Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü
Her yıl olduğu gibi 2025’te de elektronik cihazlar, hayatımızı iyileştiren ve bizi hiç olmadığı kadar birbirimize bağlayan vazgeçilmez olmaya devam edecek. Bu dijital dönüşüm, birçok yenilik ve kolaylık sağlarken, aynı zamanda elektronik atıkların (e-atık) yönetimi gibi önemli bir zorluğu da beraberinde getiriyor. Ancak, sürdürülebilir çözümleri benimseyerek ve sorumlu geri dönüşümü teşvik ederek, teknolojinin faydalarından yararlanırken çevreyi gelecek nesiller için korumak mümkün.
Çevre politikalarında küresel bir lider olan Avrupa Birliği, e-atık sorunuyla mücadele ediyor. Birleşmiş Milletler’e göre, e-atık miktarları geri dönüşüm hızından beş kat daha hızlı artarken, veriler e-atıkların 2010’dan bu yana yüzde 82 oranında arttığını gösteriyor.
Avrupa Komisyonu’nun döngüsel ekonomi eylem planı, tamir ve yeniden kullanım girişimlerini teşvik ederek umut verici bir ışık sunsa da çözümün bir parçası olması beklenen işletmeler, genellikle düzenleyici baskılar, finansal kısıtlamalar ve değişen tüketici talepleri arasında sıkışıyor.
İş dünyasındaki karar vericiler sıkça şu soruyu soruyor: Yenilik yapma ve rekabetçi kalma ihtiyacımızı, çevresel sorumluluk gibi eşit derecede önemli bir ihtiyaçla nasıl uzlaştırabiliriz? Neyse ki, bunlardan birini seçmek zorunda değiliz. Çözüm, teknolojiyle olan ilişkimizi yeniden hayal etmek ve kaynakların değer gördüğü, ürünlerin sürdürülebilir malzemelerle tasarlandığı ve atığın en aza indirildiği uçtan uca sürdürülebilirlik yaklaşımını benimsemekte yatıyor. Teknoloji endüstrisinin bu hedefe ulaşmasıysa bazı adımlarla çok daha kolaylaşabilir:
Daha Akıllı Ürün Tasarımını Benimseyerek Döngüselliği Teşvik Edin
Ürün tasarımı, atıkların azaltılmasında ve uzun vadede üretim maliyetlerinin düşürülmesinde kritik bir rol oynuyor. Sürdürülebilir bir yaklaşım, bileşenlerin tam sistemlere dönüşmeden önce nasıl tasarlanacağına dair yönergeler oluşturarak başlıyor.
Ürün tasarımı, bileşenlerin yeniden kullanılabilirliği, yenilenebilirliği ya da cihazın ömrü bittiğinde geri dönüştürülebilir malzemelerin kazanılabilir olması açısından ne kadar pratik olduğunu belirliyor.
Dayanıklılık ve modülerlik göz önünde bulundurularak yapılan tasarımlar, parçaların hizmet ağları aracılığıyla tedarik zincirine geri dönüp sistemlerin onarımı ve yenilenmesi için kullanılmasını sağlıyor. Bu, müşteriler ve tüketiciler için de daha düşük fiyatlı ürünlere erişim avantajı sunuyor.
Tekrar kullanılması kolay olmayan bileşenler için ise, kolay sökülebilirlik, açık işaretlemeler, minimum boya ve kaplama kullanımıyla basitleştirilmiş malzeme seçimine odaklanılabilir. Bu, geri dönüşüm sektörünün daha fazla malzemeyi daha hızlı bir şekilde kazanmasını kolaylaştırır.
Döngüsellik Odaklı Ürün Tasarımına Odaklanın
Bilgi teknolojisi sektörü, lityum ve kobalt gibi, çıkarılması sırasında yüksek enerji ve su tüketimiyle çevresel zarara yol açan sınırlı ham maddelere bağımlı. Örneğin, Dell olarak, ürünlerimizi kolay onarım, yeniden kullanım ve geri dönüşüm için tasarlıyoruz. Bu, ürünlerin ve malzemelerin daha uzun süre dolaşımda kalmasını sağlayarak kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltarak atıkları önlüyor. Ürün ve ambalajlarımızın çevresel etkisini azaltmak için yenilikçi kaynaklardan geri dönüştürülmüş veya yenilenebilir malzemeler kullanıyoruz. Kazandığımız her bir kilo çelik, alüminyum, plastik ve bakır, toprağın daha az kazılması anlamına geliyor.
Alternatif malzemelere olan talep artıyor çünkü bunlar, doğal kaynakları tüketmeden ve üretim süreçlerinde daha az sera gazı salınımı yaparak çevresel etkiyi azaltıyor. Örneğin, düşük emisyonlu alüminyum ve geri dönüştürülmüş kobalt, yapay zeka destekli bilgisayarlarda kullanılıyor. Bir diğer alternatif ise kâğıt üretiminden elde edilen biyoplastikler. Bu malzemeler teknoloji kasalarının üretiminde yeni bir bileşen olarak kullanılıyor.
