Mars’ta yaşam arayışında bilim insanları, yıllardır yüzeyi ve atmosferi inceleyerek önemli bulgular elde ettiler. Özellikle metan gazının keşfi, gezegende biyolojik aktiviteler olabileceği ihtimalini gündeme getirdi. Mars yüzeyinde mevsimsel olarak metan gazı değişimleri kaydedilmişken, yörüngedeki uyduların bu molekülün varlığını teyit edememesi, yaşam izlerine dair tartışmaları artırdı. Ancak araştırmacılar artık bu sorunun cevabını bulabilecekleri en olası yerlerin neresi olduğunu belirlemiş durumda: Acidalia Planitia gibi bölgelerin derinlikleri.
Mars’ta yaşam arayışında yeni gelişme yaşandı
Mars yüzeyinin yaşam için oldukça elverişsiz olduğu kabul ediliyor. Donma noktasının altındaki sıcaklıklar, ince atmosfer ve sürekli kozmik ışınım, yüzeyde bilinen yaşam formlarının varlığını neredeyse imkânsız kılıyor. Bununla birlikte, bilim insanları Dünya’da metan üreten mikroorganizmaların en zorlu çevrelerde bile hayatta kalabildiğini gözlemledi. Metanojenler adı verilen bu organizmalar, enerji kaynağı olarak hidrojen kullanarak atık olarak metan üretir. Mars’taki metan gözlemleri bu organizmaların varlığını düşündürüyor.
Araştırmacılar, Mars’a benzer koşulların Dünya üzerindeki karşılıklarını incelemek üzere, oksijensiz ve yüksek tuzluluk seviyelerine sahip yerleri, buzulların altındaki tatlı su göllerini ve yer altındaki mikroskobik çatlakları analiz etti. Bu çalışmalarda, metan üreten mikroorganizmaların yaşayabileceği sıcaklık, pH ve tuzluluk aralıkları belirlenerek, Mars’taki benzer ortamlar değerlendirildi. Özellikle Acidalia Planitia, sıvı su izleri ve derinliklerde yaşamı destekleyebilecek koşullar sunması nedeniyle dikkat çekiyor. Bölgedeki potansiyel sıvı suyun 4,3 ila 8,8 kilometre derinliklerde olabileceği tahmin ediliyor.
Mars’taki bu tür yaşam arayışlarının başarıya ulaşması, yalnızca Kızıl Gezegen’de biyolojik bir geçmişin varlığını kanıtlamakla kalmayacak, aynı zamanda evren genelinde yaşamın nerelerde ve nasıl var olabileceğine dair çığır açıcı bilgiler sunacak. Acidalia Planitia’nın belirli bölgelerinde yoğunlaşacak olan bu keşif çalışmaları, insanlığın Mars’a ve ötesine dair anlayışını kökten değiştirebilir.