevlerde yardımcı olmak için tasarladığı bir “bilgisayar kullanan aracı” olarak tanımladı. Kasım ayında, Jarvis’in erken bir sürümü Chrome Web Mağazası’nda kısa bir süreliğine mevcuttu . Konuya aşina bir kişi, Jarvis ve Mariner’ın aynı proje olduğunu doğruladı.

Mariner’ın varlığının doğrulanması, Anthropic’in Claude AI için benzer ancak daha kapsamlı bir özelliği duyurmasının ardından geldi . Şirket, bu özelliğin “insanlar için tasarlanmış çok çeşitli standart araçlar ve yazılım programları kullanabileceğini” söylüyor. Söz konusu araç şu anda herkese açık beta sürümünde mevcut.

Güneş panelleri için geliştirilen esnek montaj sistemi dayanıklılığı artırıyor!

Çin merkezli DAS Solar, güneş panellerinin montajında devrim niteliğinde yenilikler sunan esnek montaj sistemini tanıtarak sektörün dikkatini çekti. Şirketin geliştirdiği bu sistem, güneş panellerinin dayanıklılığını artırırken, zorlu hava koşullarında bile performans kaybını minimuma indiriyor. Geleneksel boru bağlantı elemanları yerine kullanılan öngerilmeli çelik kablolar sayesinde, doğu-batı ve kuzey-güney yönlerinde sağlam bir destek ağı oluşturuluyor. Bu tasarım, panellerin rüzgar direncini artırıyor ve enerji santrallerinin uzun ömürlü olmasını sağlıyor.

Güneş panelleri için geliştirilen esnek montaj sistemi dayanıklılığı artıracak

Sistemin dikkat çeken bir diğer avantajı ise, çok daha az sayıda civata kullanımıyla montaj sürecini sadeleştirmesi. Geleneksel sistemlerde 228 civata kullanılırken, bu yenilikçi sistemde sadece 30 civata yeterli oluyor. Ayrıca, özel tasarlanmış civatalar sayesinde rüzgar altında gevşeme veya mikro çatlak oluşumu gibi sorunlar önleniyor. Bu özellikler, özellikle şiddetli fırtına ve tayfun gibi ekstrem koşullarda bile sistemin bütünlüğünü korumasını sağlıyor.

Güneş panelleri için geliştirilen esnek montaj sistemi dayanıklılığı artıracak.

Saha testlerinden başarıyla geçen sistem, Hainan bölgesindeki bir balık çiftliğinde kurulan 70 MW’lık bir enerji santralinde kullanıldı ve bölgedeki Yagi Tayfunu’na dayanarak üstün performans sergiledi. Güney Çin Denizi’nde bugüne kadar kaydedilen en güçlü tayfunlardan biri olan Yagi, sistemin dayanıklılığına olan güveni pekiştirdi.

Dördüncü nesil olarak adlandırılan bu montaj sistemi, 9 metre yüksekliğe kadar çıkabilen yapısıyla farklı projelere uyum sağlayabiliyor. 20 ve 40 metre uzunluğundaki panellerle uyumlu olan bu esnek tasarım, geniş bir kullanım alanı sunuyor ve güneş enerjisinden maksimum verim alınmasına olanak tanıyor. DAS Solar, bu yenilikçi yaklaşımıyla sürdürülebilir enerji alanında önemli bir adım atmış durumda.

SSD sektörünün lideri belli oldu!

0

SSD pazarında yaşanan hızlı büyüme, özellikle yapay zeka ve veri odaklı teknolojilere olan talebin etkisiyle dikkat çekiyor. TrendForce tarafından paylaşılan 2024 üçüncü çeyrek verilerine göre, sektördeki lider açık ara Samsung. Şirket, bu dönemde 3,2 milyar dolarlık gelir elde ederek %43,4’lük pazar payına ulaşmış durumda.

SSD sektörünün lideri ortaya çıktı

Samsung’un başarısında, AI sunucularına yönelik yüksek kapasiteli SSD talepleri ve bu ürünlerin sektördeki artan önemi büyük rol oynuyor. Ancak üretim düzenlemelerinden kaynaklanan bazı sevkiyat gecikmeleri, bu büyümede küçük aksaklıklara neden oldu.

SSD sektörünün lideri resmen ortaya çıktı.

