Techinside Google News
Techinside Google News

ABD’de lityum madeni ‘yeşil sömürgecilik’ tartışmalarına yol açıyor

Daha çevreci olduğu söylenen elektrikli araç sektörü hızla yükselirken lityum madenleri çevrecilerin eleştiri oklarını üzerine çekiyor
- Advertisement -

ABD’nin Nevada bölgesinde geçtiğimiz aylarda dünyanın en büyük lityum rezervlerinden birisi bulundu. Toplam değerinin 1,5 trilyon doları bulabileceği söylenen rezerv, hızla gelişen elektrikli araç piyasası ve teknoloji camiası için heyecan verici olsa da çevreciler ve yerel halk “beyaz altın” olarak da nitelenen lityum madenini çıkartmak ve işlemek için yapılacak girişimlerin desteklenmesi mi yoksa şiddetle karşı çıkılması mı gerektiği konusunda hem fikir değil.

Lityum madeni işletmeciliği dünyada hızla büyüyen bir endüstri. Dünyada lityum talebinin yaklaşık %45’ini elektrikli araç sektörü oluşturuyor ve bu oranın 2030 yılına kadar %80 seviyesine çıkabileceği öngörülüyor. Ayrıca lityum madenciliğinin gelecek on yılda üç kattan fazla artış göstermesi ve yıllık ortalama üretim artışının %13 civarında olması bekleniyor. Ancak Bill Gates’in de destekçisi olduğu Antora termal pil sistemi gibi yenilikçi teknolojiler bu gidişatı durdurabilir.

Yıllar süren yasal mücadelelerin ardından Lithium Americas nihayet bölgede maden çıkarma teklifini kazanmıştı. Biden yönetimi de ABD’nin elektrikli arabalar konusunda dünya lideri olmasını istiyor ve bu arabaların yapımında kilit rol oynayan lityumun ABD’de çıkarılmasını açıkça destekliyor. Ancak Madenciliğe karşı olan yerel çevre yardım kuruluşu Great Basin Resource Watch’un direktörü John Hadder “Madencilik faaliyetleri aslında çevreye çok zarar veriyor. Ve bunlara nasıl izin verdiğimiz konusunda çok dikkatli olmalıyız” diyor ve ekliyor: “Sadece basit bazı alışkanlıkları değiştirerek madenlere olan talebi azaltabiliriz. Gerçekten endişe duyduğum bir konu da iklim değişikliğini ele almak için başka şeyler yapma fırsatını kaybediyor olmamız.”

Yerli halk da karşı çıkıyor

Üstelik maden kazılarına ve işletmesine tek karşı çıkan çevreciler ve iklim değişikliği savunucuları da değil. Amerikan yerlisi topluluklar da ilgili bölgenin tarihi öneme sahip bir anı alanı olduğu görüşünde. Maden sahası sınırlarında olan Sentinel Kayası, alışılmadık oluşumu nedeniyle bazı yerliler tarafından Nipple Kayası olarak adlandırılıyor. Kızıl Dağ Halkı adlı bir grup her yıl buraya gelerek Thacker Geçidi’nde öldürüldüklerini söyledikleri atalarını anıyor. Kızıl Dağ Halkı üyesi Ka’ila Farrell-Smith “ABD Süvarileri insanlarımızı tam da şu anda madenin kazıldığı bu bölgeye kadar kovaladı. Halkımız burada ABD Süvarileri tarafından katledildiler,” diyor ve ekliyor: “Bu bir trajedi, burası tarihi bir alan olmalı. Ancak ne yazık ki şirketler bizim sesimizi duymadı.”

Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşın!

SON VİDEO

TÜMÜ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlginizi çekebilir