Geçmiş 50 yıllık dönemde robotların ağırlıkta olduğu bir üretim teknolojisi anlayışı ile verimliliğimizi hesap ettik.
Robotlaşma bir nevi otomasyondu, verimlilikti, hassas işlerin şartı, sıfır hata payının vazgeçilmeziydi.
Robotlaşma katma değerli üretim, ileri teknoloji ve hızın ifadesiydi.
Geldiğimiz noktada robot anlayışı da, verimlilik anlayışı da değişti.
Yeni nesil üretim, verimlilik ve katma değerde esas olan Big Data kullanımı oldu. Bunun da vazgeçilmezi “sim kart” teknolojisi oldu. Sim kartlar ile sensörler akıllanacak ve tahmin etmeyeceğini her noktaya akıllı sensörler yerleşecek.
Sim kart tarihi cep telefonlarından önce başlıyor. 1956 yılında İsveçli MTA şirketi yarı otomasyonlu mobil telefonu yaptığında, 40 kg ağırlığında sim kartı vardı. Haliyle cebe sığacak, bir insanın taşıyacağı hafiflikte değildi.
1973 yılında Martin Cooper ilk cep telefonuna sim kart takan kişi olmuştu. Ancak bugünkü anlamıyla 1991 yılında hayatımıza girmeye başladı.
Cep telefonlarıyla başlayan sim kart kullanımı bununla yetinmedi. Otomobiller, veri paylaşımı, tarım uygulamaları derken aklımıza gelen her yerde sim kartlar karşımıza çıkmaya başladı.
Özellikle giyilebilir teknolojiler dediğimiz saat, gözlük ile birlikte kullanma alanları hayallerimizin de ötesine geçmeye başladı.
Ancak geleneksel robot anlayışımız da sim kartlar ile birlikte yeni bir anlayış kazandı. Sim kartlar, endüstriyel üretimde kullanılan robot artışında ivme kazandıran bir etken oldu.
Konunun anlaşılması için dünyadaki robot kullanımına bir bakalım.
Hali hazırdaki kullanım itibariyle en yoğun robot kullanımı otomotiv sektöründe… Onu sırasıyla elektrik-elektronik, metal, plastik, gıda ve ilaç sanayi takip ediyor.
Şu anda dünyada 10 bin çalışana göre robotlaşma sadece 66 adet olarak var sayılıyor. Otomotiv sanayi öncü durumunda ve Japon otomotiv sanayiinde 10 bin kişiye karşılık 1.520 robot kullanılıyor.
Aslında sektörlerdeki büyüme oranları da dikkat çekici durumunda. Otomotivde 2010 yılına göre 2013 yılında yüzde 82 oranında robot kullanımı artmış görünüyor. Bu sektörü yüzde 80 ile metal sanayi, yüzde 44 ile gıda sanayi, yüzde 35 ile ilaç sanayi izliyor.
Buna rağmen halen 6 milyon istihdam sağlayan elektronik sektörüne geleceğin en fazla robot kullanan sanayisi olarak bakılıyor.
Endüstriyel üretimde robot kullanan ülkeler sıralamasında geleneksel teknoloji devleri ilk sırada yer alamıyor. Burada 10 bin işçi başına kullanılan robot sayısı kriter olarak kullanılıyor. Buna göre 396 oranıyla Güney Kore’yi 332 robot sayısıyla Japonya takip ediyor. Ardından Almanya, İsveç, İtalya, ABD, İspanya, Tayvan, Fransa ve Kanada olarak sıralanıyor.
Son yıllardaki robotlaşma rakamları daha ilginç bir seyri gösteriyor: Mesela 2012 yılında Çin’de kullanımda olan robot sayısı 96 bin civarında iken 2013 yılında 36 bin 560 yeni robotu üretime katarak rekor kırdı.
Aynı yıl Japonya’da 26 bin, ABD’de 23 bin, Güney Kore’de 21 bin, Almanya’da ise 18 bin civarında robot endüstrinin hizmetine girdi.
Malum bu yılın en büyük teknoloji çıkışı sürücüsüz otomobillerde oldu. Akıllı sensörlerle yüklü sürücüsüz bir otomobilin robottan ne farkı vardır? Robot mu diyeceğiz yoksa akıllı otomobil mi? Dönüşümle birlikte kavramlar da değişmek zorunda.