SK Group ise 2 milyar dolarlık gelir ve %27,9’luk pazar payıyla ikinci sırada yer alıyor. Şirketin, özellikle 176 katmanlı TLC NAND tabanlı PCIe 5.0 SSD’lerin üretimi ve Solidigm ürünleriyle sağladığı entegrasyon, istikrarlı büyümesini destekliyor. Üçüncü sıradaki Micron, 1,153 milyar dolarlık geliriyle pazardaki yerini korurken, Kioxia 636 milyon dolarlık gelirle dördüncü sırada bulunuyor. Western Digital ise yeniden yapılanma stratejilerinin etkisiyle 332 milyon dolarlık gelir elde ederek %100 büyüme oranı kaydetti.

Sektördeki bu büyüme, özellikle AI sunucularına yönelik siparişlerin artışı ve yüksek kapasiteli kurumsal SSD’lere olan talebin etkisiyle çeyrek bazında %28,6’lık gelir artışı ve %15’lik hacim büyümesiyle şekillendi. Ancak dördüncü çeyrek için beklentiler daha temkinli. Sunucu OEM siparişlerinin azalması ve satın alma taleplerindeki düşüş, gelirlerde bir yavaşlamaya yol açabilir. Yine de yapay zeka ve veri odaklı teknolojilerin uzun vadeli etkileri, kurumsal SSD pazarında büyümeyi sürdürecek gibi görünüyor.

Türkiye’nin güneş enerjisinde yıl sonu hedefi belli oldu!

Türkiye’nin güneş enerjisi alanındaki hızlı büyümesi, hem iç tüketimi karşılamak hem de yenilenebilir enerji sektöründe uluslararası alanda rekabetçi bir konuma ulaşmak adına dikkat çekici bir noktaya geldi. GENSED Genel Sekreteri Hakan Erkan’ın açıkladığı verilere göre, yıl sonunda Türkiye’nin güneş enerjisi kurulu gücünün 20 bin megavatı aşması bekleniyor. Bu gelişme, yaklaşık 10 milyon hanenin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek bir kapasite anlamına geliyor. Çatı tipi, saha ve hibrit santrallerin hızla devreye alınması, bu büyümenin temel taşlarını oluşturuyor.

Türkiye’nin güneş enerjisinde yıl sonu hedefi belirlendi

2035 yılına yönelik hedef ise çok daha iddialı: güneş ve rüzgar enerjisinde toplam 120 bin megavat kurulu güce ulaşmak. Bu hedefe varabilmek için her yıl 4-5 bin megavatlık bir artış gerekiyor. Türkiye’nin bu alandaki ivmesi, hem teknolojik gelişmeler hem de düzenleyici çerçevenin destekleriyle şekilleniyor. Özellikle, döviz bazlı alım garantilerinin yeniden devreye girmesi, yatırımcılar için finansal istikrar sağlarken, yeni projelere olan ilgiyi artırıyor. Ancak, sürdürülebilir bir büyüme için depolama teknolojilerinin geliştirilmesi gerektiği de vurgulanıyor. Depolama çözümleri, yenilenebilir enerji kapasitesindeki artışın dengeli bir şekilde elektrik şebekesine entegre edilmesi için kritik bir rol oynuyor.

Türkiye’nin lisanssız güneş enerji projelerinde de önemli adımlar atılıyor. Trafo kapasite kısıtlamalarına çözüm olarak sunulan “5.1.j” bağlantı şekli önerileri, sektörün büyüme potansiyelini daha da artırabilir. Aynı şekilde, tarım ve temiz enerji projelerini birleştiren tarım GES düzenlemeleri, hem enerji üretimi hem de tarımsal verimlilik açısından umut verici bir model sunuyor. Bu projelerin pilot uygulamaları başarıyla devam ederken, yeni mevzuat düzenlemeleriyle sektöre daha geniş bir çerçeve sağlanması hedefleniyor.

Türkiye’nin fotovoltaik panel üretimindeki başarısı da güneş enerjisi sektörünü destekleyen önemli bir unsur. Yıllık 44,5 gigavat üretim kapasitesine sahip 75 üreticiden üçü, yerli hücre üretimi gerçekleştirebiliyor. Monofacial ve bifacial panellerin yaygın olarak üretilmesi, teknolojik çeşitliliği artırıyor. Tüm bu faktörler, Türkiye’nin güneş enerjisi kurulu gücünde son iki buçuk yılda yüzde 130’luk bir büyüme kaydetmesine olanak sağladı. Bu ivme, Türkiye’nin hem enerji güvenliğini artırması hem de karbon salınımını azaltması açısından büyük bir öneme sahip.

