Techinside Google News
Techinside Google News

Yapay Zekâ Paradoksu: Otomasyon İnsan Potansiyelini Nasıl Ortaya Çıkarır?

Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü Işıl Hasdemir TechInside okurları için yazdı: Yapay Zekâ Paradoksu: Otomasyon İnsan Potansiyelini Nasıl Ortaya Çıkarır?
- Advertisement -

Günümüzde pek çok kesim, otomasyonun hayatımızı tümüyle değiştireceğini ve kimi meslekleri yok edeceğini düşünüyor. Teknoloji ilerledikçe bu endişeler artsa da otomasyon, insanı devre dışı bırakmayı değil, insan potansiyelini artırmayı amaçlıyor. Otomasyonun hayatlarımızı alt üst edeceğinden endişe edenler, zaten büyük ölçüde otomasyona geçmiş bir dünyada yaşadığımızı unutuyorlar. En son ne zaman para çekmek için bankanızdaki vezneye gittiniz? Dünyanın dört bir yanındaki arkadaşlarına ve ailesine elle yazılmış mektuplar gönderen insanlar kaldı mı? Veya kim yeni bir şehre gittiğinde arabayla etrafta dolaşarak boş odası olan uygun bir otel arıyor? Otomasyon, bu örneklerin her birini sadece birkaç on yıl önce hayal bile edilemeyecek şekillerde etkiledi, dönüştürdü ve bunlara yeni bir soluk getirdi.

Otomasyon aslında yıllar önce hayatımıza girdi ve bugün daha kapsamlı ve yoğun bir şekilde kullanılıyor. Örneğin asansörün mucidi Elisha Graves Otis 1857 yılında, sadece yukarı ve aşağı hareket etmek ve belirli noktalarda durmak gibi işlevleri bulunan, insanları ve makineleri yan yana getiren ilk ticari asansör üretim hattı sayesinde otomasyonu tüm dünyaya tanıttı. Dolayısıyla bu konsept yeni değil, sadece karmaşıklığı ve yaygınlığı arttı. Bizleri, yapay zekâ ile makale ve film senaryoları yazılan, insanlık dışı koşullardaki fiziksel işlerin yerine getirilmesine ve insanların asla mümkün olmadığı düşünülen başarılara ulaşmasına yardımcı olan bir dünyaya götürdü. Elbette otomasyonun, önümüzdeki günlerde günlük hayatımıza daha belirgin şekillerde etki edeceği aşikâr. Bir işletmenin, planlama, beceri geliştirme veya ilişki yönetimine yatırım yapmak için yönetimsel konularda harcadığı zamanın belirli bir yüzdesinden tasarruf ederek elde edeceği potansiyeli hayal edin. ‘Şimdi harekete geçme zamanı’ demek çok kolay. Ancak hepimiz halihazırda bu yolculuğa devam ediyoruz ve dönüştürülmesi gerekenler listesinin ilk sıralarında iş süreçleri ve müşteri deneyiminin yer aldığını biliyoruz.

Otomasyon sektörleri de dönüştürüyor  

Otomasyon, bankacılık ve sağlık başta olmak üzere bugün pek çok sektörü dönüştürüyor ve insan potansiyelini daha verimli kullanmada büyük rol oynuyor. Bankacılık sektörünü ele alalım. Bankanın çok amaçlı, çok lokasyonlu yüzü olan ATM’lerden internet bankacılığına ve şimdi de mobil uygulamalara geçiş yaptık. Bugünlerde bankanızı aradığınızda, büyük olasılıkla bir yapay zekâ sistemi size en çok karşılaşılan işlemler ve bilgi talepleri konusunda rehberlik ediyor ve sizi yalnızca karmaşık talepleriniz için bir insan desteğine yönlendiriyordur. Aynı konseptle sağlık sektöründe de karşılaşıyoruz. Sadece birkaç yıl önce artan bant genişliği, şehirlerdeki doktorların kırsal bölgelerdeki hastalarla yüksek çözünürlüklü video konferans yoluyla etkileşime girmesini ve yerel sağlık ekiplerine reçete ve tedavi talimatları vermesini sağladığından tele-tıp çok popülerdi. Bugün ise yapay zekâ sayesinde bir sağlık ekibi, hastayı doğru doktorla eşleştirebiliyor ve hatta bazı temel teşhisleri otomatik hâle getirerek doktorun yalnızca kritik vakalarda devreye girmesini sağlayabiliyor.

Yapay zeka uzay aracıysa veri bu aracın yakıtıdır

Yapay Zekâ Paradoksu: Otomasyon İnsan Potansiyelini Nasıl Ortaya Çıkarır?

