Avrupa’da, özellikle Almanya’da yaşanan elektrik krizi, yenilenebilir enerji kaynaklarının yetersiz kalması sonucu elektrik fiyatlarının rekor seviyelere çıkmasına yol açtı. Bu durumun başlıca nedeni, bölgedeki hava koşullarının rüzgarsız ve güneşsiz olması, yani yenilenebilir enerji üretiminin ciddi şekilde düşmesiydi. Almanya’da, 6 Kasım’da toptan elektrik fiyatları, akşam saatlerinde MWh başına 805-820 euroya çıkarak sekiz kat artış gösterdi. Bu fiyat artışı, 2022 yılındaki enerji krizini hatırlatan bir zirveye ulaşmış oldu.
Almanya’da elektrik fiyatları zirveye ulaştı
Bu aşırı fiyat artışlarının ana sebebi, “Dunkelflaute” adı verilen hava koşullarıydı. Bu, yüksek basınç sistemlerinin etkisiyle rüzgarların zayıfladığı ve güneş ışığının da az olduğu bir dönemi ifade ediyor. Almanya’daki rüzgar enerjisi üretimi, yıllık ortalama %32’den %7’ye kadar düşerken, güneş enerjisindeki üretim de azaldı. Birleşik Krallık’ta da benzer bir durum yaşandı; rüzgar enerjisi üretimi %7.6 seviyelerine geriledi.
Bu durumda, gaz ve kömürle çalışan santrallere olan talep arttı. Almanya’da gazla elektrik üretimi üç kat artarak %30’a, İngiltere’de ise %60’a yükseldi. Ancak gaz fiyatları hala kriz öncesi seviyelerin iki katı kadar yüksek, bu da elektrik üretim maliyetlerini artırarak fiyatları daha da yükseltti.
Bu kriz, Avrupa’nın hızla yenilenebilir enerji kapasitesini artırma çabalarına rağmen, hala pahalı hidrokarbonlara olan bağımlılığına dikkat çekiyor. Yenilenebilir enerjilerin stabil bir enerji arzı sağlama konusunda yaşadığı kesintiler, Avrupa’nın gelecekteki enerji güvenliğini tehdit edebilecek bir durum yaratıyor. Yenilenebilir enerjinin doğal olarak kesintili olması, sistemin esnekliğini sınırlıyor. Bu nedenle, enerji üretiminin yoğun olduğu saatlerde fazla enerji üretimi depolanarak kullanılabilir hale getirilmeli. Bunun yanı sıra, ülkeler nükleer enerjiye daha fazla yönelmeye başlıyor; dünya genelinde 60 nükleer reaktör inşa edilirken, 110 reaktörün daha inşası planlanıyor.
Bu gelişmeler, Avrupa’nın enerji geçişinin sürdürülebilirliği için büyük bir uyarı işareti olarak değerlendiriliyor ve temiz enerjiye geçişin aynı zamanda enerji güvenliği ile dengelenmesi gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor.