İnternet reklamcılığı, hiç şüphesiz mobil ağın bir çığ halini alması ve internet video platformlarının hemen herkes tarafından kullanılmasıyla, önemli bir derece kazanmış oldu. Nitekim günümüzde internet reklamlarının, TV reklamları ile karşılaştığı bir döneme taşındık.
Buna karşın, açık hava reklamcılığı ise markalar için, çok daha başka bir boyutta geçerliliğini devam ettiriyor.
Markalar, açık hava da mı büyür?
Kimi zaman boş kalan açık hava reklam panolarını, “Markalar açık havada büyür!” solaganları ile dolu bir halde görmek mümkün oluyor. Peki, ciddi anlamda vaat edilen bu sloganın temeli ne kadar sağlam mı?
Aslında bu sorunun kısa cevabı, reklam verenin beklentileri ile ilgili bir konumda yer ediyor. Zira hemen her sektörde olduğu gibi reklam konusunda da, beklentilere göre farklı işleyişler yaşanıyor. Bu noktada farklılaşma, reklam verenin amacının sadece marka bilinci oluşturmak mı yoksa somut bir geri dönüş mü bekliyor olması ile ilgili…
Bilindiği gibi açık hava reklamları, konumlarına ve sürelerine göre ciddi yatırım gerektiren bir tanıtım aracı. Ancak her ne kadar ciddi bir potansiyel bulundursa da, TV ve özellikle de internet reklamları için birçok dezavantajı bulunuyor.
Bu dezavantajlardan en belirgin olanı, reklam verenin sadece hitap ettiği kesime yönelik reklamlar oluşturup oluşturamaması noktasında beliriyor.
Tabii ki bu durum da biraz önce belirtilen beklentilere odaklanıyor. Zira bir firmanın satış beklentileri veya özel bir ürünü buluyorsa, bu ürünü en iyi şekilde internet ortamında sergileyebilir ve bizzat hedef kitlesine ulaşabilir.
Ancak yıllardır süregelen bir algıyı da göz ardı etmemekte büyük fayda var. Bu da insanların, özellikle özel kesimlerde konumlanan açık hava reklamlarına ve sponsorluklara değer veren bir yargı ile yaklaştığı oluyor.
Kullanıcıların zihninde, belirli bir markanın böylesine bir açık hava reklamı vermesi ve ciddi yatırımlar yaptığını düşünmesi, ciddi anlamda marka bilincini tetikleyen etmenlerden. Elbette bu nokta da dikkatli adımlar atmak gerekiyor. Zira “kuş uçmaz, kervan geçmez” alanlarda, ciddi ödemeler ile açık hava reklamlarına ödenek ayırmak, bazı durumlarda sadece boşa kürek çekmek olarak değer görebilir.
Özetlemek gerekirse hala, hem ülkemiz hem de dünya geneli için açık hava reklamlarının marka bilinci açısında büyük avantajları bulunuyor. Keza TV reklamları için de aynı durumun geçerlilik sunduğu belirtilebilir.
Öte yandan internet reklamları ise, doğrudan hedef kitleye ulaşabilmesi ve geri dönüşlerin verimli olarak takip edilmesi ile farklı açılardan birkaç adım önden ilerliyor. Özellikle son beş yıllık zaman dilimi dikkate alındığında, insanların hem internet, hem mobil, hem de masaüstü alanda ilgi göstermesi, markaların da paralel olarak dağılım sergileyebileceği anlamını taşıyor.
Yeniden belirtmek gerekirse, reklam veren için temel nokta, asıl amaçları ve geri dönüş beklentileri ile sınırlı kalıyor. Hemen her platformun kendine göre avantajı ve dezavantajı bulunuyor. Bu bağlamda ciddi analizler ve uzun vadeye yayılan stratejiler belirlemek gerekiyor. Zira açık hava reklamlarında da kullanıcılar istikrarlı tanıtımları, dikkatlerinden kaçırmıyor.