Makineler ve yapay zekâ, işlerimizi elimizden almak değil, daha iyi çalışmamıza ve performans göstermemize yardımcı olmak için var. Örneğin yinelenen görevleri otomatikleştiren ve insanı daha yüksek değerli işlere odaklanmasını sağlayan Robotik Süreç Otomasyonu (RPA – Robotic Process Automation) gibi çözümlerin ortaya çıkması beni oldukça heyecanlandırıyor. RPA, resmî çalışma ortamı kadar eski bir gereksinim olan günlük iş monotonluğunu etkili bir şekilde ortadan kaldırıyor. Bu geçiş, statik televizyonlardan duyarlı bilgisayarlara ve etkileşimli akıllı telefonlara kadar hayatımız boyunca gördüğümüz ekran evrimine benzetilebilir. Donanımlı ve güçlendirilmiş bir iş gücünün müşteri deneyiminiz üzerinde yaratabileceği etkiyi hayal edin. İyi tanımlanmış ve tasarlanmış bir otomatik etkileşim çözümü, çalışma saatleri ve insan mevcudiyetiyle sınırlı kalmadan müşterinizin, kendi seçtiği bir zamanda ve yöntemle bilgi ve yönlendirme almasını sağlar. Yaptığımız araştırmalar, bugünkü dijital şehirlerin de sadece altyapıyı değil, vatandaşların günlük şehir yaşantılarını yöneten ve yapay zekâ destekli analitiklerle duyarlı şehirler hâline geleceğini gösteriyor. Dolayısıyla yapay zeka ve otomasyon, 2030’da müşterilerin öncelikli beklentileri arasında olacak. Tam da bu yüzden kime sorduğunuza göre değişkenlik gösterse de veri için yeni petrol, yeni altın gibi benzetmeler duyabilirsiniz. Elbette değeri konusunda şüphe yok. Eğer yapay zekâ bir uzay aracı ise veri de yakıttır. İyi yürütülen bir veri analizi programından elde edilen içgörü, yapay zekâ destekli bir otomasyon stratejisinin kalitesini, uygunluğunu ve etkisini sağlamanın merkezinde yer alıyor.

Dijital bir gelecek için 3 önemli adım

Yapay Zekâ Paradoksu: Otomasyon İnsan Potansiyelini Nasıl Ortaya Çıkarır?

Unutulmaması gereken bir diğer nokta da, otomasyon ve insan-makine ortaklıklarına yönelik yatırım yapmanın hem çalışanlar hem de müşteriler açısından sağlam bir iş stratejisi gerektirdiği. Bu sağlam stratejiyi geliştirmek içinse üzerinde durduğumuz 3 önemli adım var.  

Stratejik sonuçları tanımlayın: Bu süreç sadece teknoloji altyapısıyla ilgili değildir. Aynı zamanda başarılı bir yapay zekâ yolculuğuna yönelik potansiyel riskleri ve gerekli adımları danışacağınız doğru bir iş ortağı bulmanızı gerektirir.

Çerçeve oluşturun: Teknoloji bileşenleri, tek başına bir çözüm sunmaz. İki farklı işletmede aynı teknoloji altyapısı, çok farklı amaçlara hizmet edebilir. Dolayısıyla bir çözüm satın almaktan çok çözümün çalışması için bir çerçeve oluşturmaya daha fazla önem göstermeniz gerekir.

Organik büyüyün: İlk aşamalarda yanlış adımlar atılabilirsiniz. Ancak bunu aştığınızda başarılı modellerin genellikle başka bağlamlarda da tekrarlanabileceğini göreceksiniz. Zihniyet şirket içinde yerleştikten sonra, bir sonraki adım olan pazar hakimiyetinin başarıldığını göreceksiniz.


Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü
Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü

Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü

Dell Technologies Türkiye’de iş strateji ve yönlendirmeden sorumlu olan Işıl Hasdemir, Temmuz 2020’de görevine başladı.

Hasdemir; Türkiye’de satış, servis ve destek fonksiyonlarını birbirinden ayıran ve şirketin, kuruluşların dijital dönüşüm gündemlerini hızlandırmalarına yardımcı olma misyonunu başarıyla yürüten bir ekibe liderlik ediyor. Hasdemir’in liderliğindeki Dell Technologies, Türkiye’nin ICT sektöründeki güçlü konumunu korumaya devam ediyor.

Türkiye’nin öne çıkan teknoloji liderlerinden biri olan Hasdemir, aynı zamanda Dell Technologies bünyesinde “teknolojiyi dünyanın daha iyi bir yer haline getirilmesi adına kullanma” misyonuyla çeşitli projelere imza atıyor.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Elektrik ve Elektronik Mühendisliği lisans derecesine sahip olan Hasdemir, Dell Technologies’e katılmadan önce 2005’te Cisco Ülke Lideri ve ardından 2009’da Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmış ve kariyerinin öncesinde ise NCR Türkiye’de çeşitli liderlik görevlerinde bulunmuştur.

Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşın!

SON VİDEO

TÜMÜ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlginizi çekebilir