Lenovo Yoga Slim 7i Aura Edition tanıtıldı

0

Lenovo, yapay zeka teknolojisini kullanıcı odaklı tasarımlarla birleştiren yeni dizüstü bilgisayarı Yoga Slim 7i Aura Edition’ı tanıttı. İBB Dijital Deneyim Müzesi’nde düzenlenen lansman etkinliğinde, ziyaretçiler bu yenilikçi ürünü deneyimleme fırsatı buldu. Intel iş birliğiyle geliştirilen Yoga Slim 7i Aura Edition, kullanıcıların dijital yaşamlarını dönüştürmek için üstün teknolojik özellikler sunuyor.

Yoga Slim 7i Aura Edition, 45 TOPS üzerinde işlem yapabilen yapay zeka destekli neural processing unit (NPU) ile donatıldı. Bu özellik, yapay zeka uygulamalarını hızlandırarak yaratıcı profesyonellerden günlük kullanıcıya kadar geniş bir kitlenin ihtiyaçlarını karşılıyor. Ürünün dikkat çeken Smart Share özelliği, telefon ve bilgisayar arasında zahmetsiz dosya aktarımı sağlıyor ve Android ile iOS cihazlarla uyumlu çalışıyor. Kullanıcılar, fotoğraflarını ve belgelerini basit bir dokunuşla aktararak kolaylıkla organize edebiliyor.

Daha verimli bir kullanıcı deneyimi için geliştirilen Smart Modes, dikkat dağıtan web sitelerini engelleme, mola hatırlatıcıları ve göz sağlığı uyarıları gibi kişiselleştirilebilir özellikler sunuyor. Ayrıca, gizlilik koruma ve güvenlik çözümleriyle kullanıcıların hassas bilgilerini güvence altına alıyor. Bu özellikler, kullanıcıların üretkenliğini artırmayı ve dijital yaşamlarını daha konforlu hale getirmeyi hedefliyor.

Yoga Slim 7i Aura Edition, sadece teknolojik yenilikleriyle değil, estetik ve taşınabilir tasarımıyla da dikkat çekiyor. Dolby Vision destekli yüksek çözünürlüklü ekranı ve hafif yapısı, iş ve eğlenceyi bir arada sunarak kullanıcıların günlük ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılıyor. İnsan merkezli tasarımı, ürünün her ayrıntısında kendini gösteriyor.

Lenovo Türkiye Pazarlama ve İletişim Genel Müdür Yardımcısı Banu Soyak, lansman sırasında yaptığı konuşmada, yapay zekanın günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geleceğini ve Lenovo’nun bu dönüşümde öncü bir rol oynadığını belirtti. Soyak, Lenovo’nun yapay zeka çözümlerini geniş bir kullanıcı kitlesi için erişilebilir kılma hedefi doğrultusunda ilerlediğini ifade etti.

Lenovo Yoga Slim 7i Aura Edition, kişiselleştirilebilir yapay zeka özellikleri, şık tasarımı ve yenilikçi teknolojisiyle kullanıcıların dijital deneyimlerini yeni bir boyuta taşıyor. Bu ürün, Lenovo’nun teknolojideki liderliğini ve geleceğe olan bağlılığını bir kez daha kanıtlıyor.

ABD, F-35 alımlarını azaltıyor! Peki neden?

0

ABD Kongresi, Lockheed Martin tarafından üretilen F-35 savaş uçaklarının 2025 mali yılı için alım planlarını teknik sorunlar ve bütçe tasarrufları doğrultusunda azaltmayı planlıyor. Savunma Yetki Yasası (NDAA) kapsamında, başlangıçta 68 adet olarak planlanan F-35 siparişleri 58 adede düşürülürken, teslimatlar da yazılım ve donanım sorunlarının çözümüne kadar 48 uçakla sınırlanacak. Bu değişiklik, F-35 programındaki aksaklıklar ve teslimat gecikmelerine karşı alınan bir önlem olarak öne çıkıyor.

ABD, F-35 alımlarını azaltacak

F-35 programında en dikkat çeken sorun, “Technology Refresh 3” (TR-3) yazılımındaki problemler. Bu yazılım, uçakların daha hızlı işlem kapasitesi ve gelişmiş radar yetenekleriyle donatılmasını sağlamak için tasarlandı, ancak 2023 yılı boyunca yaşanan aksaklıklar teslimat sürecini durma noktasına getirdi. Şu anda TR-3 yazılımının geçici bir sürümü kullanılarak teslimatlar yeniden başlatılmış olsa da, bu uçakların muharebe görevlerinde kullanılabilmesi için en erken 2025 yılı bekleniyor. Daha kapsamlı “Blok 4” güncellemelerinin ise yazılım sorunları çözüldükten sonra devreye gireceği belirtiliyor. Blok 4, F-35’in silah kapasitesini artırmayı ve elektronik harp yeteneklerini geliştirmeyi hedefliyor.