Ürünleri tasarlarken, döngüselliğin esas alınması önemli bir nokta. Bu nedenle, IT tasarım süreçlerinde, ürünlerin ve malzemelerin mümkün olduğunca uzun süre dolaşımda kalmasını sağlayan kapalı döngü modeline geçiş öncelikli bir uygulama haline getirilmeli.
Sürdürülebilirlik İçin Yapay Zekadan Yararlanın
Yapay zeka (YZ), işletmelerin daha geniş sürdürülebilirlik hedeflerini karşılamasına yardımcı olacak dönüştürücü fırsatlar sunuyor. YZ, karmaşık çevresel sorunları çözmede etkili olabilir; ancak, YZ modelleri ve altyapısının da güçlü sürdürülebilirlik özelliklerine sahip olması kritik önem taşıyor. Buna rağmen, müşterilerimizin yüzde 60’a yakını YZ’nin çevresel sürdürülebilirlik çabalarını tehlikeye atabileceğini düşünüyor ve çoğu müşteri odaklanmaları gereken alanlar konusunda emin değil.
YZ’nin sürdürülebilirlik için bir araç olarak kullanılma fırsatı, sorunları daha hızlı tespit etme yeteneğinde yatıyor. Yapay zeka, farklı kaynaklardan gelen büyük miktarda veriyi analiz ederek, sorunları alternatiflere göre daha hızlı çözebilir. Bu tür içgörüler, tedarik zinciri optimizasyonundan üretim ve ambalajlama süreçlerine kadar israfı azaltmaya yönelik stratejileri şekillendirmek için değerlidir.
YZ’nin enerji tüketimini ve e-atıklarını azaltmak çok yönlü bir yaklaşım gerektiriyor. Düşük güç tüketimli işlemciler ve hızlandırıcılar gibi enerji tasarruflu donanımları benimseyerek karbon ayak izleri önemli ölçüde küçülebilir. Dell olarak, lider sıvı ve hava soğutma teknolojileri, emisyon takibi ve enerji verimliliğini önceliklendiren sürdürülebilir veri merkezi çözümlerimizi örnek olarak gösterebiliriz. YZ donanımında modüler tasarım ve yükseltilebilirlik gibi unsurların dikkate alınması, modelleri çalıştırmak için gereken altyapıdan kaynaklanan e-atıkların en aza indirilmesine yardımcı olabilir.
Son olarak, eski bileşenlerin sorumlu bir şekilde geri dönüştürülmesi ve imha edilmesi, atıkların en aza indirilmesi ve kaynakların geri kazanımını en üst düzeye çıkarmak açısından kritik öneme sahip.
Uçtan Uca Bir Yaklaşım Benimseyin
Sürdürülebilirlik artık işletmeler için bir zorunluluk olduğundan, bu kavramın iş operasyonlarına ayrılmaz bir şekilde entegre edilmesi zorunlu hale geliyor. Sorumlu uygulamalar, tedarikçilerden iş ortaklarına ve müşterilere kadar organizasyonun her yönüne yayılmayı gerektiriyor. İşlevler arası iş birliği ekosistemin tamamında değişimi teşvik etmede kritik öneme sahip.
Özetle, dijital devrim dünyamızı yeniden şekillendirerek ve heyecan verici yeni olasılıklar yarattı; ancak, bunun çevresel etkisi göz ardı edilemeyeceği gibi aynı şekilde de devam edemez. Artan e-atık krizi, yeni teknolojiler inşa etme ve tasarlama şeklimizde değişimi zorunlu kılıyor. Bu noktada, döngüselliği benimsemenin, kaynak verimliliğine odaklanmanın ve teknolojik yenilikler söz konusu olduğunda uzun vadeli düşünmenin zamanı geldi. İşletmeler yeni düşünme yolları keşfederek, çevreyle denge içinde büyümeye çalışan bir dijital geleceği şekillendirmeye başlayabilir ve hem ilerleme hem de sürdürülebilirlik için fırsatlar yaratabilir.
Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü
Dell Technologies Türkiye’de iş strateji ve yönlendirmeden sorumlu olan Işıl Hasdemir, Temmuz 2020’de görevine başladı. Hasdemir; Türkiye’de satış, servis ve destek fonksiyonlarını birbirinden ayıran ve şirketin, kuruluşların dijital dönüşüm gündemlerini hızlandırmalarına yardımcı olma misyonunu başarıyla yürüten bir ekibe liderlik ediyor. Hasdemir’in liderliğindeki Dell Technologies, Türkiye’nin ICT sektöründeki güçlü konumunu korumaya devam ediyor. Türkiye’nin öne çıkan teknoloji liderlerinden biri olan Hasdemir, aynı zamanda Dell Technologies bünyesinde “teknolojiyi dünyanın daha iyi bir yer haline getirilmesi adına kullanma” misyonuyla çeşitli projelere imza atıyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Elektrik ve Elektronik Mühendisliği lisans derecesine sahip olan Hasdemir, Dell Technologies’e katılmadan önce 2005’te Cisco Ülke Lideri ve ardından 2009’da Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmış ve kariyerinin öncesinde ise NCR Türkiye’de çeşitli liderlik görevlerinde bulunmuştur.