Mobil dönüşüm Türkiye’de geç de olsa başladı; artık her şirket kendi mobil uygulamasıyla müşterilerine ve iş ortaklarına seslenmek istiyor. Tıpkı web sitesi ve sosyal medya gibi, mobil uygulamaları da bir iletişim veya pazarlama kanalı olarak görmek gerekiyor. Peki, bilmediğiniz bu tehlikeli sularda nasıl yüzeceksiniz? Kendi uygulamanızı mobil mağazalarda yayınlamadan önce bilmeniz gerekenleri Melissa Burns, Inc için listeledi:
İndirme sayıları sandığınız kadar önemli değildir
Bugün hangi mobil uygulamayla basın bültenini açsanız, “milyonlarca kez indirilen…” gibi ifadelere denk gelmeniz mümkün. Oysa indirme sayıları, özellikle ücretsiz uygulamalar için gerçek başarıyı ölçebileceğiniz faktörler değildir. Ücretsiz sunulan bir uygulamayı herkes indirir ve dener. Ama büyük çoğunluk bir kez açtığı o uygulamayı bir daha açmayabilir, hemen ardından silebilir ya da iyi senaryoda birkaç gün denedikten sonra telefonlarının “Ivır Zıvır” klasörüne kaldırabilir. Kullanıcıların ortalama oturum süreleri, oturum sayıları ve oturum azalma oranları çok daha fazla önem taşır.
Web uygulaması, mobil uygulamanın yerini tutmaz
Akıllı telefonlardaki web tarayıcılarında kolayca görüntülenebilecek, her türlü ekranın şeklini alacak, işlevsel bir uygulama geliştirseniz bile bu App Store ya da Google Play Store üzerinde yer alacak kendi mobil uygulamanızın yerini alamaz. İlk olarak, başka bir uygulamaya (mobil internet tarayıcı) bağlı çalışan bir servis demek, kullanıcıların o hizmetten faydalanabilmesi için daha çok uğraşmaları demektir.
Her ne kadar geliştirmesi ve bakımı, doğal bir mobil uygulamaya oranla daha makul olsa da, web tabanlı uygulamaların ayrı bir mobil uygulamayla yer değiştiremeyeceğini unutmayın. Zira bu tür uygulamalar ne telefonun sunduğu fonksiyonları tam olarak değerlendirebilir ne de mobil uygulama kadar iyi tasarlanabilir.
Ücretsiz uygulama, ücretli olanlardan daha çok kazandırır
Mobil uygulama mağazalarını şöyle bir dolaştığınızda, en çok ciro yapanlar sekmesinde sürekli “oynaması ücretsiz” uygulamalar olduğunu göreceksiniz. Bu bir tesadüf değil. Gerçekten olağanüstü bir işe imza atmadıysanız, ücretli bir uygulamayla para kazanmak neredeyse imkansız. Artık mobil kullanıcılar yeni ve ücretsiz uygulamaları bile denemekle vakit harcamıyor. “Mobil doyum” döneminde, yüzlerce ücretsiz alternatifi olan bir servisi para karşılığı sunduğunuza pişman olacaksınız.
İstatistikler de ücretli indirilen uygulamalardan yana değil; araştırmalar ücretli uygulamaların sadece yüzde 20’sinin 100 defadan fazla indirildiğini gösteriyor. Ne var ki birkaç lira fiyatla sunacağınız ürünün 100 defa indirilmesi maddi açıdan anlam ifade etmeyecektir. 1 liralık bir uygulamanın masrafını çıkarıp makul bir gelir sunması için en azından 10 bin kez satılması gerekir. Bunu ise her bin ücretli uygulamanın sadece ikisi başarıyor.
Uygulamayı ücretsiz indirilecek şekilde sunmaya ikna olduğunuza göre, şimdi bu yöntemle nasıl gelir sağlayacağınıza bakalım: Uygulama içi satın almalar, reklam görüntüleme üzerinden sağlanacak gelirler ve yerel yönlendirmeler arasında seçim yapma şansınız var. Bunun bir şirket uygulaması olduğunu düşünecek olursak, uygulama üzerinden sağlayacağınız gelirin de sunduğunuz servisler ve ürünlerle alakalı olması mantıklı olacaktır.
İndirmesi ücretsiz olup, içindeki çeşitli özellikleri aktif edebilmek için para isteyen uygulamalara “free” (ücretsiz) ve “premium” (ücretli) kelimelerinin birleşimi olarak “freemium” deniyor. Eğer sunduğunuz ürün ve hizmetleri bu şekilde ayırabiliyorsanız, siz de freemium modelini kullanabilirsiniz. Binlerce geliştirici yanılıyor olamaz.
Mobil uygulama yatırımının dönüşünü alabilmek için yapacağınız en büyük hata ise; büyük ölçekte kendi tanıtımınızı ve “sizden haberleri” içeren bir uygulama için herhangi bir yöntemle ücret talep etmek olur. Eğer parayı uygulamayla değil, işinizle kazanmak istiyorsanız App Store ve Play Store’u birer pazarlama kanalı olarak görüp, her türlü içeriği ücretsiz sunmayı göze almanız gerekiyor.