Spotify’ın son bir yıl içinde üçüncü kez hem de %17 gibi büyük bir oranda işten çıkartma yapmasıyla, podcast çılgınlığı nihayete ermiş görünüyor. Üstelik bu işin öncülerinden Spotify, sadece çalışan çıkarmakla kalmayıp aralarında sesli habercilik dalında Pulitzer Ödülü kazanan bir programın da bulunduğu çok beğenilen iki programını da iptal etme kararı aldı. Şimdi herkes podcast yayıncılığı öldü mü, neden böyle oldu diye soruyor. İsterseniz gelin birlikte inceleyelim…
Podcast yayıncılığı çok kısa bir süre öncesine dek yıldızı parlayan endüstrilerden birisi gibi görünüyordu. Hatta Londra’da iki Türk girişimci tarafından geliştirilen çok sesli podcast platformu Poddy, geçtiğimiz ay 85 milyon TL değerlemeyle ilk yatırımını aldı. Ancak gerek Spotify’da yaşanan işten çıkartmalar, gerekse de arama devi Google’ın Google Podcasts uygulamasını sonlandırma kararı alması gidişatın tersine dönmüş olabileceğini gösteriyor.
Podcast yayıncılığı nedir, nasıl popüler oldu?
PC’lerde ve taşınabilir cihazlarda seri bölüm temelli ses içeriğinin seçilmesini, otomatik olarak indirilmesini ve depolanmasını sağlayan ilk sistem, dolayısıyla podcast yayıncılığı Eylül 2000’de bir MP3 çalar üreticisi olan i2Go tarafından piyasaya sürüldü. Gerçi daha geniş anlamda bu format indirilebilir olmasa da, dünyada 1940 ve 50’li yıllarda ve yaşı kemale erenlerimizin hatırlayacağı üzere ülkemizde 1960 ve 70’li yıllarda Sungun Babacan ve Köksal Engür gibi nice usta isimle “Radyo Tiyatrosu” ve “Arkası Yarın” gibi radyo yapımları ile oldukça popüler olmuştu. Dileyenler hala radyo tiyatrosu örneklerini TRT’nin güncel platformundan dinleyebilirler.
Podcast yayıncılığı 2005 ve sonrasında ise gerek Apple’ın podcast yayınlarını iTunes platformuna taşıması gerekse de içeriklerin farklılaşması ve dallanıp budaklanması ile bambaşka bir boyut kazandı. Geçtiğimiz yıllarda özellikle pandemi etkisiyle tavan yapan bu format, Spotify için adeta altın yumurtlayan bir tavuğa dönüştü. Ancak Spotify firmasının yayıncılığın temelini yani “hizmeti sürdürülebilir kılmak için gereken minimum parayı kazanma” olgusunu unutup sürekli büyümeye odaklanması bugün tıpkı .com balonunun patlaması gibi podcast endüstrisini de bir patlama noktasına getirdi.
Örneğin bağımsız bir podcast kolektifi olan Multitude’un kurucu ortağı ve kreatif direktörü Eric Silver, “Spotify, bir teknoloji şirketi olarak podcast endüstrisinin tırnak içinde ‘sağlığının’ şartlarını belirledi. Son derece aleni bir şekilde başarısız olmaya devam ediyorlar ve şimdi herkes podcast yayıncılığının öldüğünü düşünüyor, bu da beni gerçekten hayal kırıklığına uğratıyor” diyor.
Oluk oluk para akıtan girişim sermayesi artık daha temkinli
Girişim sermayesinin bir Gatsby partisindeki şampanya gibi sektöre aktığı 2021 yılında Spotify CEO’su Daniel Ek Forbes’a verdiği demeçte şirketinin sesin Instagram’ı veya TikTok’u gibi olmasını istediğini söylerken “Herkes sesi hafife alıyor. Oysa bu alan yüz milyarlarca dolarlık bir endüstri olmalı,” demişti. Son birkaç yılda Spotify’ın sayılamayacak kadar çok podcast şirketini – Gimlet, The Ringer, Anchor, Parcast, Megaphone – satın almasını ve ardından Joe Rogan’dan Alex Cooper’a ve Prens Harry’ye kadar büyük isimlere milyon dolarlık anlaşmalar yapmasını izledil. Şirket podcast yayıncılığını yaygınlaştırmak ve büyütmek için bir milyar dolardan fazla para harcadı ama şimdi satın almak için yüz milyonlarca dolar harcadığı Parcast ve Gimlet gibi stüdyoların bir düzineden fazla programını iptal etmek durumunda kaldı.
Spotify, Gimlet ve Parcast’i satın aldıktan sonra bu kanalların programlarının çoğunu Spotify platformuna özel hale getirdi. Teoride bu karar, bu popüler programların dinleyicilerini her hafta dinlemeye devam etmek için Spotify’ı indirmeye zorlayacak ve bu dinleyicilerin bir kısmı ücretli abonelere dönüşecekti. Ancak Gimlet ve Parcast çalışan sendikalarına göre bu strateji geri tepti. Bazı programlar Spotify’a özel hale getirildikten sonra izleyicilerinin dörtte üçünden fazlasını kaybetti.
Podcast yayıncıları büyük platformlar yerine kooperatife yöneliyor
Creative Juice’un kurucusu Sima Gandhi bir demecinde, “Günümüzde girişim sermayesi şirketleri için ‘piyasayı okumak’ kritik önem taşıyor ve şu anda piyasa, kolay sermaye ile maksimum büyüme yerine verimli büyümeye ve daha azıyla daha fazlasını yapmaya değer veriyor” diyor. Spotify’ın görkemli çıkışı ve şimdi yaşadığı devasa düşüş de aslında büyümenin sürdürülebilirlikten daha öncelikli olamayacağını kanıtlıyor. Podcast endüstrisi de şimdi bu hesaplaşmayla karşı karşıya. Örneğin bağımsız podcast stüdyosu Maximum Fun şimdiden işçi sahipliğinde bir kooperatif modelini benimsedi. Benzer yapılanmaların, yani büyük platformlarda yayıncılık hülyası yerine kooperatifler oluşturarak sektörü büyütmenin önümüzdeki dönemde giderek önem kazanacağı düşünülüyor.