Dünyanın en büyük robot üreticileri arasında İsveçli ABB, Alman Kuka ve Japon Yaskawa anılıyor. Her üç firma da yeni yatırım planları yapıyor. Japonya’daki altı robot üreticisinin üretimlerinin yarısını Çinliler alıyor. Bu yüzden Çin’de robot üreticileri ülkede üretim araştırması yapıyor.
Bütün bunların yanı sıra hizmet sektöründe de robot kullanımı artıyor. Otomasyon dışında robot kullanımı için sim kart veya akıllı sensörler bir zorunluluk olarak görülüyor.
2015 yılına kadar 171 milyar dolar değerinde 95 bin hizmet robotu hayatımıza girmiş olacak. Bu rakamın içinde mutfak robotları, ev süpürgeleri, çim biçme makinaları dahil değil.
Sağlık sektörü de bundan payını alıyor. Geçen yıl 570 bin robotik cerrahi operasyonu yapıldığı tahmin ediliyor.
Robotlar binlerle sayılırken, sim kartlar milyar ile konuşuluyor. Halen dünyada 6,5 milyar adet sim kart olduğu tahmin ediliyor. 2020 yılında bu rakamın 50 milyar olacağı düşünülüyor.
Vücut terimizi ölçen çamaşırlar, nabzımızı sayan saatler, kalori kaybımızı haber veren ayakkabılar gibi yüzlerce giyilebilir teknoloji yanı sıra çocuğun çantası – bisikleti, eşin arabası gibi her nesnedeki sim kartlar hesap edildiğinde bu rakam 100 milyarı aşması şaşırtıcı olmaz. O yüzden “Nesneler Çağı” diyoruz.
Eğer robotik pazar değeri olarak bakacak olursak, 2020 yılına kadar pazarın büyüklüğünün 152 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Robotlara bağlı olarak da bazı sektörlerdeki verimliliğin de yüzde 30 artacağı öngörülüyor.
“Ne kadar robot o kadar işsizlik” diye bir hükme de varabilirsiniz. Yüzde 90’na varan emek maliyetinden tasarruf yapılabilecek. Buna bağlı olarak çalışma mesailerinin de değişmesi zorunluluğu doğacak. Diğer taraftan da da bu kadar boş zaman, çoğu hizmet sektöründe olmak üzere yeni iş alanları da doğurabilecek.
Küresel olarak tam otomasyonun gerçekleşmesiyle 9 trilyon dolar maliyet tasarrufu sağlanacağı da başka bir hesaplamada ortaya çıktı.
Sadece robot ve sim kart üzerinden fikir yürütmeyin. Geleceğin sim kartı şimdi kullandığımızdan da farklı olacak. Japon Docomo telefona takılma zorunluluğu olmayan yeni bir sim kart üzerinde tartışıyor. Ancak yeni kartlara yeni özellikler de yüklenecek. Her nesneye bir kart veya akıllı sensör ekleyebilirsiniz.
Mevzuat ne kadar müsaade eder bilinmez ama gelecekte banka ödeme sistemlerinde, kimlik belgesi olarak, sağlık bilgileri güvenliğinde en geçerli araç sim kart olabilir.
Bir taraftan bulut veri paylaşımı, bir yandan yeni nesil akıllı sim kartlar eşyalara robot özelliği katacak. Bulut sistemlerin dönüşümü üzerine de kafa yormak gerekiyor.
Endüstriyi yeniden yapılandıracak ve verimli kılacak iki teknoloji olan robot ve sim kart birlikteliği geleceğin vazgeçilmezi olacak.
Sadece Google örneği ile pazardaki hareketi anlatmak istiyorum. Google, akıllı termostat üreticisi Nest’ten sonra Boston Dynamics şirketini satın aldı. Bu şirket BigDog projeleri arasında 46.6 km hızla koşan çitayı herkes hatırlar. Aynı şekilde, yapay zeka firması DeepMind de portföyüne katıldı.
Peki, bunca oluşacak yeni yapı pastasından kim ne kadar pay alacak? Kim nerede nasıl konumlanacak? Robotlar mı, akıllı sensörler mi daha baskın olacak?
Yoksa onlar kazanacak, insanlık kaybedecek mi? Yaşayıp göreceğiz!..