Mobil cihazlar iş dünyasının vazgeçilmez bir parçası haline geldi ancak her yıl gelişen teknoloji, gelişmelerden geri kalmak istemeyen bir profesyonelin neredeyse her yıl akıllı telefonunu değiştirmesini gerektirmeye başladı. Bu da bir çalışanın her yıl 1000 dolar civarında bir cihaz satın alması anlamına gelebiliyor. Bazı büyük kurumlar, çalışanlarına iş için kullanacakları akıllı telefonları sağlayabiliyorlar ancak bu cihazların çoğu özel izleme uygulamaları ile yüklü olarak kullanıcıya teslim ediliyor.
İzleme uygulamaları, kullanıcının yani şirket çalışanının e-postalarını, SMS’lerini, telefon görüşmelerini hatta fotoğraf arşivini bile yöneticilerin kontrolüne açıyor. Kullanıcılar, aynı anda iki telefon taşımak istemediği için çoğu zaman özel ilişkilerini de şirket telefonu üzerinden yürütebiliyor, bu durumda şirketin yöneticileri, çalışanların tüm özel hayat sırlarına da şahit olabiliyor.
Peki, mobil cihazlardaki verilerin ne kadarını izlemek mümkün? Bir diğer deyişle, patronumuz telefonumuzdaki hangi bilgileri görebiliyor ve bu izleme faaliyeti ne kadar yasal?
Öncelikle şunun altını çizelim. Bir izleme uygulamasıyla, bir mobil cihazdaki tüm verilere ulaşmak mümkün. Hatta anı anına canlı izleme bile yapılabilir. Yani yöneticiler telefondaki tüm yazışmaları, tüm uygulama loglarını, SMS’leri, arama kayıtlarını, Facebook mesajlarını, WhatsApp kayıtlarını, fotoğraf ve video arşivlerini, gezindiğiniz web sitelerini, telefona kayıtlı hesap isimleri ve şifreleri görebildiği gibi, eğer kullanılan izleme uygulaması izin veriyorsa, telefonun kamerasını veya mikrofonunu açıp, anlık olarak telefon üzerinden ortam dinlemesi ve kaydı da yapabilir. Ancak bu son kısmın etik olmaması nedeniyle kurumsal alanda kullanılan izleme uygulamalarında bu özelliklere yer verilmediğini biliyoruz. Yine de etik kuralları çok önemsemeyen ve endüstri casusluğuna karşı en sert önlemleri almak isteyen bir şirketin, ortam dinlemesi de yapabilen bir yazılımı yüklemesini engelleyen tek şey yasalar, ki o yasaları işe girerken imzaladığınız sözleşme ile devre dışı bırakan da yine biziz.
ABD’de ve Avrupa’da, telefonlarının izlendiğini sonradan fark eden çok sayıda çalışan ilk şoku atlattıktan sonra mahkemeye başvruyor olsa da, çalışanların işe girerken imzaladıkları sözleşmelerde, şirketin çalışana vereceği cihazlara her türlü izleme ve dinleme uygulamaları kurabileceğini ve bu uygulamaları dilediği gibi kullanabileceği hükümleri yer aldığı için bu davalar iş veren lehine sonuçlanıyor.
Aslında, çalışana bir telefon teslim ederken, telefondaki izleme uygulamaları konusunda onu hem yazılı, hem sözlü olarak ve açık şekilde bilgilendirmek, iş yerinde huzur ve güven ortamını sağlamak açısından önemli. İş vereninin onu habersizce ve gizlice izlediğinden şüphelenen çalışanın şirkete olan bağlılığı hasar görürken elbette iş veriminin düştüğünü de kabul etmek gerekiyor.
Öte yandan, izlenmek istemeyen, özel verilerinin şirket yöneticilerinin eline geçmesini istemeyen çalışanların da elinde iki seçenek bulunuyor. Ya yöneticileriyle oturup pazarlık yaparak, şirket cihazındaki izleme uygulamalarının kaldırılmasını, yani kendisine temiz bir telefon verilmesini sağlayabilir, ya da tamamen kendine ait olan bir telefon satın alarak kullanabilir.
Türkiye’de de şirket telefonu kullanırken telefonunun izlenip izlenmediğini merak eden çok sayıda çalışan bulunuyor ve buradan onlara merak ettikleri o sorunun cevabını verelim: İzleniyorsunuz.
Özellikle bankalar, borsa kurumları, GSM şirketleri, büyük devlet kurumları, dev ticari operasyonlar yapan holdingler gibi büyük kurumların hassas bilgiler ve büyük bütçeler üzerinde kontrol yetkisi olan kritik çalışanları, şirket telefonları üzerinde izleme yazılımı bulunduğuna emin olabilirler zira şirketiniz ve patronunuz, milyon dolarlık satın alma yaptığınız işlemde kendinize el altından komisyon alıp almadığınızı merak ediyor ve bunu öğrenebilmek için tüm dijital iletişiminizi izliyor. Emin olabilirsiniz.