İnsanlar 3G’den sonra cep telefonları üzerinden SMS yerine, Facebook mesajı atıp “geliyorum, beş dakika sonra oradayım” diyebileceklerini fark edince, bu mesajı vermek için telefon açmaya veya SMS atmaya son verdiler.
Haliyle operatörlerin SMS ve sesli arama gelirlerinde büyük düşüş yaşandı.
Hatırlayacaksınız, o günden sonra “binlerce SMS bedava” kampanyaları ortaya çıkmaya başladı. Sosyal medyanın cep telefonlarımıza girdiği güne kadar yüksek SMS ücretleri ödediğimizi hatırlamıyor olabilirsiniz ama “Küçük kızı sabaha kadar beş yüz mesaj atınca 3000 dolar telefon faturasıyla karşılaşan mağdur baba çıldırarak beşinci kattan bahçedeki ağacın üzerine atladı!” benzeri haberleri çok okumuşsunuzdur.
İşte o günler sosyal medya uygulamaları sayesinde geride kalırken şimdi operatörleri tehdit eden yeni bir tehlike ufukta görünüyor.
Facebook, WhatsApp, Google, Microsoft artık sosyal medya uygulamaları üzerinden sesli arama yapmayı iyice kolaylaştırıyorlar. WhatsApp ve Facebook Messenger başlı başına “telefon” uygulamalarına dönüştüler bile. Bu uygulamaları kullananlar birbirlerini aramak için normal telefon araması yapmaya ihtiyaç duymuyorlar. Üstelik iki uygulamayı da Türkiye’de neredeyse kullanmayan kimse kalmadığı için, Facebook Messenger veya WhatsApp ile sesli arama yapmak isteyip de ulaşamayacağınız kimse yok. Yeter ki kullanıcının sosyal medya hesabına ulaşın.
Alarmlar Çalıyor
Elbette tüm dünyada, operatörleri koruyan lisanslar ve anlaşmalar var ancak iş dünyadaki iletişim sektörünü domine etmeye gelince milyarlarca kullanıcısı olan, cepleri parayla dolmuş dev internet şirketlerinin küçük lokal rakiplerini yok etmek için gerekli lisansları satın almalarını da kimse önleyemeyecek.
İşte bu orta vadeli tehditleri görecek operatörlerin hızla “içerik” işine girmesini bekliyoruz zira artık telefon konuşması, sms veya data bağlantısı satarak eskisi gibi para kazanamayacak operatörlerin, kendi özgün içeriklerini pazarlayacak birer medya şirketine evrilmeleri gerekiyor ki, içerik gibi güçlü katma değeri olan servisleri üzerinden abonelerini kendilerine bağlayabilsinler ve gelirlerini korumayı başarabilsinler.
Üstelik burada bahsettiğimiz içerik servisi, başkasının ürettiği içeriği alıp kullanıcılrına ulaştırma hizmeti değil, bizzat içeriğin üreticisi olarak konumlanmak zorunda.
Yani, futbol sevdalısı abone Mehmet, en beğendiği futbol yorum programının, X operatörünün abonelerine özel olarak operatörün içerik servisinde olduğunu bilmeli.
Veya bilimkurgu sevdalısı abone Mustafa, en sevdiği bilim kurgu dizisinin sadece Y operatörü abonelerine özel hizmet veren içerik kanalında bulunduğunu görmeli ki, Mehmet ve Mustafa’dan aylık abonelik ücreti almaya devam etmek mümkün olsun.
Operatörlerimiz bugüne kadar içerik kanalı oluşturmak konusunda boş durmadılar elbette ama bakalım aynı operatörler gerçek anlamda içerik üretmeye başlamaları gerektiğine ne zaman karar verecekler?
Yönetim katlarında bu seçeneğin sürekli gündemde olduğunu biliyorum ancak henüz hiçbir operatör, zamanın geldiğini düşünmüyor olacak ki, önemli bir girişimde bulunanı görmedik.