Uzayda, dünya yüzeyine kıyasla çok daha yoğun ve kesintisiz bir güneş enerjisi potansiyeli bulunmaktadır. İnsanlık bu devasa enerji kaynağından faydalanmak için yıllardır çeşitli çözümler arayışındayken, ABD merkezli Aetherflux girişimi bu hayali gerçeğe dönüştürmek adına somut bir adım atıyor. Şirket, 2026 yılı gibi erken bir tarihte ilk test uydusunu fırlatarak uzaydan dünyaya enerji iletme teknolojisini test etmeyi hedefliyor. Girişimin önerdiği sistem, önceki yöntemlerden oldukça farklı ve yenilikçi bir yaklaşım sergiliyor.
Aetherflux, yeni teknolojisiyle uzaydan güneş enerjisi topluyor
Daha önceki planlarda, milyarlarca dolarlık devasa bir uzay güneş tarlası inşa edilip mikro dalga enerjisi aracılığıyla enerjinin yeryüzündeki büyük radyo antenlerine iletilmesi öngörülüyordu. Ancak Aetherflux, büyük uzay inşaat projelerinden kaçınarak SpaceX’in yeniden kullanılabilir Starship roketleriyle taşınabilecek, binlerce küçük uydu sisteminden oluşan bir takım yıldızı çözümünü öneriyor. Bu uydular, Starlink benzeri bir şekilde dünya yüzeyine daha yakın olan alçak yörüngede yer alacak ve gezici bir yapıda olacaklar. Bu sayede bir uydu menzilden çıktığında diğeri devreye girecek ve sürekli enerji aktarımı sağlanacak.
Yeni sistem, enerji iletiminde mikro dalgalar yerine infrared lazer ışınlarını kullanmayı planlıyor. Bu teknoloji, yeryüzünde enerji alımı için sadece 10 metrekarelik alanların yeterli olmasını sağlayarak, önceki yöntemlerde öngörülen devasa antenlere olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor. Ayrıca küçük ve taşınabilir istasyonların hızlıca kurulabilmesi, verimliliği artırırken mobiliteyi de mümkün kılıyor. Uyduların alçak yörüngede yer almaları nedeniyle gece-gündüz döngülerine maruz kalacak olmaları, enerji kesintilerini önlemek için batarya sistemlerinin kullanılmasını gerektiriyor.
Aetherflux’un bu projede ilk etapta enerji iletmek istediği yerler arasında erişimin zor olduğu kırsal bölgeler, felaket alanları, askeri üsler ve arazi sıkıntısı yaşayan adalar bulunuyor. İlerleyen dönemlerde ise hareketli deniz araçları, yatlar, tekneler ve hatta karavanlar için enerji sağlama potansiyeli oldukça heyecan verici bir fikir olarak değerlendiriliyor. Kullanıcıların alıcı ekipmana sahip olmaları durumunda, ihtiyaçlarına göre enerji talep etmeleri mümkün olacak. Bu sistemin ticari açıdan modüler, ölçeklenebilir ve oldukça esnek bir çözüm sunduğu düşünülüyor.
Bu yenilikçi girişimin arkasındaki isim, Robinhood’un kurucularından ve finansal teknolojinin önde gelen isimlerinden Baiju Bhatt. Uzay sevdalısı olarak bilinen Bhatt, Robinhood’daki aktif görevinden ayrıldıktan sonra tüm enerjisini Aetherflux projesine yönlendirdi. Ayrıca, 10 milyon dolar maliyetli ilk prototip uydunun tüm masraflarını kendi servetinden finanse ederek bu projeye olan inancını bir kez daha gösteriyor. Aetherflux’un bu cesur girişimi, enerji sektörü ve uzay teknolojilerinde yeni bir dönemin habercisi olabilir.