Geride bıraktığımız 2000’lerin başında yoğun olarak konuştuğumuz e-Dönüşüm kavramı tekrar hayatımıza giriyor. Başlarda şirketlerin BT altyapıları kurmaları ve bu altyapılar üzerine işlerini inşa etmeleri olarak özetleyebileceğimiz bu kavram bireylerden kurumlara kadar her şeyin artık “e” olacağı günleri müjdeliyor adeta.
Özellikle büyük kurumların önemli çalışmalar yaptığı bu kavram ne kadar hayata geçti tartışılır. Zira o dönemde danışmanlık yaptığım ülkemizin e-Dönüşüm sürecinde lokomotif rol üstlenmiş büyük gruplardan bir tanesinde önemli çalışmalara imza atılmıştı. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da değişim, dönüşüm, bunları yönetmek ve dahası devamlılık ana şart. Durum böyle olunca da işin ne kadar sürdürülebilir olduğunu başka bir platformda tartışabiliriz.
Nedir bu e-Dönüşüm 2.0
Bu sorunun cevabı aslında çok basit. Kurumlarda başlayan ve işi BT doğru seçilip kurulmuş BT altyapılarının üzerine kurma sürecinin kurumlara olduğu kadar bireylere ya da diğer bir deyişle vatandaşa götürme işlemi bu. Yani artık devletten bireye kadar her başlığın “e” olmasından bahsediyoruz.
Yavaş hayatımıza giren e-imza, e-arşiv, e-defter ve e-fatura gibi kavramlar öncü uygulamalar diyebiliriz aslında. Birey olarak birçok bürokratik sıkıcı işlemi bu uygulamalarla kolayca yapabilmek önemli tabii ki. Ancak şirketler tarafından bakacak olursak saatler alan onlarca işlemin birkaç dakika içinde yapılabilmesi inanın yine e-Dönüşüm döneminin moda terimleri etkinlik-verimlilik ikilisinin tekrar sahne alması anlamına geliyor.
Her zamanki gibi kısa keselim ve bireyler ve kurumlar olarak e-Dönüşüm 2.0 için hazır olduğumuzu söyleyelim. Kanunlar ve mevzuatlar tarafında yapılacak her girişime destek olacağımızın altına da çizerek tabii ki.