ABD, F-35 alımlarını azaltacak.

Savunma Bakanlığı’nın Mart ayında sunduğu orijinal bütçe teklifine göre, 2025’te Hava Kuvvetleri için 30 F-35A, Deniz Piyadeleri için 9 kısa kalkış ve dikey iniş özelliğine sahip F-35B ve Deniz Kuvvetleri için 9 uçak gemisi uyumlu F-35C teslim alınması planlanıyordu. Ancak bu hedefler, TR-3 sorunları ve radar arızaları gibi teknik aksaklıklar nedeniyle revize edildi. Ayrıca, iptal edilen 10 uçaklık siparişin yaklaşık 1 milyar dolarlık bir tasarruf sağlayacağı ifade ediliyor.

Lockheed Martin, F-35 programındaki sorunları çözmek için 350 milyon dolarlık bir yatırım yapma kararı aldı ve Ekim ayında yazılım mühendisliği uzmanı Chauncey McIntosh’u programın başına getirdi. Şirket, yazılım geliştirme süreçlerini hızlandırmayı ve aksaklıkları gidermeyi amaçlıyor. Öte yandan, Savunma Bakanlığı’nın Kongreye, sorunların giderilmesi ve programın sürdürülebilirliği hakkında detaylı bir rapor sunması gerekiyor. Bu raporun, önümüzdeki beş yıl boyunca yıllık olarak güncellenmesi planlanıyor.

Bu gelişmeler, F-35 programının yüksek maliyeti ve teknik sorunlarına yönelik eleştirilerin arttığı bir dönemde alınan önemli bir karar olarak değerlendiriliyor. ABD’nin bu adımı, savunma bütçesinde tasarruf sağlama ve F-35’in operasyonel verimliliğini artırma hedefleriyle uyumlu görünüyor.

Avrupa Birliği, içten yanmalı motor yasağını iptal edecek mi?

Avrupa Birliği, 2035 yılı itibariyle içten yanmalı motora sahip araçların satışını yasaklamayı planlıyor, ancak bu yasak karşısında giderek daha fazla tepki yükseliyor. Bazı otomobil üreticileri ve hükümetler, AB Komisyonu’nun bu konuda aceleci davrandığını savunuyor. Avrupa Parlamentosu’nun en büyük siyasi grubu olan Avrupa Halk Partisi (EPP), Brüksel’deki yetkililere bu kararlarını yeniden gözden geçirmeleri için baskı yapıyor.

Avrupa Birliği, içten yanmalı motor yasağını iptal edebilir!

EPP’nin yayımladığı bir taslak belgeye göre, 2035 sonrası dönemde içten yanmalı motorların alternatif yakıtlarla hayatta kalmasını talep ediyor. Ayrıca, hibrit araçların 2035 sonrası dönemde de satışının devam etmesi gerektiği vurgulanıyor. Avrupa’da, elektrikli araçlara yönelik talebin azalmasıyla birlikte üreticiler, bu geçiş sürecinde hibrit araçlara yöneliyor ve elektrikli araç üretim planlarını ertelemeye başlıyor.

Avrupa Birliği, içten yanmalı motor yasağını iptal edebilir!

EPP, yeni emisyon düzenlemelerinin 2027 yılına kadar ertelenmesini de istiyor. Bu şekilde, şirketlerin ağır cezalardan korunmasını hedefliyorlar. 2025 yılı itibariyle yürürlüğe girecek olan emisyon düzenlemeleri, mevcut filo ortalamasını 115,1 g/km’den 93,6 g/km’ye düşürmeyi amaçlıyor. Ancak otomobil üreticileri, filo emisyon hedefini aşan her bir gram için 95 euro ceza ödemek zorunda kalacak ve bu ceza her bir araç için uygulanacak. Bu durum, büyük otomobil üreticileri için hızla artan mali yükümlülükler oluşturuyor. Örneğin, Renault CEO’su Luca de Meo, sektörün önümüzdeki yıl yalnızca emisyon cezalarına 15 milyar euro ödeyebileceğini hesapladığını belirtiyor.

EPP, Avrupa Komisyonu’nda önemli bir etkiye sahip. Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen de dahil olmak üzere, Avrupa Komisyonu’nun 27 üyesinin çoğunluğu bu gruptan geliyor. Bu durum, EPP’nin karar değişikliği taleplerinin etkili olabileceğini gösteriyor.